Türkiye’de gezgin kadınlar: Stratejik davranmak, önlem almak zorundasın
Sena Gedikli: Bazen konu farklı noktalara çekiliyor. Orada tatlı dille, ben burada ineceğim diyorsun. Olayı kotarıyorsun... Ayşe Döner: Yardımdan, kısacık sohbetten ne geleceğini biliyorum...
DUVAR - Pippa Bacca ve arkadaşı Silvia Moro, 8 Mart 2008’de dünya barışı ve Filistin topraklarında işgalin sonra ermesi için “Barış Gelini” adını verdikleri projeyle Milano’dan başlayan yolculuklarını Slovenya, Hırvatistan, Bosna, Bulgaristan, Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail ve Filistin üzerinden sürdürerek, Tel-Aviv’de sonlandırmayı planlıyordu.
Türkiye’ye ayağına geldikten sonra yolları ayrılan iki arkadaş otostopla sürdürdükleri yolculuklarına tek devam etmeye karar verdiler. Ancak yolculuk tamamlanamadı. İtalyan sanatçı Pippa Bacca’nın cesedi 31 Mart 2008’de Kocaeli’nin Gebze ilçesinde bulundu. Tecavüz edilerek öldürülen Pippa Bacca'nın katili Murat Karataş'a ömür boyu hapis cezası verildi.
13 yıl sonra Bacca’nın ölüm yıldönümünde Türkiye’de tek başına gezen, otostopla yolculuk yapan kadınlara karşılaştıkları sorunları, nelere dikkat ettiklerini, “kadın başına gezme” halini sorduk.
‘SÖZDE ŞAKANIN NEREYE GİDECEĞİNİ BİLİYORUM’
Bir firmanın satış müdürü iken İstanbul’u terk etme kararı alan Ayşe Döner şimdilerde emlak danışmanlığı ve rehberlik ettiği doğa gezileri yapıyor. Çoğunlukla tek başına gezdiğini söyleyen Döner seyahatlerini “Bazı uçak bazı arabayla bazı da yürüyerek” diyerek anlatıyor.
Döner, “Sıkıntılar yaşadınız mı?” sorusunun asıl yabancı kadınlara sorulması gerektiğine dikkat çekerek anlatıyor:
“Biz kendi halkımızın abazanlık derecesini, açgözlülüğünü biliyoruz. Asıl bir yabancıya sormak lazım, Türkiye’de yürüyüş yapmak nasıl bir şeydir diye… Sözde şaka yaparken o şakanın nereye gideceğini biliyorum. Bir yabancının o şakaların niyetini anlaması çok zor. Türkiye’de yaşamayı biliyorum ama bilsem de başıma bir şey gelebilir. Şunu itiraf etmek isterim: Sürekli mesafe koymak zorunda olmak, sürekli bir zırhla dolaşmak o kadar yorucu ki… Çadır kurduğum yerlerde, ‘yardımcı olalım’ falan diye geliyorlar, istemiyorum kardeşim… Yardımdan, kısacık sohbetten ne geleceğini biliyorum…”
'SOHBET ETTİĞİNİZ ERKEK SİZİN İÇİN ‘SİNYAL VERİYOR’ DİYE DÜŞÜNÜYOR'
Döner, hemen her davranışınızın “Bu kadın sinyal veriyor” algısına sebep olma ihtimali taşıdığını söylüyor: “Arabayla ve uçakla yaklaşık 10 ülke gezdim. Doğuda Çin, Hong Kong, güneyde Dubai, Batıda Avusturya'dan İtalya, Makedonya gibi... Oralarda hiçbir barda iki kadeh bir şey içip sohbet ettiğim kişi ‘bu kadın sinyal veriyor, tamamdır, geceyi bunla geçiririm’ gibi yaklaşmadı... En azından ben karşılaşmadım böyle bir durumla. Ama kendi ülkemde -nadiren de olsa- yan masada oturan bir yabancı kadına veya kadın kadına gezen birilerine asılıp fırsatçı yaklaşımlarda bulunanları gördüğüm oldu. Özellikle Rus yürüyüşçü kadınlar izin almaksızın flört edilecek kadın olarak görülüyor.
Türkiye’de okumuş okumamış da fark etmiyor. Adamın birine Rus bir kadına yaptığından dolayı ‘Ne yapıyorsun!’ dedim. ‘Centilmenlik’ dedi. Centilmenlik değil bu başkasının alanına girmek, dedim. Yani durum bu…”
‘NAVİGASYONU ERKEK ARKADAŞLAR KULLANIRDI’
Sena Gedikli, Batı Karadeniz’i otostopla gezen bir gezgin. Uzun yıllar bir grup arkadaşıyla gezerken tek başına seyahat etme kararı almasını şöyle anlatıyor: “Hep rotayı erkek arkadaşlar belirliyordu; işte gideceğiniz yerler, kalacağınız yerler… Navigasyonu onlar kullanırdı. Ben hiçbir sorumluluk almıyordum. Bu sefer kendim denemek istedim. Sonraki sene Trabzon’dan İstanbul’a tek başıma gezdim. Bir hafta kadar sürdü. Trabzon’dan Samsun’a kadar BlaBlaCar’la seyahat ettim. (Boş koltuğu olan sürücülerle aynı yöne gitmek isteyen yolcuları buluşturan bir paylaşım sitesi) Ondan sonra yola otostopla devam ettim.”
Gedikli, otostopla gezerken “Tedirgin” olduğunu söylese de korkuyla yaşamak istemediğini ekleyerek anlatıyor: “Bindiğin arabada ‘tek başına seyahat etmeye korkmuyor musun? Erkek arkadaşın böyle gezmene izin veriyor mu?” gibi sorulara çok fazla maruz kalıyorsun. Tabiki tedirgin olduğum zamanlar oldu ama kafamda çok fazla korku senaryoları üretip, bunlara kapılmamaya çalışıyordum.”
‘BAŞIMA BİR ŞEY GELİRSE DİYE BİRLİKTE FOTOĞRAF ÇEKTİĞİM OLDU’
Gedikli, seyahat ederken nelere dikkat ettiğini şu sözlerle anlatıyor:
“🔸İlk kriterim kamyon ya da TIR’lara binmemekti. Ben durdurmasam bile TIR’ın yol değiştirip, gelip almak istediği falan oldu. Binmedim. Normal muhabbet etmek istiyorsun. Bazen konu farklı noktalara çekilmeye başlıyor. Herkese aynı davranamıyorsun, kadın olarak güç şeyin belli… Orada tatlı dille, tamam, ben burda ineceğim falan diyorsun. Olayı kotarıyorsun. Bir kez böyle bir durum oldu. Stratejik davranmak zorundaydım. Erkek arkadaşım var, onun yanına gidiyorum falan dedim.
🔸Hava karardıktan sonra yola çıkmıyordum ya da akşam varacağım şekilde planlıyordum. Çadırımı kurarken başka gezginlerin de olduğu yerlerde konaklamaya çalışıyordum.
🔸Bir kere bindiğin aracın plakasını arkadaşına gönderiyorsun. Fotoğraf çekiyordum birlikte, başıma bir şey gelirse elimde fotoğraf olduğunu bilsin diye. Bu tarz önlemler alıyordum kendimce…”
‘AİLE, OTOSTOPTAN ÇOK DAHA BÜYÜK BİR RİSK’
Türkiye’de Sosyoloji okuyan daha sonra Türkiye’de yaşamaya karar veren 31 yaşındaki Aspasia Kalas aslen Kıbrıslı.
“Türkiye’nin büyük bir kısmını otostopla gezdim” diyen Kalas, Türkiye’yi güvenli bulduğunu, asıl tehdidin ev içinde olduğunu söylüyor. “Bir kadın için ‘aile’, otostoptan çok daha büyük bir risk bence” diyen Kalas anlatıyor:
“2011 yılından beri geziyorum. 25’e yakın ülke gezdim ve rahatlıkla söyleyebilirim Türkiye bir otostop cenneti. Türkiye’yi umduğumdan daha güvenilir buldum diyebilirim.
11 yıldır geziyorum ve iki üç olay yaşadım ama şunu söyleyebilirim; Sürekli tetikte olmak zorundasın. Konuşmanın gidişatını yönlendirmek zorundasın. Yollarda manipülatif olmayı öğrendim. Başıma bir şey gelmesin diye karşımdaki insanın zaaflarına dikkat ediyorum. Dindar bir insanla direk dinden giriyorum, ırkla ilgili hassasiyeti varsa ordan giriyorum. Konuyu boş bırakmamaya çalışıyorum.
Binmeden önce mutlaka plakasının fotoğrafını çekiyorum ya da çekmiş gibi yapıyorum. Tek amacım benim onun plakasını bir yere gönderdiğimi düşünmesini sağlamak…
İnsanlarda o korku gelişsin istemiyorum. Kadınlar korkmasın. Kadınlar şiddeti birinci dereceden yakınları tarafından görüyorlar. İstatistik olarak eşini, sevgilisini, kızını öldürenler çok daha fazla. Bir kadın için aile, otostoptan çok daha büyük bir risk bence."
‘YABANCI KADINLARA KARŞI BAŞKA TÜRLÜ BİR YAKLAŞIM VAR’
36 yaşında olan Fransız Lucie Lavoisier, 10 yıldır Türkiye’de yaşıyor. Uzun bir dönem Türkiye’yi otostopla gezdiğini söylüyor ve ekliyor: “Yabancı kadınlar Türk kadınlara göre daha kolay olur gibi bir tavır var. Korktuğumu hatırlamıyorum ama bir daha karşılaşmak istemediğim insanlar var. Bir seyahatte iki ayrı arabadan kızarak inmek zorunda kaldım. Biri beni plaja götürdü, ısrar etti. Bir sonraki orman oldu. İki senedir otostop çekmediğimi söyleyebilirim. Şu an kendimi daha güvende hissederim. Çünkü bir sürü arayacak arkadaşlarım var.
Fransa’ya göre Türkiye’de çok daha kolay geziliyor. Otostop çekmek de daha kolay. Araba kalabalıkken durup, alıyorlar. Burada insanların daha yardımsever olduğunu söyleyebilirim.”