TCMB ‘şeytan çıkarma ayinleri’ne devam ediyor!

Enflasyon dalgasında alabora olmak istemeyen ekonomiler faiz silahını kullanarak en az zararla bu fırtınadan çıkmak derdinde. İnat eden ve fırtına dalgalarını yandan alarak alabora olmaya istekli tek ülke Türkiye! TCMB ‘hayali bir şeytan’ ile uğraşıyor. Türkiye ekonomisi tüm sorunlarına ek olarak olarak bir de bu irrasyonelliğe karşı ayakta kalmaya çalışıyor.

Süleyman Karan karan.suleyman@gmail.com

Bu yazıyı yazarken, haftanın açılış gününde dolar yeni bir rekor kırarak 18.44 seviyesine gelmişti. Daha artmayacağına ilişkin ise tek bir olumlu veri yok. Bugün dolar bu seviyedeyse Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) gizli-açık müdahaleleri sayesinde!.. Öyle ya da böyle, ülkenin gidişatını ve küresel ekonominin panoramasını okuyan herhangi birinin bunu görmemesi mümkün değil, sadece TCMB ve ekonomi yönetimi gerçeklerden kopuk, inatlaşma üzerine kurulu bir yaklaşım sergilemekte direniyor. Ve direnecek anlaşılan o ki!

Oysaki her şey ortada... Uluslararası tedarik zincirindeki kopuklukların giderilememesi, Rusya-Ukrayna savaşıyla zirveye çıkan enerji krizi, engellenemeyen gıda enflasyonu, küresel ekonominin dinamiklerinin işleyemez oluşu gibi nedenlerle gelişmiş ülkeler dahil olmak üzere dünya yüksek enflasyon sorunu yaşıyor. İş bununla da bitmiyor, herkesin dilinde olan ciddi bir resesyon tehlikesi de var. Doğal olarak başta gelişmekte olan piyasalar olmak üzere küresel ekonomi için çanlar çalarken, merkez bankaları da para politikalarını mevcut koşullara göre belirliyor. Enflasyon dalgasında alabora olmak istemeyen ekonomiler faiz silahını kullanarak en az zararla bu fırtınadan çıkmak derdinde. Birkaç ülke hariç, ama onlar yapısal olarak Türkiye’den çok farklı. İnat eden ve fırtına dalgalarını yandan alarak alabora olmaya istekli tek ülke Türkiye!

‘JUMBO ARTIRIM’ YERİNE, ARTIRIM SİLSİLESİ

Geçen ay ve bu ay içinde neredeyse tüm ülkelerin merkez bankaları politika faizlerini artırdı. Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) 75 baz puanlık faiz artırımının ardından gözler Fed’deydi. Beklentiler arasında bir ‘jumbo faiz artırımı’ da vardı, ama 75 baz puanla sınırlı kaldı. Her iki merkez bankasının yetkilileri, faiz artırımlarının devam edeceğini üstüne basa basa belirtti. ECB Başkanı Christine Lagarde’ın nasıl karamsar bir tablo çizdiğini biliyoruz. ABD’de ise Ağustos ayı enflasyonu yıllık yüzde 8.3 artınca şahinlerin sesi daha yüksek çıkmaya başlamıştı. Zira Fed’in makul oranlı faiz artırımlarının yetersiz kaldığı görülmüş oldu. Fed, üç yılın ardından Mart ayında yükselen enflasyona karşı politika faizi artırımlarına başlamıştı. Mart’ta 25, Mayıs’ta 50... Eylül ayına gelindiğinde, faiz artırımlarının yetersiz olduğu görülünce 75 baz puanlık artış gerçekleşti, böylece faiz oranı yüzde 3.25’e yükseldi. Yıl sonu faiz beklentisi ise yüzde 4.4. 

ECB MECBURİ TERCİHİNİ YAPTI

Avrupa Birliği’nde (AB) özellikle Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte sorunlar derinleşti ve çok zorlu bir kış kapıda... ABD’ye göre daha ciddi bir resesyon riski taşıyan AB’de politika faizi artırımı sıkıntıda olan büyümeyi daha da zora sokabilirdi. Bu sebeple bir süre kararsız kalan ECB, 11 yıl sonra politika faizi artırımına gitti ve 75 baz puanlık artışı yaparken, ECB Başkanı Lagarde, sorunları art arda sıralayıp, ‘devamı gelecek’ sinyalini verdi. Uzun süren bir kararsızlığın ardından, ECB de ‘büyüme mi, enflasyonla mücadele mi?’ paradoksunda, enflasyonla mücadeleyi tercih etti. AB’de şu anda faiz oranı yüzde 1.25.

SEKİZ YILIN ARDINDAN POZİTİF FAİZ

2014’ten bu yana negatif faiz politikasını sürdüren İsviçre Merkez Bankası (SNB) da gelişmeler karşısında direnemedi. İsviçre’de faiz negatiften pozitife döndü. SNB politika faizini -0.25’ken 75 baz puan artırdı ve piyasaların beklentisi yönünde faiz yüzde 0.50’ye çıkarıldı. Faiz artırımlarına başlamadan önce bankanın faiz oranı yüzde -0.75 seviyesindeydi ve son 25 toplantısında bu seviyeyi korumuştu. 

İsviçre’de enflasyon beklentisi, bu yıl için yüzde 2.8’den yüzde 3’e, gelecek yıl için yüzde 1.9’dan yüzde 2.4’e ve 2024 yılı için yüzde 1.6’dan yüzde 1.7’ye yükseldi.

BoE DAHA DA RADİKALLEŞEBİLİR

Britanya, Avrupa’da en yüksek enflasyon oranlarından biriyle karşı karşıya... Eylül ayı enflasyon beklentisi yüzde 13.3. Bunun yanı sıra sterlin dolar karşısında 1971 yılından bu yana en düşük seviyesinde. İngiltere Merkez Bankası (BoE), Ağustos ayında 50 baz puanla 27 yılın en yüksek artışını gerçekleştirdi. Böylece faiz yüzde 1.75’e yükseldi. Faiz artırımlarına devam eden BoE, Eylül ayında da faizi 50 baz puan artırdı. Böylece yedi ay faiz artırımına gitmiş oldu. Son kararla birlikte BoE faizi yüzde 2.25’e geldi. Britanya’nın Brexit sürecinden sonra biraz daha eli rahat en azından, ECB kararlarına mahkûm değil ve daha radikal kararlar alması da beklenebilir.

EN RAHAT ÜLKELER BİLE İSTİM ÜSTÜNDE

Kanada, gelişmiş ekonomiler arasında en az sorunlu ülkelerden biri olmasına karşın, enflasyonist ortam karşısında önalıcı önlemleri hayata geçiren bir diğer ülke. Kanada Merkez Bankası, politika faizini artırarak 2008’den bu yana en yüksek seviyeye çıkardı. Eylül ayında 75 baz puan artışa giden banka böylece faizi yüzde 3.25’e çıkarmış oldu. 

BoJ BİLDİĞİNİZ GİBİ, ÇÜNKÜ ORASI JAPONYA

Japonya gelişmiş ekonomiler içinde farklı bir yol izlemeyi sürdüren tek ülke... Bunun tarihsel sebepleri de var, ama aynı zamanda kısa vadede küresel siyasetteki karmaşalardan pozitif yönde etkilenmesi beklentisi de önemli bir etken. Tarihsel sebebe gelince, Japonya büyük yükselişin ardından, uzun yıllar çok ciddi bir deflasyon sarmalıyla karşı karşıya kalmıştı. Neredeyse ‘enflasyon duası’na çıkacaklardı. Zira enflasyon kadar deflasyon da çok ciddi bir sorun, özellikle de ekonomik büyüme açısından... Bu iki etmeni dikkate aldılar mı bilemiyorum, ama Japonya Merkez Bankası (BoJ) aşırı düşük seviyelerdeki politika faizini ve gevşek para politikasını koruyarak, diğer merkez bankaları enflasyonla mücadele kapsamında para politikasını sıkılaştırırken piyasalara, bu trendin aksi yönde adım atmaya devam edeceğinin sinyalini verdi.

Fed’in politika faizini 75 baz puan artırmasının ardından kararını açıklayan BoJ, beklentilere paralel olarak oybirliğiyle kısa vadeli faiz oranları için hedefini yüzde -0.1, 10 yıl vadeli hükümet tahvil getirileri için hedefini ise yüzde 0’da tuttu.
BoJ Başkanı Haruhiko Kuroda gerekçelerini şöyle sıraladı: “Şu anda enflasyonun yüzde 2 hedefine istikrarlı bir şekilde ulaştığı pozisyonda değiliz. Maliyetlerdeki yükselişlerin yukarı taşıdığı enflasyon uzun süreli olmayacak. Bu artan emtia fiyatlarından kaynaklı bir yükseliş olacak. Bu nedenle para politikasını sıkılaştırmak için neden yok. Fiyat artışları sürdürülebilir değil”.
İyimser bir görüş mü, büyük olasılıkla... Sonuç itibarıyla, BoJ kısa ve uzun vadeli politika faizlerinin mevcut ya da daha düşük seviyelerde kalmasını öngörüyor. Şu sıralar yen, dolar karşısında 143.6 seviyelerinde, yani 24 yılın en düşük seviyelerini test ediyor. Bu Japonya’nın ihracatına doping etkisi yapabilir, hele ki Çin’e karşı izolasyon politikalarının git gide arttığı bir süreçte.

BENZERİMİZİN KARARLARI BAMBAŞKA

Türkiye, OECD ülkeleri arasında en yüksek enflasyona sahip ülke. İkinci sırada ise Arjantin yer alıyor. Enflasyonla mücadele eden Arjantin’in faiz politikası ise Türkiye ile taban tabana zıt. Enflasyonun önünü almak isteyen Arjantin Merkez Bankası (BCRA) faizi 550 baz puan artırarak yüzde 69.50’den yüzde 75’e yükseltti. Banka faiz artışına devam edecek. Arjantin’de enflasyon Ağustos ayında yüzde 69.75 olarak gerçekleşti. Görüldüğü üzere BCRA, enflasyonla başabaş bir faiz politikasını tercih ediyor.  

Dünya ölçeğinde merkez bankalarının para politikaları bu şekilde gelişirken, Türkiye ‘herkes gider Mersin’e, biz gideriz tersine’ politikasını sürdürüyor. TCMB ileride tarihe geçecek irrasyonel tutumunda ısrarlı görünüyor. Bu doğrultuda 100 baz puan daha faiz indirimine giden TCMB’nin ‘Türkiye modeli’ ve ‘liralaşma stratejisi’ devam edecek. Şu anda TCMB’nin politika faizi yüzde 12, enflasyonla faiz oranı arasında büyük bir uçurum var. Ama TCMB Başkanı ısrarlı, faiz indirimleriyle dolarizasyonu önleyeceklerini, spekülasyonlara karşı korumayı sağlayacaklarını iddia ediyor.

HEDEFLENENLERLE SONUÇLAR 180 DERECE FARKLI

İddia bu ama bu çerçevede yapılanlar ve sonuçları tam tersi yönde. Faiz indirimleri sonucunda dolar prim yapmayı, vatandaş da dolar almayı veya dolarda kalmayı doğal olarak sürdürüyor. Zira doların TL karşısında değer kazanacağı çok aşikâr. Kur Korumalı Mevduat uygulamasına gelelim. E zaten TL mevduatını bu uygulamayla dolara endekslemediler mi? Döviz kurlarındaki artışı ‘dış güçler’in spekülasyonları ve manipülasyonlarına bağlamak gibi irrasyonel açıklamalar yapmaya devam ediyorlar, ama herkes biliyor ki bunun temel iki sebebi var, biri para politikası diğeri ise ülke risk primi CDS’in düzeyi... Yani tüm uygulamaların sonuçları TCMB Başkanı’nın söylediklerinin tam aksi yönde!

MÜCADELE DENEN, MAKYAJLAMA VE GİZLİLİK

Peki TCMB enflasyonla nasıl bir mücadele sürdürüyor? Görünen o ki makyaj ve gizli müdahalelerle... Söz gelimi şu enflasyonun düşüş eğilimine geçtiği öngörüsünü ele alalım. Bu bir anket sonucunda belirleniyor. TCMB’nin bu anketine geçmişte 80 civarı kurum katılırken bu sayı şu anda 40. Neden? Gerekçe ve tercihler neler? Anlaşılan o ki ‘iyimser’ olanların anket katılımcısı olması tercih ediliyor artık. E böyle olunca tabii ki de enflasyon düşüş sürecine giriyor!

Bu arada dolar ve euro’nun 18’lerde kalması da biraz şaşırtıcı değil mi? Hemen herkes TCMB’nin artık şeffaf olmayan verilerine alıştığı için, piyasaya gizli müdahalelerin devam ettiği fikrinde, ki bu da doğru. En azından varolan verileri kazıyınca bu ortaya çıkıyor.

SEKİZ AYDA 64 MİLYAR DOLARLIK SATIŞ

Gazete Oksijen’deki yazısında Haluk Bürümcekçi bir hesaplama yapmış, vardığı sonuç son sekiz ayda TCMB’nin kamu bankaları üzerinden piyasaya 64 milyar doların üzerinde satış yapmış olduğu. Net Uluslararası Rezervler üzerinden yaptığı değerlendirme sonucunda, ihracat bedeli üzerinden yüzde 40’lık alımları da hesaba katarak yaptığı değerlendirmeyle bu sonuca varıyor.

İşte tüm merkez bankaları para politikaları enstrümanlarıyla enflasyona karşı ekonomi biliminin net kurallarıyla bir mücadele sürdürürken, TCMB ‘hayali bir şeytan’ ile uğraşıyor. Unutmayalım ki, şeytan çıkarma ayinlerinden sağlam çıkan biri olmaz! Türkiye ekonomisi tüm sorunlarına ek olarak olarak bir de bu irrasyonelliğe karşı ayakta kalmaya çalışıyor.

Tüm yazılarını göster