Türkiye'de sınavsız üniversite mümkün mü?

Eğitim Sen Eğitim ve Yükseköğretim Sekreteri Sinan Muşlu, üniversiteye geçişte merkezi sınav yerine tüm eğitim sürecinin belirleyici olması gerektiğini belirtiyor.

Abone ol

Pelin Akdemir

DUVAR - Türkiye’de ortaöğretimden (lise) yükseköğretime (üniversite) geçişte merkezi sınav sistemi uygulanıyor. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde genellikle yükseköğretime öğrenci seçme ve yerleştirme sistemi yerine ‘lise bitirme sınavı’ ve üniversitelerin kendi kabul şartları mevcut. Eğitim Sen Eğitim ve Yükseköğretim Sekreteri Sinan Muşlu, öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini 'yok eden' merkezi sınav sitemi yerine okul öncesinden üniversiteye kadar olan eğitim sürecinin raporlanabileceğini, belirleyici olanın süreç olduğunu ifade ediyor.

AZ SAYIDA ÜLKEDE MERKEZİ SINAV SİSTEMİ UYGULANIYOR

Türkiye’de her yıl binlerce öğrenci üniversiteye gidebilmek için sınava giriyor. Öğrenciler, sınavdan aldıkları puanla yaptıkları tercihe göre üniversiteye yerleşiyor. Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya ve Japonya’da da merkezi sınav sistemi uygulanıyor. Çin’de 'Gao Kao' isimli geçiş sınavı var. Sayısal ve sözel bölümlerden oluşan iki günlük sınav, 4 oturum şeklinde yapılıyor ve 9 saat sürüyor. Japonya’da ulusal düzeyde yapılan iki basamaklı üniversiteye giriş sınavı sonucu ile öğrenciler devlet veya özel üniversiteye kayıt yaptırabiliyor. Rusya’da merkezi bir sınav olsa da çoğu üniversite kendi kabul koşulunu belirliyor ve öğrencinin aldığı sınav sonucuna bakılıyor.

ÇOĞU ÜLKEDE LİSE BİTİRME SINAVI VE ÜNİVERSİTELERİN KENDİ ŞARTLARI MEVCUT

Çoğu gelişmiş ülkede ise bir merkezi sınav sistemi yok. Lise bitirme sınavı ve üniversitelerin kendi belirledikleri şartlar ile öğrenciler kayıt yaptırabiliyor.

Amerika’da üniversiteye geçişte istenen şartlar, SAT (Scholastic Aptitude Test) veya ACT (American College Testing) sonuç belgesi, lise notları, niyet mektubu, öğretmenlerden alınmış tavsiye mektupları olarak sıralanıyor. İngiltere’deki üniversiteler de kendi şartlarını belirliyor. Kanada’da üniversiteye giriş için herhangi bir sınav bulunmuyor, öğrencinin lise notları belirleyici oluyor.

Birçok ülkede lise bitirme sınavı ile üniversiteye gidiliyor. Almanya’da lise bitirme sınavını (Abitur) geçen tüm öğrenciler bu sonuçla üniversitelere kayıt yaptırabiliyor. İlaveten üniversitelerin kendi kabul şartları mevcut. Finlandiya’da 1852 yılından beri uygulanan lise bitirme sınavı (Ylioppilastutkinto) var. Bu sınav sonucuna göre öğrenciler üniversiteye giriş hakkı kazanıyor. Hollanda’da aynı şekilde ortaöğretim bitirme belgesine (HAVO, VWO) sahip öğrenciler üniversiteye başvurabiliyor. Avusturya’daki olgunluk sınavında (Matura) yeterlilik kazanmış öğrenciler yükseköğretime kayıt yaptırabiliyor. İspanya’da lise bitirmek için 'bakalorya' sınavı yapılıyor. Bu sınavın sonucuna göre öğrenciler üniversiteye yerleşiyor.

‘MİLYONLARCA ÖĞRENCİNİN İLGİ VE YETENEKLERİNİN YOK OLMASINA YOL AÇIYOR’

Eğitim Sen Eğitim ve Yükseköğretim Sekreteri Sinan Muşlu, Türkiye’deki gibi ilköğretimden başlayarak üniversiteye kadar sürekli olarak sınava endekslenmiş bir eğitim sisteminin nitelikli olmasının mümkün olmadığını belirtiyor. Muşlu, merkezi sınav sistemiyle öğrencinin ilgi ve yeteneklerinin yok edildiğini ifade ediyor:

“Hangi biçim altında olursa olsun, sınavların içeriğinden biçimine, süresinden amacına kadar hemen hiçbir özelliğinin gerçek anlamda aday başarısını ölçmede yeterli olmadığını yaşanan örneklerden yola çıkarak görmek mümkün. MEB, öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini keşfetme ve geliştirme sürecine katkı sunup istedikleri okulda okuma koşullarını sağlamak yerine, sınavları merkezine alan bir yaklaşımla hareket ediyor. Öğrencilerimiz ve velilerimiz etüt-dershane-özel kurs-özel okul kıskacından çıkamıyor. Bu durum farklı ilgi ve yeteneklerini anlamaya, geliştirmeye ve gerçekleştirmeye fırsat bulamayan milyonlarca öğrencinin becerilerinin sönüp yok olmasına yol açıyor. Toplumumuz açısından büyük bir değer yitimi anlamına gelen bu süreç, eğitimde özelleştirmenin derinleşmesini de beraberinde getiriyor.”

‘BELİRLEYİCİ OLAN TÜM EĞİTİM SÜRECİ OLMALI’

Farklı yöntemlerle ölçme ve değerlendirmenin mümkün olduğunu söyleyen Muşlu, okul öncesinden üniversite aşamasına kadar öğrencilerin ilgi ve yeteneklerinin takip edilerek, tüm sürecin raporlanabileceğini aktarıyor. “Esas belirleyici olması gereken bu süreçtir” diyen Muşlu, “Ülkemizde bir sınav öğrencinin kaderini belirliyor ve okul öncesinden üniversiteye kadar olan gelişim heba ediliyor. Öncelikli olarak yapılması gereken, öğrencilerimizi sınavı önceleyen anlayışın cenderesinden kurtarmaktır. MEB eğitim kademelerinde ‘sınav merkezli’, ‘piyasacı ve rekabetçi eğitim’ anlayışını derhal terk etmeli, öğrencileri birbiri ile rekabet eden değil, onları geliştiren, çok yönlü bilgi ve beceri kazandırıcı, kamusal, bilimsel ve nitelikli eğitim anlayışını benimsemelidir” ifadelerini kullanıyor.