Teknoloji şirketleri iktidar ortağı olurken

Yaptıkları veya yapmadıklarıyla uluslararası siyasete yön vermekten bireyleri manipüle ederek ulusal seçimleri etkileme gücüne sahip teknoloji şirketlerinin birçok ülkede artık iktidar ortağı olduklarını söylemenin abartı olacağını sanmam.

Abone ol

İktidarın birden çok yüzü vardır. Akla her zaman ilk gelen ve en güçlü görüneni olan siyasal iktidar, demokrasilerde hükümeti oluşturan seçilmiş meşru grupların toplum hayatına birçok açıdan yön vermesiyle bilinir. Peki iktidar sadece bundan ibaret midir? Elbette hayır, görünenin çok ötesindeki muktedirleri hayatın içinde farklı zamanlarda farklı şekillerde görebilirsiniz. Örneğin, toplumun büyük bir kısmı birçok kentte taksici esnafından zaman zaman şikayetçi olsa da tekelleri ne hikmetse yıkıl(a)maz. Öyle ki adliye önlerinde istedikleri karar çıkmazsa şiddete yöneleceklerini bile söyleyebilirler. Hiçbir siyasal iktidar, bu grubun çıkarlarına ters düşecek karar almaz, almak istemez. Demokraside tek muktedirin halkın seçilmişlerin ve onların atadığı bürokratların doldurduğu karar alma mekanizmaları olduğunu düşündüğümüzde, teoriyle pratik arasındaki uçurumu fark ederiz.

Şirketlerin iktidar ortaklığı da tıpkı bir esnaf grubunun baskı unsuru olarak taleplerini kabul ettirmesine benzer. Şirketler, sadece daha sessiz ve derinden işlerini halletmeye alışkındır; kimsenin gözüne batmadan çıkarlarına uygun kararlar alınmasını veya alınmamasını sağlamak üzere ticari nüfuzlarını kullanırlar. Mevcut ekonomik ve siyasal düzende, hemen hemen demokrasilerin tamamında işler böyle yürür.

İşte bu işleyişte, birkaç on yıl öncesinin endüstri şirketlerinin yerini son birkaç yıldır teknoloji şirketleri almaya başladı. Bu düzen değişikliğinde endüstrinin söz hakkı azalsa da yok olmadı. Diğer taraftan teknoloji şirketleri kendi çapında AR-GE yapan küçük oluşumlar olmaktan çıkıp milyarlarca dolar ciroya ve daha önce kimsenin aynı anda erişmeyi düşünemeyeceği kadar toplumun derinlerine nüfuz etmeye başladı. İşte onlara söz hakkını veren de hem ekonomik ağırlıkları hem de eriştikleri bilgiler oldu.

REGÜLASYONDAN UZAK, ANLAŞMAYA YAKIN

Muktedirler kulübüne giren büyük teknoloji şirketleri, çıkar birliği sağladıkları sürece devlet/hükümet denen organizasyonlarla kol kola yürümeye devam etti. Kimileri sundukları hizmetlerle sağladıkları kullanıcı bilgilerini hükümetlerle paylaşıp karşılığında büyük altyapı/savunma teknolojisi ihalelerinin sahibi oldu kimileriyse devletlere yakın durmasa da işler kızıştığında mahkeme karşısına çıkmaktansa kamuya açıklanmayan anlaşmalarla paçayı kurtarmaya baktı. Günün sonunda hepsinin birleştiği nokta ise ticari değerlerini kısıtlayacak, topladıkları veriyi kullanma biçimlerini kamusal denetime açacak yasal düzenlemelerin karşısında olmaları oldu.

Örneğin yılda birkaç kez haberlerde gördüğümüz gibi ABD Senatosu, Microsoft, Amazon, Google, Facebook gibi birkaç dev teknoloji şirketinin sorumlu yöneticilerini, bazı soruşturmalar kapsamında ifadelerini almak üzere Senato’ya çağırır. Şirketlerin en çok karşılaştıkları sorular ise kullanıcı mahremiyetinin ihlali, piyasa bozucu tekelleşme hamleleri veya siyasal düzeni manipüle edebilecek girişimlere karşı sorumlu davranmadıkları yönündedir. Her ne olursa olsun bir şekilde bu şirketler bazı noktalarda sorumluluklarını ve eksikliklerini kabul eder, bazı noktalarda soruları cevapsız bırakırlar. Senato da her zaman aldığı bilgiyle ne yapacağını bilse de yapması gerekeni yapmadan yani yasal düzenlemeyi aklından bile geçirmeden diğer gündemlerine döner. Çünkü işin gerçeği, seçim dönemleri yaklaştıkça fon destekçilerine ihtiyaçları olduğudur. Bunun sebebiyse seçilme kaderlerinin, seçim sistemleri dolayısıyla güçlü şirketlere göbekten bağlı olduğunu bilmeleridir. Toplum için sunulan gösteri, canlı yayınlanan Senato oturumları ve büyük haberlerin ardından bir sonraki krize kadar konu rafa kaldırılır.

Diğer taraftan Avrupa Birliği, teknoloji şirketlerini, kişisel verilerin ticari kullanımı konusunda bir forma sokmaya çalışsa da ne kadar başarılı olduğu tartışılır. İdari soruşturmalar sonunda verilen para cezaları, zaten bu şirketlerin ayırdıkları yıllık “olası hasar” bütçelerinde göze batmayacak meblağlar olmaya devam eder. Örneğin, bir şirkete veri mahremiyeti ihlali veya tekelleşme eğilimi dolayısıyla verilen 1 milyar dolarlık cezanın kaç katını kazanır? Asıl düşünülmesi gereken nokta işte burası. Teknoloji şirketlerin razı olabileceği para cezaları ve etkisiz yasal düzenlemeler konuşulurken, bu dev şirketler her ihtimale karşı avukat orduları ve veri analistleriyle çoktan yeni birkaç alternatif iş akışı üzerine çalışmaya başlarlar bile. Yani dostlar sizi alışverişte görür, seçmen televizyon karşısında kendini tatmin edecek bir şeyler duyar, birkaç kallavi hakaret savurur ve konu yeni bir kriz doğana kadar kapanır.

Diğer taraftan Türkiye gibi siyasi yaptırım gücü kısıtlı, ekonomisi kırılgan, para değeri zayıf ülkelerin/toplumların yapabilecekleri ABD ve AB’ye göre çok daha sınırlı. Teknoloji şirketlerinin sunduğu hizmetleri kullanma konusunda dünyada parmakla gösterilen Türkiye’de, hükümetin getirdiği yasal kısıtlamalara ne şirketlerin müşterisi olan bireylerin ne de şirketlerin uymasının beklenmesi pek gerçekçi sayılmaz. Hatta Türkiye’de temsilci bulundurması yasal olan zorunlu hale getirilen şirketlerin çoğundan bir ses çıkmaması 2021 ilkbaharında bizi, bu konuda çok sıcak günlerin beklediğinin de bir göstergesi.

Diğer taraftan bir gerçeği de kabul etmek gerekiyor ki demokrasi kan kaybederken ifade özgürlüğünü kullanamayan herkes bu şirketlerin sunduğu imkanlarla sesini duyurmaya çalışıyor. Bu yanıyla da muhaliflerin sığınağı; sesini duyurma araçları olarak şirketleri savunacak binlerce gönüllü insandan ve onların yarattığı kamuoyundan destek alıyor.

Sesini duyurmanı sağlayan şirketlerin verilerini istemediğin şekilde kullandığını biliyorsun ama diğer taraftan onlar olmasa sesini duyurma imkanının da azalacağını biliyorsun. Hangisine razı gelirsin? Ölüm mü sıtma mı?

Yaptıkları veya yapmadıklarıyla uluslararası siyasete yön vermekten bireyleri manipüle ederek ulusal seçimleri etkileme gücüne sahip teknoloji şirketlerinin birçok ülkede artık iktidar ortağı olduklarını söylemenin abartı olacağını sanmam.