İstanbul’da, 10 Ekim’de düzenlenen Dünya Enerji Zirvesi için, çok sayıda devlet başkanı Türkiye’deydi. Zirvenin ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Mabeyn Köşkü’ünde bir araya geldi. Görüşmeden sonra Türk akımı projesi için imzalar atıldı. Görüşmede Suriye’den tarım ürünlerine uygulanan ambargoya kadar birçok konu ele alındı. Geçen hafta Rusya medyasında Vladimir Putin’in İstanbul’daki temasları ön plana çıktı.
‘TÜRK AKIMI İLE UKRAYNA BY-PASS EDİLİYOR’
Vzglyad.ru sitesinde yayımlanan yazı, Moskova’nın Ankara’ya “Türk Akımı” için baskı yaptığını iddia ediyor.
Son altı ay zarfında Rus-Türk ilişkilerin iyileşmesi darbe girişiminden sonra yeni ivme kazanırken uzun tartışmalara yol açan ve Ukrayna’yı by-pass etmek amaçlı dev projeye nihayet imzalar atıldı.
Siteye göre İstanbul’da Putin’in yaptığı görüşmeler, Rusya’nın Türkiye’den en çok istediği şeyin, Ukrayna’yı devre dışı bırakacak Avrupa’ya giden yeni gaz koridoru olduğunu gösterdi. Meyve ithalatını serbest bırakmak ve gazda indirim sözü vermekle Moskova, bu yolu garantiye almaya çalışıyor.
İşin komik tarafı, Türkiye’ye son derece faydalı olan ve Avrupa ile ilişkilerinde koz olacak “Türk Akımı”nı Ankara’ya imzalatmak için Moskova’nın binbir çareye başvurmasıdır. Yazıya göre, Türkiye projeyi baltalamakla hem Rusya’ya, hem kendisine bir yıl kaybettirmişti.
‘AVRUPA’YA GAZ TAŞIYACAK HATTIN DURUMU BELİRSİZ’
“Türk Akımı”nı selamlayan Eurasia Daily, projenin Avrupa’ya gaz taşıyacak ikinci boru hattının durumu hala belirsizdir, diyor. Sebebi ise, gaz sevkiyatı için Avrupa Komisyonu’ndan izin alma zorunluluğu.
Rusya, İran, Azerbaycan ve Cezayir’den gaz alan Türkiye, ihtiyacının yüzde 60’ını Rus gazı ile karşıladığı için Gazprom’un stratejik müşterilerinden biri. Oxford Enerji Enstitüsü’nün yaptığı araştırmaya göre Türkiye, bu sene doğalgazı Rusya’dan 200 doların altında, İran’dan en az 300 dolardan, Azerbaycan’dan 179-189 dolardan almakta.
Rus gazının fiyatının Türkiye’de rekabet edici olduğunu vurgulayan gaz ve petrol uzmanlarından Aleksey Grivaç, “Azerbaycan veya İsrail gazının Türkiye’ye tek yataktan geldiği veya geleceği için, İran gazının da siyasi açıdan riskli bölge üzerinden geçtiği için sevkiyatları güvenilir sayılmaz, halbuki onlarca gaz yatağı sahibi Gazprom aralıksız sevkiyat sağlayabilmektedir” dedi.
‘SAMİMİYET DERECESİNİ ABARTMAYALIM’
Life.ru ajansına konuşan Rusya Parlamentosu Üst Kanadı olan Federasyon Konseyi Uluslararası Komitesi Başkanı Konstantin Kosaçev, bugünkü Rus-Türk ilişkilerinin samimiyetini abartmamaya çağırdı. Rus siyasetçi, “İlişkilerimizde normalleşme süreci başlasa de tamamen normale döndüğümüzü söylemeyiz… Samimiyet derecesini abartmayalım… Ancak ticaret ve ekonomide pürüzler ortadan kalktıkça dış politika alanında çelişkiye girmemizin ihtimali azalacak… ‘Türk Akımı’ gibi kapsamlı ve her iki tarafa faydalı proje sayısı arttıkça Suriye veya bölgemizde karşı karşıya gelmemizin riski düşecek” dedi.
‘DOSTLUK İLK FIRSATTA YOK OLACAK’
Kommersant gazetesinde çıkan yazıda Andrey Kolesnikov “Türkiye’nin kendi haline döndüğünü” söylüyor. Kolesnikov, ilişkilerimizin kapsamında “aklına gelen her şeyin” İstanbul zirvesinin gündemine girdiğini belirterek Vladimir Putin ile Recep Tayyip Erdoğan’ın masadaki bütün konularda mutabık kaldıklarının altını çiziyor. Yazara göre “Eski dostluğumuza dönmüş gibiyiz, ve bu dostluk o kadar güzel, o kadar güçlü ki… gene ilk fırsatta mutlaka yok olacak.”
‘CESUR AKTÖR NEDEN ERDOĞAN OLMASIN?
Gene Kommersant yazarlarından Dmitriy Drize, “Türkiye herkesi tatmin edecek bir Suriye planını ortaya koyabilecek kapasitede” olduğunu ifade ediyor.
Yazar, Vladimir Putin’in Türkiye’de ABD’ye karşı müttefik aramaya gittiğini ileri sürüyor.
Suriye sahnesinde büyük rol oynayabilen ama “şimdilik sessiz kalmaya devam etmeyi tercih eden” Recep Tayyip Erdoğan, ABD ile AB’ye, darbecilere verdikleri dolaylı destek ve kendisine gösterdikleri “yetersiz saygı” yüzünden küsmüş olmakla beraber, herkesi tatmin edecek ve beklenmedik bir inisiyatifi ortaya sürebilir. Öyle olursa Türkiye Cumhurbaşkanı çıkmaza giren durumu kurtaran arabulucu ve “barış kahramanı” haline gelecek. Drize, Suriye’de bütün taraflar kendi çıkarları peşinde olduğu için, olasılı barışçı gelişmenin ihtimali fazla büyük değil, ama inisiyatifi tamamen askerlerin eline bırakmamak için bir politikacı bu rolü üstlenmeli, diyor. O “cesur aktör” neden Erdoğan olmasın?
‘RUSYA’NIN MÜTTEFİKLERİ MENFAAT ORTAĞI’
Nezavisimaya Gazeta’ya göre, Rus-Türk ilişkileri “durumsal işbirliği” dönemine giriyor. Yazı, son bir yıl içinde iki kere tutumunu 180 derece değişen Erdoğan’ın, Rusya için ne kadar güvenilir partner olabileceğini sorguluyor. Bugüne kadar harcadığı çabalara rağmen ortak değerler, ilkeler ve amaçlara dayanan bir siyasi birlik kuramayan Rusya’nın “müttefik” saydığı partnerlerin çoğuna “menfaat ortağı” diyebiliriz. Rusya’nın müttefiği sayılan tek güçlü devlet Çin Halk Cumhuriyeti. Ama Çinliler kadar pragmatik, çıkarları peşinde koşan başka bir millet var mı?
Türkiye’ye gelince, uçak krizi, Moskova ile Ankara’nın Kürtler veya Suriye konusunda çelişkiye düştüğü durumda yeni provokasyon bekleyebiliriz.
Bütün dünyaya yayılan “durumsal işbirliği” fenomeni Rusya için de geçerli. Günümüzde kurulan birliklerin çoğu, somut amaçlı, menfaatçi ve kısa süreli oluyor. Zaman herkesi, formal, hatta zorunlu birliklerin yerine menfaat ortaklığını tercih ettirmektedir.
‘TÜRKİYE, KARABAĞ YÜKÜNDEN KURTULMAYA ÇALIŞIYOR’
REGNUM Ajansı’nın yayımladığı yazıda Stanislav Tarasov, Ankara’nın Kafkasya politikasında yer alan gelişmeleri ele alıyor. Yazar, Ermenistan’ın işgal ettiği beş ilçenin Azerbaycan’a iade edilmesi konusunda Moskova ile mutabık kalındığını dile getiren Mevlüt Çavuşoğlu, bunu Bakü ile görüşüldüğünü açıkladı. Bu açıklamanın orijinal metnine ulaşılamadığını itiraf eden Tarasov, gene de bölgedeki son gelişmeler, Türkiye’nin “Karabağ yükünden kurtulmaya çalıştığını” iddia ediyor.
Şimdiye kadar varlığının delili hiç olmayan ama Azerbaycan medyasında sıkça bahsedilen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un ortaya koyduğu “gizli Karabağ planına” göre Bakü, beş ilçenin iadesi karşısına Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını tanıyacakmış.
Tarasov’a göre, Moskova ile barışan Ankara’nın, Bakü’nün “Karabağ sorununu” askeri çözümüne başvurduğu halde, İlham Aliyev’e destek verme ihtimali pek gerçekçi görünmüyor.