Tırtıklı bir kanalizasyon borusuydu. Yirmi-otuz santim kadardı uzunluğu, tırtıklarına bir küçük dal sürterek çalıyordu. Bir resmi törende üç çalgıcıdan biriydi. Belediyeye arozöz alınmıştı. Onun kutlamasıydı. Sonra, arozöz şöyle bir dolaşıp, su fışkırttı etrafa. On kişi kadar alkışladı bu durumu. Zaten seyirciler o kadardı. Aracı mı çalgıcıları mı bilemedim. Galiba aralarında belediye başkanı da vardı. Eline çiçek verilmişti birisinin. Emanet tutuyordu. Hayatımda gördüğüm, en güzel resmi törendi. Nerdeyse hiç resmi bir şey yok gibiydi.
Devlet ne kadar azsa o kadar güzel oluyordu her şey.
Peru’da çok küçük bir kasabaydı. Otostopla düşmüştük buraya. Çok önemi yoktu nereye gideceğimizin, bu yüzden. Bindiğimiz kamyon buraya geliyormuş ve kıyıya yakın, dedi şoför. Pek konuşmayan ve gülmeyen bir yerliydi. Kötü olduğu anlamına gelmiyordu bu, iyiydi muhtemelen, yoksa çölün ortasında bekleyen iki kişiyi niye alsın?
-Şili’de Mapuche yerlilerine ‘Neden pek gülmüyorsunuz’ diye soruyorlardı beyazlar. Sert yüz çizgileri oluyordu Mapuchelerin. ‘Size de misafir gelse ve 500 yıldır gitmese siz de pek gülmezsiniz’ diyorlardı. Kolomb’dan hesaplarsanız bu kadar oluyordu yaklaşık.-
Ses kaydediyorduk biz, kız arkadaşımla yolculukta. Küçük bir teyp almıştık. Kasetlerimiz vardı, her seferinde son paramızla aldığımız. Gün geçtikçe kasetler çoğalıyordu. Onları kaybetme korkusu da. Amazon'da yağmur sesi de vardı, içinde, bir pazarda meyve satıcı kadınların bağırmaları ya da Sub. Kumandan Marcos…
-Sonra bu kasetlerle Açık Radyo’da ‘iki maceraperestin inanılabilir serüvenleri’’* programını yaptık. Nerede güzel ses olsa topluyorduk ve bazen biz anlatıyorduk etrafı. ‘Podcast’ deniliyor galiba şimdilerde. Çok önce yaptık diye anlatıyorum aklıma gelince. Yalan değil geçen yüzyıldı.-
Kaseti dinleyince, plastik kanalizasyon borusu olduğu anlaşılıyor bence ya da bana öyle geliyor. Birazdan su fışkırtacak sesi arozöz diye düşünüyorum çünkü. Belediye başkanı aklıma geliyor, eğer oysa tabii ki ama yüzü değil, daha çok elindeki çiçekler aklımda, su istiyor gibi başlarını öne eğmişlerdi.
Ses daha çok şey ve çabuk hatırlatıyor insana ama daha çabuk kayboluyor. Bu kesin. Sevgilim öldü bir kere, oradan biliyorum.
Sonra dalga sesi topladık kıyıdan, iyice dinleyince kanat sesleri de geliyor arkadan. Flamingoların kanat sesleri onlar, turuncuydular ve suda yansıları vardı maviydiler ama…
İnsan unutmuyor aslında ve çok güzeldiler, kaybettiklerimiz…