Türkiye'den UNESCO'ya Paris çağrısı

Türkiye dünya mirasları için UNESCO'dan Paris desteği istiyor. Asya okyanuslardaki plastikleri temizleme taahhütü verdi. Küresel yenilenebilir enerji sektörü yatırımlarında yeni rekorlar kırılıyor ama bu durum Paris için yeterli değil. Neden mi? Hepsi Yeşil Gündem'de...

Abone ol

DUVAR -  Türkiye'de iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik farkındalık yaratmaya çalışan 350.org, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nü (UNESCO) ve Dünya Mirası Komitesi’ni kömüre karşı tavır almaya çağırıyor. 350.org, kültürel ve doğal alanların korunması için UNESCO'dan Türkiye'nin Paris Anlaşması'na uyması yönünde çağrı yapmasını talep ediyor.

Türkiye, yaklaşık 70 gigawattlık (GW) yeni kömürlü termik santral kurmayı planlıyor. 350. org bu projelerin İzmir Aliağa'da bulunan antik kent Kyme ’yi, zeytin ağaçlarını ve Kaz Dağları’nı tehdit ettiğini vurguluyor.

350. org, “Zeytin mi tesis mi” gibi söylemlerle başta kömürlü termik santraller olmak üzere kirli teknolojiler uğruna, gelecek nesillere bırakacağımız ortak kültürel ve doğal mirasımızın tehlikeye atıldığını ve kömürün iklim değişikliğinin bir numaralı sorumlusu olduğunu savunuyor.

'DİRENİŞ SAHİPSİZ KALMASIN'

Uluslararası STK'ya göre, Türkiye’den Bangladeş’e, Avustralya’dan Kenya’ya topluluklar yaşam alanlarını korumak için her gün mücadele ediyor.

UNESCO'ya yapılan çağrıda, yaşamı, geçmişi ve geleceği koruması gerektiği, Kyme’de, Bangladeş Sundarbans’da ve Avustralya'daki Büyük Mercan Resifi’nde, mücadele eden yerel hareketlerle birlikte olduğunu göstermesi gerektiği savunuluyor. Çağrı metninde UNESCO “Hükümetlere, bu projeleri ve iklim değişikliğinin suçlusu fosil yakıt yatırımlarını durdurun diyebilmelidir” deniyor.350. org, Çanakkale’de, Tekirdağ’da, İzmir’de, Bartın’da, Adana’da ve diğer birçok şehirde yerel hareketler, kömürlü termik santrallere karşı yapılan direnişin sahipsiz kalmaması gerektiğini ifade ediyor.

Asya'dan plastik temizleme taahhüdü

BM tarafından yapılan okyanuslar zirvesinde okyanuslardaki plastik kirliliğinin büyük bir kısmından sorumlu olan Çin, Tayland, Endonezya ve Filipinler gibi Asya ülkeleri denizleri temizlemek için harekete geçeceklerine söz verdi.

Çevre aktivistleri taahhütlerin yeterince yakın zamanı kapsamadığı eleştirisini yapsa da BM Çevre Direktörü Eric Solheim BBC'ye yaptığı açıklamada, "Okyanusları ciddiye alan devletler sayesinde işaretler umut verici. Elbette sorun çok büyük olduğu için gidilecek çok fazla yol var" dedi.

Bugün okyanusların yüzeyinde 5 ila 13 ton plastik atığın yüzdüğü tahmin ediliyor. Bunların oldukça fazla bir kısmı kuşlar ve balıklar tarafından yutuluyor. Okyanusun dibinde yaşayan organizmaların içinde de plastik kalıntılarına rastlanıyor.

Yakın zamanda yayınlanan bir rapora göre plastik atıklar denizden uzakta, özellikle atık yönetimi tüketim ekonomilerinin gelişme hızından daha yavaş olan ülkelerde oluşuyor. Almanya Leipzig'de bulunan Helmholtz Merkezi (The Helmholtz Centre),  kara kaynaklı deniz kirliliğinin yüzde 75'inin kaynağının başlangıç noktası Asya ülkelerinde bulunan 10 nehirden geldiğini söylüyor.  The Helmholtz Centre,  aynı zamanda bu nehirlerdeki plastik atık oranının yüzde 50 azaltılmasıyla okyanuslarda yüzen plastik oranının yüzde 37 düşebileceğini iddia ediyor.

'ÇİN BİR KARAR VERMELİ'

Okyanuslar  hakkında kampanya yapan  Pew Hayır Ortaklığı kurumundan  (Pew  Charitable Trusts) Tom Dillon Çin'in elini çabuk tutmasını söylüyor. Dillon Çin'e binlerce yıllık Deniz İpek Yolu'nun kirliliği mi yoksa kültür ve sürdürülebilirlik mi taşıyacağı konusunda karar vermesi gerektiğini söylüyor.

BM konferansına Tayland tarafından sunulmuş olan bir rapora göre Taylan'da denize açık denize sürüklenen atık miktarı 2, 83 milyon ton. Bu atıkların yüzde 12'si ise plastik. Tayland bu sorunun çözümü için yirmi yıllık bir plan sundu. Bu planın içinde mali teşvikler, çevre dostu ambalaj tasarımı ve plastiğin yedeği ham maddelerin ikamesi gibi maddeler var.  Endonezya okullarda bir eğitim programı başlatıyor. Filipinler ise plastiğin sınırlandırılması için yeni yasal düzenlemeler çıkarmaya hazırlanıyor.

Yenilenebilir sektöründe yeni rekorlar

REN21, bugün, en geniş kapsamlı yıllık yenilenebilir enerji değerlendirmesi olan, Küresel Yenilenebilir Enerji Durum Raporu'nu (GSR) yayınladı.

Kurulu yenilenebilir enerji kapasitesindeki yaşanan artış sayesinde 2016 yılında yeni rekorlar kırıldı. Yenilenebilir enerji kapasitesinde 161 gigawatt (GW) artışla, toplam küresel potansiyel, 2015’e göre neredeyse yüzde 9 artarak yaklaşık 2017 GW’ya ulaştı. Hesaplanan güneş enerjisi kapasitesi yaklaşık  yüzde 47 artarken, bunu yüzde 34’le rüzgar ve yüzde 15,5’la hidroelektrik takip etti.

Yenilenebilir enerji artık en ucuz maliyetli seçenek oluyor. Danimarka, Mısır, Hindistan, Peru ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki son yenilenebilir anlaşmalarında, birim fiyatı kilowatt başına 0.05 Dolar seviyelerinin altını gördü. Bu, bu ülkelerin her birindeki yenilenebilir enerji maliyeti fosil yakıt ve nükleer enerjiden üretimlerden daha ucuz bir rakama denk geliyor. Almanya’da yakın zamanda yapılan rüzgar açık arttırmasının kazananları, hükümet desteği ve teşviki olmadan, toptan satış fiyatına güvenerek arttırmaya katılabildi. Böylece Almanya yenilenebilir enerjinin en düşük maliyetli seçenek olduğunun bir kez daha göstermiş oldu. Küresel ekonomide yüzde 3’lük büyüme ve artan enerji talebine rağmen, küresel olarak fosil yakıt ve endüstriyel kaynaklı enerji üretiminden kaynaklanan karbon emisyonları, üst üste üçüncü yıldır sabit kaldı. Bu doğrudan kömürün zayıflamasına bağlanabilir, ama ayrıca enerji verimliliğindeki gelişmelere ve artan yenilenebilir enerji kapasitesiyle de ilişkilendirilebilir.

YATIRIMLAR PARİS'E AYAK UYDURAMIYOR

Bütün bu pozitif verilere rağmen GSR raporuna göre enerji dönüşümü Paris Anlaşması’nın amaçlarını başarıya ulaştıracak kadar hızlı gelişmiyor.

Bu aksaklığın en büyük sebebi yatırımların yetersiz oluşu. Güncel yenilenebilir enerji kurulumuna yapılan yatırımlar 2015’e göre yüzde 23 daha düşüktü. Gelişmekte olan ve gelişen pazar ülkelerde, yenilenebilir enerji yatırımları yüzde 30 düşerek 116,6 milyon dolara gerilerken gelişmiş ülkelerde yüzde 4 düşerek 125 milyon dolara geldi. Yatırımlar devam ediyor ancak yoğunlukla rüzgar ve güneş enerjisine odaklanarak, ancak küresel ısınmayı 2 derecenin altında tutmak için bütün yenilenebilir enerji teknolojilerinin yayılması gerekiyor.

Ulaştırma, ısıtma ve soğuma sektörleri enerji sektörünün gerisinde kalmaya devam ediyor. Isıtma ve soğutma sektörlerindeki yenilenebilir teknolojilerin dağılımı, bu pazarın tekil ve dağıtılmış yapısının gerisinde kalıyor. Ulaştırma sektörünün yenilenebilir temelli karbonsuzlaştırılması  ise henüz ciddi bir şekilde değerlendirilmiyor ya da öncelik verilmiyor. Elektrikli araç satışındaki ciddi büyümeye rağmen, esasen batarya maliyetlerinin reddedilmesi yüzünden, bu alanda verimli bir altyapı oluşturmayı ve bu araçların yenilenebilir enerji ile çalıştırılmasını garanti altına almak için pek çok şey daha yapılması gerekiyor.

Fosil yakıt sübvansiyonlarına devam edilmesi de ileriye dönük adımları engellemeye devam ediyor. Küresel olarak fosil yakıt ve nükleere verilen sübvansiyonlar, dramatik bir şekilde yenilenebilir teknolojilere verilenden daha fazla. 2016’nın sonunda elliden fazla ülke kömür sübvansiyonlarını kademeli olarak durdurma sözü verdi, ve bazı yenilikler yapıldı, ama GSR'ye göre bu adımlar yeterli değil. 2014’de fosil yakıt sübvansiyonlarının yenilenebilir sübvansiyonlarına oranı 4/1 idi. Hükümetler yenilenebilir enerjiye harcadıkları her 1 dolara karşılık, fosil yakıt bağımlılığını sürdüremeye 4 dolar harcıyorlardı.