Toplu mezar başvurusuna 'Dersim içtihadı' engeli

Hüseyin Akgün, Dersim Katliamı'nda öldürülen ve toplu mezarda bulunan ailesine mezar yeri yapmak için hukuk yoluna başvurdu. Akgün, 9 yıl sonra ret yanıtı aldı, karara tepki gösterdi.

Abone ol

DERSİM - 1938 Dersim Katliamı’nda tüm ailesi Nazimiye'nin Avlosan Deresi'nde katledilen Hüseyin Akgün, ailesine ait toplu mezarın açılması talebiyle 2015 yılında Nazımiye Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu.

Toplu mezar yerini aile büyüklerinin aktarımı ile öğrenen Akgün’ün, akrabaları Emine Altıntaş, Hetip Altıntaş, Ali Cemal Altıntaş, Suzan Altıntaş, Ahmedi Altıntaş, Hatice Altıntaş, Mehmet Altıntaş, Elif Altıntaş ve Humar Altıntaş’a ait toplu mezarın açılması ve inanca uygun defin talebi 9 yılın sonunda ‘zamanaşımı’ gerekçesiyle reddedildi.

AKGÜN: AİLEMİ İNANCIMA GÖRE DEFNETMEK İSTİYORUM

Akrabalarının kemiklerini kefene sarıp inancına göre defnetmek istediğini söyleyen Akgün karara tepki gösterdi. "Davamızı sonuna kadar takip edeceğiz" diyen Akgün şunları söyledi:

“Biz 1938’de ailece çok bedel ödedik. Ailemden herkesi öldürdüler; bebeklerin, yaşlıların, kadınların cesetlerini kurda kuşa yem ettiler. O dönem sadece babamla amcam kalmış, onları da Kütahya Tavşanlı’ya sürgüne gönderiyorlar. Buradaki bütün mal varlıklarımıza da el konuluyor. Ayrıca ailemin devlet tarafından imha edildiğine ilişkin belgeye eski Dersim vekili Hüseyin Aygün aracılığıyla ulaşmıştım. Ben de tüm bunlara ilişkin Nazımiye Cumhuriyet Savcılığı'na başvurdum. ‘Akrabalarımın kemiklerini kefene sarıp dini usullere göre define etmek istiyorum’ dedim. ‘Zamanaşımı’ dediler.”

İLK BAŞVURUYA ZAMANAŞIMI YANITI İTİRAZLA KALDIRILDI

Akgün’ün avukatı Cihan Söylemez’in aktardığına göre, Nazımiye Cumhuriyet Başsavcılığı ilk soruşturma dosyasında zamanaşımını ileri sürerek, dosyada kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verdi. Fakat Akgün ve avukatı karara ilişkin itirazda bulunarak, Nazımiye Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kararını kaldırttı. Böylece Akgün’ün 9 yıl sürecek adalet talepli bekleyişi başladı.

Avukat Cihan Söylemez ve Hüseyin Akgün

KEŞİF KARARINA GÜVENLİK ENGELİ

Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın kalkması üzerine Nazımiye Cumhuriyet Başsavcılığı’nca toplu mezar mahallinde keşif yapılması planlanıyor fakat o tarihten bugüne kadar keşif yapılmıyor. Sebebi ise keşif için güvenlik verilmemesi. Avukat Söylemez şöyle devam etti:

“2015 yılında Tunceli Sulh Ceza Hakimliği, savcılığın ‘zamanaşımı’ gerekçesini yerinde görmemiş ve etkin soruşturma yürütülmediği için kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı kaldırmıştı. Aynı hakimlik 2014 yılında da Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı’nın takipsizlik kararını kaldırmış ve Hozat’ın Sekesure adlı mevkiinde 1938 Katliamı’na ait toplu mezarı açmış, mezarda çocuklara ve kadınlara ait kemikler çıkmıştı. Nazımiye’de de Tunceli Sulh Ceza Hakimliği kararınca 9 senedir toplu mezarın açılmasını bekliyorduk.”

'SAVCIDAN KARARI BOZMAK İÇİN TEKRAR ZAMANAŞIMI TALEBİ'

Cumhuriyet savcısının müracaatı üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından ikinci kez verilen zamanaşımı kararı ile toplu mezar soruşturmalarının kapatılmak istendiğini belirten Söylemez, “Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 9 yıl sonra ikinci kez ‘zamanaşımı’ gerekçesiyle Tunceli Sulh Ceza Hakimliği’nin kararını kaldırması hukuk devleti ilkesine vurulmuş büyük bir darbedir. Bu kararın en üstten Yargıtay’dan aldırılması ile 1938 Dersim Katliamı toplu mezar soruşturmaları kapatılmak istenmiştir. Bosna’da ya da Kosova’da bir toplu mezar açıldığında verilen tepki ile Dersim 1938 Katliamı’na ait bir toplu mezarın açılması konusunda aynı olumlu tepki verilmesi gerekmez mi?” diye soruyor.

‘ETKİN SORUŞTURMA İÇİN İTİRAZLARA DEVAM EDECEĞİZ’

"Toplu mezar soruşturmaları, resmi tarihin ‘isyan’ savını çürüttüğü için tarihle yüzleşme ve demokratikleşme açısından önemli bir konu" diyen Söylemez son olarak şunları kaydetti:

"Yargıtay’ın ‘Dersim İçtihadı’ sonucu savcılık yıllar sonra ikinci kez takipsizlik verdi. Bu karara karşı itirazımızı yaptık. İşin dikkat çeken yönü olarak bu itiraza da yine Tunceli Sulh Ceza Hakimliği bakacak ve karara bağlayacak. Tunceli Sulh Ceza Hakimliği 2015 yılında verdiği kararın arkasında durmaz ise Anayasa Mahkemesi’ne etkin soruşturma ağır ihlali gerekçesiyle müracaat edeceğiz."