Toni Erdmann: Tanısanız seversiniz

“Toni Erdmann” baba-kız ilişkisine yeni bir yaklaşım getiriyor. Sinemaya unutulmaz bir karakter armağan ediyor.

Şenay Aydemir sinesenay@gmail.com

2016’nın sinema ‘mucizelerinden’ birisiydi “Toni Erdmann”. Cannes Film Festivali’nde yarattığı heyecanın ardından Filmekimi’nde ülkemizde de gösterimi yapılmıştı. Yabancı dilde en iyi film kategorisinde Altın Küre’nin ardından Oscar adaylığını da elde ettikten sonra bugünden itibaren Türkiye’de de gösterimde.

İlk elden şunu hatırlatalım filmin süresi 162 dakika. Ama bu gözünüzü korkutmasın. Hikayesi o kadar sahici, yönetmen Maren Ade’nin dili o kadar sade ki bu sürenin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz bile. Sinema yazarları arasında basın gösterimlerinde yerleşmiş ritüeller vardır. Filmin süresinden çok ‘hissedilen süre’ önemlidir. Bazı filmler 90 dakikadır ama hissedilen süresi 590 dakika olabilir. Bazı filmler ise üç saattir ama size bir saat gibi gelir. Toni Erdmann böylesi filmlerden.

Henüz kırk yaşında olan Maren Ade, sinema yolculuğunda taş üstüne taş koyarak emin adımlarla ilerleyen bir yönetmen. İki kısa filmin ardından 2003 yılında çektiği uzun metrajı “Der Wald vor lauter Bäumen” ilgiyle karşılanmış ve Sundance’te jüri özel ödülünü kazanmıştı. Altı yıl sonra gelen “Alle Anderen” ise Berlin Film Festivali’nde jüri özel ve kadın oyuncu ödüllerine uzanmıştı. Yönetmen “Toni Erdmann”la elini biraz daha yükseltti ve Cannes’ın ardından Oscar’a doğru bir yolculuğa çıktı.

'BİR HİKAYEDEN ÇOK DURUM FİLMİ'

“Toni Erdmann” bir hikaye filmi olmaktan çok bir durum filmi aslında. Bir baba kız ilişkisine odaklanıyor ve yarattığı durumlar üzerinden bu ilişkinin dinamiklerini hem sorguluyor hem de değişiminin yolculuğunu gösteriyor seyirciye. Winfried Conradi, yaşlı köpeği ile yalnız yaşayan bir adam. Daha filmin açılış sahnesinde ‘yapı bozucu’ bir karaktere sahip olduğunu anlıyoruz. Kapısına gelen kargo çalışanını kafaya alıyor örneğin ve bizi filme adını veren karakterle tanıştırıyor: Toni Erdmann. Toni Erdmann bir yerde Winfried’in alter egosu gibi. Ama o her iki karakterken de aynı şekilde davranmaya devam ediyor.

Dolayısıyla bizde bundan sonra bu karakteri Toni Erdmann olarak analım. Yaşlı annesi, boşandığı karısı ve bütün ‘uyumsuzluğa’ rağmen kendisini olduğu gibi kabul eden çevresiyle birlikte yaşayıp gidiyor kahramanımız. Bükreş’te uluslararası bir şirkette çalışan kızı Almanya’ya ziyarete geldiğinde onun yalnızlığını ve bunalmışlığını fark ediyor. Bir süre sonra doğum günü için kızına sürpriz yapmak üzere Bükreş’e gidiyor. Ancak Erdmann’ın absürt yaklaşımları burada da devam ediyor. Kâh işadamı, kâh yaşam koçu olarak değişik şekillerde çıkıyor kızının karşısına ve bir şekilde hayatına dâhil oluyor.

RAHATSIZ EDİCİ OYUNBOZANLIK

Toni Erdmann’ın oyunbazlığı şirket hayatı içine hapsolmuş, bir yandan işini en iyi şekilde yapmaya çalışan öte yandan etrafındaki kimsenin umurunda olmadığının farkında olan Ines için rahatsız edici geliyor ilk başlarda. Toni’nin yabancılaştırıcı çabalarının kendisini mahcup ettiğini düşünüyor. Ines bir yandan babasının yaptıklarından ‘utanç’ duyarken, diğer yandan içinde düştüğü ve çabaladığı şeyin beyhudeliğini de fark edip ayrı bir ‘utanç’ duygusuna teslim oluyor. Bağımsız olmaya, kendini ispatlamaya çalışıp, her şeye rağmen bir kadın olarak ayakta kalma çabalarının piyasanın içinde onu yabancılaştırdığı her noktada Toni Erdmann karakteri bir kez daha karşısına çıkıyor.

Ines, bu oyunun eğlenceli tarafını fark edip parçası olmaya karar verdiği an hem kendisi hem de babası için yeni bir kapıyı aralıyor. Ines, bir şirket insanı olarak her şeyi iyi de yapsa, yüzüne gözüne de bulaştırsa da onu yargılamayan ve her koşulda seven birisinin varlığı karşısında teslim oluyor en sonunda.

“Toni Erdmann”, hikayesindeki samimiyeti seyirciye ustalıkla geçirmeyi başaran bir yapım. Üstelik bunu yaparken çok zor bir işin altından kalkmayı başarıyor. Absürt ile drama arasındaki dengeyi bu kadar uzun süre boyunca hiç aksatmadan tutturmayı başarmak da yönetmen Maren Ade’nin hanesine yazılıyor. Film öyle bıçak sırtı bir dengede gidiyor ki, girdiği yükün altından kalkamasa absürt olmaya çalışırken anlamsız, dramatik olmaya çalışırken komik hallere düşebilirmiş. Ama Maren Ade sade, akışkan ve durumlar üzerine şekil alıp kendisini yenilemeyi bilen senaryosu ve görsel diliyle böyle bir hataya yer vermiyor.

“Toni Erdmann”, baba-kız ilişkisine yeni bir yaklaşım getirirken, sinemaya da unutulmaz bir karakter armağan ediyor.

ORİJİNAL ADI: Toni Erdmann

YÖNETMEN: Maren Ade

OYUNCULAR: Peter Simonischek, Sandra Hüller, Michael Wittenborn, Thomas Loibl, Trystan Pütter

YAPIM: 2016 Almanya, Avusturya

SÜRE: 162 dk.

'ALTIN VURUŞ'

Steven Soderbergh’in 2000 tarihli “Trafik” filminin senaryosu ve 2005’te yönettiği “Syriana” filmiyle dikkat çeken Stephen Gaghan aradaki birkaç televizyon filmini saymazsak uzunca bir aranın ardından yeniden karşımızda. “Altın”ın iddiası kadrosundan geliyor öncelikle hiç kuşku yok ki. Matthew McConaughey ve Édgar Ramírez gibi son dönemin yükselen yıldızlarını bünyesinde barındıran, hikayesiyle beklentilerin yükselten yapım ABD’de fazla ilgi görmemişe benziyor.

Altın ‘hazine avcısı’ bir adamın yükselişi ve çöküşüne götürüyor seyirciyi. Babadan kalma madencilik işini devralan Kenny Wells koca şirketi batma noktasına getiriyor. Dünyanın dört bir yanında maden alanları tespit edip bunları uygun fiyata satan şirketi ayakta tutmak için yıllar öncesindeki bir tanıdığıyla temasa geçiyor. Endonezya’da yaşayan parlak bir beyin olan Michael Acosta. İkilinin Endonezya’daki arayışları sonuç veriyor ve milyar dolarlar havada uçuşuyor. Ancak mevzunun görüldüğü gibi olmadığı bir süre sonra ortaya çıkıyor.

“Altın” bir tür ‘Amerikan Rüyası’ hikayesi neticede. Hem de bu rüyanın her türlü spekülasyona açık olduğu, akıllı oynayanın diğerlerinin elindeki her şeyi aldığı dönemde geçiyor. “Borsa”, “Para Avcısı” gibi 80’lerin sonu 90’ların başında geçen ve benzer büyük vurgunları anlatan filmleri hatırlatmak yeterli olacaktır.

Daha çok televizyon dizilerinin senaryolarına imza atan Patrick Massett ve John Zinman ikilisinin kaleme aldığı senaryonun gerçek bir hikayeden esinlendiği belirtiliyor. Aslında senaryo açısından fazla bir sorun olduğunu söylemek zor. Ama anlatımındaki etkinin yeterince güçlü olmadığını belirtmek gerekiyor. “Altın”, bir yandan Amerikan rüyasını eleştirirken Kenny’nin samimiyetine inanmamızı istiyor; diğer yandan Endonezya diktatörlüğünün ABD’li şirketlerle nasıl işbirliği yaptığını anlatırken bunda ahlaki bir sorun görmüyor.

Kılıktan kılığa girmekte maharetini artıran Matthew McConaughey’in sürüklediği yapım büyük beklentilere girmemek koşuluyla haftanın seçeneklerinden birisi olarak vizyondaki yerini alıyor.

ORİJİNAL ADI: Gold

YÖNETMEN: Stephen Gaghan

OYUNCULAR: Matthew McConaughey, Édgar Ramírez, Bryce Dallas Howard, Macon Blair, Adam LeFevre

YAPIM: 2016 ABD

SÜRE: 121 dk.

Tüm yazılarını göster