Bana neden itiraz ettiğinizi bilmiyorum ama benim size
itirazlarımın göbeğinde Sörloth var; daha doğrusu etkin ve efektif
bir oyun için Sörloth'un nasıl kullanılması/kullanılmaması
gerektiğine dair fikir ayrılıklarımız var. Eğer Sörloth tek gol
umudu ve planınızsa, doğal olarak onu final vuruşlarının merkezi
haline getirecek bir organizasyon inşa etmelisiniz. Bu konuda
kararlı ve ısrarlıysanız aklın ve futbol tecrübelerinin söylediği
budur. Sörloth merkezli bir final vuruş organizasyonu yap. Bunun
anlamı şudur, sağ ve sol kanat ya da benim deyiminle koridorlardan
taşınan toplar ve buna göbekten gelen topları da ekleyin, bütün bu
toplar sabırla ve çok adamla ve çok pasla mutlaka Sörloth'a
ulaştırılmalı. İster yerden ister havadan. Eğer plan ve karar
buysa, o zaman her bölgede yapılan paslaşma ve organizasyonlar
mutlak surette bu büyük amacı gütmek durumundadırlar.
Peki ama Rizespor maçındaki uygulama neydi öyle? Zavallı Sörloth
Pinokyo gibi yalnızlığa terk edilmiş yetmiyor gibi, bir de üstüne
üstlük, rakip kaleden olabilecek en uzak mesafelerde topla
buluşmaya zorlandı. Hem tek gol umudu ve planı Sörloth olacak, hem
yalnızları oynayacak hem de ofansın hamalı ve çöplüğü olarak
kullanılacak.
İlk yarı boyunca Sörloth’un durum ve vaziyeti bundan ibaretti.
Herkes kendi ekseni etrafında bir zahmet dönmeye tenezzül ederken,
Sörloth'a iki kanat arasında mekik dokumak kaldı. Kusura bakmayın
bu talihsiz bir nedeni var; 1960 yılından kalma bölgeci ve mevkici
oyun anlayışı.
Manzara ve vaziyet şuydu ilk yarı boyunca; hangi Trabzonsporlu
oyuncunun ayağına top geldiğinde sanki ihale ona kalıyordu. Hiçbir
oyuncu pas opsiyonu olmak için seçenek olmuyor ve topu kendi
bölgesi ve mevkin de ayağına istiyordu.
İşte Rizespor’u etkin ve aktif hale getiren sır da buydu. Geniş
aralıklarla top alışverişinde bulunun Trabzonsporluların
bıraktıkları o geniş alanlara Rizesporlular sızıyor ve kapılan her
top Trabzonspor kalesine dönük bir kontratağa dönüşüyordu. Nitekim
bu durum Trabzonspor’un geriye düşmesine neden oluyordu.
İkinci yarıya da aynı mantık ve anlayışla başladı Trabzonspor.
Tek farkla, Rizespor onu biraz daha geride karşılıyordu. Kendi
defansını daha derine çeken Rizespor, bunun bedelini ödedi. İsmail
Kartal’ın bu büyük korkaklığı Rizespor’a pahalıya mal oldu.
A. Nwakaeme’nin oyuna girişi, doğal olarak Trabzonspor’u daha
çok üçüncü bölgede tutuyor. Bu oyuncu hem ayaklarına çok hakim hem
de arkadaşlarının üçüncü bölgeye yerleşmesini sağlayan zamanı, top
saklayarak sağlayabiliyor. Esasında bu durum defacto ve oyuncu
yeteneğine bağlı bir durum. Oysa bu oyuncu becerisinden çıkarıp,
oyun yapısı haline getirmek gerekiyor.
Ne diyelim Trabzonspor harika.