Türkiye'de eşcinsel annesi olmak

Neden biz? Neden benim çocuğum..? Hadi eşcinseldi; bu sefer de el alem ne der, çevre ne düşünür diye düşündüm. Ya geleceği nasıl olacaktı? Bütün bu sorularla boğuşmaya başladım...

Abone ol

Sema Yakar

Ben Türkiye'de yaşayan bir eşcinsel annesiyim.

Oğlum benim ikinci çocuğum. Erkek olması ailede büyük sevinç yaratmıştı. Toplumun normlarına göre ideal bir aile olmuştuk. Onlara iyi bir gelecek sağlamak en büyük amacımızdı.

2000 yılının Mayıs ayında oğlum daha önce hiç olmadığı kadar gergin ve huzursuzdu, Özellikle cinsellik ve kız arkadaş konuları açıldığında hiç konuşmak istemez, geçiştirir ve kendisini odasına kapatırdı. Oysa cinsellik, genç bir erkek olan oğlum için önemli bir konu olmalıydı. Tanıdığım oğlum anlayamadığım bir şekilde değişiyordu. "Ergenliği mi anlayamıyordu?",  "Acaba, haksız bir deneyim mi yaşamıştı?", "Yoksa kadınlara ilgi mi duymuyordu...?", "Gey olabilir miydi...?

Bunun gibi SORULAR aklıma geldikçe "yok canım biz onu çok iyi yetiştiriyoruz" diye kendimi kandırıyordum. Ama bu böyle devam edemezdi, eşimle birlikte oğlumuzla konuşmaya karar verdik.

Kendi ergenlik ve flört dönemlerimizi anlatarak başladık konuşmaya. Oğlum bir türlü açık ve gönül rahatlığıyla konuşamıyordu. Sonunda dayanamayarak sordum "Gey olabilir misin?" "Yok canım nereden çıkardınız?"dedi. Önce telaşlandı ve bir müddet sonra yüzümüze bakmadan ve ağlayarak "Evet anne ben geyim" dedi. Son aylarda yaşadığı kafa karışıklığını, kadınlara değil de erkeklere ilgi duyduğunu anlattı. Konuşurken utanç ve suçluluk duygusu içinde olduğunu sezdim. Ona sarıldık, "Ne olursan ol sen bizim evladımızsın. Bu durum sana bakış açımızı ve sana olan sevgimizi değiştirmez" dedik.

Gerginliğini sezdim için aylardır kafamda kurup durduğum, en kötü ihtimal olarak düşündüğüm şey büyük bir gerçek olmuş karşımda duruyordu. İşte o an oğlumdaki rahatlamayı gözlerinde gördüm. Ağlamayı kesişini ve sakinleştiğini hatırlıyorum. O güne kadar çok iyi tanıdığımı zannettiğim oğlum o an karşımda sanki bir yabancı gibiydi. Ne düşünür..? Ne hisseder..? Neydi bu eşcinsellik..?

Önce kendimi ve eşimi suçladım; acaba onu büyütürken nerede hata veya eksiklik yapmıştık diye düşündüm. Biri aklını mı çeldi, heves mi, geçer mi, hastalık mı? Yoksa hormonları mı buna neden oluyordu? Neden biz? Neden benim çocuğum..? Hadi eşcinseldi; bu sefer de el alem ne der, çevre ne düşünür diye düşündüm. Ya geleceği nasıl olacaktı? Bütün bu sorularla boğuşmaya başladım.

İçinde yaşadığım toplumun LGBTİ bireylere bakışı çok kötüydü. Toplum bunlara sapkınlık, ahlaksızlık, tercih, günahkar, yasak gibi tepki ve önyargılarla bakıyor ötekileştirıyordu.

Bir psikologdan yardım aldık, bu arada eşcinsellikle ilgili kitaplar, makaleler okumaya başladım. Oğlumla bu konuyu artık daha rahat konuşabiliyorduk. Bilgilendikçe korkum azalmaya başladı. Bilgisizlik ve bilgiye direnmek en kötü hastalıktır bence. Onu yeniden tanımaya ve keşfetmeye başladım. Eşcinselliğin bir hastalık değil solaklık ve göz rengi kadar doğal bir durum olduğunu artık çok iyi biliyorum.

Bu çalkalanma döneminde hep şunu düşündüm. Bir insanı sevmekten öte nereye gidebilirim ki? Onu değiştirmeye zorlamak, olmak istemediği bir kalıba sokmaya çalışmak sadece aptallıktı. O benim evladımdı, canımdan bir parçamdı.

Neden korkuyordum ki? Hayallerime ters düştüğü için mi ? Fark ettim ki ben onu o güne kadar hep koşullu sevmişim. Çünkü bana öğretilen buydu insanlara da koşullu bakan bir değer yargım vardı. Koşullu sevmek beklenti barındırır, istedikleri gerçekleşince insan sevdiğini düşünür. Ben doğru sevgiyi öğrenmek istedim. Öğrendikçe hayatım ve hayata bakışım tamamıyla değişti. Meğer o güne kadar dışarının bakışı ve değer yargılarıyla şekillenmişim. Geç de olsa kendime ben kimim diye sorabildim. Bu sayede dünyaya ve insanlara bakış açım artık çok farklı.

Bu yaşam yolculuğumda bana ezberlerimi bozduran şey koşulsuz sevgi oldu. Koşulsuz sevebilmek gerçek sevgidir. Toplum olarak bağımlı bir düşünce yapımız var. Onun kurallarına uyumadığınız zaman toplum bizi kendinden ayrı görüyor; bu yargıyı kırmak bireyde ve ailede başlamalı.

İçinde yaşadığım topluma doğru bilgiyi anlatma çabam 2006 yılında başladı. 2008 yılında birkaç ebeveyn ile bir araya gelerek LİSTAG (LGBTİ Aileleri İstanbul Grubu'nu) kurduk ve örgütlü mücadelemiz başladı. 2013 yılında açık kimliklerimiz ile yedi ebeveyn olarak hikayelerimizi anlatan "Benim Çocuğum" belgeselini yaptık. Bu belgeselle Türkiye'ye ve dünyaya açıldık.

Türkiye'de LGBTİ ailesi olmak kolay değil. Aileler toplumsal baskılar, zihinsel karmaşalar, akrabalık ilişkileri içindeki tepkilere yakalanmak, dışlanmak gibi sorunlarla karşılaşıyorlar ve çocuklarını geleceklerinden endişe duyuyorlar.

Türkiye'de cinsellik konuşulamıyor. Bu konuda adeta yerleşik bir travma söz konusu ve insanların düşünceleri yalan yanlış inanışlarla şekillenmiş durumda. Aile henüz kendi cinselliğini konuşamamışken çocuğunun cinsel yönelimini ve cinsel kimliğini konuşması imkansızlaşıyor. Çevre nedeniyle hem kendisinin hem de çocuğunun dışlanmasından ürküyor. Daha kötü örnekler de mevcut tabii... Evden atmak, duygusal ve fiziksel şiddet uygulamak ve dolayısıyla evden kaçan çocuklar...

Aile bir yana toplum da nefret söylemleriyle LGBTİ'leri hedef gösterebiliyor. Türkiye'de LGBTİ'lere yönelik nefret cinayetleri çok artmış durumda.

LGBTİ'ler sadece aile içinde değil, cinsel kimlikleri nedeniyle eğitim, sağlık ve çalışma alanlarında da pek çok zorluk yaşıyorlar. Temel insan haklarından yoksun hayatlar yaşıyorlar ve hukuka başvurduklarında ayrımcılıkla karşı karşıya kalabildikleri için oldukça zor zamanlar geçiriyorlar. Hayatın içinde olmaya gayret ettiklerinde ise türlü mücadeleler ve savaş vermek durumundalar.

Oğlum Boysan, 2004 yılından beri açık kimliği ile LGBTİ hak mücadelesi alanında hareketin önde gidenlerindendi. En son Şişli Belediyesi'nde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Birimi'nde danışmanlık görevini yürütüyordu. Maalesef 2015 Eylül ayında Boysan'ı ve iki arkadaşını bir trafik kazasında kaybettik. Onun gidişinden sonra 2016 Haziran'ında, yaşadığı evi 'Boysan'ın Evi' adı altında STK'lara eğitim, toplantı, seminer, sergi ve atölye çalışmaları için açtık. Ayrıca iki senedir 'Boysan'ın Evi' her ay düzenli bülten çıkararak etkinlikleri hazırlayan gönüllü ekibi tarafından paylaşılıyor. Sevgi ve dayanışma ilkesi ile yürütülen çalışmaları ile toplumda eşit haklar ve eşit hayatlar olgusu ile farkındalık yaratmaya devam ediyor.

Ayrıca 'Boysan'ın Evi' çatısı altında LADEG+ (LGBTİ+ Aile ve Yakınlar Destek Grubu) faaliyetlerini yürütüyor.

Bilgi ve destek için:

https://www.instagram.com/ladegaile/

https://facebook.com/ladegailegrubu

twitter.com/ladegaile

www.ladeg.org

twitter.com/boysaninevi

facebook.com/boysaninevi

instagram.com/boysaninevi

www.boysaninevi.com