Terapi, Covid-19 ve sağlıkçıların sağlığı
Bu yazı meslektaşlarımın, sağlıkçıların (hastane-sağlık sistemi tüm çalışanları) sağlığının yerinde olması ve korunmasının tüm dünya için nasıl elzem bir konu olduğu gerçeğini göstermek üzere yazıldı. Dayanışmanın gittikçe artacağı ümidiyle bu günleri ardımızda bırakacağız…
Aşkın Haskaya Suna*
Değişik günlerden geçiyoruz. İçinden geçtiğimiz günleri tanılamakta zorlandım, herkesin kendi çerçevesinden farklı algılanan günlerdeyiz. Dünyayı kasıp kavuran, ülkemizde ise tam da ilk cümlelerde söylediğim gibi günler…
Bir virüs, Covid-19, bütün teknolojik gelişmeleri, ülkelerin ve bireylerin ekonomik gücünü, bedensel ve ruhsal gücü ezip geçebiliyorken ülkemizde "yok yaa olmaz bir şey, virüs diye bir şey yok, Türk genini etkilemiyormuş, abartmayın o kadar da…" gibi pek çok ifadeyle karşılandı, toplumun önemli bir kesiminde. Bu ve benzeri yaklaşımların sürmesi ile alınacak tedbirlerin gecikmesi de devam etmekte, maalesef. Bu olanlar, hastanelerdeki gerçeği değiştiriyor mu peki? Cevap hastane çalışanlarında… Tüm gerçeği en yakından yaşayan fakat bunu da yakın çevresi dışında paylaşamayan kesimde! "Burnunu bile kapıdan çıkarma" diyen sağlıkçılar varken, varolan ve gittikçe büyüyen tehlikeyi en yakından yaşayan kesim de tabii ki sağlıkçılar.
Çalıştıkları hastaneden çıkıp, ’acaba virüsü sevdiklerime, çocuklarıma getirdim mi?’ kaygısı ile evlerine gidiyorlar. Hayatlarında önemli olan kişilere belki de güçlü görünmeye çalışıyorlar. Her gün bir öncekinden daha karmaşık hale gelen bir sarmala girerek yaşıyorlar. Mesela ‘rüyalarımda virüsü taşıdığımı, çocuklarıma bulaştığını görüyorum, kabuslardan uyuyamıyorum’ diyenler var. Bu duygu yüküyle ertesi gün gidip tekrar çalışıyorlar. Dinlenmemiş bir beden, dinlenmemiş bir ruhsal süreçle işlerinde nasıl korku, kaygı yaşadıklarını ancak tahmin etmeye çalışabiliriz. Bu sarmal içinde psikolojik açıdan durumla baş etmeleri gerekiyor. Peki nasıl? (Yazının devamında bu yönlü çalışmaları okuyacaksınız.) Dünya bu sorunu atlatacaktır, beklentimiz bu tabii ki. Bu yönlü çok farklı çalışmaların olduğunu- devam ettiğini basından okuyoruz. Bunlar güzel gelişmeler.
Bu dönemin tüm dünyada, insanlarda ruhsal açıdan izler bırakacağı da aşikar. Sanki büyük bir korku paneli var ve şalteri açıldı. Yanında kaygı, öfke, üzüntü, stres ve belki kayıp, yas, travma… Bir de, öncesinden varolan ruhsal sıkıntılar da varsa, şu anda onlar da atağa geçebilir. Normal zamanlarda, yaşanan duruma paralel; bu ve benzeri duyguların (korku, kaygı, öfke, üzüntü vs) ortaya çıkması sağlıklı bir tepkiyken, şimdiki zamanlarda toplumsal ve/veya bireysel travma yaşayacağımızı söylemek absürt olmaz. Büyük, ani, kontrolün kişide olmadığı, kişinin gücünün yetmediği gibi durumlar, travma etkisi yaratır. Bunun ruhsal izleri yanında, böylesi durumların etkisinde iken yapılan işlerde bir takım eksiklik, sıkıntı, hata olabilir. Kişilerde ince motor işlevlerinde sorunlar ortaya çıkabilir. Mesela terzi dikişi düzgün dikemeyebilir, kasap elindeki aleti tehlike arz edecek şekilde kullanabilir, cerrah, hemşire işinde hata yapabilir… Hissettiklerimiz işte bu kadar önemlidir. Sağlık çalışanlarının ne/neler hissettikleri çok çok önemlidir!
Duyguları tolere edebiliyor ve yaşama devam ediyorsak durum sorunsuzdur. Tolere edebilmek derken de, yok saymak demediğimin altını çizmek isterim. Ortaya çıkan, hissedilen duygunun uygun ölçüde olması ve uygun ölçüde yaşanmasını ifade etmek isterim. Uygun ölçü? Yaşanan olayın içeriği ve kişinin yapısı paralelinde herkese göre değişen bir ölçüdür. Önemli olan duygunun yerinde ve yeterince yaşanmasıdır. Duygu odaklı terapi, bu yönlü çalışan bir terapi ekolüdür. Duygular çok farklı nedenlerle gösterilemez ya da açığa çıkacak koşullar uygun değilse (tıpkı şu anda sağlıkçılarda olabileceği gibi) kişi hissettiği duyguları başka duygular kanalıyla gösterir. Kişi, korku yerine yoğun öfke, kaygı yerine yine öfke ya da üzüntü, ya da farklı savunma mekanizmaları ile (mizah, aklileştirme, bastırma …) gelişen bir süreç izler. Durum idare edilir gibi görünse de içten içe rahatsızlık devam eder ve bu da kişinin tüm hayatına yayılır. Hissedilenin tolere edilmesi, sağaltılmasıdır önemli olan.
Covid-19’un toplum tarafından nasıl algılandığı bir yana, şu anda sağlıkçıların (hastane-sağlık sistemi tüm çalışanları) bu durumu nasıl algıladığı ve nasıl yaşadığı çok önemli bir durum olarak karşımızda duruyor. Acil yapılacaklar listesinde ilk tedbir; sağlıkçıların her türlü ihtiyacının giderilmesidir tabii ki. Dünya bu sorunu halledecekse, bizler hayatta kalacaksak onların varlığı, gücü ve sağlığı ile olacaktır bu. İşte tam da bu yönlü güzel gelişmeler olmaktadır. Birbirinden farklı, büyük küçük kurumlar art ardına sağlık çalışanlarına ücretsiz-online psikodestek-terapi açıklamaları yapmaktadır. Evde kendi kendilerine yapabilecekleri rahatlama egzersizleri gibi paylaşımlar yapılmaktadır. Yüzlerce terapist bu destek için alan yaratmaya devam etmektedir.
Buradaki linklerde yer alan terapiler kanalıyla, durumla başetme, travma etkisini ortadan kaldırma, acı veren olay, anı ve duyguyu çözümleme, süreci yeniden işlemleme ile daha sağlıklı ve dayanıklı hayata devam etme hedeflenmektedir. Uygulamaların daha hızlı sonuca ulaşan terapiler olduğunu da belirtmem önemlidir. Burada tek farklılık bu desteğin online olmasıdır.
İnsan ilişkilerinin gittikçe değiştiğini, teknolojinin bunda fazlasıyla etkisi olduğunu uzun zamandır gözlüyorduk. Bu değişim, psikoterapiyi yıllar öncesinden de içine almıştı ve online terapi yıllardır yapılmaktaydı. Değişen dünya, değişen insanla birlikte değişen terapiler olarak, bu süreci yaşamaktayken ve bazı ekoller buna mesafeli dururken gelinen süreç; farklı bir gerçekle karşımızda duruyor ve pek çok ekolden terapi yapan kişi ve kurumlar hızlıca online terapiye yöneliyor. Terapi deneyimi olan kişiler için bu durum hiç zor olmazken, terapi deneyimi olmayan kişiler de online terapiye mesafeli bakıyorsa da dönem itibariyle bu yönlü talebin arttığını söylemek doğru olacaktır. Terapi deneyimi olmayıp, akran-eş, dost desteğini telefon gibi teknolojik aletler aracılığıyla aldığımızı göz önüne alırsak hiç de zorlanmayacağımızı söyleyebilirim. Akran, eş, dost desteği bir rahatlama-desteğidir ve faydalıdır. Online terapi ise bunun profesyonel olanıdır. Online terapide fark, işin uzmanı ile hedefe yönelik, hissedilen olumsuz duygu ve deneyimin sağaltıldığı bir çalışma olduğunu bilmek hizmete ulaşmak için kolaylaştırıcı olabilir. Önemli bir fark; terapistimizi ilk seansımızda canlı görmemiş olmak olacaktır. Diğer tüm süreç terapi çerçevesinde devam ediyor olacaktır. Bu bilgiler, sağlık çalışanlarının terapi desteği almasını ve destek almayı hızlandırması ümidimi canlı tutuyor.
Toplumsal dayanışma, mesleki dayanışma bu günleri hızlıca ve az hasarla geçirmemizi sağlayacak. Ortada bir virüs var. Uzmanlar tarafından virüsün, aslında öldürücü olmasından ziyade bulaşıcılığı ile çok sayıda kişiyi etkilemesinin sorun teşkil ettiği ifade ediliyor. Çok sayıda hasta, çok sayıda yoğun bakım ünitesi demek, öyle görünüyor. Böylesi bir iş yükü altında bu servislerde çalışan kişilerin sağlığı da sistemi ayakta tutacak temel direk olarak karşımızda duruyor… Sağlık sistemi içinde yoğunluk arttıkça, ruhsal açıdan korku, kaygı, öfke duygularının kontrol edilebilir ölçüyü aşması mümkündür. Bu duyguların ortalama şiddette olması, kişilerin gerekli kişisel tedbirleri almasında olumlu etki yaratırken, bu duyguların şiddeti arttığında; kişisel tedbirleri alırken farkında olmadan bir şeyleri görmeyebilirler ya da hata yapabilirler. İşte tam da bu noktada önce kendi sağlıkları, sevdikleri ve hastalar için desteğe ulaşmaları çok önemlidir. Şimdi bu yüklü duyguları tolere etmek için iş terapistlere düşüyor.
Bu yazı meslektaşlarımın, sağlıkçıların (hastane-sağlık sistemi tüm çalışanları) sağlığının yerinde olması ve korunmasının tüm dünya için nasıl elzem bir konu olduğu gerçeğini göstermek üzere yazıldı. Dayanışmanın gittikçe artacağı ümidiyle bu günleri ardımızda bırakacağız…
*Klinik Psikolog/Psikoterapist/Hipnoterapist