Türkiye Eğilimleri 2021 Araştırması: 'Muhafazakâr ve Kemalist çizgi ağırlık kazanıyor'

Kadir Has Üniversitesi’nin Türkiye Eğilimleri araştırmasından: "AK Partililerin en az istediği rakip İmamoğlu... Kılıçdaroğlu'nun taban onayı artıyor... En büyük sorun ekonomi görülüyor..."

Abone ol

ANKARA - Kadir Has Üniversitesi’nin Prof. Mustafa Aydın koordinatörlüğünde 2010 yılından beri düzenli olarak hazırladığı Türkiye Eğilimleri – 2021 yılı Araştırması’nın sonuçları kamuoyuyla paylaşıldı. 23 Ekim-5 Kasım 2021 dönemini kapsayan, 26 ilde kent merkezlerinde ikamet eden 18 yaş ve üzeri 1000 kişi ile görüşme sonucu elde edilen veriler ışığında rapor; kimliklerden seçimlere, etnik ilişkilerden, 'terör' ve güvenliğe, ekonomiye, korona virüsüne bakışa dek çok geniş bir yelpazede Türkiye’de toplumun nabzını tutuyor.

'SİYASAL İSLAMCI TABAN DÜŞÜŞTE'

Rapora göre, Türk halkının siyasi yelpazedeki yeri ağırlıklı olarak (yüzde 27,5) muhafazakâr. Bu grubu yüzde 19,9 ile milliyetçiler, yüzde 19,2 ile Kemalistler, yüzde 9 ile siyasal İslamcılar ve yüzde 8,3 ile sosyal demokratlar izliyor. Apolitik kesimde ise geçtiğimiz yıla göre (yüzde 5,9) önemli bir azalma var (yüzde 1,9).

Prof. Aydın, “İttifakların tabanını oluşturan tabanlara bir arada baktığımızda, kendisine muhafazakâr ve dindar/siyasal İslamcı olarak tanımlayanların toplamı yüzde 36,5’a düşmüş durumda” diyor.

Türkiye halkının siyasi yelpazedeki yerinde muhafazakarlarda ve Kemalistlerde bir tırmanış gözlemlenirken, siyasal İslamcılarda 2019 yılından itibaren bir gerileme kaydediliyor.

Etnik yapı açısından halkın yüzde 88,6’sı kendisini Türk olarak tanımlarken, kendisini Kürt olarak ifade eden kesim yüzde 8’lik bir paya sahip. Çocukken aile içinde konuşulan dilde yüzde 93,6 ile Türkçe ve yüzde 7’lik oran ile Kürtçe de etnisiteye dair rakamlarla örtüşüyor.

Halkın yüzde 82,7’si kendisini Müslüman olarak belirtirken, bu oran geçtiğimiz sene yüzde 75,8 idi.

Dindarlık açısından da toplumda yüzde 58’lik oran ile “orta dindarlık” ağırlıkta olup, bu kesim ağırlıklı olarak CHP seçmenlerinden oluşuyor. Çok dindar olarak ifade eden kesim ise yüzde 29 oranında olup AK Parti seçmeni. Yaş arttıkça dindarlık düzeyinin ifade edilmesinde bir artış gözlemleniyor. Düşük dindarlık tabanı ise genellikle HDP seçmeni arasında yoğunlaşıyor.

Araştırmaya göre; toplumun yüzde 41’i “namaz kılmadığını” ifade ediyor. Tüm vakit namaz kılanların oranı ise yüzde 21. Toplum içinde kendisini çok dindar olarak tanımlayanlar yüzde 29,5’luk, hiç dindar olarak görmeyenler ise yüzde 12,5’luk bir orana sahip.

EKONOMİ EN ÖNEMLİ SORUN GÖRÜLÜYOR

Toplumun yarısı (yüzde 51,3) parlamento ve seçimlerle uğraşmak zorunda kalmayan güçlü bir lidere sahip olmaktan yana. Demokratik siyasal sistemle yönetim de aynı şekilde toplumun yüzde 55,3’ünün talebi. Dolayısıyla bu iki sistem arasında toplum ikiye bölünmüş durumda.

Türkiye’nin gündemindeki en önemli problem ekonomide yaşanan sorunlar olarak görülürken (yüzde 22,7) bu konudaki endişelerde geçmiş seneye göre (yüzde 12,3) ciddi bir artış söz konusu. İkinci öncelikli mesele olarak mülteciler (yüzde 17,9) görülürken, onu korona virüsü salgını (yüzde 15,8) takip ediyor.

Coğrafi bölgeler bazında bakıldığında korona virüsü salgını Ege bölgesi ve Marmara bölgesinin bir numaralı sorun iken, ekonomik sorunlar İç Anadolu bölgesi ve Akdeniz bölgesinin gündeminde; mülteciler ise Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki vatandaşların temel sorunlarının başında görülüyor. 'Terör' ise, sadece Karadeniz bölgesindeki vatandaşlar açısından Türkiye’nin en büyük sorunu kabul ediliyor.

Raporun her sene ölçtüğü önemli bir veri olarak “kurumlara güven derecesi”nde ise, tüm kurumlara olan güven bir önceki yıla göre artış seyrediyor ve güvenlik güçleri (polis, jandarma, TSK) ilk üç sırada yer alıyor.

'AK PARTİ-MHP CUMHURBAŞKANLIĞINA, CHP-HDP JANDARMAYA GÜVENİYOR'

Seçmen bazında ise, AK Parti ve MHP seçmeni arasında en çok Cumhurbaşkanlığına güven duyulurken, CHP ve HDP seçmeninde Jandarma, İYİ Parti seçmeninde ise polise duyulan güven öne çıkıyor.

Tüm parti seçmenleri, oy verdiği partiyi giderek daha fazla başarılı buluyor ve kendi partisinin liderini geçen seneye göre daha fazla onaylıyor. Bu durum, Prof. Aydın’a göre, seçmenlerde derin bir kutuplaşma olduğunu ve oy verme eğilimlerinin konsolide olduğunu gösteriyor. Yani, seçimin bugün olması durumunda seçmenlerde oy tercihleri konusunda net bir duruş söz konusu.

AYDIN: SEÇİM ATMOSFERİNE GİRİLDİ

En başarılı bulunan siyasi parti lideri Recep Tayyip Erdoğan (yüzde 43,3) iken, onu Kemal Kılıçdaroğlu (yüzde 29,2), Devlet Bahçeli (yüzde 28) ve Meral Akşener (yüzde 23,5) izliyor. Geçtiğimiz seneye göre Kılıçdaroğlu, onaylanma açısından kendi tabanında yüzde 16’lık (yüzde 63,6’dan 79,7’ye) bir artış sergiliyor.

“CHP seçmeni kendi parti liderini eleştirme eğiliminde olsa da, bu rakamlar bir seçim atmosferine girildiğini gösteriyor,” diyor Prof. Aydın.

Halkın yüzde 40’ı ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekliyor. Bu oran AK Partililer arasında yüzde 80, MHP’liler arasında yüzde 54,3, CHP’liler düzeyinde ise yüzde 7,7.

Ülkenin siyasi yönetim tarzı tercihi ise halkı ikiye bölen bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Yüzde 55,7’lik kesim Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden yana iken, yüzde 44,3’lük kesim parlamenter demokrasi yanlısı. CHP’nin içinde yüzde 24,6’lık bir kesimin Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini desteklemesi ise, Prof. Aydın’a göre, bu konuda CHP’nin kendi tabanını yeterince ikna edemediğine işaret.

“Parti seçmen tabanları büyük oranda konsolide olmuş durumda. Muhalefet partilerinin bu noktadan sonra yapması gereken kararsız seçmeni ikna edecek bir program oluşturması ve kendi seçmen kitlesini Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi gibi kritik konularda ikna etmesi. Cumhur İttifakı’nın ise oy oranını koruması ekonomi yönetimine bağlı,” diye ekliyor Prof. Aydın.

'MUHALEFET KARARSIZLARA EĞİLMELİ'

AK Partililerin ve MHP’lilerin yüzde 88’i Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni destekliyor; CHP’lilerin ise yüzde 75,4’ü, İYİ Partililerin yüzde 73,6’sı, HDP’lilerin de yüzde 73,2’si parlamenter demokrasiden yana.

  • Halkın yüzde 40’ı siyasal kutuplaşma olduğunu düşünürken, bu oran geçtiğimiz sene yüzde 55,6 idi. Kutuplaşmanın ekseni ise genellikle laik-dindar, sağcı-solcu ve zengin-fakir arasında görülüyor.
  • Hükümet icraat ve politikalarına ilişkin değerlendirmede en çok destek koronavirüsle mücadele ve ulaşım hizmetlerinde verilirken, en son sırada ekonomi ve eğitim politikaları yer alıyor.
  • Halkın yüzde 64,5’u ise erken seçimi gerekli görmüyor. Ancak bugün seçim olsa katılımcıların yüzde 35.9’u AK Parti’ye, yüzde 24,6’sı CHP’ye, yüzde 9,7’si MHP’ye, yüzde 9,4’ü İYİ Parti’ye, yüzde 9’u ise HDP’ye oy vereceğini açıklıyor. Bugün seçim olsa “kesinlikle oy vermem” denilen partiler arasında ise yüzde 44,2 ile HDP başı çekerken, onu yüzde 21,3 ile AK Parti izliyor. İktidar bloku ile muhalefet arasında seçmen desteğinde birbirine çok yakın bir toplam göze çarpıyor.

“Burada sonucu belirleyecek olan oy vermeyecekler ve kararsız olanlardır. Muhalefetin o kesime eğilmesi gerekli,” diyor Prof. Aydın.

Katılımcıların yüzde 38,8’i ise siyasi partilerin kendi parti liderlerini cumhurbaşkanlığı seçiminde aday göstermesinden yana. İttifak durumunda ise partilerden birinin liderinin aday gösterilmesini savunanlar yüzde 24 düzeyinde. İkinci turda ise Erdoğan-Kılıçdaroğlu ve Erdoğan-Akşener tercihi sırasıyla yüzde 14,9 ve yüzde 14,5 ile ön sırada.

'AK PARTİLİLERİN EN ÇOK İSTEMEDİĞİ RAKİP İMAMOĞLU'

“AK Parti seçmeni Erdoğan karşısında en az Ekrem İmamoğlu’nu görmek istiyorlar. Bu da en çok ondan tehdit algılaması aldıklarını gösteriyor. İYİ Parti seçmeninin ise yüzde 63’lük kesimi kendi parti liderlerini Erdoğan karşısında görmek isterken, CHP seçmeninin yüzde 28,8’lik kesimi Kılıçdaroğlu-Erdoğan kapışması görmek isterken, onun dışındaki kesim dağılmış durumda” diyor Prof. Aydın.

Ekonomi alanındaki verilere bakıldığında ise, "kendimi / ailemi geçindiremiyorum" diyenlerin oranı yüzde 57,2 iken, yüzde 45,8 borçlarının seviyesinden endişe duyuyor. Türkiye’de yakın dönemde yaşanan ekonomik zorlukların temel nedeni olarak ise yüzde 20,7 ile "faizlerin yüksekliği" görülürken, onu "yüksek dış borçlanma" (yüzde 14,8) ve "göçmenler / mülteciler" (yüzde 14,4) izliyor. Hükümetin ekonomi politikalarını başarılı bulma derecesinde ise (yüzde 40,8) bir artış trendi devam ediyor.

Kadir Has Üniversitesi'nden ekonomi bölümü profesörü Osman Zaim, Gazete Duvar'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Faizler konusunda Cumhurbaşkanlığı makamının ikna ediciliği çok yüksek. Çünkü faiz-enflasyon üzerinden ilişki kurarak, yüksek enflasyon olduğu sürece alım gücünüz düşmektedir diyor ve algılar bu şekilde yönetiliyor. Bu ikna gücü de kendi tabanı üzerinde önemli bir yer tutuyor. Ama bir yandan da pandemi döneminde doğrudan hibelerle yapılacak yardımlar yapılmadı ve insanlar büyük bir borç yükü altına girdi. Anket yapıldığı dönem bu geri ödemelerin yapılmaya başlandığı dönemdi. Esnaf ve hanehalkı banka borcu ve kredi kartı borç yükü altında ezilmekteydi."

Aynı şekilde hükümetin dış politikasını başarılı bulma derecesi de geçen sene yüzde 46,5 iken bu sene yüze 50,6’ya ulaştı. Türkiye’nin dış politikada en çok Müslüman ülkelerle (yüzde 17,5), akabinde Rusya ile (yüzde 16,4) ve Türkî cumhuriyetlerle (yüzde 14,1) işbirliği yapması gerektiği söylenirken, yüzde 10’luk kesim de yalnız hareket etme yanlısı.

'AB ÜYELİĞİNİ EN FAZLA AK PARTİLİLER İSTİYOR'

Ülkelerin Türkiye için tehdit oluşturma algısına bakıldığında en büyük üç tehdit Ermenistan, İsrail ve ABD’den geliyor. En yakın müttefiklere dair algı ise yıllardan beri değişmiyor: Azerbaycan, KKTC ve Gürcistan.

Halkın yüzde 58,4’ü AB üyeliğini desteklerken, bu alanda yıllar içerisinde bir artış söz konusu. En fazla destek ise yüzde 64,5 ile AK Parti seçmeninden geliyor ve onu yüzde 59,7 ile CHP seçmeni izliyor.

Halkın yüzde 58’i Türkiye’nin NATO üyeliğini destekliyor. Ancak halkın yüzde 38’i hükümetin Suriye politikalarını başarısız buluyor. Bu oran geçtiğimiz senelere göre en yüksek seviyesine ulaşmış durumda. Halkın yüzde 47,9’u Suriye’de Esad hükümeti ile görüşmeye karşı.

Halkın üçte biri Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarını desteklerken, halkın yüzde 68,9’u göçmenlerden memnun değil. “Fiili bir operasyon olduğunda halkın desteği ilk aşamada artıyor, üç-dört ay içerisinde ise bu destek geriliyor,” diye açıklıyor Prof. Aydın.

"Sığınmacıların ucuz ve kaçak işgücü ile işsizliğe neden oldukları, asayişi bozdukları ve ülkenin kısıtlı imkanlarını tükettikleri" iddiaları ise, başlıca üç temel endişe kaynağı. Halkın yüzde 78,8’i güvenlik şartlarının sağlanması şartıyla Suriyeli sığınmacıların ülkelerine döneceğini düşünüyor.

'KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ SİYASİ OLMALI'

Hükümetin Kürt sorununa yönelik politikalarını başarısız bulanların oranı geçen seneden (yüzde 23,1) bu seneye ciddi oranda artarken (yüzde 37,7), HDP’nin Kürt halkını temsil edemediğini düşünenlerin oranı da bir sene içerisinde yüzde 35,4’ten yüzde 51,5’e yükseliyor. “Sadece Türk kökenliler değil, Kürt kökenliler arasında da HDP’nin temsiliyeti konusunda bir düşüş var,” diyor Prof. Aydın.

Türkiye’deki 'terör' sorununun çözümü için ise en etkili yol yüzde 27,7 ile siyasi, yüzde 26,6 ile askeri çözümler olarak görülüyor. Kürt kökenliler ve sosyal demokratlar siyasi çözümleri daha çok savunurken, askeri yöntemleri destekleyenler ağırlıklı olarak siyasal İslamcılar, milliyetçiler ve muhafazakârlar arasında tespit ediliyor.

Katılımcıların yüzde 67,5’i, Türkiye’nin bölünme tehlikesi altında olmadığını düşünüyor.

Rapor’a göre; kendine benzemeyenle komşu olma isteğinde ciddi bir düşüş var. Bir Kürt’le komşu olmak isteyenler yüzde 29,1 iken, katılımcıların sadece yüzde 16,8’i bir Arap’la, yüzde 11,1’i bir Rum’la, yüzde 9,1’i de bir Ermeni ile komşu olmayı istiyor. Katılımcıların sadece yüzde 8,1’i bir ateistle komşu olmayı kabullenirken, ancak on kişiden biri Hıristiyan komşu istiyor.

Sadece yüzde 6,4’lük bir dilim eşcinsel komşuyu sorun olarak görmezken, sığınmacı/mülteci komşuyu ancak on kişiden biri kabulleniyor. Çocuğunun evlenmesini istemediği kişiler arasında mülteci/sığınmacılar, gayrimüslimler, dindar olmayanlar ön sırada.

Raporun belki de en ilginç verisi ise, iktidar bloku seçmeninde mutluluk oranının yüzde 80’lere varmışken, muhalefet partilerinde bu oranın yüzde 40’lar düzeyinde seyretmesi. Rapor, bir açıdan mutluluğun da “politik” olduğunu ortaya koymuş oldu.

Rapora erişim için: https://www.khas.edu.tr/sites/khas.edu.tr/files/inline-files/turkiye-egilimleri-web-basin.pdf