İktidarın Suriye politikası sadece dış açmazlar, mülteci akını
veya içeride gerici retoriğe dayalı otoriter siyasal zemin
üretmiyor. Aynı zamanda birtakım yeni ‘iş biçimleri’, kültürel
yapılar, ideoloji üretim merkezleri de inşa ediyor. Çatışma
sahasında kurulan cihadist ittifak, işlevsel bir aparat olmaktan
çıkıp, giderek çok daha organik hale geliyor.
Mesela; Küçükçekmece’deki imar rantının üzeri kazındığında,
Ensar’dan başlayıp dönemin en çok kollanan şirketlerinden
Torunlar’a uzanan bir ilişki ağı beliriyor. Bu ilişkide AKP’li bir
siyasetçinin oynadığı rolü, Suriye konusunda iktidarın bel
bağladığı bir aktörün nasıl emlak simsarına dönüştüğünü görüyoruz.
(İki hafta önce bu köşede konu
ayrıntısıyla aktarılmıştı.)
Ya da IŞİD’li bir celladın üç yıl boyunca Bursa’da doğalgaz
abonelerine hizmet verdiğini, bir diğerinin Recep Tayyip Erdoğan’ın
evinin de bulunduğu Keçiören’de, tutsak ettiği Ezidi kadın ve kendi
ailesiyle beraber yaşadığını öğreniyoruz.
Bütün bunlar tuhaf mı geliyor?
İşte ‘cepheden inşaata’ uzanan bu karmaşık ekonomi politiğin
yapısı konusunda ipucu veren bir başka olay daha, gözümüzün önünde
duruyor.
***
Adres yine Küçükçekmece; Atakent Mahallesi’nde bulunan 30 ve 40
katlı iki kuleden oluşan Terrace Tema. Projeyi yapan firma, sahibi
FETÖ soruşturmasında gözaltına alınıp bırakıldıktan sonra
yurtdışına kaçan ve TMSF tarafından el konulan İnanlar İnşaat.
Ormanlık arazilere yaptığı çoğu lüks 226 projeyle tanınıyordu.
Geride 215 milyon dolar banka borcu, yüzlerce mağdur bırakarak
gündemden düştü.
Terrace Tema’nın mimarlığı ise MM Proje’ye aitti. 2005’te
kurulan şirketin sahibi, o dönem Ümraniye Belediyesi İmar Komisyonu
Başkanı ve İBB Meclis üyesi olan İbrahim Öztürk. İmza attığı imar
izinleriyle hayli gündem olmuştu.
Terrace Tema’nın bir kulesinde şimdi, bir eğitim şirketi
faaliyet yürütüyor. Bugüne döneceğiz, ama önce 13 Şubat 2013 gününe
gidelim.
İstanbul Başakşehir’de küçük bir apartman dairesinde, Roshd
Danışmanlık ve İnşaat, Gıda Limited Şirketi kuruldu. Kurucusu
Kanada uyruklu Molham Rateb Al Drobi’ydi.
Bu ismi nereden hatırlıyoruz?
1964 Humus doğumlu Drobi, Suriye’deki Müslüman Kardeşler’in İcra
Konseyi üyesiydi. Ardından Suriye Ulusal Konseyi’nin (SUK)
kurucularındandı. Esat’ı devirme stratejisi olarak bilinen, ‘The
Day After’ planının yaratıcılarındandı. Basında sık sık “Müslüman
Kardeşler’in Suriye kolunun Türkiye temsilcisi” olarak yer aldı.
(Türkiye basınında adı Mülhem El Drubi veya Droubi olarak da
geçiyor.)
Peki şimdi ne yapıyor?
Kanada’da bir online eğitim girişimi başlattı. Malezya’da Asia
üniversitesi ile işbirliği protokolü imzaladı. Ve 6 Aralık 2017
günü de Türkiye’de Roshd Academy Eğitim Limited Şirketi’ni
kurdu.
Ticaret Sicil Gazetesi’nde ikametgah adresi olarak Terrace Tema
görünüyor. 2013’te kurduğu danışmanlık ve inşaat şirketini de aynı
adrese taşıdı. Şu anda üniversitesinin ve şirketinin merkezi
burası.
Roshd Academy, bir e-üniversite. YÖK’ten ve Malezya Yeterlilik
Kurumu’ndan (MQA) akreditasyonu bulunmuyor. Örneğine sık
rastladığımız sertifika dağıtan online eğitim ve danışmanlık
kurumlarından birisi. Ortadoğu’nun sanal eğitim merkezi olmayı
hedefliyor. Önceliği, Suriyeli öğrencilere veriyor.
Drobi’nin Türkiye’deki partneri ise Sabahattin Zaim
Üniversitesi. Hani Ensar gibi ismi gündemden düşmeyen İlim Yayma
Vakfı’nın kurduğu ünlü üniversite.
Kısaca hatırlayalım:
Kökeni 1950’lere dayanan cemiyet, 1973’te vakıflaştı. 1974
yılında kamu yararı statüsünü kazandı. Türkiye’deki ilk imam hatip
lisesini kuran vakfın şeceresine bakıldığında; geçmişten beri
İslamcı siyasetin önemli kadrolarının, sermaye gruplarının,
bürokratların soy ağacı çıkar. Mütevelli heyetinde Bilal Erdoğan’ın
da bulunduğu vakıfın ilk parasal kaynağı, Uğur Mumcu’nun gündeme
getirdiği Rabıta’ya kadar uzanır.
Bugün Türkiye’nin her tarafında kendisine tahsis edilmiş
binlerce dönüm arazisi, belediyelerin hibe ettiği binalara açılmış
onlarca yurdu bulunuyor.
Vakfın gözdesi üniversitesidir. Daha önce kurduğu İrfan Koleji,
2010 yılında İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’ne dönüştü. Aynı
yıl Vakıflar Genel Müdürlüğü, Halkalı Ziraat Okulu’na ait 337 bin
metrekarelik araziyi üniversiteye tahsis etti. Şimdi Müslüman
Kardeş Drobi’ye destek sağlıyor.
Eğitim ağının; İhvan’dan Gülen’e ve bugün de AKP’li vakıflara,
ezelden beri İslamcı siyasetin en önemli kurumsal tezahürü olduğunu
biliyoruz. Bu ağın esasında iktisadi, siyasi ve ideolojik
çıkarların rahat hareket etmesini sağlayan ‘makbul’ ve ‘masum’ bir
kan dolaşımı sistemi olduğunu, yakın dönem pratikleriyle de
yeterince deneyimledik zaten.
Dolayısıyla AKP-Suriye otobanının tek yönlü ve tek boyutlu bir
trafiği bulunmadığı muhakkak…
***
AKP dönemi iyice palazlanmış ve 15 Temmuz darbe girişimi
sonrasında el konulmuş bir şirketin projesi; İhvan’ın önde gelen
bir üyesi; arazi tahsisleri ve yardımlarla gündemden düşmeyen bir
vakıf; bereketli arsalara nazır inşaat firmasıyla iç içe geçmiş bir
e-üniversite…
Bütün bunlar bir komplonun unsurları değil kuşkusuz. Her şey tam
da yasalara uygun işliyor. Gizli saklı ipuçları aramaya pek lüzum
yok; şeffaflık, karanlık dehlizlerden ziyade, bizatihi ‘aşırı
aleniliğin’ parıltısında kayboluyor. Sahnedekiler, perde
gerisindekilerden çok daha şaşırtıcı hale geliyor.
Nereye el atılsa, aynı evrenin parçaları beliriyor çünkü. Ve o
evren israfla tanımlanamayacak kadar büyük, tahribatı, dini söylem
manipülasyonuyla açıklanamayacak kadar derindir.
Devletteki klik çatışmalarının tartışıldığı bir dönemde, o
kliklerin habitatının nasıl oluştuğunu da izlemekte yarar var.