Trabzon’da neler oluyor?

Avcı'nın bu sezonu savunma ve kontra hücumlarla bitirmek gibi, sağlıklı bir zemin yerine maceraya yeşil ışık yakması doğru değildir. Hücum işi aceleye getirilemez.

Ali Fikri Işık polesar@hotmail.com

Trabzon’da egemen olan taraftar hassasiyetini sanırım hiç kimse sevgili dostum, Şirin Berber’den daha iyi daha şahane ve saflık manasında daha ikonik bir söylemle temsil edemez. İtiraf etmeliyim ki kimi yazılarda tutturduğu, enerjik söylemi üslup açısından kesinlikle kıskanılacak düzeyde. Kendi adıma her yazısını severek okuduğumu söylemeliyim. Şirin Berber'in itirazlarının, kendi sesi ve kendi kalemiyle size ulaşmasında aracılık edeyim. Şöyle yazıyor Şirin Berber:

"1974 senesinde lige gelen Trabzonspor şu halden çok çok daha etkili, çeşitli hücum ediyordu.  

Savunuyor hücum edemiyor tartışması bu şehirde yaşanmış şey değildir. Her dönemde efsane olmuş hücumcular, hücum hareketi göstermiştir Trabzonspor. Hücum işi genlerinde yüklüdür Trabzonlunun. Başkasını kabul mümkün değildir... Şartsız, kuralsız kafasına göre hücum eden bir Trabzonspor izliyoruz.  

Kenar ortalar, ayağa yerden atılan toplar hücumun yarısıdır. Çok mecbur kalmadıkça denemiyoruz.’’ 

Sevgili dostuma göre, Trabzonspor kültürel ve varoluş bakımdan hücum etmeye mahkûm bir takım. Hücum varsa her şey vardır hücum yoksa hiçbir şey yoktur. Bu düşünce şahane ama hayatta pek karşılığı yok. Buna göre, topu ceza sahasına yerden ve havadan göndermek, hücum denilen şeyin özü merkezi ve resmi oluyor. Yine bu düşünceye göre, söz konusu eylemler dışındaki, her iş ve ilişkide hiçbir sorun yoktur. Takım hücum aksiyonu dışındaki her şeyi kusursuzca yapıyordur. O nedenle de tek sorun topu her durumda rakip ceza sahasının içine yollanmasıdır. Sağdan bindirmeler soldan şimşek çakmalar ve illa da topu o ceza sahası cehennemine yollamak gerek. 

Kabul etmeliyiz ki, her futbolseverin, en fazla keyif aldığı an hücum anlarıdır. Bu bakımdan her futbolseverin rüyası, hücum oynayan bir takımın taraftarı olmaktır. Ama bu kadar hücum bağımlılığı her şeyden önce rakip engeline takılır. Rakibi yok saymadan böyle bir hücum çılgınlığına inanmak çok zor olur! 

Aslında sevgili Şirin Berber’i anmamın sebebi, Trabzon’da egemen olan bu anlayışın, Abdullah Avcı zihni üstünde çok ciddi hatta endişe verici etkilere neden olduğu gerçeğidir. 

Prensip olarak futboldan anlayan herkes Djaniny, Nwakaeme, Ekuban ve Bakasetas ile dengeli bir hücum oynanamayacağını bilir. Bu dört oyuncunun kolektif oyun algısı son derece düşük, oyun ve pozisyon bilgisi çok alt seviyede seyrediyor. Ayrıca, savunma ve geçiş oyunlarında belli bir yeterlilik seviyesine gelemeyen bir takımla da direkt hücum oynanmaz. Oynanamaz. 

Son dönemde Abdullah Avcı’nın dengeli bir oyun ısrarı, bu bakımdan, karşılıksız bir çek gibidir. Savunma oyununu kurgulayıp iyileştiren bir takımın kontrataktan başka gerçekçi bir hücum planı olamaz. Ama galiba Avcı öyle düşünmüyor; çünkü maç öncesi yaptığı açıklamada topa sahip olmayı tasarladığını ve özellikle "top bizdeyken rakibin geç oyunlarına odaklanacaklarını" açıkça ifade etti. Bence bu düşünce, abartılı bir taraftar güzellemesidir. Taraftar baskısına boyun eğmektir. Taraftarın talepleriyle reel oyun planı arasında her zaman örtüşme olmaz. Ve böyle bir durumda oyunun gerçekliği yanında ısrarla durmayı bilmek gerek. 

Avcı'nın bu sezonu savunma ve kontra hücumlarla bitirmek gibi, sağlıklı bir zemin yerine maceraya yeşil ışık yakması doğru değildir. Hücum işi aceleye getirilemez. Savunmanın elli tonu konusunda ustalaşmadan olgun ve dengeli bir hücum planı çok ciddi arızalara yol açar.

Tüm yazılarını göster