Bu ülkede doğmuş ve doğacak bütün kız çocuklarının haklarına
tecavüz eder nitelikte bir önerge verildi perşembeyi cumaya
bağlayan gece. Aylardır hop oturup hop kalktığımız, endişeyle
beklediğimiz çocuk istismarı yasasına ilişkin düzenleme
görüşülürken verilen önergeyle, korktuğumuz başımıza geldi. Gizlice
değil üstelik açıktan açığa göstererek geldi. Çocuk istismarını
meşrulaştırma, erken evlilikleri onaylama, tecavüzcüyü, tecavüze
azmettireni, tecavüze yardım edeni affetme sonuçlarını getirecek
olan bu önerge uzun süredir yürütülen sinsi çalışmanın son perdesi
oldu. Yargı ve siyasetin ortaklaşarak hazırladığı oyunun her
adımından haberdar ve hepsine de tepkiliydik ancak önleyemedik bu
son perdeyi. Şimdi bir kere daha gece yarısı önergesine kadar
yaşanan gelişmeleri hatırlayarak konuya bütüncül bakarsak belki
Salı günü mecliste yapılacak görüşmede bu utanç vesikası çöpe
gönderilebilir.
İLK ADIM:
Yaklaşık iki yıl önce Yargıtay adına yapılan bir açıklamayla
cinsel istismar mağdurlarının tecavüzcüsüyle evlendirilmesi
durumunda açılan davaların düşmesi, dosya yükünün azaltılması
önerilmişti.
2. ADIM:
Yaklaşık iki yıl önce Anayasa Mahkemesi, resmi nikahtan önce
dini nikah kıyan imamlara verilen ceza hükmünü iptal etti.
3. ADIM:
Yaklaşık bir yıl önce Anayasa mahkemesi, çocuk istismarını
düzenleyen 103. Maddenin bir fıkrasını iptal etti.
4. ADIM:
Yaklaşık sekiz-on ay önce TBMM’de Ayşe Keşir başkanlığında bir
komisyon kuruldu. Oldukça uzun ve yeterince kafa karıştırıcı adıyla
aileye ilişkin her konuya züccaciye dükkanına giren fil
hoyratlığıyla daldı bu komisyon. Boşanma ve nafakaya ilişkin
önerileri de korkarım önümüzdeki süreçte yine topluma kan ağlatacak
tasarılar olarak çıkar karşımıza. Kanunlarımıza göre çocuk
istismarı kapsamında olan erken evlilikleri de gündemine alan
komisyon, becerikli bir illüzyonla, erken evliliklerde faile
verilen cezayı bir toplumsal yaraymış gibi sundu. Gerçekte çocuk
gelin dramı, toplumun vicdanını kanatan yaralardan. Ancak komisyon
erken evlilikleri önlemeye çalışmak yerine faile ceza verilmesini
önlemeyi iş edindi. Ayşe Keşir başkanlığındaki komisyon
çalışmalarından itibaren çocuk istismarını masum ve meşru görme
eğiliminde olanların, erken evliliği yaygınlaştırmak isteyenlerin,
medeni kanuna muhalefet edenlerin sesleri daha gür çıkmaya başladı.
Parlamentomuzdaki bir komisyon çalışları ve ilgilendiği konuları
ele alış ve topluma sunuş biçimiyle kadınların ve kız çocuklarının
haklarını çiğnemek niyetinde olanların gücüne güç kattı.
5. ADIM:
Yaklaşık altı ay önce yine Anayasa Mahkemesi ve yine 103. Madde
düştü gündemimize. Mahkeme bu sefer de aynı maddenin bir diğer
fıkrasını iptal ederek hadi erkek ağzıyla söyleyelim adeta
istismarcılara af getirmenin yolunu açmış oldu.
6. ADIM
Mehmet Muş İstanbul milletvekili
Halis Dalkılıç İstanbul milletvekili
Ramazan Can Kırıkkale milletvekili
Hacı Bayram Türkoğlu Hatay milletvekili
Mücahit Durmuşoğlu Osmaniye milletvekili
İlyas Şeker Kocaeli milletvekili
Çocuk İstismarı yasa tasarısı görüşülürken malum önergeyi veren
altı vekil, oyunun son perdesini sahnelemeye girişti. Önergenin
kısacık gerekçesi, akıl ve vicdanın kabul edemeyeceği tek bir
cümleden oluşmuş:
“Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden
olmaksızın işlenen cinsel istismar suçunda, mağdur ile failin
evlenmesi durumunda fail hakkında hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına veya cezanın infazının ertelenmesine imkan veren
düzenleme yapılmaktadır.”
Çocuğun cinsel istismarı var, suç var ama zor, hile vesaire yok.
Hem çocuk hem iradesi zorlanmıyor hem istismar ediliyor hem de
tecavüzcüsüyle evlendiriliyorsa affedelim gitsin demişler
açıkça.
Önerge mağdur edilen çocuk faille evlendirilmişse affedelim
gitsin cezanın infazı vaya hükmün açıklanması geri bırakılsın
demekte. Ayrıca eğer evlilik failin kusuruyla sona ererse ancak o
zaman cezanın infazı gerçekleşsin demekte. Zavallı mağdur çocuk -ki
konu bu ülkenin doğmuş ve doğmamış bütün kız çocukları ve kadınları
oluyor- sırf tecavüzcüsüyle hayatını sürdürmemek için kendisi
boşanma talep eder ve suçun faili olan kocaya açıkça bir kusur
isnat edemezse eğer o adamın işlediği tecavüz suçunu gene yanına
kar bırakalım demiş oluyor önerge. Bu kadarla da kalmıyor önerge
açtığı toplumsal yarayı daha bir kanatmak için devam ediyor. Nasıl
elleri varıp da yazdılar dedirten bir cümle var sonunda: “…suça
azmettiren veya işlenişine yardım edenler hakkında kamu davasının
düşmesine…” bahse konu suç çocuğun cinsel istismarı. Vekiller
tecavüz suçuna yarım eden ve azmettirene açılan kamu davasını da
düşürüyor. Artık bu kadarı da olmaz dedirten önergenin başında
getirdikleri 16. 11. 2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar
suçunda ifadesiyle geriye dönük bir düzenleme yani af öneriyorlar.
Vergi afları gibi, geçmişteki öğrenci afları gibi otomatik periyoda
bağlanması çok mümkün bir öneri sunuyorlar.
Gece yarısı sosyal medyaya bu önerge imzalı metin olarak düşüp
asıl nüshasından okuma şansına(!) sahip olduğumuz andan itibaren
yok canım iktidar sahiplenmez bu öneriyi gafletindeydik. Yanıldık.
Sahiplendiler ve hatta bu öneriye karşı çıkanları konuyu istismar
ile suçladırlar. Çocuğun istismarı önerisine karşı çıkmak konuyu
istismar oluyor. Savunmalarda karşımıza çıkan canım çocuklar
sevmişler, yapmışlar bir çocukluk yani on altı yıl hapis de
yatmasınlar hafifsemesi çıkıyor karşımıza. Önergede failin yaşı
yok. Bu kurnazlıktan vazgeçilsin. Kaldı ki öteden beri akran
davranışlarını, akran deneyimlerini gençlik hukuku oluşturarak
ayrıca düzenleyelim diyoruz zaten. Bu çok uzun iş diyerek iktidar
mensuplarınca geri çevriliyoruz.
Ez cümle önerge masum değil. Önerge çocuğun cinsel istismarını
evlilik durumunda suç kapsamından çıkarmayı hedefliyor. Kız
çocuklarını tecavüzcüsüyle evlenmeye mahkum ederken aynı zamanda bu
suçu işleyen faili/kocayı, suça azmettiren aileyi ve yardım
edenleri de bir çırpıda cezadan kurtarıyor. Savunulur yanı yok.
Savunmayın.
Savunmayın, sahiplenmeyin bu önergeyi ve aklınızı başınıza
devşirip Salı günü reddederek meclisin çöplüğüne gönderin.