İktidar Suriye’de cihatçı yığınlarla meşgalesine ha bire ‘milli
güvenlik’ kılıfı geçiriyor. Aynı gerekçeyle Fırat’ın doğusunda
ABD’ye demediğini bırakmazken Fırat’ın batısında Amerikan
çıkarlarına çalışıyor. Amerikalıların hesabında ve gönlünde
kalabilmek büyük mesele!
Amerikan Özel Temsilcisi James Jeffrey epey açık sözlü. Şark’ul
Evsat’a konuşmuş. Başkan Donald Trump’ın ‘in-çık’larına rağmen
Amerikan nizamının Suriye’de ne yapmaya çalıştığını anlatıyor.
Türkiye’ye bekçilik rolü biçiyorlar. Buna ‘saha unsuru’ da
denebilir.
Amerikan siyasetinin kodlarını epey zamandır yazıp duruyoruz.
Suriye’ye biçim verecek dayatmalar için elinde iki koz var: Biri
kuzeydoğu ve Tanaf üssündeki Amerikan askeri varlığı; ikincisi dört
parçada Türk askeri varlığı.
Bu yolda izlenen Amerikan parolalarını tekrarlarsak:
- Suriye’yi petrol kaynağı ve tahıl ambarlarından mahrum ederek
iktisaden dize getirmek.
- Yaptırımlarla Suriye’nin ümüğüne binmek.
- Kürtlerin Şam’la çözüm sürecini sabote etmek.
- Arapların Şam’la ilişkileri normalleştirmesini ötelemek.
- İran’ın kollarını kesmek ve Suriye’nin güvenlik denkleminde yer
almasına izin vermemek.
- İsrail’i mutlak surette güvencede tutmak.
- Rejim değişikliğini, olmazsa tutum değişikliğini
garantileyinceye kadar çoklu baskı mekanizmasını sürdürmek.
Mesele bu. Açık, gizemsiz.
***
Şimdi Jeffrey’e dönersek; demecindeki püf noktaları mealen
şöyle:
- Siyasi çözümü kabul edene kadar Suriye’ye yönelik
yaptırımlardan geri adım atılmayacak.
- Rejimi İdlib'den uzak tutmak stratejik bir hedef. Bazıları iki
yıl önce muhaliflerin İdlib’deki son kalelerinin dayanmayacağını
düşünüyordu ama dayandı.
- Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) Rus kuvvetleri için doğrudan tehdit
oluşturmuyor. Rejimin İdlib'e saldırması için bir neden yok.
HTŞ ılımlı ve silahlı muhalefete tehdittir. Türklerin HTŞ ile
uğraşmaları memnuniyet verici.
- Arapların ilişkileri normalleştirmesinin Şam’ı Tahran'dan
uzaklaştıracağı düşüncesi çılgınca. BAE, Suriye devletini yeniden
tanıdı fakat karşılığında hiçbir şey alamadı. Suriye, Arap
Birliği’ne geri dönmemeli.
- ABD, İsrail’in Suriye’de İran’ı vurmasını destekliyor.
- Tarımsal üretim ve enerji ürünleri rejimin kontrolünde değil.
Esad siyasi bir anlaşmayı kabul etmediği sürece böyle devam
edecek.
- Esad bu yıl veya gelecek yıl başkanlık seçimlerini düzenlerse
uluslararası teyit alamaz. Tek çıkar yol seçimlerin BM’nin
gözetiminde yapılması.
***
ABD hazirandan itibaren Sezar Yasası ile yaptırım baskısını
dayanılmaz boyutlara çıkarmayı planlıyor. Öncesinde Deyr el
Zor’daki askeri tahkimatını artırıyor. Geçen hafta Irak’tan 30
askeri araç daha gönderildi. Bir taraftan da Batı-Körfez güdümlü
muhaliflerle birlikte hareket eden Suriye Kürt Ulusal Konseyi’ni
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne ortak etmeye çalışıyor.
Söylenen o ki bundan murat, ortak Kürt temsiliyeti çıkarmak!
Bu hareketliliğe Şam’da önde gelen şirketlerin varlıklarına
vergi denetimi için tedbir konulmasının yarattığı gürültü eşlik
ediyor. Esad’ın kuzeni Rami Mahluf’un şirketlerine kesilen 234
milyar Suriye lirası ceza nedeniyle sesini yükseltmesi devrim
düşleyenleri epey heyecanlandırdı. Jeffrey de Rus basınında Esad
yönetimini iğneleyen yayınlardan dolayı dört köşe olmuşa benziyor.
“Aile içinde kavga büyür” de sistem çöker!
Fakat Mahluf bu cenahın Esad’ı vurmak için seçtikleri bir nefret
figürü olageldi. Yolsuzluk tartışmasında örnek vakıaydı. Esad
kuzeninin üzerine gidiyorsa bu onu halkın nezdinde daha da
güçlendirmez mi? Jeffrey’e sormalı.
***
Amerikan hesabına bakılırsa Türkiye, HTŞ’yi zapturapt altına
alırsa buraya operasyonun bahanesi kalmaz. ABD’nin dayatmalarının
etkisini katlamak için Türkiye’nin İdlib’i kale gibi tutması iş
görüyor. Jeffrey sonrası için de Rusya dışında tüm güçlerin
Suriye’den çekilmesi gerektiğini söylüyor. Amerikalılar ve Türkler
dahil! ‘Nevzuhur Osmanlı’nın düşlerinde kısa devre yaptıracak bir
vaat!
Türkiye’nin İdlib’i bir kaleye dönüştürmeye çalıştığı doğrudur
fakat burada kümelenen gruplar için ‘muhalifler’ taltifi hayli
sırıtıyor. Bu tanım, kirli tezgâhtaki devamlılığı gösteriyor. Malum
Barack Obama ‘ılımlı muhalefet’ projesi için “efsane” demiş ve
CIA’in 'eğit-donat’ işini bitirmişti. ABD, 2014 sonrası desteğini
büyük ölçüde Suriye Demokratik Güçleri’ne yönlendirdi ama
Türkiye’nin himayesindeki cihatçıları da kullanışlı araç olarak
kendi hesabına yazıyor. Ne denli muzır olurlarsa olsunlar Türk’ün
himayesinde iseler sorun yok. IŞİD’den de türemiş olabilirler, El
Kaide’den de. NATO ve CIA’in kullanışlı örgütler havuzunda
bunlardan bol ne var!
***
Ama yine de tasavvur edilen kurguda bir sorun var! Hem de büyük.
Türkiye, Rusya ile anlaşmanın gereği olarak M-4 yolunun açılmasını
temin ederse güvenli şeritten gerisini ABD’nin umduğu gibi Türk’ün
gözetiminde bir kaleye dönüştürmüş olacak. Herkes Suriye Milli
Ordusu çatısı altında sıralanacak!
Ne var ki TSK’nin Ruslarla ortak devriyeleri Serakıp’tan kalkıp
Neyrap’ta çakılıyor. Daha yolun başı. Ta Lazkiye kırsalına kadar
gitmeleri gerekiyor. Yolu açma girişimleri nedeniyle HTŞ ile ilk
çatışmalar da yaşandı. MİT ve askeri yetkililer ikna etmeye
çalışıyor. Kimi? Türkiye’nin de terör örgütleri listesinde yer alan
HTŞ’yi. HTŞ’yle kavgalı bıçaklı eski ortakları da Türk’ün atacağı
şamar sayesinde İdlib’e yeniden hükmetmek için can atıyor. Bir
kısmı Türkiye’nin İdlib planını hararetle desteklerken bir kısmı
yolun açılmasını devrim projesinin sonu olarak görüyor.
HTŞ de az değil. Kendine manevra alanı bulmak için Suriye
ordusunun kontrolündeki bölgelere ticari geçişler açmaya çalışıyor.
Aslında bu bir rant meselesi. M-5’den sonra M-4 de giderse
araçlardan kestikleri milyonlarca dolarlık haraçtan olacaklar.
Şimdiden iki yerden ticari geçiş noktası kurup kasayı akarsız
bırakmamanın çabası içindeler. HTŞ’nin hasımları ise ticari
geçişlere isyan ediyor. En az 9 yerde gösteri düzenlediler. HTŞ’nin
2019’da İdlib’de ezdiği örgütler her alanda rövanş peşinde. Türkiye
ise hepsini bir çatı altında buluşturma derdinde. Bu kavgada El
Kaide’ye bağlı düzinelerce örgüte daha sıra gelmedi.
***
Hır gür içinde Türkiye’nin İdlib’e çeki düzen verme çabası
sürüyor. Cihadi örgütlerin keskinleri de Suriye Milli Ordusu’na
katılırsa, “İşte size alternatif ordu” denilecek. Ama bu hamur maya
tutmuyor, tutmaz da. “Milli” dedikleri örgütler Zeytin Dalı, Barış
Pınarı ve Fırat Kalkanı bölgelerinde birbirini yiyor. Ganimet
kavgası!
Nisanı mayısa devrederken Ahrar el Şarkiyye ve Ceyş el Şarkiyye,
Cerablus’ta 9. Tümen’e saldırdı. Türkiye’nin organize ettiği polis
merkezi basıldı, bir araç ateşe verildi. Ahrar el Şam, Cephet el
Şamiyye, Ceyş el İslam, Hamza Tugayı ve Sultan Murad da Deyr el Zor
menşeli bu iki örgüte savaş açtı. Bu arada El Bab’da Ahrar el Şam
ile Hamza Tugayı ‘kaçakçılık’ yüzünden çatıştı. Sukkariye’de Cephet
el Şamiyye ile Hamza Tugayı birbirine girdi. Talan edilen Afrin’de
kavga bitmiyor. Benzer iç çatışmalar Barış Pınarı ile kontrol
edilen Tel Ebyad ve Ras el Ayn’da da başladı. Bunların hepsi milli!
Milli Ordu’nun kardeşlik sofrasında ganimet böyle paylaşılıyor! 9
yıldır birbiriyle savaşmayan kalmadı.
Bunlarla yeni Suriye’ye yürüyorlar. Kâbustan bir gelecek
hazırlıyorlar.
Jeffrey sırıtıyor, gidişat keyif veriyor!
Amerikan kalbinde taht arayanlarsa pervasız! Hararetle sadece
Suriye'nin değil Türkiye’nin de geleceğini yakıyorlar.