TİP'li Yaşar Kemal, TRT'den sesleniyor: Sen oyunu padişah hayatı sürenlere verirsin, olur mu?
Yıl 1966, senato seçimleri öncesi TİP Genel Yönetim Kurulu Üyesi Yaşar Kemal, partisi adına TRT mikrofonunun başından Türkiye emekçilerine sesleniyor: “Onların sofralarından kuş sütü eksik değil, senin sofran mırmırık çorbasını bile görmez. Sen çalışıp çabalarsın, çoluk çocuğunun karnını doyuramazsın, o yan gelip yatar elini ılıktan soğuğa vurmaz, bir eli yağda, bir eli baldadır. Bir de sen götürür arkadaş, üstelik reyini bu padişah hayatı sürenlere verirsin. Olur mu?”
1962 yılında kurulan Türkiye İşçi Partisi (TİP) siyaset yapabildiği yıllarda gündemi belirleme kapasitesine sahip bir partiydi. Özellikle 1965 seçimlerinde aldığı 276 bin oyla (yüzde 3) parlamentoya 14 milletvekili göndermesi, soldaki heyecanı hayli artmıştı. Günümüzde dahi TİP'in bu sandık başarısı sık sık karşımıza çıkıyor. Hakkındaki eleştiriler de öyle: Seçim odaklı bir partiye dönüştüğü ya da 'revizyonist' bir programa sahip olduğu, Behice Boran-Mehmet Ali Aybar ayrışması... Türkiye işçi sınıfı mücadelesi tarihinde oldukça büyük bir yer kaplayan TİP'e yönelik yarım yüzyılı aşkın süredir yapılan eleştirileri uzun uzun yinelemeyelim ve Yaşar Kemal'e kulak verelim.
Türk edebiyatının tartışmasız en usta kalemlerinden olan Yaşar Kemal'in TRT'deki sözlerini aktarmadan önce onun TİP yolculuğunu küçük bir anekdotla anımsayalım. Tabii TİP'in içinde başta işçi ve köylüler olmak üzere tanınmış sanatçıların da bulunduğunu hatırlamak gerekiyor. Yaşar Kemal, TİP'de örgütlü mücadeye girişini Abdi İpekçi'yle yaptığı söyleşide şöyle anlatıyor: “(...) Mehmet Ali Aybar’ın başkan olduğu bu partiye 1962 yılında girdim. Elimden geldiğince de çalıştım. Benim hiçbir politik ihtirasım olmadı, olmayacak. Bunda kararlıyım. Amma emekçilerin yanında, ölünceye kadar onların hakları için, onların yönetime gelmeleri için sonuna kadar çalışacağım.”
'TİP'SİZ PARLAMENTO
Hitabetiyle, sesiyle, kendine has üslubuyla akıllara kazınan bu ismin, emekçiden yana nasıl etkili bir ajitatör olacağını az çok herkes kestirebilir. Hal böyle olunca TİP'in parti adına yapılacak konuşmada emekçilere seslenmesi için Yaşar Kemal'i tercih etmesine nasıl şaşıralım? Aktaracağımız 1966 tarihli konuşma onun TİP adına ilk radyo propaganda konuşması değil. Fakat bu kaydın farklı bir anlamı da var. Müzisyen Serdar Ateşer 'Tipsiz Parlamento' çalışmasında bu konuşmadan bir bölümü de kullanması ve bu sayede elimize ulaşması. Usta müzisyen Ateşer'in Avdet Seyri (1998 – Kalan Müzik) albümünde yer alan parçada Yaşar Kemal'in TRT'den seslenişine de yer veren Ateşer, kayıt hakkında şunları not etmiş: “Konuşma o yıl M.Feyzi Ulus tarafından Ankara'da makara banta kaydedilmiş... Oğlu, değerli dostum Barış Ulus, kaydın yapıldığı Grundig teybi başka birçok bantla beraber babasının vefatından sonra bana ulaştırmıştı. Buradan ona tekrar çok teşekkürler... Parçayı Yaşar Kemal'e ve M. Feyzi Ulus'a ithaf ediyorum, nur içinde yatsınlar...”
Yaşar Kemal'e ait olan bu kayıt da 'Tipsiz Parlamento (Live Remix)' parçasından deşifre edilmiş. Konuşmanın içeriğini incelediğinizde sekiz ay önce Adalet Partisi'nin sandıktan birinci çıkması, TİP'e yöneltilen 'dinsiz, komünist' gibi ithamlara cevap verilmesi gibi dönemin siyasi atmosferini yansıtan bölümler dikkat çekiyor. Fakat bu konuşmayı özel kılan nokta işin 'dönemselliğinden' öte, Yaşar Kemal'in müthiş yalın bir üslupla derin bir içeriğe ulaşabilmesi. 'Emek sömürüsü'nün ve 'siyaset'in Türkçe'deki belki en güzel anlatımları var bu konuşmada. Yazının sonundaki Tipsiz Parlamento kaydına da göz atmak, şüphesiz bu sözlere bambaşka bir anlam katacaktır. Lafı fazla uzatmayalım ve seçim propagandalarının havada uçuştuğu şu dönemde Yaşar Kemal'e kulak verelim:
YAŞAR KEMAL'İN TİP ADINA YAPTIĞI RADYO KONUŞMASI
“İşçiler, köylüler, arkasız memurlar, esnaflar, topraksızlar, kazanında et yerine dert kaynayan analar! Yani alın terinden, göz nurundan başka servetleri olmayanlar! Size söylüyorum. sözüm sizedir! Bir seçim daha geldi çattı. Gene partiler senden rey [oy] istemeye çıktılar. Gene binbir yalan dolanla göz boyamaya, senin alın terini, göz nurunu çalabilmek için bin dereden su getirmeye başladılar. Biz geçen seçimde de karşına çıktık, buradan sana seslendik. Türk tarihinde ilk defa sana fakir fukaranın, yoksulun, emeği yenmişin, hor görülmüşün sesini duyurduk. “Yeter gayri çektiğimiz bunca acılar, bunca yoksulluklar, yeter gayri!” dedik. Sebebini de bir bir söyledik. Seni bir lokma ekmeğe, bir karış toprağa hasret kılan bu zengin partileridir dedik. Artık aldanma, onlara rey verme, kendini de memleketini de bunların elinden kurtar dedik. Sanki biz böyle dememişiz, doğruyu söylememişiz gibi götürdünüz de reylerinizi o zenginlere verdiniz. Hem de zengin partilerinin en azgınına teslim ettiniz hükümeti. Teslim ettiniz de başınız göğe erdi. Alın işte, alın işte! Sekiz aydır hükümetteler. Gördünüz mü marifetlerini? Alın işte! Alın işte size mübarek olsun! Çiçek edip de başınıza sokun! Sekiz aydır meclisi bir dövüş meydanına çevirdiler. Fiyatlar fırladı ki ardından ulaşılmaz. Sen gittikçe yoksullaştın, zengin gittikçe zenginleşti. Hükümet bunların elinde kaldıkça bekle arkadaş, bekle köylü, bekle işçi daha beterin beteri var. Görünen köy kılavuz istemez, bunlar bu vatanı beladan belaya sokacaklar! Hele azıcık bekleyin.
Ama dur demek de elinizde. Bir tek reyin başında, reyini onlara verme! Bu memleketin kurtulması da yıkılması da sana bağlı. Bir iyice düşün. İşte buradan sana söylüyorum. Yoksul bir köylü çocuğu olarak, işçinin köylünün yazarı olaraktan sana gene sesleniyorum. Bu demokrasi büyük bir nimettir. Sen bir tek reyle kendi alın yazını da, memleketin alın yazısını da değiştirebilirsin. Ama bir tek reyinin kıymetini bilmen gerek. Bu bir tek rey üstünde günlerce düşünmen gerek. Bu bir tek rey, bir milleti batırır da çıkarır da. İşte gördün verdiğin reyin sonucunu. Memleket uçurumun ucunda. Bütün kötülüklerin başı, zenginlerin gittikçe zenginleşmesi, fukaraların gittikçe fukaralaşmasıdır. Bunu da yapan işte rey verip de (...) getirdiğin zenginlerin partisidir. Onlar binlerce dönüm toprağa sahip, senin bir mezarlık toprağın da yok. Onların kat kat apartmanları var, sen derme çatma bir kulübeyi bile bulamazsın. Onlar kuş tüyü yatakta yatarlar, sen kuru yeri bile bulamazsın. Onların sofralarından kuş sütü eksik değil, senin sofran mırmırık çorbasını bile görmez. Sen çalışıp çabalarsın, çoluk çocuğunun karnını doyuramazsın, o yan gelip yatar elini ılıktan soğuğa vurmaz, bir eli yağda, bir eli baldadır. Bir de sen götürür arkadaş, üstelik reyini bu padişah hayatı sürenlere verirsin. Olur mu?
Türkiye İşçi Partisi yüz kere, bin kere her yerde her zaman söylemiştir: Türkiye İşçi Partisi dine karşı değildir. İşçiler köylüler niçin dine karşı olsunlar? Bunun bir sebebi var mı? (...) Onlar fakir fukaranın her şeyini sömürdükleri gibi dinini de sömürürler. Onları kandırmak için biz Allah ile kul arasına girmeyiz. Müslüman dini fakir fukaradan yanadır, zenginlere karşıdır. Bizler din sömürücülüğü yapmamak, Allah ile kul arasına girmemek için bunu bile söylemeyiz. İşin aslı astarı şu: Biz diyoruz ki işçi perişan! Aldığı para kendini geçindirmiyor! Hakkını alamıyor! Onun hiç bir istikbali yok! Emekli maaşı yok, köylünün de toprağa muhtaçlığı var, okula, suya, ışığa muhtaçlığı var. (...) Biz bu gerçekleri söylüyoruz. Karşımıza çıkıp da sizin söyledikleriniz doğru değil diyemiyorlar. (...) “Bunlara kulak asmayın, bunlar dinsiz bunlar komünist sözlerdir” diyorlar. Bu büyük gerçekler karşısında diyecek başka hiçbir sözleri yok, olamaz da! “İşçi, köylü çalışıp çabalıyor. Ağalar beyler! Siz yan gelip yatıyor, onların kazancını yiyorsunuz” diyoruz. Buna karşılık, bu dünyanın en büyük doğrusuna karşılık, ne diyebilirler? Elbet iftira edecekler, size sövecekler. Tek silahları bu! Var mı ellerinde başka bir kozları?
İşte bu zenginler -Avrupa, Amerika zenginlerinin Türkiye'deki bekçileri seni en can alıcı yerinden vurdular: Senin karşına bir kır at çıkardılar. “Sen kır atı iyi bilirsin, kır at sana hayinlik etmez” dediler. Ama yazık ki bu kır at senin bildiğin 'kır at' değildir. Bu kır atın dizgini Amerika'daki Morison firmasının Türkiye bekçisi Süleyman Demirel'in elindedir, binicisi de Amerika'dır. Bu kıratın binicisi Amerika'dır. Süleyman Demirel kıratın sadece bir seyisidir.
Yoksulluk, topraksızlık, sürünmek... insanın alın yazısı bu değildir. Yoksulluğu perişanlığı ancak işçiler ve köylüler memleketten söküp atabilirler. Zenginler ve onların partileri bu memlekette hiçbir zaman iflah etmedi, hiçbir zaman iflah etmeyecekler. Onlar bu memleketin başında kaldıkça gün günden kötü gelecek, bunu böylece bilesiniz, duyduk duymadık demeyesiniz. Türkiye İşçi Partisi söylemedi demeyesiniz. Emekçiler! Kardeşlerim! Türkiye, yeraltı-yerüstü zenginlikleri bakımından dünyanın en zengin memleketlerinden birisidir. Perişanlığı da bu zenginler, bu vurdumduymazlardan dolayıdır. Er geç Türkiye, zenginlerden de, onların partilerinden de kurtulacaktır. Köylüler, işçiler, (...) sizler kurtaracaksınız Türkiye'yi. Reylerinizle. Bugün değilse yarın bizi anlayacak, Türkiye İşçi Partisi'nin adamları bu vatanı canlarından fazla seviyorlar diyeceksiniz. Bize inanacaksınız! Doğru yolu bulmaya, akı karadan ayırt etmeye mecbursunuz! Bu böyle sürüp gidemez! Türkiye bunca geriliğe, Türk halkı bunca yoksulluğa layık değildir!
Emekçiler! Kardeşlerim! Türkiye İşçi Partisi ile birlikte el ele! El ele! El ele! Güzel ve aydınlık günlere doğru!”
Kaynaklar ve daha detaylı bilgilerin yer aldığı linkler:
Küçük bir ek: '(...)' kısımları kayıtta söylenenler tam anlaşılmadığı için boş bırakılmıştır. Konuşmanın senato seçimlerine ait olduğu, kayıtta Yaşar Kemal'in 'Sekiz aydır hükümetteler', 'geçen seçimlerde de karşına çıktık' gibi ifadelerine dayandırılmıştır.
1- https://serdaratesergrupbaskanvekilleri.bandcamp.com/track/tipsiz-parlamento-live-remix
2- http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/214505/Yasar_Kemal_in_Son_Cagrisi.html
3- http://www.inadina.com/inadeski/sayi45/yasar.htm
4- http://gercekgazetesi.net/gundemdekiler/isciler-koyluler-arkasiz-memurlar-esnaflar-topraksizlar-kazaninda-et-yerine-dert
5- http://www.tustav.org/gorsel-isitsel/yasar-kemalin-konusmasi-1965/