TİP adayı akademisyen Hakan Koçak: Bursa’nın gerçek temsilcisi biziz
TİP’in Bursa 1. Bölge 1. Sıra Adayı olan akademisyen Mahmut Hakan Koçak, emekçilerin yoğun yaşadığı Bursa’da gerçek temsiliyeti partisinin üstleneceğini söyledi.
Pelin Akdemir
BURSA - Türkiye İşçi Partisi (TİP), 14 Mayıs seçimlerinde Bursa’da ilk kez sahada. ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı bildiriyi imzaladığı gerekçesiyle ihraç edilen akademisyen Mahmut Hakan Koçak, TİP’in Bursa 1. Bölge 1. Sıra Adayı…
Kocaeli Üniversitesi’nden ihraç edilen Koçak, ‘terör örgütü propagandası’ iddiasıyla yargılandığı davada, 2019 yılında beraat etmesine rağmen henüz görevine iade edilmedi. Koçak, emek mücadelesini Meclis’te sürdürmek istediğini anlattı.
‘AMACIMIZ SENDİKALARIN DESTEĞİNİ ALMAK’
Milletvekilliği için daha öncesinde ismi duyulmayan birisiniz. Partiden gelen bir teklif miydi?
Evet, partinin teklifiyle aday oldum. Bizim hedefimiz, Meclis’e aday olarak gösterilenlerin mücadelenin içinden gelen kişilerin olması.
Daha önce milletvekili adayı olma düşünceniz var mıydı?
Yoktu. Arkadaşlar burada yararlı olacağımı düşündü. Bursa’ya beni önermeleri, daha çok bir emek kenti olması ve benim de emekçilere yönelik çalışmalar içinde olmam nedeniyle oldu. Tesadüfi değildi.
Bursa’nın emek kenti olduğunu söylüyorsunuz. Çalışmalarınızı bunun üzerinden mi yürüteceksiniz?
Adı Türkiye İşçi Partisi olsa da toplumun her alanında mücadelemiz var. Fakat kişi olarak bu kentteki yoğun sanayi bölgelerindeki emekçilere yönelik kampanya yürütmeyi düşünüyorum. Daha önce burada sendikal çalışmalarımız oldu.
Sendika çalışmalarınızın olması Bursa’da aday gösterilmenizde etkili oldu mu?
Tabi. Sendikaların desteğini almak da amaçlarımız arasında. Sadece sendikalar değil, sendikasız emekçilere de ulaşmaya çalışacağız.
‘BURSA’DAKİ ÇEVRE TALANINA DAİR DE SÖZÜMÜZ VAR’
İşçi kesiminin en yoğun yaşadığı kentlerden biri olan Bursa’daki sendikalaşma oranı nedir?
Otomotiv sanayide büyük işletmeler olduğu için Türkiye geneline göre görece yüksek. Türkiye genelinde yüzde 13 sendikalaşma oranı. Asıl sorun şu; çok sayıda sendikalı olmak isteyen işçi, patronlar tarafından suistimal edildiğinden, sendikaya üye olup, toplu iş sözleşmesi hakkına sahip olamıyorlar. Sendika seçme özgürlüğünde sorunlar var. Hedefimiz, işçi haklarının tavizsiz savunulması. Sendikalaşma oranı yüzde 10 değil de 30-40’a yükseldiğinde, bambaşka bir Türkiye olacak.
Sadece sendikal haklar üzerine mi çalışmalar yürüteceksiniz? Programınızda neler var?
Bursa’da 100 bini aşkın işsiz var. İşsizlik Sigortası Fonu’ndan en az işsizler yararlanıyor. Emekçilere şunu anlatacağız; bu aslında emekçilerin bordrolarından kesilen paralarla oluşmuş bir havuz. Vergi adaletsizliği var. Vergi yükü büyük ölçüde emekçilerin üzerinde. Emek hakları denince sadece sendikal haklar değil konut, sağlıklı su, çevre hakkı bütün bunları birbirine bağlayan kampanya yürütmek istiyoruz.
Bursa’daki mevcut vekiller, bahsettiğiniz sorunlara değinmiyorlar mıydı?
Bursa’daki vekiller, üst düzey bürokrat, iş insanı ve profesyonel meslek mensubundan oluşuyor. Oysa nüfusa baktığınızda emekçilerin, ücretlilerin oranı daha yüksek. Gerçek bir temsile biz soyunuyoruz aslında. Bursa’daki çevre talanına dair de sözümüz var.
‘İNSANLAR GÜVEN DUYDUĞU İÇİN TİP’E GELİYOR’
TİP’in burada önceden bilinen bir oy potansiyeli yok. Bu seçimlerde ilk kez oy potansiyelini görecek ve belki de vekil çıkaracak. Partinin burada hedeflediği oy oranı nedir?
TİP’e olan ilginin, tüm Türkiye’de ve tabi Bursa’da da yoğunlaşmış olduğunu öngörüyoruz. Örgütten gelen gözlemler, anketler, sosyal medyadaki görünürlük var. Hiçbiri yüzde yüz isabetli ölçümler değil ama umutluyuz. Zaten sokakta faaliyet gösteren bir parti olduğumuz için burada ilgiyi görüyoruz. Önce, Bursa’da birinci bölgede olduğumuzu ve iddialı olduğumuzu anlatmamız gerek. En kritik kavram ‘güven’. Çok sayıda insan güven duyduğu için TİP’e geliyor.
İkinci bölgede aday çıkarmadınız, birinci bölgede ittifakınız olan Yeşil Sol Parti’yle karşı karşıya geliyorsunuz. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeşil Sol Parti’nin güçlü olduğu, aday çıkaracağı yerlerde biz müttefikimiz lehine aday göstermedik. İkinci bölgedeki seçmenlerimize Yeşil Sol Parti’ye oy verme çağrısı yapıyoruz. İkinci bölgede bir yarış içerisinde değiliz. Farklı seçmen profilleri var.
İkinci bölgede oylar ikiye bölünmüş olmayacak mı? TİP burada Yeşil Sol’dan oy alır mı?
Türkiye İşçi Partisi olduğu için oy veren çok seçmenimiz var. İnsanlar farklı duyarlılıklarla oy verme davranışı sergiliyor. Bir havuz var ve biz bu havuzu genişletecek yeni bir potansiyeli ekliyoruz. Yeşil Sol Parti’nin de CHP’nin de güçlü bir adayı var, Kayıhan Hoca’ya da başarılar diliyorum.
‘HALKIN SİGORTASI OLACAĞIZ’
CHP’nin birinci bölgede, özellikle Nilüfer ilçesinde oy potansiyeli oldukça yüksek. CHP seçmeninden de oy isteyecek misiniz?
Millet İttifakı’nı karşımıza almamak, bütün oklarımızı ‘saray iktidarı’na çevirmek gibi bir stratejimiz var. Ama Millet İttifakı’nın yetmediğini, önümüzdeki kurtuluş sonrası kuruluş döneminde de yetmeyeceğini görüyoruz. Biz yeni dönemin emek eksenli ana muhalefeti olma misyonunu taşıyoruz.
Peki ana muhalefette TİP’i, CHP’den ya da Millet İttifakı’ndan ayıran ne olacak?
Millet İttifakı’nda halkın gerçek çıkarlarını temsil edeceğini düşünmüyoruz. Emekçiler, kadınlar, Aleviler, Kürtler, LGBTİ, ekolojistler gibi kesimlerin sözleri olmadığını görüyoruz. Millet İttifakı, kravatlı bir muhalefet yapıyor. Hedefi, darmadağın edilen devleti yerine getirmek. Ama devletten öte bir de halk var. Biz halkın sigortası olacağız. Bizim Millet İttifakı gibi kendimizi sermayeye beğendirme çabamız yok. Laiklik bizim için önemli. Cemaat ya da tarikatların ellerindeki ticari, eğitim konusundaki bütün imkanları alma hedefimiz var. AKP döneminin kolayca aşılacak bir geçiş olduğunu biz düşünmüyoruz. Ciddi bir hesaplaşma gerektiğini düşünüyoruz. Toplumsal yaşamı darmadağın eden, toplumu kutuplaştıran bir iktidarla, geleceğimiz için hesaplaşmak lazım.
‘TİP OLARAK YENİDEN İNŞANIN MİSYONERLERİ BİZ OLABİLİRİZ’
Hesaplaşmaktan bahsettiğiniz yargılama olması mı? Bu nasıl olacak?
Tabi ki. Biz bir deprem raporu çıkardık. Adı ‘Deprem Suçları Raporu’. Depremin öncesinde, sırasında ve sonrasında işlenmiş suçlar var, bunlar basit değil. Birileri bunun hesabını sormak zorunda. Depremden sonraki enkazın kalkması gibi AKP sonrası da mahvedilmiş toplumu yeniden toparlayacağız. İşte o anda ideal olan seslere ihtiyaç var. ‘Aman bundan bir kurtulalım’ söylemi var. Ama sadece bir adamdan kurtulma değil, onun yarattığı bu yapıdan, lümpenleşmeden, yozlaşmadan, çürümeden kurtulmak istiyoruz. TİP olarak yeniden inşanın misyonerleri biz olabiliriz.
TİP son zamanlarda hem televizyonda hem de sosyal medyada görünür oldu. TİP’e karşı ilginin artmasını neye bağlıyorsunuz?
TİP, hep sıçramalı büyümeler gösteriyor. Son altı ayda üye sayımızı, neredeyse dörde katladık. Bütçe görüşmeleri sırasında vekillerimizin Meclis’teki performansı, deprem sırasında partimizin gösterdiği dayanışma ilgiyi artırdı. TİP, her türlü halk mücadelesinin içinde. Bize olan ilgi sadece televizyon konuşmaları değil, örgütsel performansın da sonucu.
‘BEHİCE BORAN BİZİMLE GURUR DUYARDI’
TİP’e yapılan bir eleştiride 1960’ların TİP’i ile şimdiki TİP arasında fark olduğu yönündeydi. Behice Boran’ın kurduğu TİP ile 2017’de tekrar kurulan TİP arasında fark var mı?
TİP, gelenek olarak devam ediyor. Kurumsal devamlılık konusunda farklı tartışmalar olabilir. Şimdiki adaylarımız da 1965 seçimlerinin TİP’i gibi. O dönemin TİP’i emperyalizme karşı mücadelenin bayraktarıydı. Biz de öyleyiz. Biz de işçi sınıfı hareketini besleyen çizgideyiz. Ezilen halkların tümünü temsil ettiğimiz noktadayız. Behice Boran, bizimle gurur duyardı diye düşünüyorum.
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici’nin TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın Yugoslavya göçmeni olmasına ilişkin bir söylemi oldu. Balkan göçmenlerinin yoğunlukta yaşadığı Bursa’dan gösterilen bir milletvekili adayı olarak bu söylemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Boşnak halkından çok net bir yanıt aldı. Başkanımıza bu ırkçılık karşısında farklı kesimlerden destek mesajı yağdı. Bu Türkiye halkları adına sevindirici. En ilkel, en pespaye ırkçılık bir şekilde aşılıyor demektir. 1940 model bir ırkçılıkla 2023 Türkiye’sindesiniz. Ancak kendinizi rezil edersiniz. Öyle de oldu.
‘AKP TOPLUM DENEN ORTAK VARLIĞI DARMADAĞIN ETTİ’
Seçimlerle ilgisi olmayan bir soru olacak ama bir sosyolog olarak Türkiye’de artan intihar vakalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bireysel bir karar olmakla birlikte toplumsal yanı var. Emile Durkheim, ‘İntihar’ kitabında toplumun yabancılaşmasının arttığı dönemlerde intihar vakalarının yoğun olarak görüldüğünü yazmış. Bir tür toplumsal tepki. Yaşamını ve kendini anlamsız hissetme.
İntiharları, 21 yıldır aynı hükümetin yönettiği bir toplumda oluşan tepki olarak değerlendirebilir miyiz?
Özel olarak hükümete karşı olmayabilir ama toplumsal yapıya bir tepki tabi. Nasıl ki, ABD’de okul baskınları oluyor, burada da bir tür toplumun kendi içine patlaması yaşanıyor. Toplum bir arada durup dayanışmayla dönüşüm yaşayamadığında, umutsuzluk hâkim olduğunda, toplum kendini güvende hissetmediğinde bunlar yaşanıyor. Geleceğe dair güvencesizlik… Aslında bir tür isyan çığlığı. Sadece intihar değil, yurt dışına kaçma isteği, saldırgan eğilimler aynı sorunun birer parçası. Bütün bunların altında yatan, toplum denen kavramın dağıtılmış olması. AKP, toplum denen ortak varlığı darmadağın etti. Bu sosyal bağları yeniden kurmak, insanlara güven vermek bizim görevimiz.