Terörizm ve direniş: Bir kavram karmaşasına dair

Gérard Rabinovitch’in kitabı, hem kelimelerin kullanımlarına dair dil üzerinden getirdiği bakış açısıyla sizi dili sorgulamaya götürüyor. Tarih içinde kelimelere yüklenen anlamların nasıl değişebildiğini örneklerle açıklıyor.

Abone ol

"Terörizm" özellikle son yıllarda en çok üzerinde durulan terimlerden. Dünyanın herhangi bir yerinde her gün bir patlama olabiliyor, “tesadüfe yaşıyoruz” diye düşündüğümüz zamanların sayısı her geçen gün artıyor. Bunun yanı sıra terör, terörist, terörizm gibi kelimelerin tüm itiraz edenleri genelleyen kullanımına da oldukça sık rastlıyoruz. Devlet iktidarları kendi politikalarını meşrulaştırmak için politikalarını eleştirenleri bu kavramlarla damgalamaktan kaçınmıyorlar. Her an söylediğiniz bir cümle, geliştirdiğiniz bir eleştiri, hâttâ herhangi muhalif bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle egemen söylem tarafından 'kapatılabilir' bu kelimelerle özdeşleştirilebilirsiniz.

CEVABI ARANAN SORULAR 

Gérard Rabinovitch, Terörizm mi? Direniş mi?,
Çev: Işık Ergüden, Sel Yayınları, 2017.

Yaptığınız eylem size göre direnişken neden terörizm olarak adlandırılabiliyor? Peki, terörizm nedir? Direniş ne anlama gelir? Bu kelimelerin çıkışı nereye dayanıyor? Kullanımlarında bu denli bir karmaşa nasıl ortaya çıkıyor? gibi pek çok soruya cevap arayan, Gérard Rabinovitch’in “Terörizm mi? Direniş mi? ‘Kitle Toplumları Çağında Bir Sözlük Karmaşasına Dair’” adlı kitabı, geçtiğimiz günlerde Sel Yayıncılık tarafından basıldı. Kitap sözünü ettiğimiz bu iki kavram üzerine Sokrates, Arendt, Adorno, Benjamin, Camus gibi isimlerin yanı sıra farklı örgütlerden isimler ve eylemler üzerinden konuyu tartışıyor.

DİL ÖNEMLİ

Gérard Rabinovitch terörizm ile direniş arasındaki kavram karmaşasını reklamcı dinamiğin slogan sözleriyle etik aklı kararttığını ve bu nedenle karmaşayı gidermek amacıyla bu tartışmaya giriştiğini belirtiyor ve işe dil ile başlıyor. Dil önemli çünkü kelimelerin kim tarafından nasıl kullanıldığı pek çok şeyi belirleyebiliyor. Herhangi bir konuda kimin fikir belirttiğine göre kelimelerin anlamı değişebiliyor. Elbette kültürel etkilenmeler, gelenekler, egemen söylem ve daha pek çok unsur dilin kullanımını belirleyebiliyor. Kitapta Rabinovitch’in Victor Klemperer’den aktardığı gibi mesela; "Nazizm insanların etine ve kanına tek tek kelimelerle, deyimlerle, cümle formlarıyla giriyor, milyonlarca defa tekrarlayarak kendini dayatıyor, bunların mekanik ve bilinçsiz biçimde devralınmasını sağlıyordu."

Cümle önemli bu anlamda çünkü bir kelimenin dilin genel kullanımı içine yerleşimi, onun bir şekilde verili bir dil ile ifadesini sağlıyor. Bu verili anlamın kullanımı yaygınlaştıkça, tekrar edildikçe, kesinlikli bir hâl alıyor ve bana kalırsa bu durum hem kavram karmaşası oluşmasında hem de verili dilin sınırlarında kelimenin taşıdığı anlamın değişmesinde etkili oluyor. Terörizm kelimesi gibi kesinlikli anlamı olan kelimelerde ki düşününce bu kelimenin belirlenmiş, net bir olumsuz anlamı var- kimin kullandığı da önemli diye düşünüyorum.

En başta belirttiğimiz gibi egemen söylemin bu kelimeyi kimleri tanımlamak için kullandığını ve nedenlerini iyi ayırt etmek gerekiyor. Çünkü kitapta da bahsedildiği gibi: "Bir dil, gerçeği başkalaştıran işlemci olarak eyler. Dil davranışı formatlayan normatif bir etken olmanın ötesindedir. Dünya görüşlerini dil belirler; dünyayı bölen dilin olasılıklarıdır.”

TERÖRİZM VE DİRENİŞ KELİMELERİNİN SİYASET DİLİNE GİRİŞİ

Fransız Devrimi'nden temsili görsel...

Kitap, terörizm ve direniş kelimelerini tarihsel bir perspektifle inceliyor. Bu kelimeler siyaset diline Fransız Devrimi aracılığıyla giriyor. Ancak Rabinovitch bu terimlerin devrimci dönemin iki ayrı evresine denk düştüğünü unutmamak gerektiğini vurguluyor. Direniş kelimesi 1789 Fransız devriminde “baskıya karşı direnme hakkı” ifadesi olarak doğuyor ve 1793 İnsan Hakları Bildirgesi’ne giriyor. Bu anlamıyla İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkelerinin işgaline karşı koyanlar için de kullanılıyor. Ve eyleme katılan kişiler de “direnişçi” olarak adlandırılmaya başlıyor. Sonraki süreçte bu kelime tüm örgüt ve hareketler için de kullanılmaya başlanıyor.

Terör kelimesi ise altüst ederek felç eden aşırı korku anlamında ilk kez Corneille’de kullanılıyor. Terörizm ise ilk kez 24 Aralık 1800’de Bonaparte’ı hedef alan kralcı ve Katolik Chouan’ların gerçekleştirdikleri suikastı adlandırmak için kullanılıyor ve böylece akademik dile de giriyor. Kitap, direniş ve terörizm kelimelerini aşama aşama tarih içerisinde değerlendiriyor. Anlamlarının değişimini neye göre, nerede, hangi anlamda kullanıldıklarını pek çok düşünürün tanımlamaları, yorumları ve önemli olaylar üzerinden değerlendiriyor. Konunun bilimle birleşmesinin altını çiziyor ve bu bağlamda nasıl yeni bir sözlük ortaya çıktığını vurguluyor. Böylece kavram karmaşasının nedenleri de ortaya çıkmış oluyor.

SİYASET VE TERÖR İLİŞKİSİ

Napolyon Bonapart

Kitabın özellikle siyaset ve terör ilişkisine dair söyledikleri günümüz açısından da oldukça önemli görünüyor. Rabinovitch’e göre; "terör siyaseti, hedeflerin giderek iyice ayrımsızlaşması, siyasi cinayetin keyfi cinayete, keyfi cinayetin "kitlesel cinayet"e doğru uzanarak azamileşmesi, siyasal aşırıcılıkların yeni standardı olarak, angaje "ilerici" entelektüellerin onayıyla, bu uğursuz kaymayı onaylamıştır." Günümüzde yaşadığımız pek çok terör eylemi için de bunu söyleyebiliriz sanıyorum. Özellikle "hedeflerin ayrımsızlaşması" noktasında düşündüğümüzde bugün sivil, hayvan, doğa ayırt etmeden gerçekleşen pek çok terörist eylemin de böyle değerlendirilebileceğini düşünüyorum.

Bu anlamda Rabinovitch ne şimdinin kurtarılmasında ne de geleceğe dair umut vaat eden, özgürleştirici olduğunu iddia eden bir hareketle böylesine bir eylemliliğin bağdaşmadığını da belirtmiş oluyor.

Gérard Rabinovitch’in kitabı, hem kelimelerin kullanımlarına dair dil üzerinden getirdiği bakış açısıyla, tarih içinde kelimelere yüklenen anlamların nasıl değişebildiğini, hem de verilen açıklayıcı örnekler ve tanımlamalarla terörizm ve direniş kelimelerinin eş anlamlı kullanımına getirdiği eleştirileriyle tam da zamanında Türkçe’ye kazandırıldı. Çünkü tanıtım metninde de söylendiği gibi; “Terörizm paradoksu”nu yaşıyoruz. Hepimiz hem kurbanız hem de zanlı. Her an herhangi bir yerde patlayacak bir bombayla ölebilir, ağzımızdan çıkacak en ufak itirazdan dolayı terörist damgası yiyebiliriz.”