TBMM'de 100. yıl oturumu yapıldı
TBMM'nin 100 kuruluş yıldönümü nedeniyle liderler ve siyasi partilerin temsilcilerinin konuştuğu özel oturum düzenlendi. Oturumda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ve İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan da konuştu.
DUVAR - Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, kuruluşunun 100. yılındaki özel oturumda genel başkanlar ve siyasi parti temsilcileri konuştu. İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan oturuma Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici ve milletvekilleri katıldı. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ise oturuma katılmadı.
Oturumda AK Parti Grup Başkanı Ankara Milletvekili Naci Bostancı, CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, HDP Eş Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Mithat Sancar, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yerine Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, İYİ Parti Meclis Grubu Başkanı Orhan Çakırlar’ın yerine Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, Demokrasi ve Atılım Partisi adına İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Saadet Partisi adına Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman konuşmalar yaptı.
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş'ın konuşması sırasında, "Saray rejimi bugünkü durumun sorumlusudur. Çocuklar sizin yüzünüzde salgında çalışıyor" sözleri üzerine AK Parti sıraları tepki gösterdi ancak özel oturum olması nedeniyle cevap verilmeyeceği ifade edildi.
ŞENTOP: YOĞUN ETKİNLİKLERLE KUTLAYACAĞIZ
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "Yüce Meclisimizin kuruluşunun kuruluşunun 100. Yılını idrak etmek, millî değerimiz olan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlamak için bugün bir araya gelmiş bulunuyoruz. TBMM’nin 100. yılı ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı aziz milletimize kutlu olsun. TBMM’nin 100. Yıl dönümünü milletimizin de yoğun katılımıyla meydanlarda, milyonlarca vatandaşımızla birlikte kutlamayı arzu ediyorduk. Fakat ülkemizi de etkileyen küresel salgın sebebiyle bazı sınırlamalara gitmek, bu kutlu yıl dönümü için planladığımız etkinlikleri ileri bir tarihe ertelemeyi bize mecbur kıldı. İnşallah bir süre sonra bu zorluğun üstesinden gelecek ve bu yıl içerisinde TBMM açılışının 100. yıl dönümünü yoğun etkinliklerle kutlayacağız" dedi.
AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı da konuşmasında, "Salgın olduğu bir dönemde bu oturumu yapıyoruz. İnsanoğlu tabiatla barışık yaşamanın önemini acı bir şekilde öğrenecektir. AK Parti olarak tam bir katılım gerçekleştireceğimiz 21.00’de herkesi İstiklal Marşı okumaya davet ediyorum. Yaşasın Cumhuriyetimiz, yaşasın demokrasimiz" dedi.
KILIÇDAROĞLU'NDAN 16 MADDELİK ÇAĞRI
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu konuşmasında 16 madde ile çağrıda bulundu. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Bugün sorunlarımız var. Sorunları ivedilikle çözmemiz gerekiyor. Bu bağlamda TBMM’ne 100. Yılında önemli görevler düşüyor. Bugün sorunlarımız var bunları ivedilikle çözmemiz gerekiyor. Sorunlarımızın kaynağı büyük ölçüde TBMM’yi etkisizleştiren darbeciler ve onların uygulamaya koydukları darbe yasalarıdır. Yaşadığımız sorunları sağduyu ile akılla mantıkla birikimle birlikte açmamız gerekiyor. Ön yargılarımızdan arınarak aşmamız gerekiyor. Ölçümüz vatanımızın çıkarlarını esas almak olmalıdır. TBMM’nin ikini yüzyıla adım atarken gelin bu anlayışla sorunları çözmeye çalışalım.
TBMM’nin açılışının 100. Yılında 16 maddelik bir çağrıyı sizlerin ve milletvekillerimizin bilgisine sunuyorum.
1) Tüm toplumsal siyasal ve kültürel kesimlerin katılımıyla yeni bir anayasa yapmalıyız.
2) Yeni anayasanın omurgasını yeni ve güçlü bir demokratik bir parlamenter sistem oluşturmalıdır.
3) Kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve hukuk devleti ilkesinin yargı kurumunun bağımsızlığı kesin olarak sağlanmalıdır.
4) TBMM’de milli iradenin en geniş haliyle temsil edilmesini sağlayacak yeni bir seçim sistemi yaşama geçirilmelidir. Yeni bir siyasi ahlak yasasına ihtiyaç vardır.
5) Yürütme tüm icraatıyla mutlak denetime ve hesap verebilirliğe açık olmalıdır. Sayıştay tüm kamu kurum ve kuruluşları denetlemelidir.
6) Yerel yönetimler rant ilişkilerini düzenleyici kurumlar olmaktan çıkarılmalıdır.
7) Kamu istihdamında liyakate dayalı bir personel politikasına geçilmelidir.
8) Özellikle eğitim, sağlık ve güvenlikte sıfır istihdam açığı hedeflenmelidir.
9) Vatandaşlarımıza asgari bir gelir güvencesi sağlanmalı aile yardımları sigortası kanunu ivedilikle çıkarılmalıdır.
10) Ücretliler üzerindeki vergi yükü makul seviyeye çekilmelidir.
11) Her üç kişiden biri kayıt dışıdır. Kayıt dışı istihdamla mücadele edilmelidir. En etkin yol sendikalaşmadır.
12) Türkiye yeni bir planlama anlayışı içerisinde katma değeri yüksek ürün üretme hedefine kilitlenmelidir.
13) Sağlık hizmetlerine ön koşulsuz erişim bir haktır ve ücretsiz olmalıdır. Koruyucu sağlık hizmet.
14) Tarım temel stratejik sektörlerden biri, olarak ele alınmalıdır. Gıdaya sağlıklı erişim hakkı konusunda yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
15) Eğitim, en temel parçamız olarak yeniden ve paydaşlarıyla birlikte yeniden planlanmalıdır. Üniversitelerde her türlü düşünce özgürce paylaşılmalı, her türlü bilimsel çalışma özgürce yürütülmelidir.
16) Bunları birlikte yaptığımızda siyaset kısır bir çekişme halinden çıkıp çözüm üreten bir hale dönüşecektir.
SANCAR: RIZA İSTİYORSANIZ MÜZAKEREYİ KABUL EDECEKSİNİZ
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar konuşmasında, Birinci Meclis’in çoğulcu yapısının, 1921 Anayasası’yla özerkliği yasaya bağladığını belirterek, “Rıza istiyorsanız, birlik istiyorsanız, çeşitliliği, müzakereyi kabul edeceksiniz” dedi. Birinci Meclis’i “yerel kongrelerin aktığı bir deniz” diye tanımlayan Sancar, “O şartlarda ülkenin toplumsal, dinsel, etnik düşünsel çeşitliliğini büyük ölçüde içeriyor. Bu açılardan çoğulcu bir Meclis, eksikler var elbette, kapsanmayanlar var. Bunlar da belki o günden bugüne bakmamız ve muhasebesini çıkarmamız gereken meselelerdir. Bu çoğulculuğu tarif etmek için pek çok örnek kullanılır ama ben sadece ilk etapta sayılmayanları değil daha az görünenleri zikredeyim. Mevlevi, Nakşıbendi şeyhleri var, Abdullah Çelebi var. Dersimli Seyid Diyar Ağa var, Lazistan mensupları var, Lazlar var. Kürtler var, Araplar var. Kısacası Türkiye’nin o zamanki etnik, dinsel ve toplumsal çeşitliliğinin önemli bir kısmı var ve bu insanlar kendi kimliklerini saklamadan tam aksine kendi kimliklerini açıklayarak giriyorlar. Kendi kimlikleriyle katılıyorlar. Bu birinci Meclis’in en önemli vasıflarından biridir. Bu vasıf diğer özelliklerle de tamamlanmıştır” ifadelerini kullandı.
Sancar, şöyle devam etti: “Bu kadar farklı kesimlerden ve düşüncelerden insanın müzakereyi ve mutabakatı bir kenara bırakmadıkları bir Meclis’i konuşuyoruz. Onun 100’üncü yıl dönümünü bugün kutluyoruz. O yöntemin neden bu kadar önemli olduğunu da biraz sonra açıklayayım. Ayrıca bu Meclis yasalcı bir Meclis; mesela 23 Nisan 1920’de açılıyor. 19 Nisan 1921’e kadar tam 109 kanun çıkarıyor. Bunların hepsi ismiyle müsemma kanundur, torba değil. Her birinin ismi var. Her birinin kanun usulüne göre, müzakere ve karara bağlanma yöntemi var. O nedenle yasalcı bir Meclis’tir. Meclis yetkileri kendinde topluyor, biliyorsunuz bir Meclis hükümeti sistemi var. Bu şu demektir, her türlü yetki devletin 3 önemli erki: yasama, yürütme ve yargı Meclis’te toplanıyor. Fakat bu yetkililere tekelci biçimde sahip çıkma anlayışını taşıyamıyor.”
1921 Anayasası ile yetkililerinin büyük bir bölümünü yerel yönetimlere verildiğini hatırlatan Sancar, özerklik tartışmalarına değindi. Sancar, “Yerel yönetimlere verdiği yetkiler bizatihi kendi yetkilerini sınırlamak anlamına geliyor. Yani kadiri mutlak yani otorite bir yönetimi tercih etmiyor. Tam tersine halk egemenliği mantığına uygun olarak yerellerde de halkın katılımını mümkün kılacak bir sistem oluşturuyor Meclis. O sistemin merkezinde muhtariyet var değerli arkadaşlar. Ve bunu 21 Anayasası apaçık yasaya bağlıyor. Yani özerklik ve bu özerkliğin nasıl yönetileceğini de ayrıca ayrıntılı olarak düzenliyor. Onda da şura yönetimini ortaya çıkarıyor. Aynen kendi işleyişini yerelde de kuruyor. Yani yerelde de vilayetler ve nahiyeler şuralarla seçilecektir. Şuralar seçimle gelecek, şuralarında reislerini seçmeleri kendilerinde olacak” dedi.
MUSTAFA KEMAL YETKİYİ NEDEN PAYLAŞTI?
Sancar, “Neden yapıyorlar bunu? Oysa o zamanın liderleri, mesela milli mücadelenin lideri Mustafa Kemal Paşa, çok fazla yetkiye ve imkana sahipken, bunları neden paylaşıyor. Çünkü rıza istiyorsanız, çünkü birlik istiyorsanız, çeşitliliği, müzakereyi kabul edeceksiniz. Gerçek rıza ancak herkesin kimliğine eşit saygı herkesin iradesine eşit değer vererek sağlanabilir ve o şartlarda o ağır dönemde işte böyle bir ortak rızaya böyle bir güvene ihtiyaç vardır. Bu güven tepeden dayatmayla sağlanamazdı. Bu rıza zorla baskıyla tehditle ortaya çıkarılamazdı” diye konuştu.
TÜRKKAN: MECLİS TÜM ZORLUKLARA RAĞMEN VAZGEÇİLMEZ BİR KURUM OLARAK VARLIĞINI SÜRDÜRDÜ
Oturumda konuşma yapan İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, şunları söyledi:
"100 yıl önce bugün, 23 Nisan 1920 Cuma günü Millet Meclisi'nin önünde dualar okunup, tekbirler getirildikten sonra, Mustafa Kemal Paşa Meclis binasının kapısında eline verilen makasla kurdeleleri keser. Bundan 100 yıl önce 115 milletvekili Ankara’ya ulaşabildi. Atatürk, hiçbir zaman Meclis’i ortadan kaldırmayı, yetkilerinden arındırmayı ya da bir 'tek adam rejimi' kurmayı düşünmemiş, 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir' ilkesinden asla vazgeçmemiştir. Bu bir asırlık dönemde, 4 farklı anayasa, çeşitli siyasal rejimler ve pek çok darbeyle karşılaşan Meclis, tüm zorluklara rağmen Türk siyasal hayatının vazgeçilmez bir kurumu olarak varlığını sürdürmüştür."
'İVEDİLİKLE GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEME GEÇİLMELİ'
"Devlet yönetiminde millet egemenliği tesisinin demokrasinin ürettiği ortak karar mekanizmasıyla mümkün olduğunu" belirten Türkkan, bunu sağlamanın yolunun güçlendirilmiş parlamenter sistemden geçtiğini ifade etti.
Türkkan, "Bugünkü demokrasimizin kalitesini ne pahasına olursa olsun yükseltmek zorundayız. Bunun yolu ise ancak ve ancak güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmekten geçer. Parlamenter sistemin devre dışı bırakılmasıyla bırakın millet iradesinin tecelli etmesini, anayasal kurumlara bile hesap verebilir olmak imkansız hale getirilmiş; muhalefeti dışlama çabaları gün geçtikçe artmaktadır" dedi.
Cumhurbaşkanına verilen kararname ve genelge çıkarma yetkisini eleştiren Türkkan, "Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve genelgeleri bugün milletin ve devletin ortak aklı Meclis’imizi itibarsızlaştırmaktadır. Aynı zamanda demokrasimize de zarar vermektedir. Hiçbir 'tek kişi'nin herhangi bir ülkeyi, hele hele Türkiye gibi sorunlarla çevrili olan bir ülkeyi yönetmesi mümkün değildir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden bir an önce vazgeçilmeli, ivedi bir şekilde güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş yapılmalıdır" diye konuştu.
BAHÇELİ YERİNE YALÇIN KONUŞTU
Genel Kurul'da oturuma katılmasına rağmen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli kürsüde bir konuşma gerçekleştirmedi. Bahçeli yerine Genel Başkan Yardımcısı Edip Semih Yalçın, genel kurulda bir konuşma yaptı. (HABER MERKEZİ)