"Dersini almış da ediyor ezber" türküsündeki, şaşkın ezbercinin,
gaz lambası ışığında bütün gece 3. kıtayı ezberlemeye çalışırken
uyuya kalmasını andırıyordu, Trabzonspor’un hücum girişimleri. Kim
bilir belki bu şaşkınlık, savunma stratejisinden hücum stratejisine
geçişin karın ağrıları olabilir ve belki de Beşiktaş zaferinin
hazmedilmemiş gastronomi sancıları da olabilir. Maalesef
Trabzonspor’un maçın ilk yarısındaki vaziyeti, tam da böyle bir
manzaraya işaret ediyordu.
Yeri gelmişken Abdullah Avcı’ya dair bir itiraf ve bir özür
borcumu bugün bu fırsat nedeniyle paylaşmış olayım. 2010 yılında
Taraf Gazetesi'nde yazarken, Abdullah Avcı o zamanlar İstanbul
Büyükşehir Belediyespor’un başındaydı ve ben hücum futbolunun
fanatik bir militanıydım. Avcı, o zamanlar öyle can sıkıcı deneysel
çalışmalar yapıyordu ki, hakikatten de o oyunları izlemek çok büyük
eziyetti. Hiç unutmuyorum bir GS maçı sonrası, aynen şöyle
yazmıştım. "Abdullah Avcı, teknik direktörlük lisansını yırtmalı ve
hiç vakit kaybetmeden çöp tenekesine atmalıdır" diye haddimi ve
terbiyemi aşan, aşırı bir yorum yapmıştım.
Bugün dönüp bakarken o cümlelerden ötürü yüzüm kızarıyor. Çok
gecikmiş olsa da bugün, buradan Sayın Abdullah Avcı’dan özür
diliyorum.
Eğer Avcı, Beşiktaş zaferini, değişim zamanının meşru nedeni
olarak ele alıp, Bakasetas transferiyle kısa sürede savunma
takımından hücum takıma dönüşebileceğini düşünüyorsa bence çok
acele ediyordur. Hücum ve savunma iki ayrı tarz ve karakterdir ki,
bu değişmez niteliği Avcı herkesten daha iyi biliyor olmalı.
Denizlispor maçını bir hücum takımı gibi oynamaya çalıştı
Trabzonspor; ama iki sorunu aşamadı. Birincisi hücum takımı
özellikle de hücumda takımın boyunu kısaltmak zorunda. Bunu anlamı
şudur; birinci bölge ve ikinci bölge işlerini hem en az 20 metre
ileriye taşımak zorunlu hem de ikinci toplar için yoğun pres
yapmak. İkincisi Bakasetas, tipik hücumcu olduğu için, her
Trabzonspor atağı sonrası, ikinci bölge ile üçüncü arasında çok
geniş boş alanlar oluştu ve bu durum pres yapmayı imkânsız hale
getirdi.
Açık ki, bir hücum takımına dönüşmek için, oyuncuların
içselleştirdikleri zihin açıklığı, hala bulutlar arasında sörf
yapıyor. Hücum planını sıkı detaylarla örüp inşa etmeden bir hücum
takımına evrilmek, maceradan başka bir şey olmaz.
Trabzonspor için bir hücum takımına dönüşmek yerine, geçiş
oyunlarında ustalaşmış bir takım olmak, sanki daha hayırlı bir iş
ve seçim olacak gibi duruyor. Çünkü hücumu defansın yoğun katkısı
olmak standart haline getirmek neredeyse imkansızdır. Savunmayı da
hücum girişimleri için yeniden konumlandırıp, yapılandırmak ise en
az birincisi kadar çok zor bir iştir.
Denizlispor maçı, kabuk değiştirme arzusunun yoğun sancılarına
sahne oldu. Her takım Denizlispor kadar cömert olmayabilir. Aman
dikkat.