14 Mayıs seçimlerinde kuşkusuz en önemli faktör, cumhurbaşkanlığı seçimidir. Kabaca “demokrasi mi, diktatörlük mü” şeklindeki bir oylama, cumhurbaşkanlığı seçiminin ana temasıdır.
Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, mevcut “tek adam” rejiminden kurtulmayı ve burjuva parlamentarizmi bağlamında bir demokratik süreci vaat ediyor. Sadece demokratlar değil, bu 21 yıllık rejimden bıkmış halk kitleleri ve sosyalistler de bu seçimde Kılıçdaroğlu’ndan yana oy kullanacaklarını belirtmişlerdir.
14 Mayıs’ın ikinci bir yönü ise, parlamento seçimleridir. Sosyalist blok açısından baktığımızda, bu seçimlere bir grup sosyalist parti Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında, diğer bir grup sosyalist partiler ise Sosyalist Güç Birliği platformu altında giriyorlar.
HDP, kapatılma davası riskine karşılık Yeşil Sol Parti adı altında seçimlere katılmayı uygun bulmuştur. Yeşil Sol Parti’nin yanı sıra EMEP, EHP, SMF, TÖP ve TİP de sosyalist partiler olarak Emek ve Özgürlük İttifakı adı altında seçimlere katılacaklardır.
TİP’İN ‘REEL POLİTİK’ TAVRI
TİP dışındaki diğer sosyalist partiler, Yeşil Sol Parti listelerinden seçimlere giriyor. TİP ise, Yeşil Sol Parti listelerinden seçimlere girmesi ısrarlarına rağmen kendi adı ve adaylarıyla katılmayı daha uygun bulmuştur.
TİP, “reel politik” bir yaklaşımla, yani yüzde 7’lik bir ülke barajı karşısında ilk etapta bu barajı aşabilmek için gerçekçi bir politika izlemiştir. YSK’ya göre yurt içinde oy kullanacak seçmen sayısı 60 milyon 904 bin 499’dur.
Yüzde 85 dolayında bir katılım oranı ve yurt dışındaki oyları da dahil ettiğimizde 53-54 milyon seçmenin oy kullanması bekleniyor. Bu durumda yüzde 7’lik bir baraj da 3 milyon 800 bin kişiye tekabül ediyor.
TİP’in tek başına veya diğer sosyalist partilerle birlikte bu barajı aşabilmesi zor gözüküyor. HDP gibi geçmiş seçimlerde yüzde 10 barajını aşan bir partiyle ittifak yaparak seçimlere katılma düşüncesi, reel politik bir tavırdır. Bu seçim sistemi karşısında rasyonel anlamda başvurulabilecek bir yöntemdir.
Nitekim TİP, yüzde 7’lik seçim barajını aşabilmek için Emek ve Özgürlük İttifakı içinde yer almasına rağmen HDP’nin (seçimlerdeki adıyla Yeşil Sol Parti’nin) listelerinden değil kendi adı ve adaylarıyla seçimlere katılarak cesur ve özgüvenli bir tavır göstermiştir.
Öte yandan TKP, TKH ve Sol Parti de, Sosyalist Güç Birliği adı altında bir ittifak kurarak kendi logolarıyla, yani ayrı ayrı listeler halinde seçimlere giriyorlar.
MECLİS KÜRSÜSÜNÜ İYİ KULLANDI
Türkiye İşçi Partisi, son beş yıllık dönemde parlamento kürsüsünü iyi kullanmış, partinin dört vekili de gayet cesur çıkışlarıyla toplumda belli ölçüde takdir kazanmışlardır. Partili başkan ve vekiller, sosyalizm düşüncesini hiç çekinmeden topluma benimsetebilmek için büyük çaba harcamışlardır.
TİP’e yönelik önemli eleştiriler de milletvekili seçilebilme uğruna ilkelerinden taviz verme iddialarıdır. Parti, sosyalist kimliğini ve emekten yana olan tavrını ve de pratiğini ortaya koymaya çalışarak dünya görüşüne sadık davrandığını gösterme gayreti içindedir.
Hasan Cemal, Cengiz Çandar gibi “yetmez ama evetçilerin”, “liberal solcuların” Yeşil Sol Parti’den aday gösterilmeleri sol çevrelerde büyük bir tepkiye neden olmuştur. TİP, Yeşil Sol Parti listelerinden seçimlere katılmayarak bir anlamda bu “günahlara da” ortak olmamıştır.
TİP’in diğer bir şansı da, CHP listelerinden seçimlere giren muhafazakar parti adaylarının (DEVA, Gelecek Partisi, Saadet Partisi) ön sıralarda yer almasına yönelik tepkidir. Özellikle büyük kentlerde oy kullanacak olan CHP’li seçmenin bu durumda TİP’e yönelmesi ihtimali de söz konusudur. Keza ilk kez oy kullanacak gençlerde de TİP’e yönelik ilgi dikkati çekiyor.
ANKETLERDE YÜZDE 3 GÖZÜKÜYOR
Çeşitli anket şirketlerinin araştırmalarında, TİP’in ortalama yüzde 3 oranında oy alabileceği öngörülüyor. Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin 27-29 Mart 2023 tarihlerinde 27 kentte ve 2 bin 655 kişiyle yaptığı görüşme sonucunda TİP’in oyu yüzde 3,3 olarak belirlendi.
Aynı ankette, AKP yüzde 35, CHP yüzde 27,6, İyi Parti yüzde 9,5, HDP/Yeşil Sol Parti yüzde 9,3, MHP yüzde 6,3, Memleket Partisi yüzde 4,5, Yeniden Refah Partisi yüzde 1,1, Zafer Partisi yüzde 1,1, DEVA yüzde 0,9 ve diğer partiler de yüzde 1,5 olarak saptandı.
ORC Araştırma Şirketi’nin 7-11 Nisan 2023 tarihleri arasında 5 bin 400 kişiyle yüz yüze yaptığı görüşmede de TİP’in oyu yüzde 2 olarak çıktı. AKP’ye yakınlığı ile bilinen Optimar Şirketi’nin araştırmasında da TİP’in oy oranı, yüzde 1,9 olarak tespit edildi.
Son olarak 12 Nisan 2023 tarihinde TELE-1’de yayınlanan “Şimdiki Zaman” programında Bulgu Araştırma Şirketi yöneticisi sosyolog Semih Turan, TİP’in giderek ivme kazandığını ve oy oranının yüzde 4’e ulaştığını söyledi.
TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın ifade ettiğine göre, yüzde 3’lük bir oy oranı ile partinin TBMM’de 20 milletvekiline ulaşabileceği ve böylelikle grup kurabileceği belirtiliyor.
BİLDİRGEDE EMEĞİN HAKLARI
TİP’in bir işçi partisi olarak seçim bildirgesinde emekçilerin haklarına nasıl yer verdiğine de bakmamız gerekiyor. Bildirgede “TİP, plaza çalışanından çiftçisine, doktorundan oyuncusuna, metal işçisinden öğretmenine, mimarından mühendisine tüm işçilerin, emekçilerin haklarını savunur” deniyor.
Yine bildirgede, taşeron işçilik yerine güvenceli çalışmaya, eşit işe eşit ücrete, örgütlenme ve grev hakkına vurgu yapılıyor. İşsizlikle mücadele edilerek İşsizlik Fonu’nun sadece bu amaçla kullanılmasının sağlanacağı belirtiliyor.
“Emekliler için insanca yaşanabilir ve asgari ücretin altında olmayan bir emeklilik maaşını, kazanılmış hakların gasp edilmediği bir emeklilik hakkını sağlayacağız” denilerek emeklilerin sorunlarına da değiniliyor.
TİP’in seçim bildirgesinde emeğin haklarının yanı sıra “Saray rejimi ile hesaplaşma”, “temel ihtiyaçların ücretsiz karşılanması”, “laiklikten asla taviz verilmeyeceği”, “halklar arasında barış ve kardeşliğin kazanılacağı”, “kadın mücadelesinin savunulacağı”, “gençlerin söz sahibi olacağı”, “doğanın tahrip edilmesine izin verilmeyeceği” gibi konu başlıkları da bulunuyor.
Partinin İstanbul’da 9 Nisan 2023’te yapılan milletvekili aday tanıtım toplantısında, bildirgenin en çok alkış alınan bölümleri, “laiklik”, “kadın mücadelesi” ve “emeğin hakları” bölümleri oldu.
ADAYLARIN SINIFSAL KONUMU
TİP’in milletvekili aday profiline de bakmakta yarar var. Gezi davasından tutuklu avukat Can Atalay, TİP’in güçlü olduğu Hatay’da birinci sıradan milletvekili adayı gösterildi.
Hataylı depremzede avukat Mehmet Ali Gümüş de, ilde 3. sırada yer aldı. Çorlu’daki tren kazasında oğlunu kaybeden ve beş yıldır hukuk mücadelesini sürdüren Mısra Öz ise, İstanbul 2. Bölge'de 2. sıradan aday gösterildi.
Gözaltında dövülerek öldürülen gazeteci Metin Göktepe’nin ablası ve kamu emekçileri sendikasında yöneticilik yapan Meryem Göktepe de, İstanbul 3. Bölge'de 2. sıradan aday oldu.
Gazeteci İrfan Değirmenci İzmir 2. Bölge'de 2. sırada yer alırken, oyuncu Mehmet Aslantuğ Muğla’da ilk sırada aday gösterildi. Ankara 2. Bölge'de ilk sırada ise Türkiye Tekel Bayileri Platform Başkanı Özgür Aybaş yer aldı. Vergi uzmanı Ozan Bingöl, Ankara 3. Bölge'de 1. sıradan aday oldu.
Milletvekili adayları arasında ayrıca, üniversiteden ihraç edilen barış akademisyeni Elif Çongur, Hakan Koçak, metal işçisi Erhan İmralı, taşeron belediye çalışanı Aylin Doğan, Egeli çiftçi Mehmet Kani, Türk Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği Başkanı Ebru Kıraner de bulunuyor.
Özetle TİP’in milletvekili adayları arasında özel ve kamu kesiminde çalışan emekçiler, çiftçiler, sanatçılar, gazeteciler, barış akademisyenleri, insan hakları savunucuları ve sağlık çalışanları yer alıyor.
1960’LARIN TİP’İ
Türkiye’de parlamentoya ilk giren sosyalist parti, Türkiye İşçi Partisi’dir. TİP, 1965 seçimlerinde 276 bin 101 oy alarak yüzde 2,8’lik bir oy potansiyeline ulaşmış ve 15 milletvekili ile parlamentoda etkin bir muhalefet yapmıştır.
Tek bir oyun dahi zayi olmadığı “Milli Bakiye” seçim sistemi daha sonra değiştirilmiş ve bu arada sol kesimdeki kimi tartışma ve anlaşmazlık nedeniyle TİP’in oyu 1969 seçimlerinde 243 bin 631’e kadar gerilemiştir. Yani partinin oyu ve oy oranı (yüzde 2,6) biraz düşerek milletvekili sayısı da yeni sisteme göre sadece 2 olmuştur.
O süreçte sol kesimde MDD (Milli Demokratik Devrim) – SD (Sosyalist Devrim) tartışmasına TİP’in fazla ağırlık vermesi, parlamenter yolla sosyalizme geçişi aşırı önemsemesi, partinin gençlik ve işçi hareketini bütünüyle kapsayamaması, önderlik edememesi ciddi eleştiri konusu olmuştur.
Bununla birlikte yine o dönemde, Türkiye’nin sert bir hesaplaşmaya gitmesi, Amerikan emperyalizminin ve yerli işbirlikçilerinin gerici ve faşist saldırıları da kullanarak kaotik bir ortam yaratması da dikkate alınması gereken bir durumdur. Sonuçta TİP, 12 Mart 1971 darbe sürecinde kapatılan bir parti konumuna gelmiştir.
Sonuç itibariyle sosyalist işçi partilerinin parlamento seçimlerini de dikkate alan ama devrim perspektifini de kaybetmeyen bir anlayışla kitlelerle bağını artıran her girişimi kullanmasında yarar vardır. Bakalım TİP ve diğer sosyalist partiler, 14 Mayıs seçimlerinde nasıl bir sonuç elde edecekler?