Sadece Orta Doğu’nun değil Atlantik’in iki yakasından Çin
sularına kadar bütün saatler Donald Trump’ın dönüşüne ayarlı.
Trump başlangıç mesaisini Rusya ile Ukrayna’da el sıkışmaya
ayırmayı vaat ederken kimse onun sorumsuz bir çocuk gibi Amerikan
kıtasında suları bulandıracağını beklemezdi.
Kanada’yı ABD’nin haritasına katarak liberalizmin kırmızı çoraplı
ışıltılı çocuğu ve her daim Amerikan müdahaleciliğinin hazır eri
Başbakan Justin Trudeau’nun yüreğini ağzına getirdi. "Ben bir
savaşçıyım" dese de Trump’ı beklemeden istifayı bastı. Kanada’nın
da 'Devlet Başkanı' olan İngiltere Kralı III. Charles, "Höt densiz,
Kanada bizimdir" der belki! Fakat göçmüş Kraliçe II. Elizabeth
mezarında kesin takla atmıştır. Trump’a protokolde yürüme dersine
devam edecek kadar vakit bulamadan toprağa karıştı.
Trump'ın göz diktiği Danimarka'ya bağlı Grönland'a askerî harekâtı
dışlamaması da Avrupa’daki müttefiklerini zıplattı. İnsan
müttefikine böyle yapar mı? Yıllardır ABD karşısında mum gibi
eriyip Charles de Galle’ün ruhuna işkence eden Paris yönetimi
"AB’nin egemen sınırlarına saldırıya izin vermeyiz" diye çıkıştı.
Galyalıların ‘Stratejik Bağımsızlıkçı’ damarı ansızın tutuverdi.
Gaullizm ara sıra diriliyor işte!
Panama, Panama Kanalı’nı kaptırmamak için ne yapabilir ya da
Meksika Körfezi’nin adının Amerikan Körfezi olması Meksika’yı ne
kadar gerer bilmiyoruz. Görüldüğü üzere Orta Dünya fırtına
beklerken Amerikan periferisi doluya yakalandı.
***
Ve Orta Doğu yangını... Trump neyle geliyor, birkaç galon
benzinle mi? Ona sorarsanız başınıza itfaiye eri kesilir ama eline
su hortumu da yakışmıyor.
Mealen ben dönünceye kadar Orta Doğu’da dağıttıklarınızı
toparlayın, Abraham Anlaşmaları ile kaldığım yerden bölgeye ayar
vermeye devam edeceğim diyor. Filistin’e peşinen "Hamas rehineleri
bırakmazsa kimse için iyi olmayacak" tehdidini gönderiyor.
İsrail’in yaptığı soykırımdan daha ileri ne yapabilir ki! Başkan
Joe Biden tarafından BAE’ye verilmiş bir görev var: Hamas sonrası
dönem senaryosu olarak Filistin Yönetimi’ni Gazze’ye taşıyıp
uluslararası bir gücü de devreye sokarak İsrail’i rahatlatmak.
Bunun için önce Yahudi dostlarının işgalci salyalarını silmesi
lazım! Trump azarı Filistinlilere, ayarı İsraillilere de çekebilir!
Çok dağıttınız, bu kadar yeterli; biraz da Suudi-İsrail
normalleşmesinden başlayıp barışarak para kazanalım diyebilir! Bu
tür bir ters köşe beklenir…
Lübnan’da Hizbullah’ın aldığı darbelerden sonra cumhurbaşkanlığı
seçimi de aradan çıkarsa sonuçları İsrail lehine büyük başarı sayıp
buraya da ‘tamam’ çentiği atabilir.
‘Trump etkisi’ denilecek bir durumu gözlemliyoruz. Herkes 20
Ocak'tan önce etrafı toparlamaya çalışıyor.
***
Filistin, Suriye ve Lübnan’dan sonra İran istikametinde bulutlar
Irak üzerinde birikiyor. Trump daha gelmeden tehditleri Bağdat’a
ulaştı. Özel bir temsilciyle Başbakan Muhammed Şiya el Sudani’ye
‘Haşd el Şaabi’yi dağıtın, İran bağlantılı grupları kontrol altına
alın, Amerikan güçleri ve müttefiklerine saldırı olursa yakarım’
diye mesaj gönderdi. Suriye’den Irak’a cihatçı sıçrama tehlikesi
nedeniyle Iraklı aktörler IŞİD’e karşı teşekkül ettirilmiş olan
Haşd el Şaabi’yi gözden çıkaramıyor. Fakat Sudani, Trump’ın
gazabına uğramamak için İran’la ilişkilere çekidüzen vermek
istiyor. Dün Tahran’a gitti. ABD’nin kırmızı çizgilerine giren
meseleleri konuştu. Trump döner dönmez İran’a çok sert yaptırımlar
dayatacak. Irak, İran’ın yaptırımları atlatma istasyonlarının
başında geliyor. Iraklı kaynaklara bakılırsa Sudani, İran’dan
Amerikan üslerine saldırıların durdurulması, Haşd el Şaabi’nin
istisnasız orduya entegre edilmesi ve Bağdat’ın yaptırımlara uyma
taahhüdünün anlayışla karşılanmasını bekliyor. Irak’ı bir ön cephe
olarak gören İran gerilimleri emmeye çalışıyor. Fakat gelecek bütün
senaryolara açık…
***
Tabii aciliyet arz eden yer Suriye. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan
da kendisine hayranlığını gizlemeyen Trump’ı umut ve tedirginlik
arasında bir yerde bekliyor. Trump Suriye için "Kendi başlarının
çaresine bakmak zorunda kalacaklar çünkü biz karışmayacağız” dese
de Amerikalılar Suriye’de. Ve Amerikan kurulu düzeni, Suriye
Demokratik Güçleri’ni (SDG) yeni kurucu aktör olarak korumak
istiyor. Trump, Suriye’deki askerleri çekme kararının Türkiye’ye
bağlı olacağına işaret etti. Haliyle Erdoğan ile Trump arasında
sıkı bir konuşma olacak.
Trump’tan daha fazla Erdoğan’ın Esad’ın düşüşündeki rolüne parmak
basan olmadı. Son açıklamasında da "Türkiye 2 bin yıldır farklı
isimler ve farklı şekillerle bu ülkenin (Suriye) peşinde. Erdoğan
benim dostum, sevdiğim ve saygı duyduğum biri. Onun da bana saygı
duyduğunu düşünüyorum" dedi. Bu karşılıklı sevgi ve saygı ifadesi
aslında kurşunla gelen aşk mektubu gibi bir şey. Muhatabını
anladığı kadar sınırlayan bir ilişkiye yarıyor.
Elinde Kanada, Grönland ve Panama Kanalı’nı içeren bir haritayla
gelen Trump’ın mantıken benzer hevesler barındıran Erdoğan’ın
kafasındaki haritaya da ‘eyvallah’ demesi gerekir.Rus lider
Vladimir Putin’in ilhak edilmiş Ukrayna topraklarını içeren
haritasını dert etmeden masaya oturmak istediğini de düşünürsek bu
yaklaşım şaşırtıcı olmaz.
Bir kez ‘eyvallah’ dedi. 2019’da. Trump, Erdoğan’da işbirliği
potansiyeli görüyor. Fakat hürmete iliştirilen “çok akıllı bir
adam” övgüsü, “Kürtler konusunda benim düdüğüme dikkat kesilir”
vurgusunu da içeriyor. Geçmişte "Bunu yapma" diyerek Kürtlerin
peşine düşmemesini istediğinde Erdoğan'ın buna riayet ettiğini
hatırlatıyor. Yani “Erdoğan Kürtler konusunda beni yine
dinleyecektir” demek istiyor. Aynı zamanda "Bunun ne kadar devam
edeceğini bilmiyorum çünkü onlar doğal düşmanlar. Birbirlerinden
nefret ediyorlar" diyerek savaşı meşrulaştıran tehlikeli bir çizgi
de çiziyor. Sağı solu belli olmayan adamın hali böyle oluyor.
Trump’ın durum tespiti ise sahayı Erdoğan’a emanet etme
potansiyeline işaret ediyor: "Suriye'de olanlara bakarsanız Rusya
zayıfladı, İran zayıfladı ve o (Erdoğan) çok akıllı bir adam.
Adamlarını farklı şekillerde ve farklı isimlerle oraya gönderdi.
Onlar da içeri girdiler ve ele geçirdiler. Böyle oldu."
Trump’ın Suriye’nin dizaynında Türkiye’nin rolünü teslim eden bir
emanetçilik bu. Tabii illaki koşullara bağlı olacaktır. Faraza
diyebilir ki istediğini yap ama Kürtlere karşı askeri operasyona
kalkışma, Kongre’yi başıma yıktırma. Şam’daki İslamcıları dizginle.
IŞİD tutsaklarına gardiyanlık yap, bize fazla iş çıkarma. İsrail’in
çıkarlarını da temin et, müttefikimizi sıkıntıya sokacak unsurları
ayıkla…
İsrail’in Suriye’de yeni işgal ettiği yerlerde rahatsız edilmemesi
en önemli mesele olabilir. Suriye’yi yeniden kurma operasyonlarında
gizli kod bu olacaktır. Trump’ın da bu konularda Erdoğan’ı
‘itaatkâr’ bulduğu söylenebilir. Aksi halde kolay kolay ‘dostum’
demez.
***
Erdoğan’ın İsrail’in çıkarlarına hizmet eden politikalarına
rağmen Tel Aviv, Suriye üzerinden Türkiye-İsrail karşılaşması
senaryosu üzerinde duruyor. Aslında bu Erdoğan’a haksızlık.
İsrail hükümetinin kurduğu Nagel Komitesi kritik bir zamanlamayla
“İsrail, Türkiye ile doğrudan bir çatışmaya hazırlanmalıdır” diyen
bir rapor hazırladı. 6 Ocak’ta Başbakan Benjamin Netanyahu, Savunma
Bakanı Israel Katz ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'e sunulan
raporda, Türkiye'nin Osmanlı dönemindeki etkisini yeniden kazanma
hırsının İsrail ile çatışmaya yol açabileceği savunuluyor. Suriyeli
grupların Türkiye ile ittifak kurması "İsrail için yeni ve güçlü
bir tehdit” olarak ele alınıyor. "Suriye'den gelen tehdit, İran
tehdidinden bile daha tehlikeli bir şeye dönüşebilir" deniliyor.
Ordunun diğer tehditlerin yanı sıra Türkiye'nin yarattığı
zorlukların üstesinden gelebilmesi için savunma bütçesinin beş yıl
boyunca yıllık 15 milyar NIS'e kadar artırılması öneriliyor.
Bu rapor Siyonist elitin genişlemeci hevesleriyle bağlantılı
müstakbel kaygılarını yansıtıyor. Aynı zamanda Amerika’nın
askeri-mali desteğini artırma, Trump’ı koşullandırma ve yeni ilhak
planlarına hazırlama amacı taşıyor. Olası ilhak kararı yeni Suriye
ile düşmanlığı satın alacaktır. İlk döneminde Golan’daki ilhakı
tanımış olan Trump’ın iktidarında bunu yapmak işlerini
kolaylaştırabilir. Bu rapor Türkiye üzerinde de baskı kurmayı
hedefliyor. Türkiye’nin Suriye’deki yeni rolünü biçimlendirmeye
çalışıyorlar.
***
Tabii Amerikalılar gibi İsraillilerin yeni denklemde Kürtleri
pivot bir noktada görmek istemeleri Erdoğan’ın Suriye misyonunda
komplikasyonlara yol açıyor. Ankara, Ebu Muhammed el Colani’yi
(Ahmed el Şeraa) SDG’nin dağıtılması, özerkliğe kapının kapatılması
ve ülkenin isminin Suriye Arap Cumhuriyeti olarak kalması konusunda
koşullandırmaya çalışıyor. Burada İsrail-Amerikan ekseninin
öncelikleriyle çatışan hususlar var. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan,
Esad’ın düşüşünden sonra 10 gün boyunca yürüttüğü diplomatik
temaslarda herkesin “Suriye'nin komşuları için tehdit olmaktan
çıkması”, “IŞİD ve PKK başta olmak üzere teröre alan
bırakılmaması”, “azınlıkların güvenliğinin sağlanması”, “toprak
bütünlüğünün korunması” gibi ilkeleri kabul ettiğini, bu ortak
talepleri Şam'a götürdüğünü ve Colani’nin “Hiçbir itirazım yok”
dediğini aktarıyor. HTŞ’yle iştigal için belirlenen prensiplerde
uzlaşma var ama tarafların fil tarifi uyumsuz. Fidan’ın sözünü
ettiği ‘herkes’in içinde SDG’ye destek verenler de var. Ayrıca
sorun olarak Fırat’ın doğusunu mimleyen toprak bütünlüğü meselesi
konuşulurken Türkiye Suriye’de ABD ve İsrail’le birlikte suçlanan
tarafta yer alıyor. Askeri varlığını YPG-SDG varlığıyla
gerekçelendiren Türkiye, İsrail ve ABD’ye “çık” dese kendisi de
içerde. Fidan, Şam’dayken SDG’yi dağıtma görevinin artık yeni
Suriye yönetiminde olduğunu söylemişti. Sonra Türkiye’nin Kürtler
dahil bütün azınlıkların hamisi olduğunu da savundu. Hatta
Colani’den bu konuda garantiler aldığını söyledi. Colani’nin yol
haritasından bahsederken devletin isminin Suriye Arap Cumhuriyeti
olarak kalacağını da belirtti. Arap tanımının korunması Suriye’nin
kendi Kürt açılımının önünü kesen yaklaşımın tezahürü. Şimdilik yol
haritaları birbirine çelme atıyor. Çelişkileri aşmak liderler
arasında harbi bir konuşmayı gerektiriyor. Ve Türkiye, Trump’a
ikili stratejiyle hazırlanıyor:
Bir tarafta İmralı açılımıyla sınırın altındaki ve üstündeki Kürt
sorununu durgun sulara çekmeye çalışıyor.
Diğer yandan SDG’ye karşı askerî harekât tehdidini masada
tutuyor.
Trump’ın Erdoğan hayranlığı Suriye’de nasıl kendini gösterir?
Erdoğan, "Biz Kürtlerin de hamisiyiz” diyerek yaklaşırsa Trump’a
“Eyvallah” dedirtir mi? Erdoğan’ın Şam’daki rolü Amerikan
çıkarlarını garantilerse bu olasılık dışlanamaz.