Türkiye'de göç ve nüfusun yüzölçümü ile tersine dağılımı
Beş kişiden birinin ülke yüz ölçümünün yüzde birine sıkışmış olması, yüz ölçümünün yüzde 45’ini oluşturan beş bölgede nüfusun sadece yüzde 20’sinin bulunması, nüfusun dengesiz dağıldığını göstermekte.
Günümüzde Türkiye’de yaklaşık 85,4 milyonluk bir nüfus bulunmakta olup bu nüfus bölgeler arasında oldukça dengesiz bir dağılış göstermektedir (Tablo.1). İklim koşullarının sert, iş olanaklarının az, eğitim, sağlık ve ulaşım imkanlarının yetersiz ve sosyal çatışmaların yaşandığı bölgeler, 1950’den beri göç verirken iklim koşullarının mutedil, iş olanaklarının iyi, ulaşım sisteminin gelişmiş, sağlık ve eğitim alt yapısının daha iyi olduğu bölgeler ise göç almaktadır. Yani bazı bölgelerde iş olanaklarının azlığı, sert iklim koşulları, toplumsal çatışmalar, kötü ulaşım, eğitim ve sağlık hizmetleri gibi iticilikler çokken bazılarında ise mutedil iklim, yeterli iş olanakları ve iyi olan eğitim, sağlık ve ulaşım hizmetleri gibi çekicilikler fazladır.
Kuzeydoğu, Ortadoğu, Güneydoğu ve Orta Anadolu ile Batı ve Doğu Karadeniz bölgeleri öteden beri fazla göç vermektedir. Bu bölgelerden Doğu ve Batı Karadeniz bölgelerinde iklim diğer bölgelere göre daha mutedilken topografyanın oldukça haşin ve engebeli olması tarımı ve ulaşımı olumsuz etkilemektedir. Güneydoğu ve Orta Anadolu bölgelerinde de iklim Kuzeydoğu ve Ortadoğu Anadolu’ya göre ılımandır. Ancak bu bölgelerde de Yozgat, Sivas, Mardin, Şırnak, Siirt, Batman, Şanlıurfa ve Diyarbakır gibi çok sayıda il, istihdam alanlarının azlığı nedeniyle öteden beri göç vermektedir.
İstanbul başta olmak üzere Batı ve Doğu Marmara, Ege, Akdeniz ve Batı Anadolu bölgeleri ise yukarıda sayılan çekicilikleri nedeniyle öteden beri göç almaktadır. Bu nedenle bugün Türkiye nüfusu bölgelere göre çok dengesiz bir dağılış sergilemektedir. Öyle ki en fazla nüfuslu bölge olan İstanbul ülke yüz ölçümünün yüzde 0,7’sini kaplarken bu bölgenin nüfusu 15 milyon 656 bin civarındadır. Ülke yüz ölçümünün yüzde 9’unu oluşturan Kuzeydoğu Anadolu’da ise nüfus sadece 2 milyon 172 bin civarındadır. Diğer bir ifade ile İstanbul’un Türkiye nüfusundaki payı yüzde 18,3 iken Kuzeydoğu Anadolu’nu payı sadece yüzde 2,5’tir (Tablo.1).
İstanbul’un dışında Ege, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu, Doğu Marmara ve Batı Anadolu bölgelerinin nüfusları da diğer bölgelere göre oldukça fazladır. Adı geçen 5 bölgenin nüfusu yaklaşık 8,5 milyon-11 milyon arasında değişmekte, bu bölgelerin Türkiye nüfusu içindeki payları da kabaca yüzde 10 ile yüzde 13 arasında değişmektedir (Tablo.1).
Tablo.1. Türkiye’de Nüfusun 12 Düzey-1 Bölgesine Dağılışı (2023)
Batı Marmara bölgesi son yıllarda çok göç alan bir bölgemiz olup özellikle İstanbul’a yakın olması nedeniyle uzunca bir dönem bu bölgenin nüfus gelişimi çok yavaş olmuştur. Bu bölgenin nüfusu son yıllarda alınan göçlerin de etkisiyle hızla artmakta olup günümüzde 3,8 milyon civarına çıkmıştır. Yine de bu bölge mevcut nüfusu ile 12 bölge içinde an az nüfusa sahip üçüncü bölgedir (Tablo.1).
Kuzeydoğu Anadolu ve Batı Marmara bölgelerinin dışında Doğu Karadeniz, Orta ve Ortadoğu Anadolu ile Batı Karadeniz, nüfusu diğer 6 bölgeye göre az olan bölgelerdir. Doğu Karadeniz bölgesinin nüfusu 2,7 milyon, Orta ve Ortadoğu Anadolu bölgelerinin nüfusu sırasıyla 4,2 ve 3,9 milyon ve Batı Karadeniz’in nüfusu 4,7 milyon civarındadır. Bu 4 bölgenin ülke nüfusundaki payları yüzde 3,2 ile yüzde 5,5 arasında değişmektedir (Tablo.1).
Kısaca ülkede neredeyse her beş kişiden birinin ülke yüz ölçümünün yüzde birine (İstanbul bölgesi) sıkışmış olması buna karşın Kuzeydoğu, Ortadoğu ve Orta Anadolu ile Batı ve Doğu Karadeniz gibi ülke yüz ölçümünün yüzde 45’ini oluşturan beş bölgede ülke nüfusun sadece yüzde 20’sinin bulunması, aslında Türkiye’de nüfusun ne kadar dengesiz dağıldığını açıkça göstermektedir. Öte yandan Akdeniz, Batı Marmara, Batı Anadolu, Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin nüfus ve yüz ölçümdeki payları daha dengeli iken İstanbul ve Doğu Marmara yüz ölçümlerine oranla nüfusu fazla olan, Batı ve Doğu Karadeniz, Kuzeydoğu, Orta, Ortadoğu Anadolu bölgeleri ise yüz ölçümlerine oranla nüfusu oldukça az olan bölgeler olarak dikkat çekmektedir (Tablo.1)
Şüphesiz bu durumun ülkeye bir maliyeti de vardır. Yoğun nüfuslu bölgelerde toprak, su, bitki örtüsü ve hava gibi doğal kaynaklar ile ulaşım, eğitim ve sağlık alt yapısı gibi beşeri çevre üzerindeki baskı oldukça fazladır. Buna karşın yaklaşık 75 yıldır göçle terkedilen bölgelerde ise tarım, hayvancılık, arıcılık, ormancılık, balıkçılık gibi alanlarda potansiyelin yeteri kadar kullanılmaması, yani üretimde kullanılacak kaynakların önemli bir kısmının atıl kalması sorunu bulunmaktadır. Bu da ülke ekonomisini olumsuz etkileyen bir nedendir. Kaldı ki bu bölgelerde kırsal turizm, tatlı su balıkçılığı, ipekböcekçiliği ve mandıracılık çok önemli alternatif geçim kaynakları da vardır. Bu nedenle orta ve uzun vadede nüfusun yoğun olduğu bölgelerden nüfusun az olduğu bölgelere doğru bir tersine göç olayı, yapılacak proje ve yatırımlar ve bu konudaki devamlılık ve ciddiyetle mümkündür. Ülkede bitkisel ve hayvansal üretimin mevcut durumu ve bu nedenle söz konusu ürünlerin fiyatlarının oldukça pahalı olması, yukarıda belirtilen alanlarda proje ve yatırımların yapılmasının aciliyetini açıkça göstermektedir.
*Prof. Dr. / Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi