TTB’den kapanma sonrası uyarıları: İlk olarak okullar açılmalı

Türk Tabipleri Birliği, Covid-19 salgınında uygulanan ‘tam kapanma’ ve ‘açılma’ süreçlerine dair uyarı ve önerilerini açıkladı.

Abone ol

ANKARA - Türk Tabipleri Birliği (TTB) Pandemi Çalışma Grubu, 17 Mayıs’tan itibaren hayata geçirilmesi planlanan “açılma” politikalarına ve hali hazırda uygulanan “tam kapanma” sürecine ilişkin, “Aç-Kapa Politikaları ile Salgınla Mücadele Olmaz; Çarklar Dönerken Bulaş Zinciri Kırılamaz” başlıklı açıklama yaptı.

Korona virüsü (Covid-19) salgını tedbirlerindeki temel amacın bulaş zincirini kırmak olduğunu belirten TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı, “tam kapanma” olarak adlandırılan tedbirlerin ise çarkları durdurmadığını, fabrikalar gibi bulaş riski yüksek toplu alanlar kapatılmadığı için bulaş zincirini kırma şansının da olmadığını söyledi.

TABİPLER AŞILAMANIN ÖNEMİNİ VURGULADI

Pandemiden çıkışın anahtarının etkili ve güvenli aşıların yaygın ve hızla uygulanması olduğunu belirten TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı tarafından okunan basın açıklamasında öne çıkan ifadeler şu şekilde oldu:

ÖNLEMLER DOĞRU VE GÜVENİLİR VERİLERE DAYANMALI: Ülkemizin bu alanda acilen harekete geçerek etkililik düzeyi en az yüzde 70-80 olan aşıları toplumun mümkün olan en geniş kesimine hızla uygulaması gereklidir. Ancak aşı programının bu şekilde devam etmesi halinde toplumsal bağışıklık için gerekli aşılı nüfus oranına yakın tarihte ulaşılamayacağı açıktır. Aşılama süreci ile toplumsal bağışıklığa ulaşana kadar, virüsün toplumda yayılımının sınırlanması ve bulaşmanın önlenmesi için etkili stratejiler geliştirilmeli, önlemler doğru ve güvenilir veri ve bilgilere dayanmalıdır.

VERİLER İKTİDARIN TEKELİNDE TUTULUYOR: Türkiye’de COVID-19 ile ilgili veriler iktidarın tekelinde tutulmakta, şeffaf ve epidemiyoloji biliminin ilkelerine uygun veri toplanmadığı gibi sınırlı veriler de paylaşılmamakta, salgını değil algıyı yönetenler ülkeyi karanlıkta bırakmaktadır. Aşılama süreci ile toplumsal bağışıklığa ulaşana kadar, virüsün toplumda yayılımının sınırlanması ve bulaşmanın önlenmesi için etkili stratejiler geliştirilmeli, önlemler doğru ve güvenilir veri ve bilgilere dayanmalıdır. Ancak Türkiye’de COVID-19 ile ilgili veriler iktidarın tekelinde tutulmakta, şeffaf ve epidemiyoloji biliminin ilkelerine uygun veri toplanmadığı gibi sınırlı veriler de paylaşılmamakta, salgını değil algıyı yönetenler ülkeyi karanlıkta bırakmaktadır.

SINIRLAMA SIRALAMASI

Salgınla mücadelede uluslararası sağlık otoritelerince dile getirilen toplumsal önlemlere değinen Fincancı, sınırlamalarda şu sıranın takip etmesi gerektiğini söyledi:

• Toplu katılım olan ve özellikle kapalı ortamlardaki etkinliklerin ve toplantıların sınırlandırılması (düğün, cenaze, açılışlar, kongreler, eğlence ortamları)
• Toplu yaşam alanlarının kısıtlanması (yurtlar, işçi yatakhaneleri vb.)
• Kapalı ortamların sınırlandırılması, kapalı ortamlardaki kişi sayısı ve geçirilen sürenin kısıtlanması (fabrikalar, atölyeler vb.)
• Toplu ulaşımdaki sınırlamalar
• Seyahat sınırlamaları (şehir içi, şehirlerarası ve uluslararası)
• Zorunlu üretim dışında üretimin durdurulması, zorunlu üretime yönelik gereksinimlerin asgariye indirilmesi
• Üniversitelerde yüz yüze eğitimin sınırlandırılması
• Sokakta kalabalıklaşmanın sınırlandırılması
• Hane içinde kalabalıklaşmanın sınırlandırılması
• Tüm sınırlamalara rağmen vaka sayıları kontrol altına alınamazsa lise, ortaokul ve ilkokul ve okul öncesi sıralaması ile yüz yüze eğitimin sınırlandırılması.

İLK OLARAK OKULLAR AÇILMALI

Tersi bir sıralamanın da kısıtlamaların kaldırılması sürecinde izlenmesi gerektiğini, öncelik olarak ilkokulların, okul öncesi eğitim kurumlarının, köy ve belde okulları ve özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarına verilmesi gerektiğini belirten tabipler açıklamasında şunları kaydetti:

ZORUNLU OLMAYAN ÜRETİM VE HİZMETLERİN SINIRLANDIRILMASI DEVAM ETMELİ: Temel geçim araçlarının üretimi ve hizmetini kapsayan zorunlu üretim ve hizmet sektörleri alınan önlemlerle açık tutulmalıdır. Bunlar, gıda tedariki (tarladaki çiftçiden gıda üreten fabrikalara, kamyon şoförüne, hal çalışanlarına, pazarcılara vb.), temizlik, dağıtım, enerji, iletişim-haberleşme, elektrik, su gibi altyapı sektörleri (hem kamuda, hem de tamir, bakım hizmetleri veren tesisatçı vb. esnaf), temel belediyecilik hizmetleri vb. alanları kapsar. Ancak, zorunlu olmayan üretim ve hizmetlerin sınırlanmasına devam edilmelidir. Bunlar, meta üretimin olduğu sanayi, konaklama-eğlence, kapalı ve uygun havalandırma olanakları bulunmayan AVM’ler, açık havada dahi bulaşmanın yaygın olduğu bilimsel çalışmalarda da belirtilmiş inşaat sektörü gibi sektörlerdir. Beyaz yakalıların görev aldığı zorunlu olmayan üretim ve hizmet alanlarında uzaktan çalışma esas olmalıdır. Restoran vb. işletmelerde maske de uygulanmadığı için toplumda salgın kontrolü tam sağlanana kadar kapalı ortamlar açılmamalıdır. Kapalı tutulan ya da kapasitesi sınırlanan tüm sektörler ve bu sektörlerde çalışanlara temel ücret sağlanarak ekonomik destek verilmelidir.

KONGRELERDEN KAÇINILMALI: Özellikle toplu katılım olan etkinlikler ve toplantılar salgın yönetiminde tam bir kontrole ulaşılana kadar çok büyük oranda sınırlanmalıdır. Bu kapsamda, kongreler ve açılışlardan mutlaka kaçınılmalıdır. Cenazelerde kişi sınırlamasına mutlaka riayet edilmeli, nüfuzlu kişilerin yakınları için istisna yapılmamalıdır. Bu tür uygulamalar adalet duygusunu sarsarak, toplumun kurallara uyumunu azaltmaktadır.

ŞEHİRLERARASI SEYAHAT SINIRLAMASI DEVAM ETMELİ: Toplumda salgın kontrolü kısmen sağlanana kadar şehirlerarası seyahat sınırlamaları devam etmeli, uluslararası seyahatlerde test ve karantina uygulamaları ülkelerin verileri ve bilimsel bilgi ışığında değerlendirilmelidir. 29 Nisan’daki “tam kapanma” öncesinde büyük şehirlerden insanlar memleketlerine ve yazlıklarına akın etmiş, büyük bir nüfus hareketliliği yaşanmıştır. Ramazan Bayramı sonrasında “açılma” sürecinde bu insanların büyük şehirlere dönüşünde tüm toplu ulaşım araçlarının kapasitesinin sınırlandırılması, aynı aileden olmayan kişilerin yan yana oturtulmaması, havalandırmanın mutlaka dışarıdan içeriye hava girecek şekilde düzenlenmesi, maske kullanımına mutlaka uyulması gibi uygulamalar gereklidir.

YATAKHANELER KAPALI TUTULMALI: Toplu yaşam alanları (yurtlar, işçi yatakhaneleri vb.) ancak aynı odada birden fazla kişi uyumayacak şekilde düzenlenirse açılmalıdır. Koğuş usulü yatakhaneler pandemi süresince kapalı tutulmalıdır. Sokağa çıkma yasakları gibi bireysel özgürlükleri sınırlayan uygulamalar temel hak ve özgürlükler çerçevesinde sorunlu olduğu gibi COVID-19’un yayılmasını önlemede de etkili olmadığı bilinmektedir.

AÇIK ALANLARDA TOPLANMA SINIRLANDIRILAMAZ: Hafta sonu sokağa çıkma yasağı, hafta içinde sosyal ortamlar ve işyerlerinden virüsü almış kişilerin hafta sonu aile üyelerine, özellikle de en çok korumak istediğimiz 65 yaş üstü ve kronik hastalığı olan insanlara virüsü bulaştırmasını hızlandırıcı etki yapabilmektedir. Ayrıca, sokağa çıkma yasaklarına zaman içinde tolerans gelişmekte, insanlar bunların etrafından dolanmanın ve evlerde, yani bulaşmanın en fazla olduğu ortamlarda toplanmanın yollarını bulmaktadır. Açık alanlarda toplanma sınırlandırılabilir, ancak bu alanlar hiçbir zaman tam olarak sınırlandırılmamalıdır. Her zaman parklara, bahçelere, mesafeye uygun bir şekilde erişim devam etmelidir.

‘SAĞLIK BAKANLIĞI FİLYASYON EKİPLERİNİ GÜNCELLEMELİ’

Filyasyon uygulamasının salgının başından bu yana merkeze alınmadığını, açılıp kapanma politialarının da salgını alevlendirdiğini belirten Dr. Aslı Davas düzenlenen toplantıda şunları kaydetti:
“Sağlık Bakanlığı en kısa sürede filyasyon ekiplerini güçlendirmeli, test kapasitesini birinci basamakta yaygınlaştırmalı ve izole edeceği tüm yurttaşlara gerekli desteği sağlamalı. Buna özellikle vurgu yapıyorum çünkü birincisi test yapmıyoruz, temaslıları belirleyemiyoruz; ikincisi temaslılara geçinecek desteği sağlayamadığımız için kimse temaslı olmak istemiyor. Semptomatik veya asemptomatik bütün hastaları tespit edip uygun, insan onuruna yakışır şekilde onları ayırt etmenin olanaklarını sağlamazsak salgını durdurmamız hiçbir zaman mümkün değil.”

MİLYONLARCA İNSAN HİDROKSİKLOROKİN’İ KULLANDI

Sıtma ve romatizma tedavisinde kullanılan Hidroksiklorokin ilacının TTB’nin tüm uyarılarına karşın Sağlık Bakanlığı tarafından tam bir yıl sonra tedavi rehberinden çıkarıldığını hatırlatan Dr. Esin Davutoğlu Şenol, milyonlarca insanın bu ilacı kullandığına dikkat çekerek, “Yan etki izlenimi yaptınız mı? Bu insanlardan onay formu aldınız mı? Yan etkileri bildirmeleri konusunda cesaret verdiniz mi?” sorularını sordu.

Dr. Oğuz Kılınç ise Favipiravir adlı ilacın Covid-19 tedavisini desteklediğine ilişkin çok az veri bulunduğunu, buna karşın Covid-19 tedavisinde çeşitli karaciğer rahatsızlıklarını doğurabildiğine ilişkin klinik bulgular olduğunu söyledi. Kan sulandırıcı ilaçların da yaygın biçimde verilmesinin gereksiz olduğunu ifade eden Kılınç, tedavilerin hastane koşullarında yapılması gerektiğini vurguladı.

Okulların salgının yayılmasında önemli bir kaynak olmadığının bilimsel çalışmalarla ortaya konulduğunu belirten Dr. Tomris Cesuroğlu ise, okul öncesi eğitim kurumlarının, ilkokulların, köy-belde okullarının ve özel eğitim kurumlarının tüm diğer sektörlerden önce öğretmenlerin hızla aşılanmasını da içeren önlemler alınarak açılması gerektiğinin altını çizdi. (DUVAR)