Geçtiğimiz hafta Cuma günü (02.02.2024) piyasalar kapandıktan sonra Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) başkanı Hafize Gaye Erkan, sosyal medyada paylaştığı bir gönderi ile 9 ay önce başladığı görevinin sonlandığını duyurdu. Bu haftaki yazıda, TCMB’deki bu şaşkınlık yaratan görev değişikliğinin kısa hikayesini ve bunun ne anlama geldiğini ele alacağım.
ERKAN’IN GİDİŞİ
Erkan’ın ayrılırken yaptığı açıklama, açıkçası gayet gayr-ı ciddiydi. Erkan, ailesi hakkındaki iddiaların hiçbirine yanıt vermezken, “itibar suikastı” gibi demagojik bir argümana sığınmakla yetindi. Her ne kadar Erkan ve ailesi hakkında CİMER’e yapılan bir şikayet üzerine kamuoyuna yansıyan tartışmalar bir süredir gündemi meşgul etse de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta bu tartışmaları eleştirmesi, bu konunun ‘şimdilik kapandığı’ izlenimini doğurmuştu. Ancak 9 Şubat’ta TCMB başkanının Enflasyon Raporu’nu açıklamak üzere kamuoyunun karşısına çıkacak olması, Ankara’da trafiği hızlandırmış belli ki.
Zira Erkan’ın yapacağı sunum sonrasında gelebilecek sorular büyük ihtimalle geçtiğimiz haftalarda kendisi ve ailesi hakkında ortaya atılan iddialar üzerine olacaktı. Belli ki Saray ve Mehmet Şimşek bu tartışmanın daha fazla uzamasını istememiş. Erkan’ın görevden ayrılırken yaptığı sosyal medya paylaşımı sonrasında Resmi Gazete’de ‘görevden alındığının’ belirtilmesi, ortada bir istifa olmadığını, görev değişikliğinin daha çok Saray ve Şimşek’in bir tasarrufu olduğunu gösterdi. Zaten aksi düşünülemezdi herhalde!
Mehmet Şimşek, Erkan’ın sosyal medya paylaşımı sonrasında bir panik havası oluşmaması için sürecin kontrolü altında olduğunu ısrarla vurguladı. Hatta, yeni gelecek başkanın da kendi önerileri doğrultusunda atanacağını belirtmesi, ekonomi yönetiminde hakimiyetin kendisinde olduğunu vurgulaması açısından dikkat çekiciydi.
ERKAN’I GÖTÜREN NEDENLER
Erkan’ın görevden alınmasındaki temel mesele, bunun bir toplumsal, siyasal ya da sınıfsal karşılığı olup olmadığı sorusu. Yanıtım her üç açıdan da olumsuz. İki nedenle. İlk olarak, Gaye Erkan mevcut faiz politikasını sürdürmede önemli bir kişilik değil(di). Yani mevcut ekonomi politikasının simge ismi Gaye Erkan değil(di), Mehmet Şimşek. Gaye Erkan’ın gidip gitmemesi ana politika doğrultusunu değiştirecek bir konu da değil. Zaten görev değişikliği sürecinden çıkan en önemli sonuç, Şimşek’in mevcut rolünün daha da perçinlenmesi olmuştur.
İkincisi, yeni gelen başkan Fatih Karahan ile giden başkan arasında bir ekol farkı yok. Yani Karahan, Şimşek ekibinden biri. Hatta, uluslararası finans kurumlarının hafta sonu fazla mesai yaparak çıkardıkları raporlarda görüldüğü gibi, Erkan ile Karahan arasında herhangi doğrultu değişikliği olmayacak. Bu neden önemli? Şu yüzden: Akıllarda hala Naci Ağbal - Şahap Kavcıoğlu devir teslimi sonrasında para politikasında yaşanan ‘U-dönüşü’ var. Ancak mevcut değişimde, öncekindeki gibi bir durum yok. Yani, politika değişikliğinden çok ‘oyuncu değişikliği’ söz konusu.
Erkan’ın görevden alınma nedenleri konusunda iki farklı görüş daha ileri sürüldü: Erkan’ın Saray’ın ‘seçim ekonomisi’ uygulamasına direnmesi nedeniyle görevden alındığı ve Erkan’ın faiz artışlarının suçunun yüklendiği bir ‘günah keçisi’ olduğu. İlkine katılmıyorum, zira ortada önceki yıllardaki gibi bir seçim ekonomisi uygulaması yok, zaten olsa da Erkan’ın buna direndiğine dair bir belirti yok. İkinci iddia da temelsiz, zira Şimşek yönetimi faiz artışlarını sahipleniyor ve programı sürdürüyor, bir sapma yok.
Gelelim konunun toplumsal ve sınıfsal yönüne. Şimşek yönetiminin takip ettiği politikalardan ve özellikle de faiz artışlarından rahatsız olan kesimler elbette var. Ancak Erkan hakkında ortaya dökülen iddiaların bu kesimlerin müdahalesiyle açığa çıktığını ileri sürmek, komplo teorisine sapmak olur.
O zaman, konunun siyasi, toplumsal ya da sınıfsal bir nedeni yoksa Erkan neden görevden alındı. Görünen o ki, Erkan’ın geçtiğimiz aylarda Ahmet Hakan’a verdiği mülakatta sarf ettiği sözler ve hakkında yapılan şikayetler sonrasında ailesiyle ilgili kurumdan gelen rahatsızlıklar, bardağı taşıran damlalar olmuş.
ŞİMŞEK’İN YÜKÜ AĞIRLAŞIYOR
TCMB’deki bu kritik görev değişiminin doğrudan sonucu, Şimşek’in yükünün daha da ağırlaşması oldu. Zira Şimşek uyguladığı programla hegemonik bir büyüme koalisyonu yaratmaya çalışıyor. Ağırlıklı olarak, büyük sermaye gruplarının programını savunuyor, uyguluyor. Bunda bir tereddüt yok. Ancak bunu nispeten dengeli bir şekilde yapmaya çalışıyor, diğer sermaye gruplarından gelebilecek itirazları yumuşatıyor. Ve en önemlisi, siyaset için en önemli gösterge olan işsizliği patlatmamaya özen gösteriyor.
Ancak bu denge hamlelerinin ve Şimşek’in manevra alanının bir sınırı var. O nedenle önümüzdeki dönemde odakta TCMB değil, Şimşek olacak. Bu manevra alanı hakkında üç önemli konu/soru var: (i) Enflasyon neden düşmüyor?, (ii) işsizlik ne kadar yükselecek?, (iii) ekonomi politikasının doğrultusu ne olacak? Yani sermaye grupları arasındaki mevcut denge ne kadar sürdürülebilecek?
Bunları tartışmak, sonraki haftaya kalsın.