Toplumsal sorunların istihdamı

Ekmek, iş bulma, uygun konut temini, sağlık meselesi ve sağlıkla eğitimin garanti altına alınması, ücretlerde ve tazminatlardaki artış, servetin dağılımında adalet, (ulusal) onur gibi taleplere gelince bunlar halkın ezici bir çoğunluğunu ilgilendirdiği için elitlerle ilişkin konular değildir. Bu talepler karşılanmadığında, bu talepleri gündeme getirenler onu en ileri boyutlarda ifade ederler.

Abone ol

Abdülilah Belkaziz

Toplumsal güvenlik ve istikrar arzulayan hiçbir siyasal sistem yoktur ki toplumsal sorunları öncelik sıralamasının üst sıralarına koymasın. Toplumsal sorunlar, hepsinden önce bu istikrarın anahtarı olduğu gibi aynı zamanda öldürücü zaaf noktasıdır da.

Düşünce ve ifade hakkı, basın özgürlüğü, siyasi kuruluşlar ve sendika kurma hakkı, bireysel özgürlüklerin korunması, demokratik ve kurumsal yapıyı inşa etmek, siyasal katılım, iktidarın ve aygıtlarının el değiştirmesine açık olmak vs. gibi talepler, halkın tamamını kapsayan talepler olmayabilir. Bu hak ve özgürlüklerin ifade edilmesinin çerçevesi, kültürel ve siyasi elitlerle orta sınıfın eğitimli kesimlerini aşmayabilir. Bu nedenle, bu tür talepler mevcut siyasal ve toplumsal dengeleri tehdit edecek boyutlara varmayabilir.

Ancak ekmek, iş bulma, uygun konut temini, sağlık meselesi ve sağlıkla eğitimin garanti altına alınması, ücretlerde ve tazminatlardaki artış, servetin dağılımında adalet, (ulusal) onur gibi taleplere gelince bunlar halkın ezici bir çoğunluğunu ilgilendirdiği için elitlerle ilişkin konular değildir. Bu talepler karşılanmadığında, bu talepleri gündeme getirenler onu en ileri boyutlarda ifade ederler. Bu, genellikle söz konusu taleplerin neden halk protesto dalgalarının merkezinde olduğunu ve protestoların barışçıl yaklaşımı terk ederek toplumsal şiddet şeklinde açığa çıktığını açıklar.

GÜÇLENEN HAREKETLER TOPLUMSAL SORUNLARA ODAKLANIR

O halde siyasi elitlerin, parti ve adaylarının söylemlerinin, örneğin seçimlerde, programlarının diğerlerinden daha çok toplumsal mesele odağına yoğunlaşması garipsenecek bir durum değildir. Zira -bu durumda- daha geniş bir sosyal izleyici kitlesine hitap eder ve hayati çıkarlarına hitap ederek desteğini alır. Vaat ettiği şeylerde samimi olmasa ve hatta iktidara geldiğinde seçim vaatlerini yerine getirmeye gücü yetmeyeceğini bilse bile bunu yapar. Ancak elitlerin başarı ya da başarısızlıklarının kaderi kendisine bağlı olan insanların hayatındaki en hassas meseleyi muhatap almak ve gündeme getirmekten başka bir şansı yoktur.

İnsanların hayatında toplumsal olanın merkeziliğini ve herhangi bir projedeki itibarını anlayıp duyumsadığında hem kendisi hem de halka karşı daha dürüst olur. İktidara gelme fırsatı verildiği taktirde, toplumsal koşullar için gerekli çözümler ve yanıtlar sunmaktan geri kalmaz. Halka verdiği sözlere sadık kalır, toplumsal meselenin önceliğine ilişkin görüş ve değerlendirmeleri hayata geçirir. Ardından yeni bir seçim yarışında -siyasi icraat gücü olarak- insanların güvenini kazanmak ve onlar nezdindeki imajını pekiştirmek için başarılarını yatırıma dönüştürmeye çalışır.

Bu, iktidar için mücadele eden elitlerin politikalarındaki toplumsal sorunun görüntüsüdür. Böylece güç üzerindeki çatışmayı seçim alanına aktarmakta ya da -iktidardayken- kendisine işaret edilen iki konuda teorik öngörülerini hayata geçirmektedir: Takip edilen politikaları kamufle etmek ya da aşırı şekilde vurgulamak. Toplumsal meselenin, toplumsal nüfuz elde etme ve toplum içinde temsil gücünü geliştirmek isteyen siyasi elitler arasındaki görüntüsüne gelince, iktidar elitleri arasındaki imajından daha açık ve anlaşılırdır.

ANA AKIM SİYASETTEKİ DEĞİŞİM

Nitekim elitlerin toplumsal sorunlara ilgisi ve ona yönelik vurgusu, partisel bir siyasete, parti programına ya da mobilize edici bir söyleme dönüşmekte. Zira tek başına bu, özellikle de toplumsal sorunlar giderek daha büyük krizlere dönüşüp toplumun geniş kesimlerini etkilemeye başladığında, halk desteğini almasını mümkün kılıyordu. Çağdaş dünyadaki siyasi deneyimlere bakıldığında, güçlü bir nüfuz ve halk tabanına yayılma istidadı olan partilerin yükselişinin mutlaka toplumsal sorunların üzerine ciddi bir şekilde eğilmesiyle mümkün olduğunu bizlere göstermektedir. Çağdaş Arap partisel siyaset deneyimini örnek olarak aldığımızda, son elli yıllık dönemde sol (sosyalist ve milliyetçi) ve eylemci İslam olmak üzere iki ana muhalefet dalgası çıkardığını ve giderek kuvvetlenmelerinin nedeninin de güçlerini söylem ve eylemlerinde toplumsal sorunlar üzerinde odaklamaları olduğunu görürüz.

Siyasi eylemde toplumsal istihdam oranı, kendisi için popülist bir dalga bulduğunda yükselir, kendisini bir halk protestosu olarak ifade eder, kalabalıklar toplanmaya ve mobilize olmaya başlar. Trajik durumların yarattığı krizlerde bu tıkanıklık halinin meydana getirdiği duyguları istismar eder, genellikle bu tür durumlarda toplumsal taleplere eğilim gösterir ve kendini protesto hareketi şeklinde ifade eder. Bu, halkı temsil eden bütün siyasi örgütlere karşı düşman olan anarşistlerin yaşam öyküsüdür. Sonra mezkûr siyasi partilere geçmekten kaçınmaz: Popülizmde kolay provoke edilmeye müsait bir yan bulduklarında kısmen solculuk ve bütünüyle İslamcılık. İşte STK’lar bugün dijital medyanın imkanlarını kullanarak aynı yöntemi uygulamakta ve popülizmi en ileri noktasına götürmektedir.

Bütün bunlar, özellikle de birçok Arap toplumu gibi bu sorunu en derinden hisseden herhangi bir ülkede toplumsal meselenin merkeziliği ve hassasiyetine ilişkin işaretlerdir. Bunun yarattığı sorunları, bütünlüklü bir kalkınma programı üzerinden idari sistemin öncelikleri arasına alınmasını sağlamak ve ihmal edilmesine bir çare bulmak, bu meseleyi cesaretle ele alıp yüzleşmekten geçer. Bunun dışındaki şeyler, siyasi kumar ve ülkenin kaderiyle oynamaktır.

* Yazının aslı el Khaleec sitesinden alınmıştır. (Çeviren: İslam Özkan)