Koleksiyonculuk pratikleri üzerine çalışma yapan collectorspace, sıkıştırılmış topraktan oluşan Kaide'yi ağırlıyor. Toprağın mülkiyeti, insanın doğayla ilişkisi ve sanat koleksiyonerliği üzerine soruları açıyor.
Geçen Mart ayında Yeni Zelanda'daki Whanganui Nehri "canlı varlık" olarak tanındı ve hukuki statü verildi. Yerli halk Maoriler tarafından kutsal sayılan nehir için bu mücadelenin 160 yıllık bir geçmişi var. Anlaşma görüşmeleri yapan Bakan şu ifadeleri kullanmış: "Biliyorum ki insanların hissettiği ilk şey doğal bir kaynağa hukuki şahsiyet kazandırmanın oldukça garip olacağıdır ancak bu, şirketlerden ya da anonim topluluklardan daha garip değildir." Gazetelerin yaşam sayfalarının ilginç haber klasmanına giren bu haber aslında doğanın, toprağın, suyun sahipliğine dair neler söylüyor? Bu soruya bir de bir insan tarafından üretilen sanat eserinin sahibi kim olur sorusuyla devam edelim.
New York merkezli collectorspace'in İstanbul'daki mekanı özel güncel sanat koleksiyonlarından ödünç aldığı birer işi göstererek koleksiyonculuk pratiklerini tartışmaya açan kar amacı gütmeyen bir kurum. İşin sahibi olan koleksiyoncularla yapılan video söyleşiler ve koleksiyonu tartışan yazıların olduğu yayınlarla koleksiyonculuğun, bir sanat eserine sahip olmanın anlamı üzerine düşünce pratikleri oluşturuyor. Ancak 8 Mart'ta açılan yeni sergi Kaide, benzer soruları, farklı düzlemler üzerinden açıyor.
Kaide 1,5 ton toprak ve az miktarda kil, keten lifi, küreki taşı, kiremit tozundan oluşan sıkıştırılmış bir kütle. İlk olarak TÜYAP'taki Artist Sanat Fuarı'ndaki "Nakil" isimli bölümde eşlikçileriyle beraber yer aldı. Kendi başınalığı, mülkiyet üzerine sorduğu sorular ve sanatla madde arasındaki kurduğu bağlar sebebiyle collectorspace'den Özge Ersoy tarafından tekrar çağrıldı ve yeni sanat koleksiyonerliğine dair soruları da barındırmış oldu.
Kaide'yi kuran Aslıhan Demirtaş SALT'ın Modern Denemeler serisinin beşincisi olan Aşı'da Türkiye'nin barajları üzerinden akarsulara sahip olma meselesine bakarak modernizmi incelemişti. Yakın zamanda kitabı SALT e-kitaplardan yayınlanacak olan Aşı, suyun mülkiyeti, medeniyetin su üzerinde kurduğu hükmü inceliyordu. Kaide de benzer bir düşünce yapısı üzerine işliyor.
Kaide en yalın haliyle sıkıştırılmış toprak. Kerpiç evlerde de kullanılan teknikle oluşturulmuş. Demirtaş, "Tarım olmazsa kent olmaz, kent olmazsa tarih olmaz," diyerek işe başladığını belirtiyor. Evrim zincirinin üst katmanına çıkan insan toprak benim diyor, arsayı bölüyor, ekip biçiyor, ancak biz ne yaparsak yapalım toprak orada kendi başına. "Toprak hepimizin değil, toprak hiç kimsenin, müşterek bile değil," diyor Demirtaş. Doğaya teslimiyetçi tutumla doğaya hükmetmeyi amaçlayan modernist tutum arasında bir yerde durduğunu, doğru bir angajmanla, sömürmeksizin ya da tamamen teslim olmaksızın birlikte var olunabileceğinden yana olduğunu söylüyor.
Kaide işinin oluşturulma süreci de collectorspace'deki videoda görülebiliyor, çünkü toprağa müdahale etme biçimimiz de angajmanın bir parçası. İlk bir ay kendi kendine duran Kaide'nin artık eşlikçileri de var. Fotoğrafçı Ali Taptık, tohum koleksiyonerliği yapan Nardane Kuşçu, koleksiyoner Ayşe Umur ve birçok kişi Kaide'nin yanına bıraktıklarıyla soruları çeşitlendirecekler. 26 Mayıs'ta gerçekleştirilecek toplantıda da yeni sorular açılacak ve Kaide'nin sıkıştırılmış toprağı tekrar doğaya karışacak.
Yerinden edilenlerin ve savaşın çağında Kaide uygarlığın temel meselelerini hatırlatıyor.