Hem atletik, hem entelektüel. Bir o kadar da 'cool' bir kadın.
Onun adı Seçim Demirel. O, Türkiye'nin eski FIFA kokartlı kadın
hakemi. Hem Türkiye'de “kadın hakem” olmayı konuştuk, hem genel
futbol iklimimizi masaya yatırdık. Ben her şeyi sordum, o da açık
açık anlattı.
Hocam bir gün “hakem olacağım”
diye bir hayaliniz var mıydı? Nasıl karar
verdiniz? Mesela çocukken “Ben hakem olacağım” dediğinizde babanız
“Ya kızım ne işin var hakemlik, makemlik” diye tepki vermiş
miydi?
Aslında her şey futbola ilgimle başladı. Henüz çocukken futbolla
çok fazla ilgilenen akrabalarım vardı. Onlarla birlikte olduğum
ortamlarda sürekli maç izliyorlardı. Ben de onlarla maç izliyordum.
İzledikçe de merakım gelişti ve en nihayetinde bir takımın
taraftarı oldum, şimdi ismini söylemeyeyim. Doğru olmaz herhalde?!
O takımın maçlarını da takip etmeye başladım doğal olarak. Liseyi
bitirdikten sonra üniversitede beden eğitimi bölümünü kazandım.
Orada okurken hep futbol oynama merakım vardı.
Malatya'da yaşıyordum ve Malatyalıyım. Malatya'da da kadın
futbol takımı mevcut değildi. Ama sürekli hocalarıma, arkadaşlarıma
soruyordum; “Ben futbol oynamak istiyorum, ne yapabilirim?” diye. O
dönemde de Türkiye'de kadın futbolu pek gelişmiş değildi.
Duyuyordum tabii ama bir milli takım olduğunu, kadın takımları
olduğunu. Genellikle İzmir, Ankara ve İstanbul'da oluyordu. Tam ben
de “Ne yapabilirim?” diye düşünürken bir gün okulun panosunda
'futbol hakemliği kursu' diye bir ilan gördüm.
Futbol oynayamıyordum ama “Madem futbol hakemliği açılıyor, ben
de futbol hakemi olayım ve böylelikle futbola bir şekilde giriş
yapayım” dedim kendi kendime. Hemen başvuru yaptım. Bu da Hakemler
Derneği'nin bir başvurusuymuş. Bir adres vermişlerdi, ben de o
adrese gittim ve “Ben hakem olmak istiyorum” dedim. Çok
şaşırmışlardı. Çünkü hiçbir kadın başvurmamıştı o kursa. İsmimi
hemen yazdılar ve “Size haber vereceğiz” dediler. Malatyaspor
tesislerinde başlayan kursa gittim. Bir haftalık eğitim yapıldı.
Benim atletik yapım ve atletik performansım çok iyiydi. Tabii
futbola meraklı olduğum için kurallara da hakimdim aslında.
Şöyle söylemler vardır kamuoyunda: "Şu hakem bu takımlı"
diye Bir hakem takım tutmasa, yani futbola ilgi duymasa zaten ne
işi olabilir ki hakemlikte? Neden futbolun içinde yer
alsın?
Kesinlikle. Hangi hakem “Ben takım tutmuyorum” diyorsa, yalan
söylüyordur. Hakemler takım tutabilir zaten ama taraf tutmaz.
Tutmamalıdır.
Zaten bir hakem hangi takımı tutarsa tutsun sahaya
çıktığında onun için Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe kalmıyor
öyle değil mi? O hakem için beyaz konçlular ile kırmızı
konçlular...
Aynen, kesinlikle öyle. Çünkü bir hakem olarak o maçı başarıyla
yönetip bitirmek ve yeniden maç alabilmek istiyorsunuz. Hakemin
beslendiği tek şey maçtır. Ne kadar maç yönetirsen o kadar mutlu
oluyorsun.
Ülkemizde futbolun erkek hegemonyasında olduğunu
biliyoruz. Tamamen erkeklerin oluşturduğu bir futbol iklimi
yaşanıyor. Türkiye'de 'kadın hakem olmak' nasıl bir
şey?
Çok zor tabii. Hiç kolay değil. Ben de çok çok zorlandım o
süreçlerden geçerken. Biliyorsunuz bahsetmiştim. Malatya'daydım ve
o zamanlar bırakın bir kadının futbol maçını yönetmesini, şort
giyip sahaya çıkması bile inanılmaz zordu. İlk zamanlar müthiş
tepki almıştım. Çok olumsuz tepkiler aldım. İşte “bunun burada ne
işi var”, “kadın bu, maç yönetemez”, “gitsin, istemiyoruz,
maçlarımıza çıkmasın” diye tepkiler bile almıştım. Ama zamanla ben
o inatla maçlara çıkmaya başladıkça onlar da alışmaya başladılar.
Tabii daha sonra Kocaeli'ye geldim, İstanbul ve İzmir'de maç
yönetmeye başlamıştım. Ama inanın bu algılar hiçbir yerde
değişmiyor. Doğu'ymuş, Batı'ymış, hiç fark etmiyor. Kadınsan eğer
bu işi bilmiyorsun, bu işten anlamıyorsun. Zaten hakem arkadaşlar
içerisinde de seni rakip olarak görüyorlar; “Kadınsın sen, kenarda
bekle, biz ilerleyelim, biz devam edelim” gibi bir anlayış var.
Hiçbir şekilde kabul görmüyorlar yani burası kesin. Ben hakemliği
bıraktım. Son gün bile o ayrımcılığı, o cinsiyetçiliği hep yaşadım.
Hiçbir zaman da erkeklerle de eşit bir şekilde hakemlik
yapamadım.
Peki dünyada 'kadın hakem olmak' nasıl bir şey? Yani
Türkiye'deki yaşanılan zorluklar dünyada benzeri yaşanıyor
mu?
Şimdi şöyle; bazı ülkeler var, bunlar gelişmiş ülkeler. Yurt
dışına maç yönetmeye gittiğimizde kendi aramızda bu konuları
konuşurduk.
Hani bir tabir vardır ya “başkasının mahallesinde top
oynamak” diye. Futbol o kadar erkek hegemonyasındaki kadınları bu
iklimde tam olarak böyle konuma itmiyorlar mı?
Aynen öyle. Kesinlikle. Çok güzel ve yerinde bir benzetme oldu
bu. Gerçekten böyle. Avrupa'da ve hatta dünyada futbol genel olarak
erkek hegemonyasında olan bir spor dalı. Ama bazen bazı anlayış
farklılıkları var. Mesela Almanya bunu aşmış durumda. Almanya'da
kadın ya da erkek olmak hiç önemli değil. İsviçre gibi, Norveç gibi
ülkelerde daha rahat bu işler. Ama bizim kültürümüze yakın
ülkelerde tabi ki çok daha zor.
Mesela voleybol için 'kadın sporu' der bazı insanlar.
Keza kadınlar voleybolu gerçekten çok popülerdir. Kadın
voleybolunda da görüyoruz hakemler genelde erkek oluyor. Federasyon
başkanı bir erkek oluyor. Enteresan değil mi?
Kesinlikle, öyle. Gerçekten enteresan. Artık erkekler yönetmeyi
çok fazla mı seviyor, bilemiyorum.
Demirel: Bizde 'hakem konuşmak'
asla bitmeyecek. Bundan son derece eminim. Bu hep böyle gidecektir
ve hiç değişeceğini sanmıyorum.
Saha içinde hiç cinsiyetçi bir reaksiyona maruz kaldınız
mı? Bazen kadınlara karşı "pozitif ayrımcılık" da yapılır. Mesela
bir futbolcunun maçın adrenaliniyle normalde herhangi bir hakeme
vereceği standart bir tepkiyi sırf siz kadınsınız diye daha farklı
verdiği oldu mu?
Futbolcuların o şekilde reaksiyonları olamıyor çünkü kartla
cezalandırılıyorlar. Ama mesela maç içinde şöyle garip reaksiyonlar
aldığım oldu; işte “Hocam, çok güzelsiniz” veya “Gözleriniz çok
güzelmiş hocam” gibi beni etkileri altına almaya çalıştıkları oldu.
Ama tamamen olumsuz reaksiyonlar da aldım. “Buna faul mu çalınır?
Hakemlikten anlamıyorsun” gibi kaba tepkiler verenler de oldu.
Tabii ki sarı kartla cezalandırıyordum. Bu iki örnekle de defalarca
karşılaştım.
Türkiye'de hakem tartışmaları diye bir gerçek
var. Kötü oynayan takımın verilmeyen, tartışmalı bir penaltısı
olduğunu varsayalım. O takımın teknik direktörü, başkanı,
yöneticisi, kısacası herkes hakemi suçlar. Sizce neden
böyle?
Bence bu bizim futbol kültürümüzle alakalı. Futbol
konuşamıyoruz, kaliteli bir futbolumuz yok. En zayıf halka zaten
hakemler. İnsanlar o yüzden kolaya kaçıyorlar biraz da. Hakemler,
mağlubiyetin fatura edilebileceği en kolay kişidir. O yüzden çok
normal. Ben bunu yadırgamıyorum. Ama dünyanın her yerinde böyle mi?
Değil. Bu biraz bizim ülkemize has bir durum. Hiç unutmuyorum, Yeni
Zelanda'da bir eğitimde bir slayt izletiyorlardı. Ülkelerin hakem
analizlerini yapıyorlar. Almanların direkt kaleye giderek gol
attığını, Brezilyalıların ise çok estetik bir şekilde kaleye gidip
gol attığını anlatıyorlar. Türkiye'yi anlattıklarında şöyle bir
grafik çıktı: Kalelere doğru değil, tüm oyuncular kırmızı bir
noktaya doğru çevreleyerek görünüyorlar. Altına da yazmışlar “O
kırmızı nokta top değil, hakem” diye. Yani bizde herkesin hakeme
itiraz ettiğini anlatıyorlar. Bu bizim futbol kültürümüzün oradaki
yansıması. Bir düşünsenize. Bizim futbol kültürümüz hakeme itiraz
eden bir futbolcu grubuyla izah etmişler. O yüzden dediğim gibi
kolaya kaçmaktır bu.
Hakemlerin bir maçın kaderini değiştirebildiğini
biliyoruz. Ama İngiltere'de bir hakemin yanlış kararının haftalarca
konuşulduğunu hiç hatırlamıyorum. Bizde tartışmalar bitmiyor.
Neredeyse iki ay oldu hâlâ Cüneyt Çakır'ın Fenerbahçe-Beşiktaş
maçında Beşiktaş'ın aleyhine verdiği hatalı kararlar
tartışılıyor.
Evet, maalesef. 2010 Dünya Kupası elemelerinde Fransa'da Thierry
Henry'nin elle attığı gol bile bu kadar konuşulmamıştı.
Evet. Hatta düşünün bir ülkenin kaderiyle oynadı.
İrlanda, Dünya Kupası'na gidememişti.
Evet, İrlanda katılamadı ve Fransa katıldı. Bir el ile çok bariz
bir gol atılmıştı. Ama bu kadar uzun konuşulmuş muydu,
zannetmiyorum. Ama bizde 'hakem konuşmak' asla bitmeyecek. Bundan
son derece eminim. Bu hep böyle gidecektir ve hiç değişeceğini
sanmıyorum.
Bu durum en çok Anadolu takımlarında çalışan bazı teknik
direktörlerin işine geliyor. Çünkü futbolda teknik ve taktik
konusunda bir seviye atlayamadıkları için aldıkları
başarısızlıklarda bir bahaneye sahip oluyorlar. Hakem, onlar için
vaziyetten kolay çıkış yolu oluyor.
Tabii tabii, kesinlikle katılıyorum. Mesela ben hakemliği
bıraktıktan sonra tribünlerde maç seyretmeye başladım. Adana'da
yaşadığım için özellikle Adanaspor ve Adana Demirspor maçlarına
gidiyorum. Gidince şunu görüyorum; küçücük çocuklar babalarıyla
birlikte maça gelmişler. Ufacık, çok basit bir pozisyonda babaları
şiddetli bir şekilde küfür ve hakaret ediyor. O ufacık çocuklar da
onlarla beraber ediyorlar. İşte bu şekilde nesilden nesle böyle
devam ettikçe bunun önüne geçemeyiz. Futbolcularda da böyle bu
işler. Mesela U17 gibi genç yaş takımların maçlarını yönettiğimde
bile o çocuklar sürekli hakeme itiraz ediyorlar. Onlara hakeme
itiraz edilmemesi gerektiğini, ettiğinde kart göreceğini iyi izah
etmek gerekir.
Mevcut düzende Türkiye'deki hakemleri nasıl
buluyorsunuz?
Çok uzun süredir aynı kadroda aynı isimler var. Benim doğru
bulmayacağım şey bu. Mesela ben 1996'da hakemliğe başladım ve
2015'te bıraktım. Kendi dönemimde olup hâlâ devam eden hakemler
görüyorum. O zamanlar tartışılıyorlardı, hâlâ tartışılıyorlar.
Bence kesinlikle bir değişime ihtiyaç var. Genç hakemlere şans
verilmeli. Bir revizyon yaşanmalı. O yüzden şu anki kadroyu son
derece başarısız buluyorum. Çok eleştiriliyorlar, çok
tartışılıyorlar o yüzden bunun değişmesi gerekiyor.
Federasyonlar değişiyor, MHK'ler değişiyor, hatta
futbolcular bile değişiyor ama hakemler hep aynı, değişmiyorlar.
Sürekli en çok eleştirilen ve tartışılan onlar oluyor ama
değişmiyorlar. Bu konuya nasıl bakmak gerekir?
Genelde hep aynı isimler var. MHK Başkanı olarak 4-5 ismi
sayabiliriz hemen. Yusuf Namoğlu, Sabri Çelik, Zekeriya Alp, bir
dönem Mustafa Çulcu, Kuddusi Müftüoğlu, Oğuz Sarvan. Hep aynı
isimler etrafında dönüp duruyor. Hiç yeni bir isim gelmiyor. Mesela
önümüzdeki sezon Merkez Hakem Kurulu Başkanı Bülent Yıldırım olsa,
bana göre inanılmaz güzel olur. Bir kere genç, bütün gruba hakim.
VAR konusunda ilk eğitimi alan çok ama çok önemli bir konumda olan
bir hakem.
Bir de Bülent Yıldırım modern çağı bilen bir hakem. O da
aslında gerçek futbolzedelerden biridir. MHK başkanlığı yapmış
yaşça çok büyük hiçbir eski hakem, aslında Bülent Yıldırım kadar
mevcut düzenin farkında değildir. Şu anda ortam ile 30 sene önceki
ortam aynı değil sonuçta. O yüzden Bülent Hoca daha pozitif bir
etki sağlayabilir göreve gelse.
Kesinlikle. Eski saydığımız isimler de belki bu yollardan geçti
ama ben bu yeni jenerasyondan bahsediyorum. Yarın bir gün Fırat
Aydınus da bırakacak, Cüneyt Çakır da. Muhakkak buralara
gelecekler.
Hocam, mesela hakemleri kötü niyetle suçladıkları
oluyor.
Hatta “eyyam yapıyor” deniliyor.
Hocam, eyyamı geçiyorum. Ama hakemler, maça göre, mekana
göre, ortama göre maç yönetebiliyorlar. Kötü niyetle olmasa da
dahil ortam, atmosferden ve baskıdan etkileniyorlar.
Evet, kesinlikle etkileniyorlar. Ben bunu hep söylüyorum. 21
yıllık hakemlik geçmişim var. Ben hayatımda hiç öyle bir telefon
konuşması, talimat alma gibi şeyler ne yaşadım, ne de şahit oldum.
Mümkün değil. Mesela son örnekte olduğu gibi; bazı taraftarlar
“işte Cüneyt Çakır bilerek çalmadı” gibi söylemlerde bulunuyorlar.
Yok Cüneyt Çakır demiş ki VAR odasına “Bir şey görürseniz beni
çağırmayın”, “Bir penaltı görürseniz çalmayın”. Ya öyle bir şey
olabilir mi Allah aşkına? İmkansız. Ama dediğiniz gibi ortamdan
etkilenebiliyor hakemler. Ben dünyada bütün hakemlerin de
etkilendiğini düşünmüyorum. İngiltere'deki bir hakem neyden
etkileniyor? Sahaya çıkıyor ve hiçbir şeyden etkilenmiyor. Sadece
gördüğünü çalıyor. Bizde öyle değil elbette. Bizde bir hakemin
yanlış kararıyla bir takım mağlup oluyorsa o kulübün başkanı o
hakemin düdüğünü astırabiliyor. Düşünsenize; bir hakem yıllarını
vermiş, “Ya şimdi bunu çalarsam başıma iş alırım” diye muhakkak
düşünüyordur. Çok net pozisyonlarda değil ama “çalsam da olur
çalmasam da” pozisyonlarında yapabiliyorlar bu şekilde. Asla
bilerek bir takımın hakkını yediklerini düşünmüyorum.