Tek kaşlı diller ve bıyıksız görseller

SALT Galata'da yer alan 'Ağızdan Ağıza' sergisi, Berlin merkezli Slavs and Tatars kolektifinin Türki diller üzerine çalışmalarını bir araya getiriyor.

Kültigin Kağan Akbulut kultigin.akbulut@gmail.com

Geçen aylarda Türkiye siyasetinin boğucu gündemi içinde hiç beklenmeyen bir konu, sosyal medyada ve ana akım medyada gündem oldu. İran Şahı Nasreddin'in hareminden olduğu iddia edilen fotoğraflarda kadınlar bıyıklı ve tek kaş olarak görülüyordu. Cinsiyetçi yorumlar hızlıca akarken fotoğraflardakilerin harem kadınları olmadığı, o dönem kadınların tiyatro oyuncusu olması yasak olduğu için erkek çocuklarının kadın kılığında oynadığı yazıldı. Ancak Teyit.org sayesinde ilk iddiaların gerçek olduğunu öğrendik. Evet, o bıyıklı ve tek kaşlı kadınlar İran Şahı'nın eşi, kızları ve torunları.

Women with Mustaches and Men Without Beards: Gender and Sexual Anxieties of Iranian Modernity (Bıyıklı Kadınlar ve Sakalsız Erkekler: İran Modernitesinin Cinsiyet ve Cinsellik Endişesi) kitabında yazar Afsaneh Najmabadi, Qajar (Kaçar) dönemi İran'ındaki güzellik algısının dönüşümü yazar. 1785 ve 1925 yılları arasını ele alan kitap toplumsal cinsiyet ve estetik ilişkilerini karşıtlıkları çözümler. Halihazırdaki güzellik anlayışlarının tam tersinin nasıl yıllarca İran'da hüküm sürdüğünü ve Avrupalılaşmayla beraber güzellik algısının değiştiğini anlatır.

SALT Galata'da yer alan Slavs and Tatars kolektifine ait Ağızdan Ağıza sergisinde yer alan 2010 yılında üretilmiş Tek Kaşlı Manifesto işi de aslında bu tuhaf ama belki de gerekli estetik tartışmamıza denk düştü. SALT binasının ortasındaki boşlukta yer alan devasa balonun bir yüzündeki tek kaşlı kadın figürüyle karşı tarafındaki Büdü, fiziki bir özelliğin bazı kültürde nasıl güzel kabul edilirken, diğerinde komedi figürü olduğunu imler. Estetik, bir yandan toplumu şekillendiren bir olgu. İran örneğinde gördüğümüz üzere de aslında toplumsal dinamiklerin çizdiği bir formasyon. Berlin merkezli kolektif temel mesele olarak kendilerine kültürel, estetik ve dilsel dönüşümleri alıyor. "Almanya’da eski Berlin Duvarı’nın doğusu ile Çin Seddi’nin batısı arasında kalan Avrasya coğrafyasına dair polemikler ile yakınlıkları inceler" diyerek kendilerini tanımlıyorlar. SALT Galata'daki Ağızdan Ağıza sergisinde de bu geniş coğrafyaya Türkiye ölçeğinden bakıldığında görülen haritayı almışlar.

Slavs and Tatars, Ağızdan Ağıza, SALT Galata, 2017, Fotoğraf: Mustafa Hazneci

SALT Galata'nın farklı katlarına yayılan sergide göreceğimiz ilk iş giriş girişte yer alan Kitap Kebap (Merton'dan Mazda'ya) enstalasyonu. Diyagonal Şişe geçirilmiş kitaplar hem serginin bağlamına dair bir okuma listesi sunuyor, hem de grubun dil ve görsellik oyunlarına yaslanan mizahi diline alışmak için de bir başlangıç. Nörologlarla gastroentroloji uzmanlarının ortaklıklarına dair de tuhaf bir referans.

"Ağızdan Ağıza, kültürel yorumlamalardaki farklılıklar, müşterek dil mirası ile bugünün toplumlarında mistisizm algısını irdeleyen işleri bir araya getirir," diyor serginin basın bülteni. Kolektifin genel çalışma pratiğinde dilin ve imgelerin farklı geçirdiği dönüşümler yer alıyor. Ağızdan Ağıza sergisi de bu dönüşüme Türki diller coğrafyası üzerinden bakıyor. Grubun 10 yıllık süreç boyunca Avrasya coğrafyası üzerinden ürettiği işler tekrar canlandırılıyor.

Slavs and Tatars, The Wizard of Öz Türkçe [Öz Türkçe Büyücüsü], 2014, Sanatçılar, Tanya Bonakdar Gallery (New York) ve onestar press’in (Paris)
izniyle
Serginin bel kemiğini oluşturan -1'inci kattaki Aşk Mektupları, Sovyetler Birliği ve Anadolu'daki Türki dilleri Bolşevik şair Mayakovski'nin karikatürleriyle birleştiriyor. Aynı kattaki Lektor enstalasyonunda da rahle şeklindeki hoparlörlerde Kutadgu Bilig kitabının Arapça, Farsça, Türkçe, Lehçe gibi farklı dillerdeki çevirileri okunuyor. Yusuf Has Hacip'in "bir ülke nasıl yönetilir" kitabı Makyavelli'den önce bu coğrafyada neler tartışıldığını ortaya koyuyor.

Slavs and Tatars kolektifinin üzerinde çalıştığı konulardan biri de Kh sesi. "Hayatın özü nefesse, kh sesinin özü de hava akımından doğan gizemli bir fısıltıdır," diyorlar. Bu sesin tarihi ve anlamları üzerine yazdıkları Khhhhhhh kitabı SALT Araştırma'da okunabilir ve Türkçe'ye çevrilen bir kısmı da birinci katta yer alan Tersten Neşe işinin yanından alınabilir. Kırmızı renkli bir sıvıyı güçsüz şekilde fışkırtan bu Tersten Neşe bir yandan süs havuzlarıyla dalgasını geçiyor, ancak tarihsel bağlamı düşünüldüğünde Kerbela Katliamını da hatırlatıyor.

Kolektifin çalışma prensipleriyle SALT'ın araştırma odaklı sanat anlayışı çok rahat bir şekilde örtüşüyor. Slavs and Tatars sergilerini geniş bir araştırma süreci sonucunda ortaya çıkarıyorlar. Türkiye'de yaşadığımız ve Milli Eğitim terbiyesi aldığımız halde bizi bile şaşırtan Türkçe'ye dair az bilinen kaynaklar yer alıyor sergide. Ancak kolektif araştırma sürecini göstermemeyi tercih ediyor. Kolektifin kurucularından Payam Sharifi, "sanatçı da araştırma yapar, ancak akademisyen gibi kaynaklarına saygı duymaz, onu kırmaya çalışır" diyerek duruşlarını özetliyor.

Ağızdan Ağıza sergisi büyük ekonomik ve politik dönüşümlerin çağında kültürler arası geçişleri görmek için bir başlangıç noktası sunuyor.

Tüm yazılarını göster