Timur Soykan: Hâlâ buzdağının çok küçük bir kısmını görüyoruz
Timur Soykan'ın yeni kitabı 'Baronlar Savaşı - Zindaşti Olayının Perde Arkası', Kırmızı Kedi Yayınları tarafından yayımlandı. Soykan ile kitabını konuştuk.
DUVAR - Gazeteci Timur Soykan’ın 'Baronlar Savaşı - Zindaşti Olayının Perde Arkası' adlı kitabı Kırmızı Kedi Yayınevi'nden çıktı. İranlı uyuşturucu kaçakçısı Zindaşti, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Burhan Kuzu’nun onun mahkemesine müdahalesi ve işlenen bir dizi cinayet nedeniyle Türkiye kamuoyu tarafından yakından biliniyordu. Fakat Timur Soykan 'Baronlar Savaşı' adlı bu çalışmada, uyuşturucu ticaretinin Türkiye ve dünyada artık devletleri ele geçirdiğini, sistemi kendi amaçları için nasıl kullandığını ortaya çıkarıyor.
Devletleri arkasına almak için cinayetler işleyen, rakiplerini ortadan kaldırmak için yargıyı, polisi, istihbaratı ve siyasetçileri kullanan, karakollardan, mahkemelerden elini kolunu sallayarak çıkan büyük organizasyonun şeması bu çalışmada ortaya konuyor. Timur Soykan’ın deyimiyle eğer Türkiye’de uyuşturucu baronlarının yaptıkları bir filmin senaryosunda yer alsaydı herhalde çok abartılı bulunurdu. Ama yaşananlar gerçek ve olağandışılığın son derece olağan hale geldiği günümüz Türkiye'sinde her şey gözümüzün önünde yaşandı.
Soykan’la kitabını ve baronları konuştuk.
İsterseniz okuyucuların meseleyi daha iyi anlaması açısından Türkiye’de sizin kitabınızda da ele aldığınız olayların başlangıç noktası ne, uyuşturucu baronları arasındaki savaş nasıl başladı, bu olaya başlangıç olan olay nedir diye konuşmaya başlayalım.
2014 yılında 2.1 ton uyuşturucu taşıyan Noor 1 isimli gemi Birleşik Arap Emirlikleri’nden kalktı ve Yunanistan’a ulaştı. Uyuşturucuyu Atina yakınlarındaki depolara götürdüler. Uyuşturucunun sahipleri böylece kendi ‘malları’nı paylaşmış oldu. Bu depolardan İtalya, Belçika, Hollanda’ya götürmeyi planlıyorlardı.
Yani Noor 1’in yükü aslında çok ortaklı bir uyuşturucunun paylaşımı...
Evet. Aslında uyuşturucu sevkiyatı hep böyle oluyormuş. Bir gemi ya da TIR yola çıkıyor, orada farklı kişilerin payları oluyor. Maliyet çok yüksek olduğu için sevkiyat sırasındaki masrafı ve riski paylaşıyorlar. Burada ‘malı’ taşıyan yani organizasyonu yürüten Esfandiar Rigi. Zindaşti’nin çocukluk arkadaşı, İranlı.
Ama burada bir ihbar yapılıyor. Yunan polisi depolara baskın düzenliyor değil mi?
Evet burada bir ihbar yapılıyor. Ve değişik depolardaki bu uyuşturucu yakalanıyor.
Peki burada kişileri tanımak açısından soruyorum. Bu uyuşturucunun ortakları kimler?
Amerikan uyuşturucu ile mücadele teşkilatı DEA’in raporlarında yer alan bilgi şu: Bu uyuşturucunun bir kısmı Naci Sharifi Zindaşti’ye, önemli bir kısmı da Orhan Ünğan’a aitti. Zindaşti ve Orhan Ünğan dışında önemli aktör Hacı Parviz var. Ayrıca uyuşturucunun sevkiyatını sağlayan Esfandiar Rigi çok önemli bir aktör. Uyuşturucu yakalandıktan sonra baron olduğu iddia edilen bu isimler arasında savaş başlıyor.
Burada sanırım dikkat çeken isim Orhan Ünğan... Biz aslında Türkiye’de önemli uyuşturucu baronlarını çok duymadık. Çok sonraları bazı isimlerin önemini anlayınca da şaşırdık. Orhan Ünğan aslında çok önemli bir isim. Ve bu soruşturmaya kadar hiç bilinmiyor değil mi?
Hiç duymadık. Zaten lakabı da ‘Hayalet’ ve bu lakabı hak eden bir karakter. Türkiye’de 2014 yılından sonra başlayan çatışmalarda ismini öğrendiğimiz, Google’da arama yaptığınızda sadece kötü bir vesikalık fotoğrafı çıkan birisiydi. Ama DEA raporlarında Afganistan’dan Avrupa’ya ulaştırılması organizasyonlarının lideri olarak anlatılıyor. Ancak Orhan Ünğan, Zindaşti’nin DEA ajanı olduğunu ve onun verdiği istihbaratlarla adının bu raporlarda bu şekilde yer aldığını savunuyor.
Ayrıca Bolu’da 2011’de yakalanan 150 kiloluk eroin davasının sanığı ama pek haber bile olmamış bu olay. Bu davadan yıllar sonra hüküm aldı.
Orhan Ünğan’ın çok az bilinmesinin bir nedeni daha var. Çok fazla kimlik kullanıyor. Belçika’da, Hollanda’da, Sırbistan’da, Dubai’de yaşıyor. Farklı ülke vatandaşları adına düzenlenmiş beş ayrı kimliği tespit edilmiş, belki daha fazlası da var.
Burada tekrar Zindaşti’ye dönmek istiyorum. Zindaşti kimdir?
Zindaşti’nin gerçekten çok garip bir hayat hikayesi var. Bir Kürt aşiretinin mensubu olarak Türkiye-İran sınırında Urmiye kentinde doğuyor. Dedesi, babası, amcası idam ediliyor. İddiaya göre, Kürt kimliklerinden dolayı idam ediliyorlar. Ancak bu konuda kesin bir belgeye erişemedim. 20 yaşındayken İran’da Esfandiar Rigi ve Hacı Parviz yani Çetin Koç ile birlikte uyuşturucu ticareti suçundan yakalanıp idam cezasına çarptırılıyorlar. Cezaevinden birlikte firar ediyorlar. Sahte kimliklerle Türkiye’ye kaçıyorlar. İstanbul’da uyuşturucu ticareti ve bununla bağlantılı bazı suçlardan haklarında işlem yapılıyor. Zindaşti, sahte olan Kamal Sharifi Seydani adıyla yargılanıyor.
Peki 2014 yılında Yunanistan’da yakalanan bu uyuşturucudan dolayı Ünğan kardeşler Zindaşti’yi mi suçluyorlar?
Bu uyuşturucu yakalandıktan sonra Esfendiar Rigi operasyondan kurtulup Türkiye’ye kaçıyor. Zindaşti ile temas kuruyor. Zindaşti görüştüklerini kabul ediyor. Esfendiar Rigi’den o günden beri haber alınamıyor. Orhan Ünğan’ın iddiası, Yunanistan’da yakalanmayan bir ton uyuşturucu vardı. Zindaşti işkence ile onun yerini öğrendi. Ama Rigi bu işkence sırasında öldü. Ve bir demir bağlanıp Marmara Denizi’ne atıldı. Zindaşti ise “Benden sonra Çetin Koç ile görüştü. Orhan Ünğan ile buluştu, onlar öldürdü” diyor. Baronlar savaşının ilk cinayeti organizasyonun en tepesinde yer alan isim olan Esfendiar Rigi’nin öldürülmesi oluyor.
Ardından Zindaşti’nin kızının ve şoförünün Büyükçekmece’de trafik ışıklarında öldürülmesi gerçekleşiyor değil mi?
Eroinin yakalanmasından üç ay sonra Zindaşti’nin aracı Büyükçekmece ışıklarda durduğu sırada taranıyor. 26 Eylül 2014’teki bu saldırıda hedef Zindaşti ama 19 yaşındaki kızı ile şoförü ölüyor. Zindaşti, aynı gün alınan ifadesinde “Yunanistan’da yakalanan uyuşturucuyu ihbar ettiğimi düşündüler. Beni tehdit ettiler. Orhan Ünğan ve Çetin Koç bu saldırıyı yaptırdı” diyor. Orhan Ünğan, 2015’te Belçika’da yakalanarak 2016’da Türkiye’ye iade ediliyor. Bu davada Orhan Ünğan 4 yıl tutuklu yargılandı ve beraat etti.
Peki olayı gerçekleştirdiği iddia edilen tetikçiler kimler? Onlara ne oluyor?
Zindaşti’nin kızı ve şoförünün öldürüldüğü saldırıdan 3 ay sonra Küçükçekmece’deki bir balık lokantasında iki kişi kafasından vurularak öldürüldü. Bu çifte cinayet haber bile olmadı. Hacı Osman Sezen ve Turgay Akar isimli bu iki kişinin Orhan Ünğan’ın adamları oldukları ve saldırının tetikçisi oldukları iddiasıyla iddianame yazıldı. Yani öldürülmelerinden aylar sonra bu suçlama yöneltildi. Onların öldürülmesi çok karanlık bir olay. Bu iki kişiyle polis günlerce kayıt dışı görüşüyor. Hatta o sırada Hacı Osman Sezen, öldürüleceğini söyleyerek bir polis merkezine sığınmış. Resmen polis gözetimindeyken iki kişi öldürülüyor.
Tabii ki ilk akla gelen Zindaşti’nin onları öldürttüğü ancak öyle değil. Bu karmaşık olayı kitapta anlattım. Yeraltı dünyasındaki bu cinayetlerde hep çok farklı olaylar aynı isimlerde kesişiyor. Ancak Orhan Ünğan tutuklu yargılanırken cinayeti Hacı Osman Sezen ve Turgay Akar’ın işlemediğini savundu, beraat etmesiyle iki ölü de cinayet suçlamasından aklandı.
Peki Hacı Osman Sezen ve Turgay Akar, Zindaşti’nin kızının öldürüldüğü Büyükçekmece pususunda yer almışlar mı? Sizin kanaatiniz nedir?
Bu tür olaylarda yüzde yüz bir kanaate varmak kolay değil. Sonuçta bir gazeteciyiz ve hüküm veremeyiz. O mahkemelerin işi. Orhan Ünğan davada Hacı Osman Sezen’in kullandığı telefonunun cinayet anında Sultanbeyli’den sinyal verdiğine ilişkin bir delil sunuyor. HTS kayıtlarında cinayete çok yakın bir saatte bu telefonu arayan bir kadın da tanık olarak ifade veriyor ve “Hacı Osman Sezen ile konuştum” diyor. Bilmiyoruz.
Ayrıca bu kişiler bir suça karıştıklarında telefon açacak kadar acemi değiller. Mesela sinyal vermeyen Blackbery telefonların mesaj sistemlerini kullanıyorlar. Davada ifade veren bazı tanıklar Hacı Osman Sezen’in Zindaşti’yi öldüreceğini söylediğini de anlatıyor. Ancak Zindaşti sadece onların hedefinde değil. Dediğim gibi yeraltı dünyasında her cinayette çok fazla olasılık oluyor. Orhan Ünğan da Zindaşti’nin kızını öldürenleri bildiğini ama suçu kendisinin üzerine attığını, rüşvet verdiği polisler ve yargı mensuplarıyla kendisine kumpas kurduğunu savunuyor.
Bu davada en net sonuç şu: Her yanı MOBESE ve diğer güvenlik kameralarıyla çevrili İstanbul’da birisi henüz 19 yaşında bir üniversite öğrencisi olan iki gencin ölümü faili meçhul kaldı.
Bu arada başka cinayetler işleniyor. Noor 1’deki uyuşturucunun diğer ortağı Çetin Koç Dubai’de öldürülüyor.
Çetin Koç, uyuşturucu organizasyonlarında uzun süre yer almış birisi. Türk vatandaşlığı alıyor ama hakkında çeşitli suçlamalar olduğu için Dubai’ye yerleşiyor. Türkiye’ye sahte kimlikler ile girip çıkıyor. Çok yüksek güvenlikli bir gökdelende yaşıyor. Mayıs 2016’da bu gökdelenin otoparkında susturucu takılmış silahla öldürülüyor. Suikastçıların bu binaya nasıl girdiği araştırılıyor ve ABD vatandaşı da olan bir İranlı’nın dairesine ait kartlarla giriş yaptıkları belirleniyor. 2016 yılında Sarıyer’de bir silahlı çatışmaya girdiği için gözaltına alınan Zindaşti ve sağ kolu Ekrem Öztunç’un cep telefonlarında cinayet için bu dairenin kiralanmasına dair Whatsapp yazışmalarının bulunduğu iddia ediliyor. Kitapta tüm iddiaların olduğu gibi bunun da belgelerini anlattım.
Peki tetikçiler kim?
Biri Kolombiya biri Hint asıllı iki Kanada vatandaşı... Bu tetikçiler cinayetten hemen sonra havalimanına gidiyor ve İngiltere aktarmalı olarak Kanada’ya uçuyorlar. Kolombiya asıllı olanın cesedi Çetin Koç cinayetinden sadece beş gün sonra bir yaban mersini tarlasında bulunuyor. Kafasından vurularak öldürülmüş. Hint asıllı olanın cesedi ise 20 gün sonra yanmış bir otomobilin içinde bulunuyor. Yani küresel boyutta bir cinayetler zinciri yaşanıyor. Bu arada Çetin Koç’un kardeşi de Tahran’da kaçırılıp öldürülüyor.
Orhan Ünğan’ın avukatı Kudbedin Kaya da öldürülüyor.
Evet Kudbedin Kaya, Büyükçekmece Pususu Davası’nda defalarca öldürüleceğini söylüyor. Ancak 1 Kasım 2017’de İstanbul Bakırköy’deki bir balık lokantasında yemek yerken içeri tetikçi giriyor ve onu kafasından üç kurşunla vuruyor. Tetikçi bir otomobil ile kaçıyor ve kimliği belirlenemiyor. Araçta bulunan parmak izlerinden Zindaşti ile bağlantılı isimlere ulaşılıyor.
Tabii bu arada Zindaşti’nin Türkiye’de serbest olduğunu biliyoruz.
Evet. Ama hakkında 2016’dan beri süren gizli bir soruşturma var. Orhan Ünğan sürekli mahkemede suçsuz olduğunu söylerken Zindaşti hakkındaki soruşturma evrakının mahkemeye gönderilmesini istiyor. Bu sayede masum olduğunun anlaşılacağını söylüyor. Mahkemede 3 yıl boyunca her duruşma İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan bu soruşturma evrakını istiyor. Ama savcılık “Gizli soruşturma” diyerek göndermiyor.
Sonra cezaevinde olan Orhan Ünğan elinde belgeler ile duruşmaya geliyor ve bunları mahkemeye sunuyor. Tabii büyük şok yaşanıyor. Cezaevinde olan birisi devletin gizli soruşturma belgelerini alıp mahkemeye sunuyor. Ve bu olaydan hemen sonra Nisan 2018’de Zindaşti’ye yönelik operasyon için düğmeye basılıyor. Zindaşti, Ekrem Öztunç, Orhan Ünğan hakkındaki soruşturmayı yürüten iki polis tutuklanıyor. Polislerin Zindaşti’den menfaat elde ettiği öne sürülüyor.
Bu arada Orhan Ünğan’ın kardeşi İlhan Ünğan da polis tarafından aranıyor. Onun hangi suçlardan araması var?
Güya aranıyor. İlhan Ünğan da Zindaşti’nin kızı ve şoförünün öldürüldüğü saldırının azmettiricisi olarak gıyabında yargılanıyor. Yani hakkında iki kez ağırlaştırılmış müebbet suçlaması var. Ayrıca farklı mahkemelerce çıkarılmış sahte evrak düzenlemekten tehdide kadar pek çok suçtan çıkarılmış arama kararları var. Ancak İstanbul’un en işlek yerlerinde vakit geçiriyor, ellini kolunu sallayarak İstanbul’da geziyor. Hatta sahte pasaportlarla sürekli yurt dışına tatillere gidiyor. Ancak yakalanmıyor.
Bu sırada 2019’un Mart ayının sonlarında Zindaşti’nin avukatı İlker Dağlı, İstanbul Başsavcılığı Örgütlü Suçlar Bürosu’na gelerek “İlhan Ünğan beni öldürtmek için hazırlık yapıyor” diyor ve şikayet dilekçesi veriyor. İlhan Ünğan’ın cinayet için anlaştığı kişinin kendisine bilgi verdiğini anlatıyor. 5-6 kez savcılığa dilekçeler veriyor. Bu dilekçelerde cinayet için yapılan plan ve keşiflerin Whatsapp yazışmaları, fotoğrafları bile var. İlhan Ünğan’ın gittiği yerleri ve cep telefonu bilgilerini de veriyor. Hatta kendisine bilgileri aktaran İlhan Ünğan’ın adamı Tolga Hakan Ceyhan’ı savcılığa getiriyor. O da ifade veriyor. Buluştukları yerleri, pek çok bilgiyi ifadesinde söylüyor. Ama İlhan Ünğan ısrarla yakalanmıyor. Yani devletin gözleri önünde bağıra bağıra cinayet geliyor.
Tolga Hakan Ceyhan savcılığa ifade verdikten sadece 3 gün sonra, 7 Nisan 2019’da İstanbul Bağdat Caddesi’ndeki bir kafede İlhan Ünğan ile buluşuyor. İddiaya göre; İlhan Ünğan onun İlker Dağlı’yı öldürmek için tetikçi ayarladığını zannediyor. Ancak Tolga Hakan Ceyhan’ın ayarladığı tetikçi İlhan Ünğan’ı öldürmek için kafenin yakınında bekliyor. Buradan çıktıklarında tetikçi İlhan Ünğan’ı kafasından iki kurşunla vurarak öldürüyor. Avukat İlker Dağlı ve Tolga Hakan Ceyhan bu cinayet nedeniyle şu an aranıyor. Bu çok karanlık bir cinayet.
Peki İlhan Ünğan kendisi hakkında yapılan bu suç duyurusundan haberdar olmuyor mu? Aynı yerde aynı şekilde yaşamaya devam ediyor. Çünkü aranıyor ve kendisi hakkındaki bütün bilgiler savcılığa verilmiş.
Bu bir aylık bir süreç. İlhan Ünğan yıllarca korunduğu için yakalanmamıştı. Öldürülmesine de acaba birileri göz mü yumdu? Hatta ifadelerde İlhan Ünğan’ın öldürüldüğü Happy Moon’s isimli kafenin adı bile defalarca geçiyor. Savcılık bu cinayete hiç şaşırmamış olmalı. İlker Dağlı, kitap için sorularımı yanıtladı. Bu cinayeti azmettirdiği suçlamalarını kabul etmiyor. İlhan Ünğan’ı yakalatmaya çalışırken Tolga Hakan Ceyhan’ın bu cinayeti işlettiğini savunuyor.
Peki burada Burhan Kuzu’ya gelelim. Burhan Kuzu hangi aşamada devreye giriyor?
Aslında Zindaşti tutuklanmadan çok önce başlıyor. Zindaşti hakkında gizli soruşturma başladığı andan itibaren devlet, Burhan Kuzu ile Zindaşti arasındaki yakınlığı biliyor. Sarıyer’de 2016’da girdiği çatışmadan sonra incelenen telefonlarından Burhan Kuzu ile fotoğrafları çıkıyor ve bunlar soruşturma dosyasına konuluyor. Zindaşti, 2016 yılında AKP Beşiktaş ilçe teşkilatında görevli, bütün AKP’li siyasetçiler ile fotoğrafı olan bu ilişkileri kendi yasadışı işleri için kullanan Aliye Uzun ile tanışıyor.
Zindaşti, Aliye Uzun’un kendisine seks için kadın ayarladığını söylüyor.
Evet, Zindaşti, Zorlu Center’daki dairesine misafirleri için Aliye Uzun’un kadın getirdiğini anlatıyor. Aliye Uzun ile birlikte olduklarını ve kendisine siyasi bağlantılarını kullanarak Türk vatandaşlığı sağlayabileceğini söylediğini anlatıyor. Aliye Uzun, İstanbul Mecidiyeköy’deki Trump Towers ‘1. Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ yazılı devasa bir pankart astırmasıyla gündeme gelmiş ve yandaş medyada çok alkış almış bir isim.
Zindaşti’den vatandaşlık karşılığında para istiyor ve onu Burhan Kuzu ile tanıştırıyor. Aliye Uzun vatandaşlık sözünü yerine getiremiyor. Zindaşti de para vermeyeceğini söylüyor. Aliye Uzun tehdit etmek için kucağına oturduğu bir fotoğrafı sosyal medya hesabına koyuyor.
Zindaşti’nin tehdit ettiği Aliye Uzun bağlantılı olduğu ve suç örgütü liderliği ile suçlanan Ömer Erdal Akkartal’dan yardım istiyor. Zaten 2016’da Sarıyer’deki çatışmada bu nedenle yaşanıyor. Kimsenin ölmediği ve yaralanmadığı bu çatışmadan sonra gözaltına alınan Zindaşti ve adamlarının telefonlarından yukarıda anlattığım Burhan Kuzu ile bağlantının delilleri ortaya çıkıyor.
Burhan Kuzu Zindaşti ilişkisine ilişkin hangi bilgiler öğreniliyor?
Fotoğrafların yanı sıra Adnan Menderes Havalimanı’ndaki bir ihale ile ilgili Whatsapp yazışmaları var. Bu yazışmalarda Burhan Kuzu’nun yanına uğramak isterken “İlaç ve bal da getiriyoruz” gibi ifadeler de kullanıyorlar.
Bu konuda Hakim Cevdet Özcan’a ve Burhan Kuzu’ya davalar açıldı. Burhan Kuzu ölmeseydi yargılaması devam edecekti. Ayrıca Orhan Ünğan, Burhan Kuzu’nun kendisinin tahliye edilmemesi için mahkemelere baskı yaptığını iddia ederek suç duyurusunda bulunmuştu.
Zindaşti nasıl serbest bırakıldı?
Zindaşti tutuklanmasından altı ay sonra saat 20.00 sıralarında tahliye edildi. Savcı itiraz etti ve tekrar tutuklama kararı çıktı. Ancak kısa süre içinde hapisten çıkarılan Zindaşti ve adamı kayıplara karışmıştı. Serbest bırakılırken özellikle mesai saatinin bitmesine özen gösteriliyor. Ayrıca bu skandal tahliye ile ilgili Hakimler Savcılar Kurulu soruşturmasında ifadesi alınan diğer hakimler de Burhan Kuzu’nun kendilerine baskı yaptığını ifade etti.
Zindaşti, İstanbul’da Gem TV’nin sahibinin ve İranlı bir siber uzmanın öldürülmesi olaylarıyla ilgili de suçlanıyor. Burada iddia edilen bağlantılar neler?
Gem TV’nin sahibi Kerimian’ı, Maslak’taki bürosundan çıktıktan sonra önünü kesen bir cipten çıkan kara çarşaflı iki kişi taradı. Yanındaki Kuveytli arkadaşı da öldü. Soruşturmadaki iddiaya göre; bu cinayet için Zindaşti’nin adamı Ali Koçak 10 gün boyunca keşif yapmıştı ve cinayet anında da olay yerindeydi. Ali Koçak halen aranıyor.
Şişli’de İranlı ve rejime muhalif olan siber teknoloji, insansız hava araçları konusunda uzman olan Mesut Mevlevi’yi de Ali Koçak’ın kardeşi Abdurrahman Koçak’ın öldürttüğü iddia ediliyor. Bu cinayeti de Zindaşti’nin organize ettiği öne sürülüyor. İstanbul’da öldürülen iki İranlı’nın da rejim muhalifi olması Zindaşti ile İran gizli servisi arasındaki bağlantının kanıtı olarak gösteriliyor.
Sizin kitabınızda Türkiye’den, İran’a hatta Yunanistan’a kadar devletlerin de içinde olduğu bir uyuşturucu organizasyonu ortaya çıkıyor. Türkiye’de ise karakol polisinden başlayıp Ankara’ya uzanan bir ilişkiler zinciri ortaya çıkıyor. Son olarak bu bağlantılar konusunda neler söylersiniz?
Çok derin ilişkiler. Polis ve yargı ayağından bakarsak eskiden de uyuşturucu baronları çok büyük servetlerle devlet içinde ilişkiler oluşturuyordu. Bu ilişkiler ile de kendilerini bir şekilde korumaya aldırıyorlardı. Ancak şu anki aşamada olayın boyutlarının çok çok büyüdüğünü görüyoruz. Bu baronlar birbirleri ile savaşıyor ve düşmanları hakkında devletin soruşturma yürütmesini sağlıyorlar.
Ayrıca polislerin cinayet hazırlığında olan baronlara emniyetin kapalı sorgu sistemlerindeki cep telefonu baz sinyal, adres, plaka bilgilerini verdiğini görüyoruz. Bu korkunç bir durum ve hiç kimse bu koşullarda kendini güvende hissedemez.
Hakimler ise Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan telefon açılarak etki altına alınıyor. Cumhurbaşkanı danışmanı Burhan Kuzu bunu yapıyor. Ayrıca milyonlarca dolar rüşvet iddiaları var.
Üstelik sadece bizim bildiklerimiz Burhan Kuzu ve Cevdet Özcan. Oysa Zindaşti’nin skandal tahliyesinde çok daha büyük bir organizasyonun işaretleri var. Sadece bir örnek vereyim. Zindaşti tutuklandığı sırada Avukat Kudbedin Kaya cinayetinin bir numaralı şüphelisi ancak bu suçlama yöneltilmiyor. Onun hakkındaki bütün suçlamalar tek dosyada toplanırken bu cinayetin soruşturması ayrılıyor. Bu suçtan tutuklansa tahliye olamaz ama 6 ay hapisteyken Avukat Kudbedin Kaya cinayeti sorulmuyor bile. Bu sadece bir örnek. Bunu kimler ve nasıl yaptı? Bilmiyoruz. Bu kitabı yazdıktan sonra şu soruyu soruyorum: Bu işin ne kadarını aydınlatabildik? Hâlâ buzdağının çok küçük bir kısmını görüyoruz.