Türkiye'nin tek kadın dağ rehberi: İsmet İnan

Türkiye’de dağlarda tam zamanlı rehber olarak çalışan tek kadın rehber olan İsmet İnan’la zor ama bir o kadar da eğlenceli mesleğini konuştuk: “Bana direkt ‘Bizi dağa sen mi çıkaracaksın?’ diye şüphe ile soran bir yaşlı Avusturyalı’nın tur bitişinde saygı ile elimi öptüğünü hiç unutmam. Mesela benimle yarışa giren erkek müşterilerim de oluyor ve bu beni eğlendiriyor.”

Abone ol

ANTALYA - “Tırmanmak daha ilk andan itibaren beni ele geçiren, beni saran bir şey oldu. İlk tırmanış tecrübesi ruhumda sanki bir iç patlamaya neden olmuştu. O an nasıl olduğunu bilemesem de bu işin hayatımın geri kalanını değiştireceğini anlamıştım.” Başarıyla K2’ye tırmanan ilk kadın olan Polonyalı dağcı Wanda Rutkiewicz’in 'A Caravan of Dreams' isimli kitabında yer alan bu sözler ile tutkusunu özetleyen İsmet İnan, dağlarda tam zamanlı rehber olarak çalışan ülkemizdeki tek kadın rehber. Köylerde bol yürüyüş ve bol doğa ile büyüyen İsmet İnan, önce hemşirelik, daha sonra Londra’da dil eğitimi ve dış ticaret alanlarında çalıştıktan sonra doğaya, dağlara tekrar kavuşmuş. “Erkeklerin çoğunlukta olduğu bir alanda birden bir kadın rehberin çıkması rekabet yarattı. Bu durum maalesef bazı erkek meslektaşlarımı çok mutlu etmedi. Başlarda beni pek istemediler diyebilirim” diyen hatta turlarına gelenlerin de şaşkınlığına sebep olan İnan, artık kendisini ispatlamış bir isim.

‘ÇOCUKKEN DE KÖYLER ARASI YÜRÜRDÜK’

Nerede doğdunuz? Köy çocuğu musunuz, yoksa şehirde mi büyüdünüz?

Amasya’da babamın öğretmenlik yaptığı bir köyde doğdum ve dokuz yaşıma kadar babamın çalıştığı diğer köylerde büyüdüm. Sonra Amasya merkeze taşındık ve ben bu taşınmayı hiç istemedim.

Doğayla nasıl bir ilişkisi olan çocuktunuz? Köy hayatına dair neler hatırlıyorsunuz?

Bu köylerin bazılarının yolları kardan kapanıp araç gidemediği için veya yazın da köye çok az araba gelip gittiği için köyler arası yolları annem, babam ve kardeşlerim bazen yürürdük. Bazen de annem ve babam yürürken biz kardeşlerim ile at veya eşek sırtında gittiğimizi hatırlıyorum. Bu yolculuklar kaç saat sürerdi, ne kadar uzundu bilemiyorum ama sevdiğimi ve eğlenceli bulduğumu hatırlıyorum.

Gelecekte rehber olacağınız o zamandan belliymiş…

Yani o zaman ismi trekking (doğa yürüyüşü) olmasa da ben daha o yıllarda ailemle beraber dağlarda, tepelerde köyler arası yollarda yürüyordum. Sanırım kondisyonumu o yıllara borçluyum (gülüyor).

‘HER ZAMAN SPORU SEVDİM’

Köyde bir çocuğun günü nasıl geçer, neler yapardınız?

Köydeyken bahçede, ağaçlara tırmanarak veya ağaçların altında uyuyakalarak çok vakit geçirirdim. Evimize yakın kız arkadaşım az olduğu için erkek kardeşlerimle ve diğer çocuklarla beraber futbol ve saklambaç gibi oyunlar oynardım.

.

Şehre taşınınca tabii bütün bunlar değişti. Okulda spor yaptınız mı hiç?

Babam sporu seven biriydi ve bize de sevdirdi. İlkokulda koştum, lisede voleybol oynadım. Beden eğitimi, en sevdiğim dersti ve heyecanla girerdim. O nedenle yıllar sonra İstanbul’da yaşamak bana çok zor gelip kendimi doğaya, dağlara atabildiğimde sanki çocukluğumdaki o mutlu günlere döndüm ve belki o nedenle dağlarda çok mutluyum ve bu işi hiç bırakmak istemiyorum.

GECE EBE-HEMŞİRE GÜNDÜZ ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ

Ama ilk mesleğiniz hemşirelik. Nasıl oldu bu?

Hemşireliği sevmiyordum, en başından hemşirelik okuluna gitmek istemedim aslında. Ortaokulun sonunda sınav tecrübem artsın diye girdiğim bir sınavda bu okulu devlet parasız yatılı okulu olarak kazanınca annem gitmem için çok ısrarcı oldu, aslında zorladı. Anneme göre; bir kız çocuğu için liseden mezun olur olmaz meslek sahibi olma ve hemen işe başlama imkânı çok değerliydi. Ama ben sosyal derslerde daha başarılı bir öğrenciydim. Hemşirelik değil tıbbın diğer alanlarını da meslek olarak pek istemezdim.

Annenize karşı çıkmadınız mı?

Çıktım ama ikna edemedim. Yatılı olarak dört yıl ebe-hemşirelik okulunda okudum ama aklımda okulun sonunda hep üniversite sınavına girip başka bir bölüm okumak ve ilk fırsatta hemşirelikten istifa etmek vardı. Mezun olduğum yıl üniversitede Maliye bölümünü kazandım ama 15 gün sonra da çalışmaya başladım. Hemşire-ebe ve diğer sağlık çalışanları gece nöbetleri tutmak zorunda olduğu için bizlere geceleri çalışıp gündüz üniversiteye gitme hakkı hastane yönetimleri tarafından veriliyordu. Bu şekilde bir yıl çalıştıktan sonra İzmir’de geceleri ebe-hemşire olarak çalışıp gündüzleri üniversiteye gittim.

MALİYE, LONDRA, DIŞ TİCARET

Sosyal derslerde daha başarılı olan birisi için maliye de enteresan bir seçim olmuş.

Maliye bölümü de aslında çok benim seçimim değildi. Üniversite tercih sıralamasında 15 sosyal bölüm tercih etmişsem, tek bir tane Türkçe-matematik tercihi vardı, kaderime o bölümü tutturabildim. Maliye de çok matematik ve hesap kitap ağırlıklı bir bölüm, rakamların arasında boğulacağım bir işi de istemedim. Eğer bir yabancı dil öğrenirsem maliye diplomamla beraber farklı iş seçenekleri imkânım olur diye düşündüm ve Londra’ya gittim. İngiltere’de İngiliz ailelerin yanında yaşayıp çocuklara bakarak dil okuluna gittim. Aupair’lik denilen bu yöntem hem ekonomik hem de güvenli idi.

Londra’dan dönünce dış ticaret alanında çalışıyorsunuz. Dağcılık sporuna nasıl başladınız?

İstanbul’da iş ve yaşamın stresi bana çok ağır gelmeye başladığı bir dönemde biraz nefes alabilmek için kendime İstanbul dışına çıkabileceğim bir hobi arayışına girdim. O zaman önce kaya tırmanışına, sonra da bir dağcılık kulübü ile doğa yürüyüşlerine ve dağlara gitmeye başladım. Dağcılık kulübünün yeri iş yerime ve evime çok uzak olmasına rağmen ilk gidişten sonra bana sunduğu dağlara gidebilme imkânını öyle sevdim ki kesintisiz üç yıl her hafta toplantılara ve eğitimlere gittim.

.

İlk çıktığınız dağı hatırlıyor musunuz?

Eğitim için gittiğimiz ilk dağ Uludağ idi ve sadece kış kampı yaptık. İlk zirvesine çıktığım dağ ise Erciyes idi ve yine kışın karda oldu bu.

‘DAĞLARDA MUTLU OLDUM’

Bu spor nasıl bir tutku haline geldi?

Dağlardayken ilk gittiğim anda malzemem yetersiz, tecrübem ve bilgim az olmasına ve epey eziyet çekmemize rağmen çok mutlu olduğumu hissettim. Çünkü daha ilk gidişimden itibaren dağda, yüksekte fiziki kondisyonumun çok iyi olduğunu ve karda bata çıka saatlerce yürüsek de bu işi iyi yapabildiğimi fark ettim. Beni mutlu eden, belki bir tür sportif faaliyeti, fiziki bir aktiviteyi başarabilmekti ama bu aktivitenin doğada, dağlarda oluşu çocukluğumdaki ailemle yaptığımız yürüyüşlere götürüyordu beni sanki. Yani şehirde bir spor salonunda olsa bu sportif aktivite sanki o kadar mutlu olmazdım. Bu nedenle dağlara gitmek, hiç bıkmadan gitmek, bir anda benim için bir tutku oldu.

YENİ MESLEK: DAĞ REHBERLİĞİ

Ve hooop yine meslek hayatınızda acayip bir değişiklik yapıyorsunuz ve rehberliğe başlıyorsunuz. Hobini işine çevirmeye nasıl karar verdiniz?

Ülkemizdeki 3 bin metre üzeri, 4 bin metre ve Ağrı Dağı ve yurt dışında 5 bin metrelik dağlara gidip daha yüksek dağları denedikçe ve her seferinde de yüksek irtifanın etkilerine rağmen hala fiziki kondisyonumun, akciğerlerimin iyi durumda olduğunu, dağlarda iken ortalamanın üstünde hızlı olabildiğimi görmek, beni 7 bin metreler, 8 bin metreler üzeri dağları hayal etmeye yönlendirdi. Ancak bu kadar yüksek dağlara gidebilmek için üç hafta ile iki ay arası zamana ihtiyaç duyulur ve iş yerinden bu kadar zamanı izin almak çok zor hatta imkânsızdır. Himalayalar’da yüksek dağlara ve en önemlisi bir gün Everest Dağı’na tırmanmak, istediğimde işimin bana engel olacağını görüp işimi değiştirme kararı verdim. Dağlarda çalışma imkânlarını araştırırken bir arkadaşım aracı oldu, dağ ve doğa yürüyüş turları satan bir acente beni işe almayı kabul etti. O yıllarda artık İstanbul’da yaşamaktan da çok mutsuzdum ve İstanbul’dan Antalya’ya taşınmak bana hiç zor gelmedi. Böylece dağlarda çalışırken o sevdiğim dağlarda bol bol vakit geçirecek ve hem de ilerdeki yüksek dağ planlarım için antrenmanlı olacaktım.

.

Beyaz yakalılıktan yakasızlığa geçiş nasıldı?

Beyaz yakalı olarak çalışırken de biraz sıra dışı ve aykırı birisiydim. Dayatma ve kurallardan çok hoşlanmam. Doğa ve dağ turlarında çalışmak mantıklı kurallar dışında sizi daha özgür bırakan bir alan. Dağ rehberi, grup üyeleri için karar alan, inisiyatif kullanan birisi ve tura gelmiş kişilerin hem iyi bir tatil yapmasını sağlamaya çalışırken hem de onların can güvenliğinden sorumlu oluyorsunuz. Bu sorumluluklar benim biraz ebe-hemşirelik yıllarımdan alışık olduğum konular ve çabuk alıştım. Rehberlik ettiğim kişilerin dağlardaki kendi hayallerini gerçekleştirmelerine yardım ederken bir taraftan da onlara doğadaki çiçeklerden, kuşlardan, ağaçlardan bahsetmek hoşuma gitti.

‘AZLA YETİNİR OLUYORSUNUZ’

Kişiliğinizde, günlük hayatınızda, alışkanlıklarınızda neler değişti? Önceki yaşamınızdaki “gereksiz” olarak gördüğünüz şeyler neler oldu?

Bu iş sonrasında evimde yaşamım basitleşti ve lüksler azaldı diyebilirim. Hayatınızın çoğu dağlarda geçiyorsa ve geceleri basit köy evleri ve pansiyonlarda uyuyorsanız eve dönünce de azla yetinir oluyorsunuz. Dağlarda olmanın belki bir negatif yanı, sakinliğe, az insan ile yaşamaya ve açık havaya öyle bir alışıyorsunuz ki, şehre dönmek zor gelebiliyor ve kalabalıklar çekilmez oluyor. Bir tür doğaya dönüş oluyor çünkü. Binalar sizi artık korkutuyor.

En lüks harcamanız ne?

Yüksek dağlara gitmek dışında pahalı hiçbir lüksüm yok hayatımda. Gerçi gruplarımla kurduğum iyi diyaloglar sayesinde onlarla iletişimde devam ediyorum ve beni kendi ülkelerine davet ediyorlar. Bu sayede İtalya, İsviçre Alplerine, Chamoni’ye gittim ve grup üyelerimle onların ülkesindeki dağlara çıktık. Başka türlü maddi olarak karşılayamayacağım dağ çıkışları idi bunlar. O nedenle mutlu oldum.

.

Kendinizi zorlamayı sever misiniz?

Kendimi zorlamayı ancak beni heyecanlandıran ve ilgimi çeken bir konuysa severim.

‘SIFIRDAN ÖĞRENMEK İÇİN ÇOK ÇALIŞTIM’

Kendinizi bu alanda geliştirmek için neler yaptınız? İlk yıllar nasıl geçti sizin için?

Kendimi çalıştığım işlerde -istemeden çalışmak zorunda kaldıklarımda da- geliştirmek ve en iyisini yapmak için uğraştım. İş etiği ve ahlâkı gereği, işinde iyi olmayı önemserim çünkü. Siz bir işe isteyerek girmemiş olabilirsiniz ama hizmet ettiğiniz kişi bu nedenle kötü hizmet almayı hak etmez. O nedenle eğer beni işimde geliştirecek bir fırsat varsa onu değerlendirdim hep.

İlk işe başladığım acente ile çalışma imkânı, benim için hayatımda bir dönüm noktası oldu. Çünkü ben her ne kadar istesem de çalışma alanında bu kadar farklı bir alana geçiş zordur ve hatta mümkün olmayabilirdi. İş bulamayabilirdim veya başlayıp başarısız olabilirdim. Ama ben cesaret ettiğim için belki kapılar bana açıldı ve ilk çalıştığım acente benim bu işin mutfağını öğrendiğim, hem nasıl iyi bir tur rehberi olunur hem dağlarda tur programları nasıl hazırlanır ve nasıl satılır hepsini öğrendiğim yer oldu. Patronum ve iş arkadaşlarım ile ülkemizde tur yaptığımız dağların rotalarını, yürüyüş parkurlarını tek tek gezerek dört yıl boyunca öğrendim, kayıt tuttum. Hiç kayak yapmayı bilmiyorken iş için gerektiği için tur kayağı yapmayı öğrendim mesela. Ülkemizde rehber olarak çalışan dört-beş kişiden birisi ve tek kadın tur kayağı rehberi oldum. Ben rehber olarak işe başladığımda ülkemize tur kayağı için fazlaca yabancı grup geliyordu. Onlara dağları bilen ve dağlarda kayabilen yerel rehber vermek çalıştığım acentenin çok önemsediği bir konuydu. İyi bir dağ rehberi olmayı en iyi öğrendiğim diğer bir avantajım da Avrupa'dan gelen dağ rehberleri ile beraber çalışmak diyebilirim. Onlardan çok şey öğreniyorsunuz mesleki incelikler hakkında. Bu beni dağlarda özellikle tur kayağı rehberliği konusunda çok eğitmiştir. Sıfırdan öğrenmek için çok çalıştım. Sonra da Turizm Bakanlığı’nın açtığı bir sınav sonrası dört buçuk ay bir kurs ile ko-kartlı turist rehberi olmayı hak kazandım.

‘ERKEK MESLEKTAŞLARIM BAŞTA BENİ PEK İSTEMEDİ’

Kimlerden en çok destek gördünüz? Mesela anneniz ve babanız...

Dağlarda rehber olarak çalışmaya başlama kararımda en başta beklemediğim şekilde ailemden destek gördüm. Ailem, “Kadın başına dağlarda çalışmak da nedir” deyip karşı çıkabilirdi ama yapmadılar. Bu benim için çok değerlidir. İlk çalışmaya başladığım acentedeki patronum Yüksel Yılmaz, çalışma arkadaşlarım destek oldu ve bana iş öğretme konusunda ellerinden geleni yaptılar. Aynı zamanda Demavend Travel’da patronum ve iş arkadaşlarım da bana çok destek oldular.

.

Peki ya köstek olanlar çıktı mı? Bir kadın olarak cinsiyetçi yaklaşımlarla karşılaştınız mı?

Köstek olanlara isim veremem ama erkeklerin çoğunlukta olduğu bir alanda birden bir kadın rehberin çıkması rekabet yarattı. Bu durum maalesef bazı erkek meslektaşlarımı çok mutlu etmedi. Başlarda beni pek istemediler diyebilirim. Ama zamanla benim kararlılığımı ve bu işi çok severek yaptığımı görünce herkes daha çok yardımcı oluyor artık.

‘YABANCILAR BENİ GÖRÜNCE ŞAŞIRIYOR’

Peki ya turlara gelenlerin tepkileri nasıl? Onlarla nasıl diyaloglar yaşadınız?

Grup üyelerimle genelde diyaloğum iyidir. Çünkü en başından beri çalışmak istediğim alan, sosyal becerilerimi kullanabildiğim, insan ilişkilerinin önemli olduğu bir mesleği yapıyorum artık ve bu konuda iyi olduğumu düşünüyorum. Rehberlik ettiğim gruplar turlara göre epey değişiklik gösteriyor; gelen tepkiler ve diyaloglar da ona göre değişebiliyor. Yurt dışından gelen yabancı müşteriler, tur yürüyüş turu da olsa, dağ turu da olsa Türkiye’de bir kadının erkeklerin egemen olduğu bir alanda çalışıyor olmasına şaşırıyorlar. Bu Türkiye’ye dair bir algı sanırım, kadınları daha çok evlerde veya daha klasik işlerde görmeyi bekliyorlar.

Gelen müşterilerin çoğu erkek mi oluyor?

Evet, zorluk derecesi yüksek dağ turları, özellikle tur kayağı turlarında erkek müşteri ağırlıkta oluyor. 10 kişide bir veya en fazla iki-üçü kadın oluyor. Grubunun tamamının erkek olduğu gruplar daha çok geliyor.

Onlarda bir önyargı oluyor mu?

Evet, bu tür gruplarda benim fiziki olarak yeterli olup olamayacağıma dair çok önyargılı ve şüpheci yaklaşımlar maalesef yaşanabiliyor. Bu özellikle daha eski jenerasyon ve yaşlı kişilerde oluyor çünkü onlar daha muhafazakarlar. Yabancılar da kendi ülkelerinde bile kadın dağ rehberi hiç görmemiş olabiliyorlar.

.

‘ERKEKLERİN BENİMLE YARIŞA GİRMESİ BENİ EĞLENDİRİYOR’

Bu konuda yaşadığınız enteresan olaylar var mı?

Bana direkt “Bizi dağa sen mi çıkaracaksın?” diye şüphe ile soran bir yaşlı Avusturyalı’nın tur bitişinde saygı ile elimi öptüğünü hiç unutmam mesela. Neyse ki gençler daha alışıklar buna ve çoğunluğu gelmeden önce ismimi internetten araştırıp gelmiş oluyorlar, sosyal medya hesaplarıma ulaşıyorlar ve tur kayağı çıkışlarımın fotoğraflarını, Himalayalar’da 8 binlik dağa tırmanmış olduğum gibi önemli referansları görüyorlar. Böylece diyaloglar daha iyi gelişiyor.

Sürekli kendinizi ispatlamak zorunda hissediyor musunuz?

Genel olarak hayır. Çünkü işimi normal olarak yaptığımda turun sonunda bana şüphe ile yaklaşan müşteri, beni ve yeterliğimi görüyor. Benimle yarışa giren erkek müşterilerim de oluyor mesela ve bu beni eğlendiriyor. Bizim sektörde müşterilerden gelen feedback’ler (geri bildirimler) çok önemlidir ve bunlara göre iş alabilirsiniz veya iş bulabilirsiniz. Bu geri bildirimleri referans olarak kullandığım için bir şeyi kanıtlamak durumunda kalmıyorum. Yurt dışındaki acentelerden de iş teklifi aldım ve bundan gurur duydum çünkü rehberliğin mesleki standartları bizde ve batıda çok farklı.

‘DAĞLARDA GÜÇLÜYÜM VE HIZLIYIM’

Sizin de dediğiniz gibi bazı iş kollarında sadece kadın olduğunuz için insanlar “işi erkeklerden daha kötü yapıyorsundur” önyargısıyla yaklaşıyor. Bazen de kas gücü ve dayanıklılık gerçekten önemli olduğu için gerçekten bu durum kadınları biraz daha zorluyor. Bu konuda genel olarak düşünceleriniz neler? Tur kayağı rehberliğini bu açıdan nereye koyuyorsunuz?

Evet, genel olarak dağ rehberliği de böyle bir meslek, yani fiziki güç ve arazideki, dağdaki kondisyonun çok önemli görülmesinden dolayı sanki kadınlar yapamaz gibi düşünülüyor. Bu, dağcılık sporu için de böyle. O nedenle daha az kadın dağcı, tırmanıcı var veya kadınları başarılı tırmanışlarda daha az görüyoruz. Tur kayağı ve genel olarak dağ rehberliği bir bakıma evet fiziki güç istiyor. Çünkü öyle bir spor ki, sizin gücünüzün dışında, yüksek irtifanın etkileri giriyor işin içine. Şehirde güçlü olmak dağda yetmiyor; yüksek irtifada güçlü olmak, hızlı olmak gerekiyor. Gruptan birisine bir şey olursa o kişiyi sırtınızda taşıyamazsanız bile haber vermek için fazladan bir yolu koşup gitmek, fazladan yükseklik çıkabilmek ve hızlı olabilmek önemli. Veya tur kayağı turlarında rehber olarak yarım metre, bir metre karda iz açmanız gerekiyor. Gruptan birisi kendisini iyi hissetmiyorsa çantasını sizin taşımanız gerekiyor. Yani fiziki olarak gerçekten güçlü olmak durumundasınız. Ama bu erkek olsanız da, kadın olsanız da gerekiyor ve birçok erkek dağcı veya dağ rehberi de bu söylediğim durumlarda yeterince güçlü olamayabilir. Dağ rehberliğinde güçlü olmanın yanında, rota ve çığ bilgisi, hava durumunu değerlendirebilme yeteneği vs. gibi başka yetiler de gereklidir. Siz iyi bir rehberseniz çok güçlü olmasanız da bu işi yapabilirsiniz ama güçlüyseniz işinizde daha iyi olabilirsiniz. Ben ne mutlu ki, genetik olarak ve hep spor yapmış birisi olarak, dağlarda güçlüyüm ve hızlıyım. Bu biraz Allah vergisi ve dağlara sık sık giderek bunun üzerine koydum sanırım.

.

TEK KADIN REHBER

Türkiye’de dağlarda tam zamanlı rehber olarak çalışan tek kadın rehbersiniz, peki kaç erkek var?

Bunu ben de bilmiyorum ama yaklaşık dağ turları yapan 10 acente var gibi, her birinin en az beş rehberi vardır. Yaklaşık 100 tane denilebilir ama burada sayı vermek zor. Dağlarda çalışan bir avuç insan olarak biz birbirimiz biliyoruz. Sürekli çalışan, yani mesleği sadece dağ ve doğa turlarında rehberlik olan kişi sayısı çok az ama Dağcılık Federasyonu’ndan mihmandarlık veya hatta yürüyüş rehberliği denilen 10 günlük bir kurs alan herkes de “Ben dağ rehberiyim” diyor bu ülkede. Onlar hafta sonları yürüyüş turları yaptırıyorlar sadece. Ağrı Dağı’nda resmi olarak mihmandar alma zorunluluğu olduğu için yazları para kazanmak için çalışan dağcı arkadaşlardan tut, Doğubeyazıtlı yerel tur yapanlar da kendilerine göre rehber. Ama başka hiçbir dağa gitmemişlerdir hayatlarında. Benim gibi ülkemizdeki tüm dağ bölgelerini bilen ve hepsinde tur yapan rehber çok az. Belki 10-15 kişi, hadi diyelim 20-30 kişi olsun. Tur kayağında da aynı, beş veya altı kişi her dağ bölgesine gidebilir.

Avrupa’da durum nasıl?

Avrupa’da benim gördüğüm kadın rehber sayısı yüzde beşi geçmez diye tahmin ediyorum. Elimde kesin bir bilgi yok.

DAĞ VE ULTRA MESAFE KOŞULARI

Kondisyonunuzu ve dayanıklılığınızı geliştirmek için ekstra hangi sporları yapıyorsunuz?

Aslında kondisyonumu ve dayanıklılığımı geliştirmek için sadece bolca dağlara gidip dağ turlarına öncelik veriyorum. Eğer seçme şansım varsa, daha kolay ve konforlu olan yürüyüş turu yerine, dağ turunu tercih ederim mesela. Bu şekilde zaten yeterince iyi bir kondisyon gelişti ve ek olarak bir şey yapmaya ne vakit kalıyor ne de gerek oluyordu. 2016’da bu zaten sahip olduğum kondisyonuma güvenerek dağ ve ultra mesafe koşularına başladım ve hiç ek antrenman yapmadan koştuğum her koşuda kadınlarda ilk üçe girmeyi başardım ve özellikle yüksek irtifa içeren yarışlarda toplam katılanlar arasında ilk 10’a ilk 20’ye de girebilmeyi başardım. Bu da benim dağlarda çalışmamın bana doğal antrenman sağladığı teorimi ispatlamış oldu. Ama sonraları koşulardan keyif almaya başladım ve yarışlarda daha keyif alarak koşabilmek için vakit buldukça koşu antrenmanı yapmaya başladım. Antrenmansız yarışa katılmak iyi derece elde etsem bile, uzun mesafe koşmaya alışık olmayan kaslarda çok ağrı yapıyor çünkü. Antrenmanlar daha çok bunu azaltmak sakatlıklar yaşamamak için.

‘SAKİNLİK VE MONOTONLUK BANA GÖRE DEĞİL’

Rehberlik yapmadığınız zamanlarda hayatınız nasıl geçiyor?

Rehberlik yapmadığımda evimde olmayı çok seviyorum. Eve dönünce kısa süre için sakin ve tembel bir hayat isterim. Ama eğer evde kalma süresi uzarsa dayanamayıp hemen kendimi dışarı atarım. Koşu, yürüyüş veya arkadaşlarımla dağlara giderim. Sakinlik ve monotonluk bana göre değil. Şimdi kaya tırmanmaya başladım. 2016’ya kadar çok yoğun turlarım olurdu ve başka hiçbir şeye vakit ayıramazdım. Sadece eve gelip çamaşır yıkayıp bir sonraki tura giderdim. 2016 sonrası ülkemizde politik gelişmeler nedeniyle turizm kötü etkilendi ve uzun süre işsiz kaldım. 2019’da tam düzelirken korona virüsü salgını yine turizmi vurdu. Ben de bu aralar daha önce yapamadığım şeylere vakit ayırıyorum. Kaya tırmanışı, zaten rehberlik için bana çok yararı olan bir spor. Bu konuda kendimi geliştirmek istiyorum. Arkadaşlarımla koşmayı, yüzmeyi seviyorum.