Bugün yaşadıklarımıza, kurumsal politikalardan kişisel
hezeyanlara varıncaya dek gündemi işgal eden kadın düşmanlığına
bakınca Nuh Tufanı'ndan önceymiş gibi hissettiriyor ama yakın
geçmişte kadın ve kız çocuklarının hakları için uluslararası
arenada hak mücadelesi yürüten ülkelerden biriydi Türkiye. 2011
yılında Birleşmiş Milletler, 11 Ekimi Dünya Kız Çocukları Günü (Day
Of the Girls) ilan etti. 2012 yılından itibaren kız çocuklarının
çocuk haklarından eşit yararlanması ve kız çocuklarına yönelik
ayrımcılıkların önlenmesi için dünya çapında kampanyalar
düzenleniyor her yıl 11 Ekimde. Böylesi üst düzey farkındalık
geliştirilmesinde emeği olan ülkelerden biriydik, üstelik.
Mevlüt Çavuşoğlu, 2017 tarihli paylaşımıyla
ülkemizin rolüne dikkat çekiyor.
BM’de kabul tarihini değil kutlamaların başlangıç tarihini esas
alarak, “Beş yıl önce bugün Türkiye, Kanada ve Peru öncülüğünde
BM'de kabul edilen Dünya Kız Çocukları Günü kutlu olsun!
#DayOfTheGirl”...
Bu yazıyı okuduğunuz saatlerde, her yıl olduğu gibi pek çok ünlü
ismin ve muhtemelen kamu kuruluşları ile siyasi karar vericilerin
benzeri mesajları içeren, kutlamalar ve etkinlikler yaptığını
göreceksiniz. Çünkü kız çocukları, kadınlara yönelik her türlü
ayrımcılığı, bizzat yaşayarak büyüyor. Çocuk haklarından eşit
yararlanması topumca engellenerek büyütülüyor. Ücretsiz ev işçisi
rolüne neredeyse beş yaşından itibaren hazırlanarak emeği sömürülen
insanların başında geliyor kız çocukları. Dünyanın her yerinde
durum böyle evet ve üstelik bu sömürü düzeni yazık ki emeği ile de
sınırlı değil. Bedenine, zihnine, hayallerine, hayatına en
yakınlarınca ve toplum genelince hatta devlet düzenince hükmedilen
insanların başında kız çocukları geliyor.
Bir önceki yazımda, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
(TİHEK), 'kız çocuklarını ve kadınları insan sayıyor mu merak
ediyorum', demiştim hatırlayanlarınız olacaktır. Merakımı gidermek
için uzun zamandır sıklıkla yaptığım gibi @tihek_kurumsal ve @suleymanarslan_ hesapları ile kurumun resmi
sitesini izliyor olacağım. Sizlere de tavsiye ederim. Dünya Kız
Çocukları günü için kısa mesaj yayınlayacak kadar sıradan bir
eyleme dahi girişip girişmeyeceğini izlemekte fayda var. Zira
yıllardır dünya kız çocukları günü için hiçbir etkinlik düzenlemedi
bu kurum. Tam tersine kız çocuklarının haklarını alenen çiğnemeyi
teşvik etmekten ayrımcılık yapılmasını desteklemekten hiç
kaçınmadı. Medeni Kanun'un ihlal edilmesini teşvik anlamı taşıyan
sosyal medya paylaşımlarıyla dikkat çekmişti. Bu nedenle de EŞİK
(Eşitlik İçin Kadın Platformu) Süleyman Arslan için “görevinden el
çektirilmeli” çağrısı içeren bir basın açıklaması yayınlamıştı.

Kurum, kuruluş kanununa aykırı söylem içeren mesajlar yerine
asli görevine davet edilmişti bu basın açıklamasıyla. 30 Eylül
tarihli, insan hakları hukukunu ve eşitlik ilkesini çiğneyen
mesajlardan birisini tekrar hatırlatayım. “Erken
evlilik ve cinsel istismar suçu ayrıştırılmalıdır. İnsanlar sadece
erken bir yaşta evlendi diye yüz kızartıcı suçlardan
yargılanmamalıdır. Bu durum başta bu evliliklerden doğan çocuklar
olmak üzere kişinin ve ailesinin haklarını ihlal etmektedir.” Yüzü
bile kızarmadan çocuk cinsel istismarı için af ve cezasızlık
isteyenlerin sözcülüğünü üstlenmiş görünüyor, Türkiye İnsan Hakları
ve Eşitlik Kurulu Başkanı Süleyman Arslan.
Kurul Başkanı Süleyman Arslan’ın bir programda yaptığı
konuşmadan alıntılanan cümle, Kurumun resmi Twitter hesabından ve
kendisi etiketlenerek paylaşıldı. Paylaşıldığı gün de aslında hayli
önemli. Sadece Dünya Kız Çocukları Günü'ne az bir zaman kala kız
çocuklarının haklarına meydan okur nitelik taşıması değil
zamanlamayı önemli kılan. TBMM’nin 1 Ekimde'ki açılışı öncesinde
yasama organına gönderilen bir mesaj niteliği taşıyor olması
açısından da önemli. Hatırlanacağı üzere yasama organı yıllardır
çocuk istismarcılarına af getirmek için kırk takla atıyor. 2016
Kasım'ındaki gece yarısı önergesinden itibaren parlamento
aracılığıyla iktidar, kız çocuklarının çocuk haklarından eşit
yararlanması önündeki en büyük engellerden birisi olan erken ve
zorla evlendirme yani çocuk istismarı suçu faillerini affetmek için
uğraşıyor. En son infaz paketiyle Nisan 2020 denemesi de toplumsal
tepki ile durdurulmuştu. O tarihlerde iktidar kanadından kulis
bilgileri mahiyetindeki haberler ve sosyal medya paylaşımlarında
çocuk istismarcılarından özür dilermiş gibi mesajlar verildiğini de
bu köşeyi takip edenler hatırlayacaktır. “Bayramdan sonra
mutlaka"... "En geç temmuzda"... "Ekim ayına kaldı”... gibi özür
beyanı havasındaki mesajla işaret edilen ekim ayı işte bu içinde
bulunduğumuz ekim ayı sevgili okur. TİHEK ve Süleyman Arslan’ın
mesajlarının yasama organına hatırlatma amacı taşıdığını düşünmek
bu nedenle aşırı yorum sayılmaz.
Süleyman Arslan’ın istifaya çağırılması veya iktidara yönelik
onu görevinden azletmesi talebi de umarım geniş kesimlerce
seslendirilir. Çünkü kurum ve başkanı, kız çocuklarının haklarını
alenen çiğnemekten çekinmiyor. “Erken evlilik” isimlendirmesiyle
masum gösterilmeye çalışılan çocuk cinsel istismarı, yaygın olarak
kız çocuklarının yetişkinlerin isteği ve kararıyla daha doğrusu
istismarcı ile çocuğun ailesi arasındaki pazarlıkla gerçekleşen hak
ihlallerinden birisidir. Kız çocukları kadın cinsiyet kimliği ile
doğmuş olmaları bakımından erkek cinsiyet kimliği ile doğmuş olan
yaşıtları oğlan çocuklarına kıyasla ayrımcılığa uğratılıyor.
Toplumsal kalıp yargılarla mücadele edilmesini kolaylaştırmak için
Medeni Kanun'la getirilmiş olan evlilik alt yaş sınırına muhalif
görüş beyan eden de bir insan hakları kurumu. Yasa teklifleri
hazırlayan parlamenterlerin yasama dokunulmazlığı gibi Süleyman
Arslan’ın da bilmediğimiz bir dokunulmazlık zırhı olmalı ki kadın
hareketi dışında bu söylemlere itiraz eden yok. Muhalefet
suskunlukla teşvik etmiş oluyor. İktidar blokundan siyasiler
arasında aynı görüşü paylaşmayanlar da hayli çok ama sessizlikle
zımnen destekliyorlar, kız çocuklarına yönelik ayrımcılık ve hak
ihlali taleplerini. Gariptir, kurumsal karar vericilik pozisyonu
taşımayan ve insan hakları hukuku için uygulayıcı mekanizmalardan
birisi olarak hak ihlali yapmış olmayan Ali Edizer kadar toplumun
gündemine giremedi. Üzerinde ne tür bir koruyucu şemsiye olursa
olsun bugün Dünya Kız Çocukları Günü adına konuşacak herkesin temel
sorumluluklarından birisi, Türkiye İnsan Hakları Kurumu'nu asli
görevine davet etmek ve Kurul Başkanı Süleyman Arslan’ın bu
konumdan uzaklaştırılmasını dile getirmektir.