Top Başakşehir'e geçtiğinde, Kopenhag defansı ok gibi ileri
fırlayarak, Başakşehir'in uzun vurmasına hiç fırsat vermedi. Çünkü
Kopenhag defansı o kadar hızlı biçimde ileriye çıkıyordu ki, her
seferinde hücuma çıkan bütün Başakşehir oyuncuları ofsayt
pozisyonunda kalıyordu. Maç boyunca Kopenhag, takımın ilerisi ve
gerisi arasındaki mesafeyi en çok elli metrede tuttu. Sırf bu
nedenle her Başakşehirli oyuncu her pozisyonda kendini kalabalık
bir baskının içinde gördü. Sadece bu savunma anlayışı Başakşehir'i
iki aksiyona zorladı. Ya geriye doğru oynamak zorunda kaldılar ya
da kalabalığın ortasına uzun vurmak mecburiyetinde kaldılar.
Kopenhag yetenekli bir takım olarak görünmedi ama yetenek
gerektirmeyen işleri kusursuzca yaptı.
Kopenhag savunması adeta kendi orta sahasına kademe yaptı. Deyim
uygunsa ya da ben öyle söyleyebilirsem, defans, bilindik defans
algısı içinde değildi. Defans, geride alan daraltarak, ilerideki
oyuncuların özellikle de baskı yapan oyuncuların kademesine
girerek, takımın sürekli oyunda kalmasını sağladı.
Kopenhag defansı, Ünal Karaman döneminden bu yana Trabzonspor’un
beceremediği işin nasıl yapılması gerektiğini uygulamalı gösterdi.
Çimşir, Başakşehir hücum gücünü etkisizleştirmek istiyorsa, tıpkı
Kopenhag’ın yaptığı gibi, defansını sürekli ilerde tutmalıdır. Bu
iş için Obi Mikel görevlendirilirse, o bütün defansif organizasyona
orkestra şefliği yapabilir. Geri de alan daraltmak, Başakşehir
hücumunun panzehiridir. Esasen böyle yaparak, yani görünürde arkada
geniş alan bırakarak, rakibe geniş alan bırakılmıyor. Paradoks gibi
gelebilir ama Kopenhag örneğinde olduğu gibi, hücum oyuncularına
uzun pas atılmasına engel olarak, rakibin geride oluşan geniş ve
boş alandan yararlanmasını imkansız hale getiriyorsunuz.
Trabzonspor’un böyle bir oyun alışkanlığına sahip olmadığını
ileri sürmek mümkün. Ama bana kalırsa, sözünü ettiğim anlayış bir
alışkanlığı gerektirmiyor. Basit bir talimatla hal edilebilir bir
meseledir. Nihayet çok geride bekleyerek yapılacak olan işler 10
metre daha ileride bekleyerek yapılacak. Yapılacak işlerin niteliği
değişmiyor. Sadece alanı değişiyor.
Sözünü ettiği anlayış oyun inisiyatifini Başakşehir'den
alacaktır. Beşiktaş maçındaki silik melez karakter tekrar
hortlamayacaktır. Ayrıca bu yaklaşım, Trabzonspor hücumcularını
daha efektif hale getirecektir. Hücumcular daha kısa mesafelerden
rakip kaleye gitme imkanı bulacaktır. Takımın boyu kısaldığı için
Sosa inanılmaz rahatlayıp zinde kalmayı başaracaktır. Sörloth yarış
atı olmaktan kurtulacaktır. Nwakaeme geriye gelmek yerine ilerde
kalıp, oradan içeriye doğru hem kat edebilecek hem de kat ettiği
yerlerde daha çok pas opsiyonu üretebilecek.
Yine Kopenhag maçı gösteri ki, Trabzonspor hücum planını
asimetrik olarak kurgulamalı. Novak ve Nwakaeme kanadı, Ndiaye ile
desteklenmeli. Sosa, bu kanada servisler yapıp kanadı dört kişilik
bir hücum çetesine dönüştürmeli. Abdulkadir ve Serkan Asan’ın
kanadı ise, Nwakaeme kanadına göre, en az 20 metre geri de konum
almalıdır. Söz konusu asimetrik hücum planı Nwakaeme’yi öncelikli
tehdit olarak öne çıkarırken, Sörloth ve Abdulkadir Ömür hem
baskıdan daha azade olacak hem de sağ koridor ani kontralara açık
hale gelebilecek. Özel olarak Sörloth Mahmut’a baskı kurarsa,
Başakşehir geriden çıkma ve oyun kurma imkanını büyük oranda
kaybedecek. Sörloth'un bu görevi kusursuz yapması, Epureanu ile
Skrtel arasındaki ilişki ve alan paylaşımını kaosa dönüştürür.
Özetlemem gerekirse, Trabzonspor Başakşehir yarı sahasına
yerleşmeden, Başakşehir’in gol silahlarını etkisiz hale getiremez.
Diğer maçlarda olduğu gibi, Başakşehir'in de ceza sahası
çizgilerine ayak basmasına izin verilirse, orada ciddi işler
yapabilecek ayakları var Başakşehir'in. Visca, Demba Ba, İrfan,
Aleksic ve sakat değilse, Crivelli, topa sağlam vuran oyuncular.
Benden söylemesi.