Türkiye’de şiddetin izini süren birimler

İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde düzenlenen “Kadına Yönelik ‘Erk’ek şiddetiyle Mücadele Sorunlar ve Çözümler” sempozyumunda avukat Selin Nakıpoğlu, kişisel görüntülerin kullanımıyla ilgili yargı süreçlerinde bilişim savcılarının yavaş çalıştığını dile getirdi. Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, şiddetin izini sürmekle görevli kolluğun görevini yerine getirmediğini, keza aynı şekilde savcının da iz sürme peşinde olmadığını anlattı.

Abone ol

DUVAR - İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde düzenlenen “Kadına Yönelik ‘Erk’ek şiddetiyle Mücadele Sorunlar ve Çözümler” sempozyumunun, 8 Aralık Pazar günü gerçekleşen oturumunda konuşmacılar Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Doç. Dr. Pınar Memiş Kartal ve avukat Selin Nakıpoğlu oldu. Moderatörlüğünü avukat Fikret İlkiz’in yaptığı sempozyumun bu bölümünde şiddetin izini sürmek, şiddet davalarında ispat sorunu, 6284 sayılı kanun kapsamında tedbirler gibi başlıklar konuşuldu.

‘POLİS, HAFTASONU DA OLSA KADINA YER BULMAK ZORUNDA’

Avukat Selin Nakıpoğlu konuşmasında özellikle dijital şiddete yer verdi. Yeni gelişen teknolojiyle birlikte kadınların ulaşım araçlarındaki gerginliğini anlatan Nakıpoğlu, kadınların cep telefonun kendilerine dönük olduğu zamanlarda çekildiklerini düşündüklerini anlattı. Kişisel görüntülerin kullanımıyla ilgili yargı süreçlerinde bilişim savcılarının yavaş çalıştığını dile getirdi.

Mülki amirlerinin tedbir kararlarından bahseden Nakıpoğlu, tedbir kararı pratiklerinin yavaş seyrini eleştirdi. Kadınların sığınma istemeleri halinde haftasonu dahi olsa polisin, sığınak evi, polis evi ya da hotele yerleştirmek zorunda olduğunun altını çizdi.

“ŞİDDETİN İZİNİ SÜRMEK BEDENDE MÜMKÜN OLMUYOR’

Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, şiddetin izini sürmekle görevli kolluğun görevini yerine getirmediğini, keza aynı şekilde savcının da iz sürme peşinde olmadığını dile getirdi. “Adli tıp etik olarak iz süremez” diyen Fincancı bundan dolayı adli tıp polikliniğini açtıklarını, rektörün “Açtığınız gibi kapatırız” dediğini aktardı. “Sonrasında bu poliklinik mahkemelerin referans olarak gösterdiği bir kuruma dönüştü” dedi.

Adli tıp heyeti karşısına çıkan kadınların yaşadıklarını zorlanarak anlattıklarını paylaşan Fincancı, “Erkin karşısında derdini anlatmaya çalışıyorlar” dedi. Fincancı, Avrupa İnsan Hakları mahkemesinin dahi kimi kararlarını “Erk her yerde erk” diyerek anlattı.

“Şiddetin izini bedende sürmek mümkün olmuyor, ruhsal psikolojide izi sürülebilir” diyen Fincancı, “Sadece İstanbul’da bir tane Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) var” diyerek bütün sağlık merkezlerinin içinde böyle bir birimin olması gerektiğini vurguladı.

Fincancı, tanıklık ettiği bir olayda kadın polisin “Peki kocan seni neden dövdü bayan?” sorusunun içindeki “kuşku”dan bahsetti. “Mesleki olarak kuşku duymak deformasyona neden olur” dedi. “Aynı şekilde sağlık çalışanı da hastaya kuşkucu şekilde yaklaşamaz. Hakikatin peşinde olması gerekir. Kuşku duyduğunuzda hasta sizinle ilişkisini koparacaktır.”

“Kadın yalan söyler mi?” sorusuna “Bütün anlatımlar özneldir” diye yaklaşan Fincancı, baş ağrısı örneğiyle anlattı: “Her biriniz ayrı şiddette ağrı hissedersiniz.”