Türkiye Barolar Birliği '21. Yüzyılda Barış Hakkı' sempozyumu düzenledi
Türkiye Barolar Birliği'nin düzenlediği '21. Yüzyılda Barış Hakkı' adlı sempozyum Av. Özdemir Özok Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi.
DUVAR - Türkiye Barolar Birliği (TBB) Şiddetle Mücadele Kurulu tarafından düzenlenen '21. Yüzyılda Barış Hakkı' adlı sempozyum Av. Özdemir Özok Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi.
TBB Başkanı Av. R. Erinç Sağkan, açılışta yaptığı konuşmada, "Çatışmaların sona erdirilmesi, çocukların savaşsız, çatışmasız bir dünyada yaşayabilmeleri, her birimizin sorumluluğudur" vurgusunda bulunarak, İsrail’in işgal, tecrit ve katliam politikalarını, sahip olduğu ileri teknoloji ve yüksek savaş gücüyle iki buçuk milyon insanın yaşadığı Gazze Şeridi’ni top yekûn hedef almak suretiyle tarihte asla unutulmayacak bir insanlık suçu düzeyine çıkardığını ifade etti.
TBB'nin İsrail’in uluslararası ceza hukukuna ve insancıl hukuka aykırı davranışlarına karşı ilk andan itibaren, en üst düzeyde tepkisini koyduğunu kaydeden Sağkan, "Bugün geldiğimiz noktada, İsrail hükümetinin insanlık dışı faaliyetlerine kayıtsız kalan uluslararası kurumlar ve çeşitli ülkelerin siyasetçileri de yaşananların vebalini taşımaktadırlar" şeklinde konuştu.
Sağkan, TBB'nin 24 Kasım 2023’te İsrail’in işlediği suçlarla ilgili olarak, Uluslararası Ceza Mahkemesi nezdinde başvuruda bulunduğunu hatırlatarak, " Uluslararası Ceza Mahkemesi nezdinde, 2012 yılında dönemin savcısı Bensouda tarafından başlatılan bir İsrail soruşturması bulunmaktaydı. Mevcut soruşturmanın, son yaşananları kapsayacak şekilde genişletilmesini talep etmek, acil bir zorunluluk olduğu gibi insani ve vicdani sorumluluğumuzdur" dedi.
'POLİTİK VEYA TARAFGİR BİR BAŞVURU DEĞİL'
"Uluslararası Ceza Mahkemesine yaptığımız başvuru, politik veya tarafgir bir başvuru değildir" vurgusunda bulunan Sağkan, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin yaptığı başvuru kapsamında Uluslararası Adalet Divanının bir tedbir kararına hükmettiğini hatırlatarak şunları söyledi:
"Adalet Divanının tedbir kararında, soykırım kastı olabileceğini göstermek üzere atıf yaptığı İsrailli yetkililerin açıklamaları, tam olarak Türkiye Barolar Birliğinin Uluslararası Ceza Mahkemesi nezdinde yaptığı başvuruda kanıt olarak sunduğu açıklamalardır. Dolayısıyla uluslararası bir yargı mercii sunulan bu kanıtlara hukuki geçerlilik atfetmiştir. Uluslararası Adalet Divanı ile Uluslararası Ceza Mahkemesi arasında bir fark var; Adalet Divanı devletlere ilişkin karar veriyor, Ceza Mahkemesi ise kişiler hakkında… Biz, Uluslararası Ceza Mahkemesinin, Adalet Divanının İsrail hakkındaki kararını görmezden gelemeyeceğini ve sorumlu kişiler hakkında yargılama gerçekleştirerek yaptırım uygulaması gerektiğini düşünüyoruz."
Bir gün önce Filistin Barosu ile yaptığı görüşmede gündeme gelen iki önemli konuya ilişkin bilgi veren TBB Başkanı, hastanede gerçekleştirilen operasyonun insanlık adına utanç verici olduğunu söyledi. Sağkan, bazı ülkelerin İsrail istihbarat raporlarına dayanarak Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'na (UNRWA) yaptıkları yardımları askıya alacaklarını duyurduğuna dikkat çekerek, "UNRWA, insani yardıma kritik düzeyde ihtiyaç duyulan Gazze’de bu yardımların alınması, depolanması ve dağıtımını denetleyen yegane kuruluş konumundadır. Bu koşullar altında UNRWA’ya sağlanan fonun durdurulması kararı, Gazze’deki soykırım suçunun tırmanışa geçmesi anlamına gelmektedir" dedi.
'BARIŞ YERYÜZÜNDE YAŞAYAN HER İNSANIN HAKKI'
Sağkan konuşmasını "Cumhuriyetimizin 100. yılında hukuk aracılığıyla kurulacak evrensel bir barış uygarlığının onurlu yurttaşları olmanın mücadelesini vermeye devam ediyoruz" sözleriyle tamamladı.
Açış konuşmalarının ardından yapılan sinevizyon gösteriminden sonra Filistin'in Büyükelçisi Faed Mustafa konuk konuşmacı olarak kürsüye çıktı.
"Barış yeryüzünde yaşayan her insanın hakkıdır. Ne yazık ki durumlar istediğimiz gibi gitmiyor. Bunun en iyi örneği Filistin halkının 1948’den beri yaşadığı zulümdür" diyen Faed, şöyle konuştu:
"Ölüm, Gazze’nin her tarafını gerek kurşunla gerekse açlıkla çevirmiş durumda. İsrail katliamı açık bir şekilde görülmektedir. Bütün insanlığa ve uluslararası hukuka rağmen katliama kalleşçe devam ediyorlar. Bugün 119. Gün, 27 binden fazla şehidimiz, 70 bin yaralımız ve 10 binden fazla kaybımız var. Ve okullar, hastaneler dahil yüzde yetmiş oranında alt yapı mahvolmuş durumda. Ayrıca iki milyon kişi yerlerinden yurtlarından olmuş, kış şartlarında caddelerde, çadırlarda ısınamadan yaşamakta ve bu sayı her geçen gün artmaktadır. Bu kalleşliğin durdurulması için uluslararası bütün hukukçular ve insanlar vicdanlarıyla hareket etmeli.
Bugün insani yardımların bölgeye erişmesi çok zor koşullarda sağlanabiliyor. Bu nedenle insanların hayatta kalması daha da zorlaşıyor. Gazze’nin bütün bölgelerinde yaşayan insanlar ölüme mahkum olmuş durumdalar. Bu savaşı durdurmak ve hukuki açıdan da takip etmek çok önemlidir. İster ceza mahkemesinde ister uluslararası adalet divanında, bütün hukukçuların birlik olması lazım. İsrail’in uluslararası hukuka saygı duymamak ve göz ardı etmek ile dolu uzun bir tarihi geçmişi var. 1948’den itibaren Filistin davası ile ilgili gerek BM Güvenlik Konseyi’nden gerek BM İnsan Hakları Konseyi’nden binden fazla karar çıktı ama İsrail hiçbirine aldırış etmedi ve uygulamadı. İsrail kendisini bütün kanunların üzerinde görüyor."
Faed, tek çözümün işgali bitirmek, hür ve bağımsız Filistin devletini kurarak barışı sağlamak olduğunu vurguladığı konuşmasında "Vatan ve hürriyet her şeyden önemlidir ve bunun için mücadele edeceğiz, geri adım atmayacağız. Bütün Türk halkına ve sivil toplum kuruluşlarına bize destek çıktıkları için teşekkür ediyoruz" dedi.