'Tekmili birden' IŞİD!
Geçtiğimiz aylarda çıkan ‘Tekmili Birden IŞİD’ kitabının yazarı Hamide Yiğit ile Ankara Kitap Fuarı’nda son kitabı, AK Parti Hükümeti’nin Suriye politikasını ve olası Başkanlık sisteminin Suriye politikasına yansımalarını konuştuk. Yiğit "Çok detaylı bir analiz ortaya koymak gayesiyle yola çıktım" dedi.
Serkan Alan- serkanalanilef@gmail.com
11’inci Ankara Kitap Fuarı’nda konuştuğumuz araştırmacı-yazar Hamide Yiğit ile son yayımlanan kitabı ‘Tekmili Birden IŞİD’, AKP’nin Suriye politikası, Astana’da gerçekleştirilmeyi planlanan barış görüşmeleri ve Suriye konusunda merak edilenlere değindik.
“BİZİ İÇİMİZDEKİ IŞİD İLE YÜZLEŞTİREN BİR KİTAP”
Bu kitabın ortaya çıkışı ve Ortadoğu meselesine dair inceleme kaleme almanızın serüvenini aktarır mısınız?
Anadilim Arapça ve Suriye konusunda özellikle Libya’da başlayan sözde Arap baharının bizde çok farklı yansıtılmasından dolayı yerel kaynaklara yöneldim. Yerel kaynakta biriktirdiklerimi ve edindiklerimi, medya içerisinde yer alan yalanlara karşı okurlara paylaşılmasını gerekli gördüm. Çok ciddi bir manipülasyonun olduğu konusunda çeşitli makaleler de kaleme aldım. Özellikle Ortadoğu ile ilgili Avrupa okumaları üzerinden bize yanı başımızdaki Suriye anlatılıyor. Ben Suriye’yi, Suriye’ye bakarak anlatmak istedim.
İlk kitabım ‘’AKP’nin Suriye Savaşı-Erdoğan’ın Yıkılan Hayalleri’’ bir derleme olarak ortaya çıktı. Derleme ihtiyacı bakıldığında şuradan doğdu. O günlerde halen de geçerliliğini koruyan bu savaş medyasının gerçeği yansıtmaması sebebiyle kaleme aldım. Hâkim okumaların görmek istemediği, orada yaşayan yazarların, siyasi analistlerin görüşlerini yansıtmak için bir derleme oluşturdum. Sonrasında unutulan ve göz ardı edilen dünya insanlığının borçlu olduğunu düşündüğüm Libya meselesine yöneldim. Libya’yı herkes es geçti, yerle bir edildi ve kan gövdeyi götürdü.
Libya’yı anlatmak bir borçtur dedim kendi kendime ve Libya’yı Libyalılardan inceleyerek bir araştırma inceleme kitabı olan ‘’Libya’da Kanlı Bahar-Sizi Özgürleştirmek İçin Öldürdük’’ yazdım. Bu süreç içerisinde var edilen bir IŞİD projesini görerek ilerledim diğer kitabımda ve ‘’Tekmili Birden IŞİD’’ kitabı ortaya çıktı.
Son kitabım, IŞİD’in ortaya çıkışının bilinmesi gerektiğinden hareketle ilerledi. IŞİD gökten zembille inen bir yapı değildir. Ya da doğu kültürünün ürettiği bir şey değildir. Bir taşeron yapı olarak ortaya çıkmıştır. Bu yapının vahşetine göz yumulduğuna bilinmesi gerekiyor. Bu örgüt ile savaşıldığı üzerinden bu örgüte kanal açıldığının bilinmesi gerekiyor. Zira Türkiye’nin boğazına kadar battığı örgüt ile kirli ilişkilerinin de bilinmesi gerekiyor. Çok detaylı bir analiz ortaya koymak gayesiyle yola çıktım.
IŞİD’in doğuşundan, bu örgütün yer aldığı projelerin içeriğinden tutun da neler yaptırıldığı nereye kadar kullanılacağı bütün detaylarına sonuçlarına kadar yer verdim. Bizi içimizdeki IŞİD ile yüzleştiren bir kitap. IŞİD biziz aslında dedirtiyor sonunda. Siyasal İslam’ın okullara ders kitaplarına kadar soktuğu o zihniyet IŞİD’i var etmiştir.
Suriye’de ortaya çıkacak olası bir barış durumunda bu bölgede yapılanan ve faaliyet güden Cihatçılara ne olacak? Özellikle Türkiye boyutunda sınır güvenliği açısından nasıl sonuçlar bekliyor bizleri?
Öncelikle barışa doğru giden bu sürecin çok sancılı olduğunu belirtmek isterim. Astana’da yapılması planlanan barış görüşmelerinin bir garantörü de Türkiye. Türkiye halen bu cihatçı grupların üzerinde sözünün geçtiğini düşünerek böyle bir garantörlük ortaya çıktı. Fakat bu çok da gerçeği yansıtmıyor. Kontrolü altındaydı öncesinde fakat El Bab’da gördüğümüz gibi İŞID namlusunu kendisine çevirebiliyor.
Velev ki barış görüşmelerinde mesafe kat edildi diyelim. Bütün bölgelerde yapılanan cihatçıların tasfiyesi istenecek. Türkiye’den Rusya’nın kesin istediği şudur. Sınırlarının güvenliğinin sağlanması. Cihatçıların ve silah giriş çıkışının önüne geçilmesidir. Bu Suriye ile sınırlar kapattığında Türkiye kendi eliyle götürdüğü bu cihatçıların öfkesiyle baş başa kalacak. Aynı zamanda Suriye kendi topraklarında böyle bir tampon bölge oluşturmasına müsaade etmeyecektir. Esad’ın başlangıçta sözü şuydu. Bu cihatçıları ya öldüreceğiz ya da geldikleri yere göndereceğiz. Eğer olası barış durumunda bu cihatçılar Türkiye’ye gönderilirse AKP ne yapacağını düşünmek zorunda kalacak. Nereye yerleştirilecek? Hataya mı? Gaziantep’e mi? Ülkelerine mi gönderilecek? Çok sancılı bir krizin başlangıcıdır bu durum. Başarılı olmasını, kanın durmasını dilemekten başka bir şey söylemiyorum bu süreç için. Bekleyip göreceğiz.
Suriye sınırları içerisinde Türkiye’nin düzenlediği Fırat Kalkanı operasyonunu değerlendirebilir misiniz?
AKP’nin bu operasyonla nasıl bir sonuç elde etmek istediğini kimse bilmiyor. Suriye’den toprak katmak mı bu operasyonun amacı? Böyle bir şansı da elbette ki yok kimse bilmiyor. Hedefi bakıldığında Türkiye’nin yıllardır talep ettiği uçuşa yasaklı tampon bölge bir türlü kazanılamaması dolayısıyladır. Türkiye her yerde kaybederken, Musul operasyonuna dâhil edilemezken onca yıllık savaşının ardından tabanına anlatacağı bir şey kalmadığından dolayı bu operasyona yönelmiştir. Girdi ama girmek kolay da çıkması kolay olmayacak gibi görünüyor.
Eğer Başkanlık sistemi ortaya çıkarsa, Türkiye’nin Suriye meselesine olan bakış açısı değişir mi?
Başkanlığa dört elle sarılan AKP liderliği Suriye’de zaten kaybetmiştir. Suriye politikasında bir değişikliğe gitmek zorunda. Bakıldığında Suriye’de bu kaybedilişin bir faturasının kendisine kesileceğini bildiği için kendisini başkanlık zırhıyla korumaya almayı çalışıyor. Türkiye, Suriye politikasında bataklığa kadar batmış durumdadır ve projesini değiştirmek zorundadır. Başkanlık çıksa da çıkmasa da politika değişikliği olacaktır.