'Türkiye'deki hava kirliliğinin adı konulmalı!'

Kış mevsiminin başlamasıyla birlikte Türkiye ve özellikle İstanbul'daki hava kirliliği görünür derecede arttı. Sağlık ve Çevre Birliği Türkiye Danışmanı ve Şehir Plancısı Funda Gacal; "Türkiye’deki bir termik santralin kirleticisi Avrupa'ya, Avrupa'daki bir termik santralin etkisi Türkiye’ye ulaşabiliyor ve bu insanların sağlığını etkiliyor. Artık Türkiye'deki hava kirliliğinin adı konulmalı” diyor.

Abone ol

DUVAR - Termik santraller, kömür kullanımı, ulaşım, sanayi fabrikaları… Bütün bunların en çok etkilediği nokta ise hava kirliliği... İnsan sağlığı açısından son derece etkili olan hava kirliliği kış mevsiminin de başlamasıyla birlikte ciddi derecede arttı. Hava kirliliğini ölçen istasyonlar özellikle İstanbul'daki hava kirliliğinin Dünya Sağlık Örgütü verilerinin çok üstünde olduğuna işaret ediyor. Sağlık ve Çevre Birliği Türkiye Temsilcisi Funda Gacal; "Hava kirliliği konusunda karar vericiler önlem almalı. Bu aslında sadece Türkiye’nin sorunu değil, ancak Türkiye hava kirliliği sorununu tanımlamalı. Türkiye’deki bir termik santralin kirleticisi Avrupa'ya, Avrupa'daki bir termik santralin etkisi Türkiye’ye ulaşabiliyor ve bu insanların sağlığını etkiliyor, bu birgün diplomatik bir kriz yaratabilir. Hava kirliliğini uluslararası politikalar açısından da ele almak gerekir” diyor.

Türkiye ve İstanbul özellinde hava kirliliğini Sağlık ve Çevre Birliği Türkiye Temsilcisi Funda Gacal ile konuştuk...

‘HAVA KİRLİLİĞİNİN EN ÖNEMLİ SEBEBİ…’

Dünya sağlık örgütünün açıkladığı verilere göre hava kirliliğinin en fazla olduğu şehirler arasında İstanbul ilk sıralarda yer alıyor. İstanbul'da hava kirliliğinin özellikle son derece gözle görülebilir olmasının nedeni nedir?

Dünya Sağlık Örgütü'nün hazırladığı veri tabanı aslında insanların internetten ulaşabileceği veriler. İstasyon bazında hava kirletici emisyonlar, partikül madde değerleri ölçülüyor. Partikül madde elbette hava kirliliğinin temel göstergesi değil. Ancak partikül madde dediğimiz şey yanma sonucu oluşan bir madde. Bu kömür de olabilir, odun da olabilir. Özellikle termik santrallerle ilişkilendirebildiğimiz bir madde. İstanbul’a baktığımız zaman aslında hava kirliliğinin sektörel olarak bir dağılımını bilemiyoruz, hala veriye erişimde sıkıntılar var. İşte bu nedenle Türkiye hava kirliliği sorununu tanımalı, doğru ve kapsamlı ölçüm yapmalı, sınır değerlerini aşağıya çekmeli, yaptırım ve uyarı sistemi getirmeli. Yine de İstanbul'daki hava kirliliğinin en önemli sebebinin ulaşım ve sanayi olduğunu tahmin ediyoruz. Özellikle Kocaeli bölgesindeki sanayinin, civardaki termik santrallerin bununla ilişkili olduğunu biliyoruz. Hava kirleticinin en büyük sorununu ise şöyle sıralayabiliriz: Trafik, sanayi, kömür, termik santraller…

‘HAVA KİRLİLİĞİ İLE YETERİNCE VERİ YOK'

2015'te Hava Kalitesi İzleme İstasyonlarının verilerine göre İstanbul'da hava kirliliğinin en fazla ilçe Esenyurt, Ümraniye ve Başakşehir’in ilk sırada olduğunu söylüyor…

Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı adında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 7/24 yayınladığı bir hava kalitesi izleme sistemi var. Türkiye’de 200’ü aşkın hava izleme istasyonu var. İnsanlar internetten sistemi takip edebilir, İstanbul'u da izleyebilirler ancak bu istasyonların yeri hava kalitesini değerlendirmede çok önemli. Örneğin, Beşiktaş’ta bir istasyon var. Bu istasyon Yıldız Teknik Üniversitesi’nin bahçesinde bulunuyor. Şimdi buradaki kirlilik değerlerinin çok yüksek çıkmasını beklemiyoruz. Ama kimi istasyonlar yol kenarında. Ölçülen kirlilik değerleri aslında istasyonların nerelerde olduğuyla ilgili. Türkiye genelinde birçok istasyon var ama ne yazık ki bu istasyonların bazılarının geçici de olsa veri vermediğini gözlemliyoruz. Bunun nedenini bilmiyoruz ancak insanların bu verilere 7/24 erişim hakkı olmalı. İstanbul’da hava kirliliğinin genellemesini yapmak çok zor. İstanbul’daki istasyonların nerede olduğu değerlendirmesi de bu kirliliğe ilişkin yorumlanabilir.

‘BİREYSEL OLARAK KORUNMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL’

Yine başka bir hava kirliliği verilerine göre, geçtiğimiz Haziran ve Temmuz aylarında Kadıköy Belediyesi tarafından Halil Türkkan Ortaokulu ve Onikiler Camii alanında kurulu iki istasyondan yapılan ölçümler ilçede hava kirliliği oranı Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlemiş olduğu değerden 38 kat daha fazla olduğunu ortaya koydu. Peki Kadıköy özelindeki bu kirliliğin sebebi nedir?

İnsanların burada yapmaları gereken şey bulundukları yerlerde valiliklere, çevre şehircilik müdürlüklerine, belediyelerine ‘neden uyarılar yapmıyorsunuz’ demeleri gerekiyor. Esas olan şu: Türkiye’de yapılan her termik santral, yola çıkan her araç, fabrikalar… bunlar kirletici. ... Hava kirliliğine karşı bireysel bir korunma yöntemi yok. Maskenin arkasında bir hayat sürdüremeyiz. İnsanların bundan çok büyük endişe duyması kendisi açısından bir şey ifade etmeyebilir. Endişe de sağlığa zararlı. Amacımız vatandaşın havanın kirli olduğuna ikna olması değil. Karar vericilerin havanın kirli olduğuna kanaat getirmeleri. Türkiye'nin artık hava kirliliği sorununu, sağlık etkilerini ve ekonomik maliyetlerini masaya yatırması gerekiyor. Yeni duyurulan kömür politikası ve enerji üretiminde kömürün payında artışın hedeflenmesi Türkiye'yi hava kirliliği, çevre sorunları, halk sağlığı ve iklim değişikliği gibi sorunlarla yüzleştirmiyor.

Örneğin Çanakkale’deki veya Tekirdağ'a yapılmak istenen termik santraller… İstanbullular için bunlar çok uzak mesafeler gibi görülebilir, ancak burada söz konusu binlerce kilometre mesafe kat edebilen kirleticiler.

‘ÇOK ZAMAN ALMAYACAK…’

Peki insanlar bu hava kirliliğine karşı nasıl önlemler almalı?

İnsanların burada yapmaları gereken şey bulundukları yerlerde valiliklere, çevre şehircilik müdürlüklerine, belediyelerine ‘neden uyarılar yapmıyorsunuz’ demeleri gerekiyor. Esas olan şu: Türkiye'de yapılan her termik santral, yola çıkan her araç, fabrikalar... bunlar kirletici. Kimse maske takın diye bir şey demiyor. Hava kirliliğine karşı yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Maske takamayız. Bunun için özel geliştirilmiş kozmetik ürünler yok. İnsanların bundan çok büyük endişe duyması kendisi açısından bir şey ifade etmeyebilir. Endişe de sağlığa zararlı. Amacımız vatandaşın havanın kirli olduğuna ikna olması değil. Karar vericilerin havanın kirli olduğuna kanaat getirmeleri. Hava kirli olmasa dahi farklı çözümler üretmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Artık bunu masaya yatırmaları gerekiyor. Ama biz bugün ne yazık ki Enerji Bakanlığı'nın kömür politikasını görüyoruz. Kömüre yönelik bir politika geliştiriliyor.

Örneğin Çanakkale'deki termik santraller... bunlar çok büyük mesafeler olarak görülebilir. Bunların kirleticileri birbirlerini etkileyecek. Bu da ne yazık ki çok zaman almayacak.

‘İSTANBUL’U ÇOK HOŞ ŞEYLER BEKLEMİYOR’

Peki İstanbul’u hava kirliliği açısından ne bekliyor?

İstanbul’u çok hoş şeyler beklemiyor. İstanbul sadece İstanbul‘dan ötürü hava kirliliği yaşamıyor. Kentsel dönüşüm bir baskı, ulaşım bir baskı, tüm bölgedeki ağır sanayi, demir çelik fabrikaları, çimento fabrikaları ve termik santraller baskı... Korkarım İstanbul’u çok güzel şeyler beklemiyor ama İstanbul’un kaçabilecek bir yeri de yok. Hava kirliliği sadece bir bölgede birikmiş değil. Bu sorun sadece İstanbul’un sorunu değil. Bugün Çanakkale’ye gittiğimiz zaman havası ne kadar güzel diyoruz, bir de Çanakkale'de Çan’a gidip tüm ömrünü kirleticilerin arasında geçirmiş astımlı insanlarla konuşalım. Bütün bu politikalar artık bütün ülkeyi etkiliyor. İzmir ve Muğla biz İstanbul'lular için tatil şehirleri ancak bir de İzmir'de Aliağa'ya, Muğla'da Yatağan'a gidelim bakalım orada yaşayanlar bize neler diyecekler. Hava kirliliğine bir tek İstanbu'lu maruz kalmıyor tüm ülke için hava kirliliğiyle yaşamak kader olmamalı.

‘HAVA KİRLİLİĞİ TÜRKİYE'NİN VE DÜNYANIN HER YERİNDE HALK SAĞLIĞINI TEHDİT EDİYOR’

İnsanlar bulundukları bölgelerde havanın kirli olduğuna ilişkin sizlere ulaşıyorlar mı?

Geçenlerde Balıkesir Ayvalık’tan bir çağrı aldık. İnsanlar, ‘Buradaki hava çok kirli. Korkunç derecede bunu hissediyoruz’ diyorlar. Peki insanlar evlerine mi kapansın? Bazen içerideki hava kirliliği dışarıdaki hava kirliliğinden daha fazla olabilir.  İstanbul başta olmak üzere gelir dağılımının eşit olmadığı her bölgede evsel ısınmaya bağlı kış aylarında hava kirliliğinin arttığını görüyoruz. Hava kirliliğinin sağlığa etkisi geri dönüşü olmayan bir zarar. Nasıl ki dumansız hava sahası gibi tütün kullanımını önleyici programlar uygulandı, hava kirliliği için de benzer programlar uygulanmalı.Enerji üretiminde kömürden vazgeçilmesi, modern ısınma sistemlerine geçiş başlıca çözümler arasında. Bu aslında sadece Türkiye’nin sorunu değil, diplomatik kriz yaratabilecek uluslarası bir sağlık sorunu. Örneğin Türkiye’deki bir termik santralin kirleticisi Avrupa'ya, Avrupa'daki bir termik santralin etkisi Türkiye’ye ulaşabiliyor ve bu insanların sağlığını etkiliyor, bunu uluslarası politikalar açısından da ele almak gerekir.

Çanakkale Çan'daki Çan termik santralinin yakın olduğu köyden bir görüntü.

‘KANAL İSTANBUL’UN BÖYLE BİR PERSPEKTİFİ YOK’

Tekrar İstanbul’a geri dönmek istiyorum. Cumhurbaşkanı geçenlerde ‘Kanal İstanbul’ projesinin temellerini önümüzdeki aylarda atacaklarını söyledi. Bunun etkisi ne olur?

3’ncü köprü, Kanal İstanbul… sonuç olarak bunların hepsi İstanbul’un genişlemesine neden oluyor. Zaten çoktan doyma kapasitesine ulaşmış, kötü planlanmış bir şehri ayakta tutma çabasıdır. Sanıyorum bizler ilk önce şunları göreceğiz: İnsanlar asfalt olmamış yollarda, oradan çıkan hafriyattan etkilenecek. Yeni bir yerleşmeden sonra oraya her gün giden ticari mallar demek. İstanbul’da bu saatten sonra yapılacak her yapılaşma hava kirliliğini daha da fazla kirletecek. Şehir plancıları meslek eğitimlerinde çevresel şartları da göz önünde bulundurmayı öğrenir, mesela Kadıköy’ün bir bölümündeki yollar denize doğru açılmıştır, maksat denizden şehire, şehirden denize hava akımı sağlansın. Dünyada da böyle örnekler var, bölgesel örnekler de var. Bir şehir plancısı olarak üzülerek söylemeliyim ki çevresel şartları göz önünde bulundurarak bölgesel planlamalar yapmak mümkün ama Kanal İstanbul’un böyle bir perspektifi yok.

‘EN ETKİN ŞEY KARAR VERİCİLERLE KONUŞMAK’

Dediğim gibi bireysel olarak hava kirliliğine karşı alınabilinecek etkin bir önlem yok. Sanıyorum en etkin yöntem insanların Çevre ve Şehircilik Müdürlüklerine, milletvekillerine, valiliklere, gidip ‘bölgemdeki şu fabrikayı, termik santrali hava kirliliği açısından istemiyorum’ demeleri. Doktorlara ve tüm sağlık uzmanlarına burada ciddi bir iş düşüyor, hastalarının rahatsızlıklarını çevresel kirlilikle ilişkilendirmek ve bunu dile getirmek lazım.