Türkiye’de sivil toplumun eksen manevraları
Türkiye’de sivil toplumun özünde olan hükümet dışında olma hali farklı bir boyut kazanmaktadır. Türkiye toplumunun çıkmazlarından biri olan iktidar yandaşlığı veyahut karşıtlığı maalesef bu alanda da kendini güçlü bir şekilde hissettirmektedir.
Halil Ecer *
Dünya genelinde tarihleri eskiye dayanmakla birlikte İkinci Dünya Savaşı'nda kurumsallaşmaya başlayan sivil toplum kuruluşları (STK), tarihte önemli birçok olaya damgasını vurmuştur. Amerika’daki siyahların haklarının kazanılmasında, Avrupa’da ırkçılığın belirli bir düzeyde tutulmasında, Kadife Devrimi'nin yapılmasında, Afrika’da bazı aktivistlerin öncülüğünde gerçekleşen mücadeleler vs. toplumsallık yararı gözetilerek gerçekleşen aktivitelerin çoğunda öncü konumda olmuştur. Peki, ama nedir bu sivil toplum? Hükümetin dışında kalan kamuoyu güçlendirme ve harekete geçirme mekanizması mı? Yoksa askerin dışında kalan bireyler topluluğu mu? Esasında literatürde yurttaşlar birliği olarak ele alınmaktadır. Herhangi bir olay karşısında kamuoyu yaratarak iktidar/karar alma mekanizmalarına legal anlamda baskı kuran gruplardır. Kamuoyu oluşturulurken çeşitli kampanyalarla haklılıklarını ön plana çıkartıp etrafına geniş kitleleri toplayan bu gruplar yeri geldiğinde lobicilik faaliyetlerinde bulunarak istediklerini gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Türkiye’de sivil toplum olarak ele alınan bu yapılar Amerika’da “gönüllü kamu örgütleri” (public voluntary organizations) olarak alınırken İngilizcede “non governmental organization” olarak ele alınmaktadır. Burada İngilizce kullanımında hükümet dışı olması ve yine Amerika yaklaşımı ile gönüllü kamu birlikteliği önemli bir husus olmaktadır. Çünkü sivil toplum alanı denilince eylemsellikte bir araya gelme durumu olarak algılanmaktadır.
Almanya tipi STK’larda kuramsal arka plan Hegel ve Marx’a dayanırken Fransız tipi STK’lar Tocqueville’ye, İtalya tipi STK’lar ise Gramsci’ye dayanmaktadır. Yani sivil toplumun bir araya gelmesi, kampanyalar yapması ve hükümeti denetleme ve yönlendirme gücünü elde edebilmesi için kuramsal arka plana sahip olması gerekmektedir. Bu kuramsal arka plan sivil toplum yapılaşmasının eylem tarzını, hareket kabiliyetini ve çerçevelerini çizmesi bakımında önemli bir noktada durmaktadır. Öte yandan fon bulma ve aktivitelerin devamlılığını sağlayabilmek adına çeşitli ulusal veya uluslararası işbirlikleri gerçekleşmektedir. Bazı devletlerde hükümetlerin denetlenmesi noktasında geniş hareket kabiliyetlerine sahip olup demokrasinin son yıllarda neredeyse ölçütü halini almaktadır. Sivil toplum yapılanmaları farklı çıkar gruplarının ortak amaç etrafında bir araya gelebileceği bir alan olarak öne çıkıp güç ittifaklarına zemin hazırlamaktadır. Türkiye’de çocuk istismarında uygulanan cezai yaptırımların uygulanmasında veya kadın cinayetlerinde kamuoyu oluşturulup toplumsal duyarlılığın gelişmesinde önemli başarılara imza atmışlar. Fakat Türkiye’de sivil toplum algısı büyük farklılıklar kazanmaktadır.
Türkiye’de sivil toplumun özünde olan hükümet dışında olma hali farklı bir boyut kazanmaktadır. Türkiye toplumunun çıkmazlarından biri olan iktidar yandaşlığı veyahut karşıtlığı maalesef bu alanda da kendini güçlü bir şekilde hissettirmektedir. Dezavantajlı olay ve olguların temsilcisi konumunda olan sivil toplum alanı parti siyasetine indirgenmiş durumda. Bazı STK’lar iktidara yakınlık duyduğu için toplumsal ya da çevresel kırılmaları göz ardı ederken bazı STK’lar ise sırf mevcut iktidara karşıt olduğu için olumlu gelişmeleri desteklemekte ikilemler yaşamaktadır. Bu durumların ikisi de sivil toplum yapılanmasına aykırı bir durumdur. Elbette bizim söz ettiğimiz toplumsal gelişimi önceleyen sivil toplum yapılanmalarıdır. Bunun nedeni Avrupa tipi sivil yapılanmadan söz ederken değindiğimiz kuramsal arka planın eksik olmasıdır. Çünkü özerkliği kendinden menkul bu yapılanmaların bir formu bulunmamaktadır. Post-modernizm eğilimi altında gerçekleşen “bana göre” yaklaşımı, eleştiri kabul etmeyecek bir formla ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Türkiye’de söz edilen kurama dayalı bir arka plan oluşturan örnek sivil toplum örgütü çok nadirdir. Ve bunların acilen çoğalması gerekmektedir. Aksi takdirde sığ tartışmaların gölgesinde toplumun gelişimini ilerletmekten ziyade sabit kalması yönünden çabaların ön plana çıkması mümkündür.
Türkiye sivil toplum yapılanmasında nadir olarak ele alınabileceklerden birisi Eskişehir merkezli Toy Gençlik Derneği'dir. Bu derneğin söz edilen kuramsal arka planını geliştirmek adına dört bölümden oluşan “Gençlik Çalışmaları Akademisi” programı ile insan hakları savunuculuğu, lobicilik, kültürel entegrasyon gibi başlıklarla söz edilen ideal sivil toplum yapılanmasına yaklaşmaktadır. Neden bu dernek üzerinde durma ihtiyacı hissetmekteyiz? Çünkü özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin kapitalizmin kronik krizlerine maruz kalması çok olasıdır. Kapitalizmin krizleri sadece ekonomi ile ilintili değildir. Bu ekonomik sarsıntılar aynı zamanda toplumsal krizleri de beraberinde getirmektedir. Toplumsal krizlerin çözümü ise sivil toplum kuruluşlarının öncülüğünde gerçekleşmektedir. Bu STK’ların eyleyişleri ve hareket kabiliyetleri toplumu bilme oranıyla paraleldir. İşte bu yüzden söz edilen nadir STK’ların çoğalması gerekmektedir. Yani hem teorik hem de pratik anlamda uygunluğun gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
*Yazar/Mekan-toplum uzmanı