'Temiz su' suç olabilir!
22 Mart Dünya Su Günü yeni kutlanırken ve gezegenimizin genelinde temiz suya erişim olanakları küresel iklim değişikliği ve çevre kirliliği nedeniyle gitgide azalırken, Nijerya’da hazırlanan bir yasa, en temel ihtiyaçlardan birisi olan temiz suya erişim ihtiyacını kriminalize ediyor! Muhalifler, bu ay Lagos'ta hazırlanan bir çevre kanununu, halk için "ölüm cezası" ile eşdeğer görüyor.
Dominique Mosbergen*
DUVAR - Halkın hayatında değişmeyen, acı bir ironi var: Nijerya’nın Lagos kenti bol miktarda suyla çevrilidir; ancak Afrika'nın en kalabalık şehrinde milyonlarca insan onu içememektedir.
Bir lagünle sınırlanan kıyı kenti, su krizinin patlak vermesine şahit oluyor. Devletin sağladığı içme suyuna yalnızca 10 kişiden 1 tanesi erişebilmekte. Geri kalanı -yaklaşık 19 milyon kent sakini- gayri resmi su kaynaklarından, göl ya da nehirlerden su içmek ya da su çekmek için kendi sondajlarını yapmakta. Ödeyebildikleri fahiş miktardaki su parası genelde sağlıksız teneke kutular veya şişeler ve selefon poşetleri ile mallarını satan yerel "mai ruwa" ya da su sağlayıcılarına gidiyor.
Yine de aktivistler, Lagos Parlamentosu’nun son aydaki mevzuatla bu son çare kaynak içme suyunu bile engelleyebileceğini ve çoğu Lagoslu için sorunlu olsa da kritik bir hayâti çizgiyi geçtiğini söylüyor.
Lagos Çevre Yasası muhalifleri, siyasetçilerin 1 Mart'ta yasalaşmadan önce süreci takip etmediklerini ve bu yasanın son halinin, onaylanmasının üzerinden iki hafta geçmiş olmasına rağmen kamuoyuna açıklanmadığını söyledi. Aktivistlerin aktardığına göre yasa, sondaj deliklerinin açılması ve özel satıcılardan su satın alınması da dahil olmak üzere, suyun şişelenmiş biçimde satışını suç haline getirebilir.
'DEVLET SU SAĞLAYAMIYORSA BİZİM BİR YOL BULMAMIZA İZİN VERMELİ'
Afrika Su, Hijyen ve Sağlık Ağı'nın başkanı Agnes Sessi, bu ay yeni yasaya tepki olarak "Vatandaş olarak haklarımızdan biri de yaşamak, iyi su içmek, iyi bir çevrede bulunmak” diyor ve ekliyor: "Hükümet su sağlamakta başarısız olursa, kendi kendimize sağlama çabalarımızı elimizden alma hakkına sahip değildir. Bizden ölmemizi mi istiyorlar?"
Hükümet yasanın öncelikle ticari kullanıcıları hedeflediğini belirtti; ancak yasa taslağına ulaşan aktivistler, yönetmeliğin çok geniş bir dil kullandığını ve bunun da milyonlarca vatandaşın temel yaşamsal haklarını tehdit edebileceğini savunuyor.
Çevre Hakları Eylemi / Dünya Nijerya Dostları örgütü Genel Müdür Yardımcısı Akinbode Oluwafemi, Huffington Post'a, mevcut koşulun Lagos nüfusunun çoğunun yasayı çiğnemek zorunda kalabileceği anlamına geldiğini söyledi.
Oluwafem geçen hafta yaptığı bir açıklamada "Su almak için evinize gelirsem yasalar beni ve sizi cezalandırır. Devlet su sağlamıyor ve insanların hayatta kalmak için bir yol bulmasına izin vermiyorlar." dedi.
'HALKA KARŞI KOMPLO'
Birleşmiş Milletler geçen ay su düzenlemesini kınadığını güçlü sözlerle ifade edilen bir bildiri yayınladı.
"Devlet, içme suyuna yeterli erişimi sağlamadığında, kimsenin göl, nehir veya diğer doğal kaynaklardan su getirmesini cezalandırılamaz" diyor BM Su ve Sağlık İnsan Hakları Raportörü Léo Heller. 27 Şubat’ta verdiği bir demeçte Heller "Hükümet, asgari ücret yaklaşık 60 dolarken hayatta kalmak için bir yerden su getiren sıradan insanlara 310 dolarlık para cezası vererek çok ileri gidiyor" demişti.
Çevreciler, insan hakları grupları ve muhalefet liderleri Nijerya Laos'ta hükümetin kentin suyunu özelleştirmek amacıyla vatandaşlarının hayatı pahasına verdiği kararın açık bir yolsuzluk işareti olduğu iddiasıyla protesto gösterileri düzenledi.
Geçen hafta, Boston-Massachusetts’teki kâr amacı gütmeyen Corporate Accountability International sözcüsü Jesse Bragg."Bu gerçekleşmeden önce, insanların özel su kaynaklarına erişimini sürdürdükleri dönemde, özel şirketlerin bu işe girmeyi ve şehirle sözleşme yapmayı reddettiklerini duyuyorduk" diyordu.
Çevre Hakları İçin Eylem/Dünya Dostları örgütünün Nijerya sözcüsü Oluwafemi, Şubat ayında yaptığı açıklamada, yasanın "halka karşı bir komplo" olduğunu söyledi.
"Bu yasanın Lagos vatandaşlarına yüklediği mâli baskının, Lagosluların genelinin kınadığı su sektöründe Kamu-Özel Sektör Ortaklıklarını (PPP) kabul ettirmek için bir koz olabileceğini düşünüyoruz" diyor Oluwafemi, "Bu yasanın amaçladığı üzere, arka kapıdan PPP'lere yol açılmasını tekrar reddediyoruz."
Aktivistler, tasarıyı anayasaya aykırı olduğu ve alelacele geçirildiği gerekçesiyle de şiddetli biçimde eleştiriyor. Nijerya'nın Premium Times gazetesine göre, meclis üyeleri, şubat ayında tasarıyı görüşmek üzere aniden toplandıkları altı haftalık bir oturumun sonucunda tasarı hazırlandı.
Oluwafemi, hak gruplarının ve halkın taslağın tanıtımına tepki gösterecek vakitleri olmadığını ya da fırsat bulamadığını belirtti. Belgenin 190 sayfalık bir taslakta, tasarı için kamuya açık bir oturum yapılmadan, sadece bazı sivil toplum grupları tarafından incelenmişti. "Bu sürecin olması gerektiği şekilde gerçekleşmedi. Gerektiği gibi kamuya açık oturumlar yapılmadı, kamuoyuna sunulması beklemedi ve öğrendiğimiz bir sonraki şey, kanunun kabul edildiğiydi."
HÜKÜMET ‘SIRRI’
Yasalaşmanın hemen ardından milletvekilleri yeniden tatile girdi ve 28 Mart'a kadar geri dönmeyeceklerdi.
Nijerya Barış ve Kalkınma Projesi Genel Sekreteri Francis Abayomi, "Bu iğrenç kanunu kabul eden meclis üyelerinin yaslandığı mantık nedir ve sonra kaçarcasına tatile gidiyorlar?" diye soruyor.
Meclis üyeleri ise tasarıyı savunuyor ve tüm gerekçelerin yerine getirildiğinde ısrar ediyorlar.
Meclis Bilgi, Strateji ve Güvenlik Komitesi Başkan Yardımcısı Tunde Braimoh, bu ay Premier Times'a verdiği demeçte "Çevre Kanunu’nun yasama işlemleri için bir süreç var, bir kanun taslağına geçmek için bir süreç var ve bu süreçlerin Lagos Eyalet Meclisi tarafından tamamen ve usulüne uygun olarak yerine getirildiğini ve tüm amaçlara ve hedeflere uygun olduğunu söylemek istiyorum" diyor.
Braimoh, tasarının tartışmalı bölümlerinden en az birinin -konut alanlarında sondaj deliklerinin cezalandırılmasının- yasaya verilen son biçimde kaldırıldığını söyledi. Ancak Times'ın perşembe günkü haberine göre, söz konusu tedbir, Vali Akinwunmi Ambode'un yasayı imzalamasından iki hafta sonra "hâlâ halka ulaşamadı", yani yasanın nihai dili ve hükümleri -ve potansiyel sonuçları- hükümet dışındaki herhangi bir merci tarafından henüz gözden geçirilmedi.
Aktivist gruplar, tasarıyı çevreleyen gizliliğin "çok rahatsız edici" olduğunu belirterek hükümeti yeni yasanın ayrıntılarını "saklamaktan" vazgeçmeye çağırdılar.
Barış ve Kalkınma Projesi’nden Abayomi, bu hafta "Bir travma yaşıyorum" diyerek açıklamalarda bulundu.
Kısmen tekrarlayan kuraklık ve şiddetle artan su sıkıntısı, yıllardır Nijerya'yı harap ediyor.
WaterAid örgütü, su krizinin ülke genelinde militan grup Boko Haram'dan daha fazla insan öldürdüğünü söylüyor. Sivil toplum örgütü, 2014 yılında Boko Haram’ın 4000'den fazla insanı öldürdüğünü, akarsu yetersizliğinin ise 70.000'den fazla cana mâl olduğunu belirtiyor. Su, Lagos'ta uzun süredir bir gerginlik kaynağı durumunda.
KURUMUŞ MUSLUKLAR
Metropol geçen on yıllar boyu göçlerle şişerken, 1970 yılında 1.4 milyon olan nüfus günümüzde 21 milyondan fazla kişiye ulaştı. Lagos’un kamusal su sistemi de bu artışa ayak uydurmak için mücadele etti. İletim borularının büyük bir çoğunluğu on yıllardır çürümüş durumda ve şimdi musluklar sık sık kurumaya yüz tutuyor.
Şehrin iki büyük su arıtma tesisi terkedilmiş durumda; işçiler de iş görmeyen pompalardan, yetersiz enerji arzı ve üretim hızlarından, düşük kapasiteden şikayetçiler. Ve bu sorun, şehirdeki hane halklarının sadece yüzde 10'unu oluşturan ve devlet şebekesinden su alanlar için geçerli. Herkes açısındansa suya erişmek için -sağlıklı ya da sağlıksız- herhangi bir kaynak bulmak, günlük bir savaştır.
Lagos'ta yaşayan Nijeryalıların yüzde 60'ı günde 1 dolardan daha az kazanca sahip; öte yandan ülke şu anda Lagos'ta yaklaşık 16.000 milyonere ev sahipliği yapıyor. Ve Bragg'a göre, su söz konusu olduğunda çelişki daha keskin bir şekilde hissediliyor.
Bazı yoksul toplulukların temiz suya erişimi yok; ancak mahallelerinden su akan boruları daha varlıklı olanlara götürüyorlar. "Çelişki çok keskin" diyor Abayomi. "Su alamıyorlar fakat su tam anlamıyla onlar tarafından iletiliyor."
Özel satıcılardan su satın almak yaygın bir uygulama ve Lagos sakinleri bu hizmete "zararsız bir lütuf" olarak adlandırıyor; ancak fakir Lagoslular için su erişilemez durumda. Nijerya Çevresel Haklar Hareketi Dostları'nın 2016 tarihli bir raporuna göre, ortalama bir ailenin günlük yedi veya sekiz bidon su alması gerekebilir ve bu da ayda 50 dolara veya daha fazlasına mâl olabilir. Nijerya'da ortalama bir orta sınıf ailenin geliri aylık 230 ilâ 300 dolar arasında.
Su sıkıntısı ne kadar ciddi olursa, bazı su satıcılarının işi de o oranda artacaktır. Uzun zamandır devam eden bir mai ruwa (su taşıyıcısı) olan Abubakar Audu, yerel gazetesi Eko Trust'a verdiği demeçte, geçen seneki fiyatları "müşterinin ne kadar çaresiz kaldığına ve sokakta ışık olup olmadığına" bağlı olarak belirlediğini (şehirde her geçen gün daha fazla elektrik kesintisi meydana geldiğini) söyledi.
Lagos'taki mevcut şartlarda aktarıma uygun sıhhi tesisat bulunmamakta ve çoğu kent sakinince suyun arıtılmamış ve güvenilmez kaynaklardan içilmesi nedeniyle, kirli su kamu sağlığı üzerinde ciddi etkilere neden olmakta. Kolera, dizanteri, tifo ve sıtma ateşi gibi su kaynaklı hastalıklar önemli bir endişe kaynağı. Geçtiğimiz şubat ayında, Lagos’ta bulaşıcı hastalık taşıyan sudan içen 6 yaşın altındaki 25 çocuk hastalanarak öldü.
SU SAVAŞI
Toksinlere uzun süreli maruz kalma da diğer bir endişe kaynağıdır. 2012'de yapılan bir araştırma, Lagos'ta çıkarılan sondaj kuyusu su örneklerinde Dünya Sağlık Örgütü standartlarının çok üstünde kurşun ve kadmiyum gibi ağır metallerin bulunduğunu ortaya çıkarmıştı.
Muhaliflere göre, kentin yönetimi Lagos'taki su krizini yıllarca görmezlikten gelerek daha da büyüttü.
Corporate Accountability International'dan Bragg, on yıllar boyunca "altyapıya yatırım yapmaktan kaçındı" diyor. Yetkili, bunun yerine, Lagos'un su hizmet programının özelleştirilmesi ve kamu-özel ortaklıkları aracılığıyla sürdürülmesi planına, ayrıca bu planın defalarca başarısızlığa uğramasına dikkat çekiyor.
1980'lerden bu yana, Dünya Bankası'nın Uluslararası Finans Kurumu, bağışta bulunan hükümetler ve çeşitli Amerikan ve Avrupa bankaları ve şirketleri de dahil olmak üzere birçok yabancı kurum, şehrin sayısız su sorununu çözmek için çeşitli yollar bulmaya çalıştı. Bununla birlikte, hiçbir şey çözülemedi.
2015'te, başka bir PPP (Kamu Özel Sektör Ortaklıkları) planının finansmanı ile ilgili olarak IFC (International Finance Corporation) ve Lagos hükümeti arasındaki görüşmeler bozuldu. Jesse Bragg, bu gelişmenin o dönem özel sektöre karşı "büyük bir zafer" olduğunu söylüyor.
Su özelleştirmesi, dünya çapında tartışılan bir konudur. IFC'yi de içine alan gruplar, özel sektör ortaklıkları gibi projeler yoluyla özelleştirmenin su ve onun arıtılması gibi temel altyapının nitelik ve niceliğini artırmasına yardımcı olabileceğini söylüyorlar. Diğerleri ise, su gibi temel bir insan ihtiyacının özelleştirilmesinin savunulamaz olduğunu savunuyorlar. Karşıtların iddia ettiği kurumsal çıkarlar, vatandaşların ve çevrenin refahına öncelik verilmesine neden oluyor.
Corporate Accountability International'ın kıdemli su yöneticisi Nathaneil Meyer, 2015 yılında Guardian'a "Su sektöründeki PPP'lerin şirket kârlarını insanların canı pahasına artırdığı açıktır" demişti. "PPP'ler de dahil olmak üzere özelleştirme, işe yaramıyor. Evrensel olarak genel erişim sağlanabilmesi için, neredeyse her zaman altyapıyı inşa etmek ve sürdürmek için bir kamu taahhüdü uygulanır ... [Özelleştirme], fiyatların yükseltilmesi, ödemeyi gerçekleştiremeyenlerin suyunun kesilmesi ve iş gücü azalması ile sonuçlanır."
Guardian, suyun özelleştirilmesinin dünyanın birçok şehrinde sonuçsuz kaldığını bildiriyor. Transnational Institute, Kamu Hizmetleri Uluslararası Araştırma Birimi ve Çokuluslu Gözlemevi tarafından hazırlanan bir raporu aktaran gazete, 35 ülkedeki 180 şehir ve topluluğun son on yılda su sistemlerini yeniden “kamusal” hale getirip özelleştirme anlaşmalarını feshettiğini belirtiyor ve neticede su tedariki tekrar kamu kontrolüne alınıyor. Bunlar arasında Buenos Aires- Arjantin, Johannesburg-Güney Afrika, Berlin-Almanya ve Kuala Lumpur-Malezya yer alıyordu.
Raporun yazarlarından yapılan açıklamada, "Otuz yıldan uzun süredir özelleştirme ve KÖİ'lerin (Kamu-Özel İştirakleri) uluslararası finans kuruluşları ve ulusal hükümetler tarafından acımasızlığı bilinmesine rağmen, su iktidarda kalmak için bir politika seçeneği olarak görülüyor” diyor. “Altyapı yatırımlarının eksikliğinden tarife artışlarına ve çevresel tehlikelere kadar özel su yönetimindeki ortak sorunlarla edinilen doğrudan deneyim, toplulukları ve politika yapıcıları kamu sektörünün vatandaşlara kaliteli hizmet sunmak ve insanın su hakkını artırmak etmek için daha iyi çalıştığına ikna etti.” diyor.
'ÖLMEYİ TERCİH EDERİM'
Su özelleştirmesi planlarının sıklıkla protesto ile karşılandığı Lagos'ta, aktivistler, sendikalar, topluluk liderleri ve halk şimdiye kadar su sektörüne kamu-özel ortaklıklarının kurulmasına karşı direnişte başarılı olmuşlardı.
Lagos'taki bir yerleşim yerinden Okin Oseni, geçen yıl düzenlenen bir mahalle toplantısında "Bu PPP çalışamayacak, çünkü buna direnmeye hazırız" diyor ve ekliyor: "İş yok, yol yok, güvenlik yok, hükümet bir de sahip olduğumuz suyu mu özelleştirmeyi düşünüyor? Bunun olmasına izin vermektense ölmeyi tercih ederim”.
Ancak şimdi aktivistler, hükümetin özelleştirme planlarını gerçekleştirmek için yasal gücünü kullandığını söylüyor. Yeni çevre tasarılarının PPP'lerin temelini atmak için yürürlüğe konduğuna inanıyorlar.
“Lagos yönetiminin karşı karşıya kaldığımız ve bugüne kadar karşı çıktığımız su özelleştirme planları, düzgün tartışılmamış ve halk karşıtı uygulamalarla dolu bir yasanın araçlarını kullanan insanlara empoze edildi.” Solomon Adelegan, Birleşmiş Milletler Kamu İşletmeleri Birliği, Sivil Hizmet Teknik ve Rekreasyon Hizmeti Çalışanları Ulusal Başkanı, Premium Times'a verdiği demeçte bunları ifade ediyor.
BM özel raportörü Heller, şimdi Lagos'taki milletvekillerini tasarıyı yeniden gözden geçirmeye ve “görüş ve düşünceler için yeterli zaman ayırarak tüm ilgili paydaşlarla uygun ve anlamlı bir biçimde halkın katılımını sağlamaya” çağırıyor.
Heller, “Hükümetin suya erişimi düzenleyen yasal tedbirleri içme suyunun güvenliğini sağlamak için önemli bir adım olduğunu söyledikten sonra nüfusun sadece yüzde 10'u su şebekesine, geri kalan nüfus ise içme suyu için doğal su kaynaklarına bağımlı olduğu için, ilerlemenin yolunun doğal su kaynaklarına erişim yasağı olmadığını vurguluyor.
Heller, Lagos yönetimini, aktivistlerle birlikte, kentteki su ve arıtma konusunda finansman artırmak için zorluyor. Çevre Hakları Eylemi/Dünya Dostları Nijerya örgütü, 2016 raporunda su sıkıntısının su sektörüne artan bütçe tahsisi ile daha iyi yönetilebileceğini söylüyor (bazı bölgelerde, gönüllülerin ihtiyaç duyduğu kimyasallar için para gerekiyor). Raporda, karar verme sürecine halkın katılımını artıracağından, iyileştirilmiş yönetişim ve daha az yolsuzluğun da bu hususta yardımcı olacağı aktarılıyor.
Grup katılımcısı Oluwafemi geçen hafta, Lagos'daki krizin sonuçlarının yakında büyük oranda hissedileceğini söylemişti: “Lagos, Afrika kıtasının anahtarıdır; Nijerya'nın kalbi burasıdır” diyor. “Lagos'ta su özelleştirmesi başarılı olursa, Nijerya ve Afrika'da yaygınlaşabilir. Kalite bozulacak, arıtma etkilenecek ve yoksulların da yoksulu olanlar yeterli su alamayacaklar.”
(Orijinali The Huffington Post'ta yayınlanmıştır. Çeviri: Tarkan Tufan)