Türk Yoğun Bakım Derneği: 10 gün içinde yoğun bakımlarda yer kalmayacak

Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. Cinel: 10 gün sonra yoğun bakımda yer bulmak imkânsız hale gelecek... ATO Başkanı Karakoç: Temaslı sağlık çalışanıysa ‘aşılısınız, gidin çalışın' diyorlar.

Abone ol

ANKARA - Yetersiz önlemler nedeniyle Türkiye'de günlük korona vaka sayıları artık 50 binlere ulaşırken, yoğun bakımda tedavi gören hasta sayısı da hızla yükseliyor. Sağlık Bakanlığı’nın korona virüsü tablosuna göre yoğun bakım servisleri yüzde 66,5 doluluk oranına ulaşmış durumda. Uzmanlar ise salgınla mücadelenin önemine işaret ederek, sağlık sisteminin artan vaka sayıları karşısında yetersiz kalabileceği uyarısında bulunuyor.

'YOĞUN BAKIMDA HER 5 YATAKTAN 3-4'Ü KORONAYA AYRILIYOR'

Türk Yoğun Bakım Derneği (TYBD) Başkanı Prof. Dr. İsmail Cinel, önümüzdeki 10 günün yoğun bakım kapasiteleri açısından belirleyici olacağına vurgu yaparak, Türkiye genelinde yoğun bakım ihtiyacının çok hızlı bir şekilde arttığını söyledi.

Prof. Dr. İsmail Cinel: Özellikle İstanbul, Samsun, Yalova çok ciddi doluluk oranları içeriyor. Yaş ortalamamız 77-78’den 57-58’lere indi. Daha genç insanlar hasta oluyor ve daha ağır şekilde yoğun bakıma düşüyorlar. 

Cinel, ana merkezdeki yoğun bakım doluluk oranlarının yüzde 85-90’ları gördüğünü ifade ederek, “Özellikle İstanbul, Samsun, Yalova çok ciddi doluluk oranları içeriyor. Bunları göz önünde bulundurmak gerekiyor. Son 6 haftadır yoğun bakımlarda hasta sayısı her geçen gün artıyor. Bizim Covid-19 olmayan hastalarımızın da yoğun bakım ihtiyacı var. Önceleri elimizde beş yoğun bakım varsa bunların bir tanesini Covid-19’lu hastalara ayırırken, şimdi beş üniteden üçünü, dördünü Covid-19’a ayırıyoruz. Özellikle İstanbul’da hastaneler, aralıksız bir şekilde servislerini Covid-19 servislerine çeviriyorlar. Yeni yoğun bakım servisleri açıyoruz” bilgisini verdi.

‘ÖLÜM ORANLARI YOĞUN BAKIMLAR DOLDUKÇA ARTIYOR’ 

Vaka sayının bu hızla artması durumunda yoğun bakımlarda yer bulmanın imkânsız hale geleceği uyarısında bulunan Cinel, ‘ölüm oranları yoğun bakımlar doldukça artıyor’ vurgusu yaparak gözlemlerini şöyle paylaştı:  
“Mutant virüslerin varlığıyla virüs çok hızlı yayılıyor. Aşılama 65 yaş ve üzeri kişilerle başladığı için yoğun bakımdaki yaş ortalaması da düştü. Yaş ortalamamız 77-78’den 57-58’lere indi. Daha genç insanlar hasta oluyor ve daha ağır şekilde yoğun bakıma düşüyorlar. Yoğun bakıma aldığımız hastaların akciğerleri daha fazla tahrip olmuş. Biz hastaları yoğun bakıma organ disfonksiyonuyla alıyoruz ve bununla mücadele etmek hiç kolay değil. Şu anda Covid-19’un attığı yumruk neticesinde harap olmuş organlar ve bağışıklık sistemi nedeniyle Covid-19 sonucu gelişen enfeksiyonlarla yüz yüzeyiz. Onlar da septik şok ile daha çok ölümcül oluyorlar. ‘Kontrollü normalleşme’ adı altında yaşadığımız şu süreçte kontrolsüz hareketlerimizi önümüzdeki 10 gün asla yapmayalım. Kalabalıktan uzak duralım. Sağlık sistemimizin bu artış trendini karşılaması çok zor.” 

FİLYASYON DURMA NOKTASINDA: TEMASLI TAKİBİ YAPILMIYOR

Ankara Tabip Odası Başkanı Ali Karakoç’a göre yoğun bakımlardaki doluluk oranı yüzde 80’in üzerinde. Vaka sayılarının artığı önceki dalgalanmalara göre yoğun bakımda yatan hasta yaş ortalamasının düştüğünü belirten Karakoç, artık hastaların daha kısa sürede yoğun bakım ihtiyacı duyduğunu söyledi.

Filyasyonda çalışan sağlık çalışanlarından, yataklı tedavi kurumlarından aldığımız verilere göre Sağlık Bakanlığı, mücadeleyi bırakmış. Salgın ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinde karşılanıyor. Artık sürü bağışıklığına ön mü açmaya başladılar diye düşünmeye başladık.


Gelinen noktada filyasyon hizmetinin durma noktasına geldiğine dikkat çekerek, “Temaslı takibi yapılmıyor” diyen Karakoç şöyle devam etti:
“Temaslı hastalar eğer sağlık çalışanıysa  ‘siz aşılısınız, gidin çalışın’ diyorlar. Biz aşılı olsak bile enfekte olduğumuz takdirde bulaş kaynağı oluruz. Dolayısıyla temaslıların mutlaka karantinaya alınması gerekiyor. Çalışma alanlarında da temaslı taraması neredeyse yapılmıyor. Üstelik polikliniklere Covid-19 şüphesiyle başvuran hastaların yüzde 80’i çalışma alanlarından gelirken. Filyasyonda çalışan sağlık çalışanlarından, yataklı tedavi kurumlarından aldığımız verilere göre Sağlık Bakanlığı, mücadeleyi bırakmış. Salgın ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinde karşılanıyor. Artık sürü bağışıklığına ön mü açmaya başladılar diye düşünmeye başladık.”  

ALİ KARAKOÇ: SALGIN YÖNETİMİ TAMAMEN BIRAKILMIŞ 

Ankara Tabip Odası Başkanı Karakoç, Sağlık Bakanlığı’nın bütün sorumluluğu bireyin üzerine, yükü de sağlık emekçilerine yüklediğine dikkat çekerek, şu noktalara dikkat çekti:  
“Salgın yönetimi tamamen bırakılmış, süreç toplum üzerinden yürütülüyor. Öte yandan Bakanlık, son dönemde artan vakaların ev içi bulaş olduğunu söylüyor. Ev içi bulaşın kaynağı akraba ziyaretleri ya da misafirler değildir; ev içi bulaşın temel kaynağı çalışmak zorunda olan kesimdir. Enfeksiyonu dışardan alıp eve getiriyorlar. Bu yüzden bu alandaki çalışanlara yönelik vardiya süreleri kısaltılmalı, çalışma saatleri düzenlenmeli, toplu taşıma sayısı artırılmalı, sosyal ve ekonomik hak kayıplarına neden olunmamalı. Eğer önlenebilir ölümleri durdurmak için harekete geçilmiyorsa bunun adı toplumsal cinayettir: Sorumluluğu da Sağlık Bakanlığı ve iktidarın üzerindedir.  Salgın, birinci basamak sağlık hizmetlerinde karşılanmalı.” 

'SÜREÇ TAM KAPANMA DEĞİL, EPİDEMİYOLOJİK ÇERÇEVEDE YÖNETİLMELİ'

Covid-19 salgınının ‘tam kapanma’ şeklinde değil de epidemiyolojik çerçevede yönetilmesinin aciliyetine vurgu yapan Karakoç,  “Ankara Tabip Odası olarak, sorumluluğu bireye yükleyen sistemde ‘tam kapanma’ fikrine karşıyız. 28 günlük tam kapanma kısa süreliğine bizi rahatlatsa da bu salgın yönetimi sürdüğü müddetçe olumlu sonuç elde edemeyiz. Tam kapanmaya yönelik farklı ülkelerde yapılan bilimsel çalışmalar gösteriyor ki toplumun ayrıcalıklı kısmı olan varlıklılar bu salgından daha az etkilenmiş, yoksullar ise salgının tüm yükünü çekmişler. Dolayısıyla alışveriş merkezleri başta olmak üzere insanların kitlesel olarak bir araya geldikleri yerler acil olarak kapatılmalı. Burada öncelik küçük esnaf değil (kafeler, restoranlar) büyük kompleksler olmalı” çağrısında bulundu.