Ankara’da belediyenin partisi de başkanı da değişirken politikalar ve ihaleyi alan değişmemiştir. Ankara salgında 4,5 milyon ton asfalt dökmek, sokaklarda 14 milyon ton malzemeyi gezdirerek o asfaltı öldürmek için tam 459 milyon TL’yi cebinden çıkartacak, ihaleyi Arınç’ın “parsel parsel sattılar” dendiğinde akla gelen Söğüt kazanacaktır.
Bugün Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrencilerin mücadelesi ile
İzmir’de yaşanan sel felaketine kadar her şey o kadar birbiri ile
bağlantılı ki... Bu bağlantıyı kurmak için işin tekniğini,
mevzuatını, tarihini bilmeniz ve hatta bunun ötesine geçmeniz
gerekiyor. Ne demek olduğunu bir kentin bir ihalesi üstünden
anlatacağız.
Önce tarihten iki alıntı yapalım. 1917 Şubat Devrimi sonrası
Lenin Rusya’ya döner ve Finlandiya tren istasyonunda 10 bin işçiden
oluşan dev bir kalabalık kendisini bekler. Malum, bir devrim
yapmışlardır ve Lenin gibi devrimci bir lideri karşılayacaklardır.
Karşılayanlar Lenin’e “muzaffer Rus devrimine hoş geldiniz” diyerek
bir demet çiçek uzatır. Lenin ise sosyal demokrat illüzyonistler
gibi cevap vermez ve Bolşevik Parti Merkez Komitesi üyesinin
“çıldırmış olmalı” dediği o cevabı verir. Vladimir İlyiç “Hangi
muzaffer Rus devrimi?” diye sorar ve ardından “Fabrikalar hâlâ
patronların, toprak ise toprak ağalarının elinde, emperyalist savaş
sürüyor” diye devam eder. Şubat Devrimi'ni kazandıklarına sevinen
10 bin işçi sessizce durumu anlamaya çalışır.
İkinci anekdot ise New York’tan, 1929 yılından. Yıllar sonra
kentin kat kat yükselen çöplerini inceleyenler en fazla et atığının
1929’da olduğunu keşfederler. Yani krizin göbeğinde israf had
safhadır.
Bu anekdotların bugün ile ilişkisini kuralım mı? Kurmak için
biraz Ankaralıların gözünden hayata bakalım. Nefis bir hikâyeden
çok nefes kesici bir trajediyi izleyeceğiz. Yanılsamanın, bilinçli
yanılsamanın trajedisi.
CENGİZ’İ NASIL BİLİRSİNİZ?
Türkiye’de hemen her ihaleyi
alan 5 şirketi ve onlardan geriye kalan ihaleleri alan ikinci 5
şirketi hepimiz biliriz değil mi? Cengiz bunların sembolüdür.
Ettiği küfür ile akıllarda iyi bir yerdedir. Ama bu beş şirket
devletten aldıkları ihalelerde dünyanın tepesine oynarlar. Yani
küfür işin en hafif tarafıdır.
Şimdi Cengiz bir dünyada böylesi bir marka ise Söğüt de onun
Ankaralı eşitidir.
Grafik: Türkiye’de 1990-2020 arası ihaleleri en fazla alam ilk
on şirket ve aldıkları ihale sayısı. Veriler Dünya
Bankası’ndandır.
ANKARA’NIN MARKASI SÖĞÜT İNŞAAT!
Ankara’nın canıdır, taşı toprağıdır Söğüt İnşaat. Kentin her
işini yapar. Yaptığı işleri görseniz anlarsınız.
Söğüt Ankara’yı ülkeye bağlar. Samsun yolu, İstanbul yolu, Konya
yolu, Eskişehir yolu onun eseridir, o yapmıştır.
Yetmez, Söğüt Ankaralıyı da bağlar. Kentin bütün asfaltını o
karşılar, o döker. 10 yıldır her asfalt ihalesini o almıştır.
Yetmez İstanbul’un bile asfalt ihalelerini geçmişte almıştır.
Söğüt köprüleri, geçitleri yapar, Hipodrom, TCDD ya da Hayvanat
Bahçesi kavşakları da onun işidir.
Öyle palazlanmıştır ki, Ödemiş-Torbalı yolu, Konya YHT projesinde
bazı işleri de almıştır.
Ama Ankaralı için yüreğinden hançerlenmenin adıdır Söğüt. Ankaralı
bilir ama siyasetçiler bilmez.
ANKARALI DA, ARINÇ DA NEFRET EDER
3 projesi vardır ki Ankaralı için kabustur o. Atatürk Orman
Çiftliği'ni (AOÇ) parçalayan Ankara Bulvarı ve AOÇ yolunun
müteahhididir. Yani cumhuriyetin kurucusunun mirasının ortasına
asfalt döken, onu parçalara ayıran şirkettir Söğüt. Ayrıca Ankaralı
için ODTÜ ormanını yok eden şirkettir. Ekim 2013’te iş makineleri
ile ODTÜ ormanına girmiş ve o meşhur “Seni işgal ettim, unutmayasın
diye adını Malazgirt Bulvarı koydum” denilen işin sahibidir.
Ama asıl önemlisi, Arınç’ın Gökçek’e “Ankara’yı parsel parsel
sattınız” dediğinde ilk akla gelen adrestir Söğüt. AK Parti de
sevmez. Söğüt, MetroMall, Natavega gibi AVM işlerinin, bir dizi
imar artışlarının sahibidir. Bunu Ankaralı da bilir, Arınç da
bilir.
SÖĞÜT GEÇMİŞTE KALDI MI?
Söğüt asfalt demektir, beton demektir. Her asfalt ve beton işi
değil, politikası ona çıkar. Bunu Ankaralılar bilir.
Peki Söğüt neden konumuz? Malum muzaffer bir Şubat Devrimi gibi
muzaffer bir Mart 2019 yerel seçimi oldu.
Bugün Gökçek de AK Parti de Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin
yönetiminde yok. Ayrıca Ankaralılar başka bir partinin adayını
seçti, onun “asfalt ve beton belediyeciliği yapmayacağım” sözünü
alarak seçti. Ayrıca ortada bir ekonomik kriz, bir iklim krizi ve
bir halk sağlığı krizi olarak salgın var, tıpkı 1929 krizi gibi.
Ortada yeni bir iktidar var, tıpkı Lenin’in fırça attığı durum
gibi. Ama bu ne demek anlatalım.
ASFALT BELEDİYECİLİĞİNE DÖNÜŞ
Ankara kalitesiz ve hatta çürük, dayanıksız asfalt ile halkı
kazıklayan bir belediyecilik politikasına sahipti. Her sene 2-3
milyon ton asfalt sökülür, taşınır ve üstüne yeni 2-3 milyon ton
asfalt serilir. Bir o kadar da yeni yol yapımı için harcanırdı.
Toplu taşıma ve yaya ulaşımı öldürülür ve böylece devletin halktan
daha çok vergi toplaması sağlanır. Çünkü arabaya ve asfalta
mahkumsunuzdur.
Bunu bütün Ankara bilir, asfalt bir yalandır, kabaca halkı
soymanın adıdır.
Ekim 2019’da dev bir asfalt ihalesi yapılır. 404,67 milyon TL’lik
işi 246,7 milyon TL’lik teklif ile Tuğra Makina alır. Ekimde
sözleşme imzalanır. 450 gün boyunca 750 bin ton kazı yapılacak, 1,9
milyon ton asfalt dökülecektir.
Bu ihale kesmez. Bir ihale daha patlatılır. Ekim 2019’daki bu yeni
ihaleyi ile 295,5 milyon TL’lik işi 230 milyon teklif ile Asfamak
Makina diye bir şirket alır.
Böylece bir yılda Hindistan’ın Mars’a uydu göndermek için harcadığı
paranın 5 katını iki asfalt şirketine verir belediye.
Bari bu asfalt dayanıksız çıkmasa, değil mi?
SÖĞÜT’ÜN DÖNÜŞÜ!
Aslında küllerinden doğan bir Söğüt var. Çünkü Tuğra, Söğüt'ün
şirketidir. Ankaralı bilir bu tezgâhı. Söğüt’ün müdürü Tuğra’nın
sahibidir. Gerisini siz tamamlayın.
Ama asıl bomba 4,5 milyon tonluk asfalt ihalesidir. Bir ihale
yapılır ki dillere destan. Yıllarca Söğüt İnşaat’a iş veren
belediye ekibi yeni bir şartname hazırlar. Öyle bir şartname ki
serilen asfaltın ömrü bırakın 20 ya da 10 yılı, aşktan bile
kısadır. Şartnameye göre 4,5 milyon ton daha asfalt dökülecektir.
Her Ankaralı için bir ton asfalt yani! Ama daha kötüsü, sökülen,
dökülen ile sadece nakliye edilecek miktar 14 milyon tondur.
Siz 14 milyon ton hafriyatı ve asfaltı kamyonlarla kentte
gezdirirseniz seneye yine asfalt dökersiniz.
SÖĞÜT, GÖKÇEK’İN EMANETİ Mİ!
Söğüt İnşaat’ın sahibi Mustafa Akar, Gökçek’in sağ koludur.
Dolmuşçu iken Söğüt İnşaat’ı 1996’da kurmuş, 2000’li yıllarda
palazlanmış ve 2012’de patlamıştır. Ama ne patlama. Hani Cengiz
benzetmesi yaptık ya, Birgün’de Aralık 2020’de çıkan bir haberde
durum çok net açıklanıyor:
“Başkent’te son 10 yılda yapılan 324 ABB ihalesi 20 firma
arasında paylaştırıldı. Toplam güncel değeri 28 milyar TL olan
ihale pastasının 12 milyar TL’sini, Bülent Arınç’ın, 'Ankara parsel
parsel satıldı' sözleriyle gündeme gelen Mustafa Akan’ın sahibi
olduğu Söğüt İnşaat aldı.”
Peki Söğüt inşaat öksüz mü kaldı? Gökçek gitti diye iş alamayacak
mı? Yoksa Tuğra gibi şirketler üstünden mi alacak? Yıllarca işi ona
veren ekip ne yapacak?
İktidar değişmiştir ama ihaleler ve ihaleyi alanlar
değişmemiştir. Belediye kasım ayında yeni bir ihale yapar. Bu ihale
ile mevcut asfalt sökülecek, üstüne yüzbinlerce ton petrol türevi
solüsyon dökülecek ve 4,5 milyon ton asfalt serilecektir.
Sökülecek, serilecek malzemelerin toplamı, sıkı durun, 14 milyon
tondur. 14 milyon tonu kentte gezdirin dökmediğiniz asfalt da
bozarsınız!
İşte bu ihaleye 26 firma girer ve haberlere göre daha düşük
fiyat veren 12 firma elenince ihaleyi Söğüt alır. Tıpkı eski
günlerdeki gibi.
Ankara’da belediyenin partisi de başkanı da değişirken
politikalar ve ihaleyi alan değişmemiştir. Ankara salgında 4,5
milyon ton asfalt dökmek, sokaklarda 14 milyon ton malzemeyi
gezdirerek o asfaltı öldürmek için tam 459 milyon TL’yi cebinden
çıkartacak, ihaleyi Arınç’ın “parsel parsel sattılar” dendiğinde
akla gelen Söğüt kazanacaktır.
Halk için Cengiz ne ise Ankaralı için Söğüt odur.
Not: Bu yazıdaki pek çok bilgi Sözcü’de Ağustos 2019 ve Aralık 2020’de, Birgün’de Kasım 2019’da haber olmuştur. Yeni veya hiç
bilinmeyen şeyler değildir. Sadece bu haberlerin siyaset tarafından
yok sayıldığını belirtelim.