Kapitalizmin pazarlama kabiliyeti sadece metalar üzerinde etkili
değil. Aynı zamanda hayatı kuşatan kavramlar da kapitalist
egemenlikten payını alıyor.
Pek naziktir burjuvalar. Geçmişin kaba kırbacını elden geçirip,
güzel sözlerle süsleyerek şaklatmayı severler. “Burjuvanın
iliklerine işlemiştir güzel konuşma tutkusu” diye yazan
Dostoyevski, “Her şeyi bayağılaştırabiliyor bazen parlak söz”
der.
İşte bunun hem komik hem de endişe verici bir başka örneği ile
karşı karşıyayız. Sermaye çıkarlarını temsil eden The
Forbes’da geçtiğimiz haftalarda dikkat çekici bir yazı
yayınlandı: “Çalışmanın Geleceği ve Nasıl Polyworker
(Çokluişçi) Olunur?” isimli bu yazı, birden fazla işte
çalışmanın ‘faydalarını’ sayıyor.
Bakmayın adına polyworker dediklerine. Emek sermaye çelişkileri
yerli yerinde duruyor. İnsanlar dün olduğu gibi bugün de birden
fazla işte geçim sıkıntısı sebebiyle çalışıyor. Yeni bir bir şey
bulmuş gibi ‘polyworking’ dedikleri hikaye, pazarlama hedefli bir
ambalaj değişikliğinden ibaret. Çikolata firmalarının bir süre
sonra tasarım değişikliğine gitmesi gibi kavramlara da benzer
hokkabazlıklar sıkça yapılıyor.
İşte bu yazı bize sadece değişen ambalajdan söz etmiyor, aynı
zamanda hiçbir güvence olmadan birden fazla işte çalışmanın neden
faydalı olduğunu dalga geçercesine süslü süslü açıklıyor. Gelin
önce ‘kırbaçlı mizah’ kategorisi altına yerleştirebileceğimiz metni
inceleyerek söze başlayalım.
KÖLELİĞİN ADI GÜVENCE OLURSA
Yazıda The Forbes’un düzenli yazarı William Arruda’nın
imzasını görüyoruz. Arruda, çalışma alanlarını kişisel pazarlama,
liderlik ve kariyer olarak belirtiyor. Nasıl çalışma alanları ama!
Özellikle ‘liderlik’ kısmında insana bir gülme geliyor.
Kapitalizmin icat ettiği balon kavramların en komiklerinden şu
liderlik.
Her neyse, her ne kadar ‘liderlik kurslarından’ söz edip geyiğe
sarmak çok cazip gelse de biz söz konusu yazıya geri dönelim. Ne
diyorduk; Nasıl polyworker olunur?
Bir tanımla söze başlıyor yazarımız: “Yükselen bir trend olan
Polyworking, tek bir gelire bağlı kalmak yerine eşzamanlı
olarak birden fazla işle baş etme.” Ardından bir bir faydalarını
sıralamaya başlıyor: “Polyworking, çalışanlara çoklu gelir kaynağı
sağlar ki bu da geliri arttır. Bu da bir gelir kaynağının azalması
ya da işin kaybedilmesi durumunda finansal güvence sunar”.
Nereden başlasak? Arruda burada sadece polyworking’i yeni bir
kavram gibi sunmuyor, aynı zamanda onun birincil özelliğini, yanı
‘çoklu geliri’ de keşfetmiş gibi açıklıyor. Tabii ki ‘çoklu gelir
kaynağı’ sunar, onu hepimiz biliyoruz. Yoksa kim mesai çıkışında
eve gidip kendine ve ailesine zaman ayırmak yerine başka bir
mesaiye başlamayı canı gönülden ister? Tuzu kuru olan zaten tercih
etmez böyle bir tempoyu. Hem zaten kimse etmemeli, zira insanca bir
şey değil bu!
Anlaşılan Arruda da kendi yazarlık mesaisi dışında ek iş olarak
dalkavukluk yapıyor. Zira bu zorunluluğu ‘güvence’ olarak sunmak
profesyonel bir dalkavukluk becerisi istiyor.
DAHA FAZLA EMEK SATARAK MONOTONLAŞAN RUTİNİ KIRMAK
Keşke burada bitse alıntılayacaklarımız, ancak daha yeni
başlıyoruz! ‘Farklı tip işlere girmenin, insana farklı yetenekler
sunacağını ve kişisel gelişimi hızlandıracağını’ dile getiren
Arruda şöyle söylüyor: “Farklı roller üstlenmek, daha fazla kişisel
tatmini mümkün kılabilir. Çalışanlara profesyonel yaşamlarında
çeşitli ilgi alanlarını ve tutkularını keşfetme fırsatı verebilir.
Farklı rollere ve ortamlara sahip olmak, işi taze ve ilgi çekici
yapar; monotonlaşan rutinlerin sebep olduğu iş tükenmişliği riskini
azaltmaya yardımcı olur.”
İnsaf! Sanırsınız günlük ilkokul müfredatına eklenen farklı
derslerden söz ediyoruz da Arruda ‘matematik dersinin arasına beden
eğitimi de sıkıştıralım ki çocukların kafası açılsın’ diyor!
Bahsettiği şeyin ‘iş’ olduğunu hatırlatmak gerekiyor herhalde? Hani
şu emekçilerin bir gün içindeki boş zamanlarında emeklerini satarak
yaptıkları şeyler! Anlayamadıkları ya da dalga geçmeyi tercih
ettikleri şeyse iş rutinini daha fazla işin
kıramayacağı. Çünkü iş denilen şey, son kertede boş zamandan
çalınan bir emek satma sürecidir.
GÜVENCESİZLİĞİN YENİ ADI: ÖZERKLİK VE ESNEKLİK
Muhtemelen yazının sıradaki bu kısmında klavye başında kıkır
kıkır gülmekten kendini alamayan Arruda, ‘böylesi bir yöntemle
özerkliğe ve esnekliğe ulaşılabileceğini’ ifade ediyor. Çünkü ona
göre emeğin hakkına dair ne varsa; sigorta, tazminat, sendikalaşma
gibi gerçek dünyadaki güvencelerden arınmaya verilen ad ‘özerklik’
ve ‘esneklik’.
Devamında yazıyı ciddi göstermek için uzatmış da uzatmış, hatta
Arruda’ya göre ‘artık yapay zeka sayesinde daha verimli çalışmak
mümkünmüş’ bu yüzden polyworking ile yaratıcılık arasında da son
derece önemli bir bağ varmış!
Daha fazlasını aktarmaya gerek var mı bilmiyorum? Maddelerle
şirketlerin neden bu ‘esnek ve özerk’ çalışanları işe alması
gerektiğini açıklamış. Sonra da ‘Nasıl polyworker olunur?’ diye
sorup ‘yaratıcı ol’, ‘plan yap’ ve ‘planını harekete geçir’ gibi üç
beş kişisel gelişim cümlesi sıralamış.
**
Küçük bir parantez açarak tüm bunları Marx’ın yabancılaşma
teorisi ile karıştırmamamız gerektiğini hatırlayabiliriz. Kişinin
kendi yaptığı işe yabancılaşmayı bir tarafa, bu yabancılaşmayı daha
fazla iş yükleyerek ‘çözüyor’ gibi yapışı ayrı bir tarafa koymamız
gerekiyor. Her ikisi apayrı şeyler. Ancak burjuva kalemlerin
‘monotonlaşan rutinler’ dedikleri şeylerin, bizzat kapitalist
üretim süreciyle ilgili olduğunu belirtmek yeterli olacaktır.
Yazının belki de tek kayda değer kısmı sonda yapılan tespit.
Arruda’ya göre gelecek yıllarda, bahsi geçen çalışma stili giderek
yaygınlaşacak. Gerçekten de sermayenin vadettiği gelecek daha fazla
güvencesiz çalışma koşulu, daha fazla emek sömürüsü ve tüm sosyal
hakların yavaş yavaş tasfiyesini getirecek. Burada belki ‘geleceği’
vurgulamamak gerekiyor, ne de olsa uzun bir süredir neoliberal
kuşatma tüm bunları dünyaya dayatıyor.
Polyworking gibi bir saçmalık da bize tüm bu çürüyüşün ne kadar
özensizce cilalanmaya çalışıldığını gösteriyor. Emekçiler
yüzyıllardır ‘polyworking’ bir hayatı en beter şekilleriyle
deneyimlendiriyor. Ancak kapitalizm, doğası gereği kavramları da
bize pazarlıyor. Tek ve güvenceli bir işten yoksunluk, oluyor size
‘polyworking’.
Sermayenin dünyası kocaman bir şakadan ibaret. Her bir şaka,
senin sırtında şaklayan kırbaç, etinden parçalar kopartılırken
yüzüne güle güle yapılıyor. Biraz karikatürize etmek gerekirse
şöyle düşünebiliriz; taş ocağında çalışıyorsun, ama efendiler
yanında bitip diyor ki “Ya aslında durumun fena değil ha, hem kas
yapıyorsun, hem de şehir stresinden uzaktasın.” Özü itibariyle
bundan hiç farklı değil sermaye dünyasının gündelik saçmalıkları.
Ve ne yalan söyleyelim, içi dışı bir eski köle sahiplerinin dobra
tavırlarına rahmet okutuyor bazen bu yeni köle sahipleri! Bazen hiç
değilse saflar belli olsun istiyor insan.
İşin şakası bir tarafa, kapitalizm doğası gereği köleliği, bazen
komik bazen ustaca sarılmış ambalajlarla pazarlamaya devam edecek.
Ancak tüm çabasına rağmen yaptığı sıvanın ardında emek sermaye
çelişkisinin olduğu gerçeği değişmeyecek.