Türkiye’de hukuk sisteminin en önemli 3 sorunu

2012 yılından günümüze hukuk sistemimizde bir adım ileri atılmadığı gibi, sorunların büyüdüğüne, çözüm yollarının tıkandığına, yargı paketlerinin öngörülen iyileştirmeyi sağlamadığına tanık oluyoruz.

Abone ol

Güncel Hukuk Dergisi 2012 yılında: “Değerli Hukukçu, 2004 yılından beri okuyucuları ile buluşmayı sürdüren Güncel Hukuk dergisi, 100. sayısı nedeniyle bir anket çalışması başlatmıştır. Bu çalışma dahilinde, Türkiye’nin hukuk sisteminin en önemli sorunlarının neler olduğunu hukukçu meslektaşlarımızın görüşlerine başvurarak ortaya koymak ve kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.” diyerek bir anket çalışması başlatmış.

Çalışmayı yürüten İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Seda Kalem Berk.

Bu çalışmada, hukuk alanında faaliyet gösteren akademisyenler, avukatlar, hakimler, savcılar, stajyer avukatlar ve hatta henüz öğrenimini tamamlamamış hukuk öğrencilerinden 1006 hukukçu ankete katılmış.

Bu tek soruluk ankette katılımcılardan Türkiye’nin hukuk sisteminin en önemli üç sorununu işaretlemeleri istenmiştir. Ankete katılanlara 13 seçenek sunularak bunlardan önemli olan üçünün işaretlenmesi istenmiş ayrıca katılımcılara farklı seçenek olanağı tanınmıştır.

Bu 13 seçenek kamuoyunda tartışılan konular olup şunlardır:

Yargı bağımsızlığı, adil yargılanma, hukuk eğitimi, düşünce ve ifade özgürlüğüne ilişkin mahkemelerin iş yükü, tutukluluk süreleri ve usulleri, 1982 Anayasası, güçler ayrılığı, temel hak ve özgürlüklere ilişkin düzenlemeler, nefret söylemi nefret suçları ve ayrımcılığa ilişkin olağanüstü yargılamalar, ceza infaz sistemi ve cezaevlerinin durumu, kadına yönelik şiddete ilişkin düzenlemeler ve diğer. 

İşte anket sonunda bu sorunlardan “yargı bağımsızlığı”, “adil yargılanma” ve “hukuk eğitimi”nin ankette en önemli üç sorun olarak öne çıktıkları görülmektedir.

1006 anket katılımcısının kişi başına üç yanıt vermesiyle toplam 3018 yanıt elde edilmiş. Bu yanıtlar arasında, en sık şekilde ilk üç sorun arasında ifade edilen sorun yargı bağımsızlığıdır. Anket katılımcıları arasında 455 kişi yargı bağımsızlığını hukuk sisteminin en temel üç sorunundan biri olarak tanımlamıştır. Hukuk sisteminin üç temel sorunu arasında yargı bağımsızlığından hemen sonra, ikinci sırada oldukça az bir fark ile adil yargılanma konusu gelmektedir. Katılımcılar arasından 430 kişi de adil yargılanma konusunu en temel üç mesele arasında saymıştır. Katılımcılardan 302 kişi ise ilk üç sorun arasında üçüncü sorun olarak hukuk eğitimini işaretlemişlerdir.

Görüldüğü gibi düşünce ve ifade özgürlüğüne ilişkin mahkemelerin iş yükü, tutukluluk süreleri ve usulleri, 1982 Anayasası, güçler ayrılığı, temel hak ve özgürlüklere ilişkin düzenlemeler, nefret söylemi nefret suçları ve ayrımcılığa ilişkin olağanüstü yargılamalar, ceza infaz sistemi ve cezaevlerinin durumu, kadına yönelik şiddete ilişkin düzenlemeler hukuk sisteminin üç temel sorunu sıralamasında yer almamıştır.

Ankete katılan tüm  avukatların yarısı (yüzde 49,6) “yargı bağımsızlığı”nı en temel üç sorun arasında sayarken, sırasıyla hakimlerin yüzde 58’i, savcıların ise yüzde 53’ü bu görüştedir.

Yargı bağımsızlığını en önemli üç sorun arasında sayan gruplar arasında sayısal olarak ikinci sırada yer alan öğrencilerin yaklaşık yüzde 40’ı bu sorunu en önemli sorunlar arasına katmışlardır. Ankete katılan akademisyenlerin ise yüzde 47.2'si yargı bağımsızlığını hukuk sisteminin en önemli sorunu olarak ilk sıraya yerleştirmişlerdir.

Bu bilimsel çalışmanın yapıldığı tarihten bu yana değişen bir şey yok. Anayasa Mahkemesi kararları ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarının uygulanmaması ankette sunulan seçeneklerin değerlendirilmesi oranına belki biraz etki eder, adil yargılanma seçeneğinin oy oranı yükselebilirdi.

Yargının bağımsızlığı mahkemelerin yasama ve yürütme organlarından emir ve talimat almamaları ve yargı kararlarının yerine getirilmesinin bu organlarca hiçbir şekilde engellenememesi olduğuna göre bu sorun çözülmüş müdür?

Ayrıca hakimlilik güvencesinde yani özetle, hakimlerin atama, görevlerinde yükselme, görev yerlerinin değiştirilmesi, görevden alınmaları ve disiplin cezalarına çarptırılmaları gibi özlük işlerinde bağımsızlık sağlanmış mıdır?

Adil yargılanma ise bir bireyin bir eylemle suçlandığında veya özel hukukta diğer bir yasal anlaşmazlığa karıştığında, davanın makul bir süre içerisinde, bağımsız ve tarafsız bir mahkemede, hakkaniyete uygun bir biçimde ve kamuya açık olarak görülmesi anlamına gelir. Davaların makul süre içerisinde ve hakseverliğe uygun olarak görüldüğünü, Avrupa İnsan Hakları mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulandığını, tutukluluk halinin hükümlülük haline getirilmediğini ileri sürebilir miyiz?

Son olarak Türkiye’de  2023 yılı itibarıyla bulunan 84 hukuk fakültesinin yargı erkinin gereksinim duyduğu nitelikli hukukçu yetiştirmede başarılı olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bu soruların yanıtları olumsuz olduğundan bu değerli anket çalışmasının yapıldığı 2012 yılından günümüze kadar hukuk sistemimizde bir adım ileri atılmadığı gibi, giderek sorunların büyüdüğüne, çözüm yollarının tıkandığına, yargı paketlerinin öngörülen iyileştirmeyi sağlamadığına tanık olmaktayız.

*Emekli İstanbul Hakimi