18 Mart Perşembe günü ABD Dışişleri Bakanı Blinken ve Çin
Dışişleri Bakanı Wang, Alaska’da ikili ilişkileri şekillendirmek
üzere toplandı. İki gün sürecek bu zirveden kimse çok olumlu
sonuçlar çıkmasını beklemese de, Biden hükümetinin erken
dönemlerinde bu buluşmanın kararlaştırılmış olması tarafların
amacının topyekûn bir zıtlaşma olmadığının göstergesi. Bir sonraki
yazımda, bu toplantının sonuçlarını ayrıntılı inceleyebiliriz. Bu
hafta bakışımızı Çin’in içine çevirelim.
15 Mart, 1991’den beri Çin’de tüketici hakları günü.
1980’lerdeki kapitalist dönüşümle tüketim toplumu hızla güçlendi.
Bugün 11 Kasım Alışveriş Günü, ABD’nin "Kara Cuma" alışveriş
çılgınlığını açık ara geçen bir hale gelmiş durumda. Her yıl 15 Mart’ta
ulusal televizyonda, bizde Uğur Dündar’ın 80 darbesi sonrası
lokanta mutfaklarını gezdiği programa benzer bir program yapılıyor,
gazetecilerin bulduğu tüketici hak ihlalleri sergileniyor. Zaman zaman ünlü ve/ya yabancı
markaların da hedefe alındığı programın ertesi günü bu markalar
sorunları düzeltmek için harekete geçtiklerini açıklıyorlar çünkü
düzeltmezlerse soruşturma başlıyor.
Bu yılki programın içeriği, Çin’in sosyoekonomik yapısına dair
birçok konuya ışık tuttuğu için ilgimi çekti. Burada, hem
şikayetleri anlatacağım, hem de bu şikayetlerin hangi toplumsal
meseleleri yansıttığını tartışacağım.
TAMİR ÜCRETLERİ
Ford, Infiniti gibi markaların Çin’de sattıkları arabaların
viteslerinde modelden kaynaklı arızalar çıktığı ama bu markaların
ürünleri geri çekmek yerine tamir ücretini müşteriye ödetip bir de
basına konuşmamaları için gizlilik anlaşması imzalattırdıkları
ortaya çıktı. Ortaya çıkan bir diğer sahtekarlık da, manyetiği
bozulan saatlerin tamiri için 450-2500 TL arası ücret talep
edilmesi. İnsana bir saatin tamir ücreti için bu rakamın makul
gelmesi için saate ne kadar ödemiş olması gerekir, benim hafsalam
almıyor. Ama, hafta sonu bir konuşma için Shanghay’a gittiğimde
benim hafsalamın dışında bir dünya olduğunu kabul etmek zorunda
kaldım. Kentin Etiler’i sayılabilecek Huaihai Caddesi’nde
Lamborghini ve Ferrari’ler arasında Tesla’lar vızır vızırdı, ki BMW
gibi markalar yeni modellerini ilk Shanghay’da tanıtıyorlarmış,
lansmandan aylar önce sıralar oluşuyormuş, kentlerin kotası
doluyormuş. Öte yandan, Suzhou’ya dönmek üzere tren istasyonuna
geldiğimizde demografi gözle görülür bir şekilde değişmişti:
Nüfusun çoğunluğunu oluşturan orta ve alt orta sınıf, kent
yoksulları ve köyden kente göçen işçiler. Bu sınıflar arasındaki
gelir farkı da aslında haneye bir ya da iki ev, bir araba
düşenlerle tek başına ev kiralayacak durumu olmayıp apartman
dairelerini göçmen yatakhanelerine dönüştürenler arasında ama
resimdeki pembe Porshe’li kadın onların hepsinden uzakta bir uçta.
“Yakarsa dünyayı garipler yakar”, hükümet de bunun farkında olmalı
ki Mart ayında açıklanan 14. Beş Yıllık Kalkınma Planı ve 2035 yılı
Orta Vadeli Hedefler belgesinin öncelikli hedeflerinden biri
yoksullukla mücadele.
ŞAHSİ VERİLERİN KORUN(AMA)MASI
Kohler, BMW gibi markaların mağazalarında yüz tanıma teknolojisi
olan kameralar kullanarak müşteri profillerini netleştirdikleri
ortaya çıktı. Kohler, ertesi gün hemen özür dileyip kameraları
kaldırttı. Bu şirketlerin topladığı veriler arasında sadece yaş,
cinsiyet gibi demografik bilgiler değil, müşterinin daha önce gelip
gelmediği gibi kişiye özel bilgiler de var. Çin’in geçen sene çıkan
Medeni Kanun’una göre biyometrik verilerin ticari amaçlarla
kullanılması yasak ama bu tip kamera sistemlerini satan ve kuran
6500’den fazla şirket var.
Çin’de kişisel bilgilerin korunamaması sadece yüz tanıma
teknolojisiyle de ilgili değil. Kentli, eğitimli işsizliğinin ve
gizli işsizliğin arttığı bugünlerde aracı kurumlara rağbet çok. Bu
şirketler telefon uygulamalarıyla işçi-işveren eşleştirmesi
yapıyor. 15 Mart etkinliği, bu uygulamalara yüklenen özgeçmişlerin
dolandırıcılar tarafından topluca indirilip özel Wechat gruplarında
satıldığını ortaya çıkardı. Bu gruplarda sahte özgeçmişler 10 lira
gibi cüzi rakamlara satılıyor çünkü meşru sitelerden indirilmiş
CV’lerin sayısının onmilyonlarca olduğu tahmin ediliyor.
GIDA VE İNŞAAT GÜVENİRLİĞİ
Çin’de gıda güvenirliği uzun yıllardan beri sorunlu. Sahte ilaçlar ve
vitaminler, zehirli mamalar halkı doğrudan üreticiden alışverişe
yönlendiren skandallar arasında. Clenbuterol adlı bir büyüme
hormonunun et sanayinde kullanımı 1990’lardan beri yasak ama
2000’lı yıllarda Çin’de buna bağlı zehirlenmeler sıklıkla
görülüyordu. 2011 yılında Tarım Bakanlığı büyük bir operasyonla
Clenbuterol kullanan çiftlikleri kapattı. Buna rağmen, 15 Mart
programında Hebei’de ülke sathında dağıtım ağı olan bir üretici
firmanın koyun etinde bu maddeye rastlandığı ortaya çıktı.
Çin halkının bir diğer kaygısı da ekonominin temelini oluşturan
inşaat sektöründeki yolsuzluklar. Finansal kentleşmeyle birlikte
emlak sektörü orta sınıf Çinliler için en temel yatırım ve tasarruf
imkanı haline geldi. Neredeyse akşamdan sabaha bitirilen çok katlı
(gerçekten çok katlı, 50 kusur katlı binalardan bahsediyoruz)
‘gecekondu-siteler’in güvenliği, birçok bölgesi fay hatları
üzerinde olan Çin için her zaman bir kuşku odağı. Gerçekten de,
örneğin 2008 Sichuan depreminde yerle bir olan kasaba ve köylerde
yıkılan binalar malzemeden çalarak yapılan devlet binalarıydı.
Deprem gündüz olduğu ve çocuklar okulda yakalandığı için en çok
onlar ölmüştü. Çin’de o zaman tek çocuk politikası sıkı bir şekilde
uygulandığı için ailelerin tek çocuklarını kamu binalarında
kaybetmesi rejim için büyük bir meşruiyet kaybı olmuştu. 15 Mart
programında Guangdong bölgesinde büyük bir inşaat firmasının zayıf
ve geri dönüştürülmüş çelik kullandığı ortaya çıkınca toplum
vicdanında hassas bir noktaya dokunmuş oldu.
65-ÜSTÜNE ÖZEL HİZMETLER
“65-üstü” pandemiyle birlikte hayatımıza giren keyfi bir
sınıflandırma oldu. Koruma amaçlı olduğu kadar mağduriyetlere de
yol açtı ve uzun vadeli halk sağlığı ve sosyoekonomik sorunları da
beraberinde getirecektir. Çin’de de ‘yaşlı bakımı’ olarak ifade
edilen toplumsal sorun Xi Jinping döneminin gündemini oluşturan
konulardan biri. Emekli maaşları ve ikramiyeleri nüfusun çoğunluğu
için çalışmadan hayatını idame ettirebilecek düzeyde değil. Ülke
içi istihdam kaynaklı hareketlilik yüzünden emekliler çoğunlukla
çocuklarından uzakta. Nüfus baskısından dolayı emeklilik yaşı erken
ama ortalama ömür uzun olduğu için ortada sosyal devlete muhtaç bir
toplumsal grup var. Emeklilere ücretsiz sağlık, konaklama gibi
hizmetleri sunmak belediyelerin görevi ama bütçeleri yeterli
olmadığı için bu hizmetleri ya özel şirketlerden ya da mahalle
düzeyinde örgütlenmiş ‘hizmet-odaklı dernekler’den temin ediyorlar.
Bu durumda, bu hizmetlerin kalitesini kontrol etmek çok da mümkün
olmuyor. Yakın zamana kadar genç çalışan kadınların evde oturup
yaşlılara bakması ve ikinci çocuğu yaparak nüfusun yaşlanmasını
durdurmaya katkıda bulunmasını savunan bir kampanya vardı ve
toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı olduğu için çok
eleştiriliyordu. Zaten kentli orta sınıf kadınlar bu kampanyayı
dinlemediler ve devlet kadınlara daha çok çocuk yap demek yerine,
şimdi emeklilik yaşını gece alarak hem işgücü daralmasına hem
emeklilerin sosyal güvencesizliği sorununa çözüm bulma yolunu
değerlendiriyor.
15 Mart Tüketici Hakları programında konuşulan konulardan biri,
Alibaba, Tencent gibi e-ticaret platformlarının telefon
uygulamalarının sahtekarlığa çok uygun olduğuydu. Özellikle dijital
devrime sonradan uyum sağlamış yaşlıların bu uygulamalarda
karşılarına çıkan dolandırıcılara daha kolaylıkla kandıkları
tespiti yapıldı. Bundan bir hafta önce yıllık yaşama
toplantılarında aynı zamanda Danışma Meclisi üyesi olan Xiaomi
(Türkiye’de Redmi olarak biliniyor) elektronik şirketinin genel
müdürünün mecliste yaptığı tek önerinin cep telefonlarında yazı
boyutunun yaşlıların okuyabileceği büyüklüğe değiştirilmesi olması
dalga konusu olmuştu: “Hayat Xiaomi CEO’suna kolay, yaşlıların
görebileceği telefon ekranından başka toplumsal sorun gelmemiş
aklına.”