Bir tarafta Volkswagen dizel skandalı, diğer tarafta yatırım için Manisa’ya gelen ve şimdi kararını askıya alan Volkswagen hikayesi...
Aslında ortada iki dram ya da iki trajedi var. Bir de kafa karışıklığı... Öyle bir kafa karışıklığı ki Türkiye’de yatırım detayları tartışılırken asıl konular hiç tartışılmadı. Kimimiz ekonomik kimimiz ise tarım alanlarına fabrika yapılması, iklim değişikliğine katkısı gibi noktalardan baktık. Ama ülkede sanki her konuyu bir, bilemedin iki boyutluymuş gibi inceliyoruz. Ülkede böylesi sorunların peşinden giden, sorgulayan, araştıran siyasetçi sayısı bize üçüncü ekseni getirmiyor.
Sevgili okuyucu, açıkçası VW’nin yatırım yapmasını istemiyorum. Çünkü biliyorum ki her bir ekonomi söyleminin arkasında bir ekolojik yıkım vardır. Ayrıca her ekonomik süreç toplumsal yıkıma da neden olur. Bunun faturası ilk başta hiç ortaya çıkmaz. Ta ki fatura sizin vergilerinize, gıda fiyatlarına yansıyana kadar bilmezsiniz. Ekonominin ve ekolojinin bu iki kuralı, karbon kaçağı kavramı ile birleşince başka bir şey olur. Karbon kaçağı mı? Aslında bizim çok iyi bildiğimiz şey.
Gelin bu hesabı hep beraber yapalım ve bu işin bir yatırım mı, yoksa başka bir şey mi olduğunu sorgulayalım.
KARBON KAÇAĞINA ÖRNEK ÇİMENTO
Hani Avrupa’nın çimento fabrikaları vardı ya, ülkelerindeki artan standartlar ve çevresel politikalar neticesinde yurtsuz kaldılar. İşte Türkiye bu şirketlere yurdunu açtı, toprağını açtı, mevzuatını açtı. Bu sayede çimento sektörünün yarısı yabancı. Örneğin Fransız Lafarge Grubu, yine çok uluslu Fransız VICAT Grubu, İtalyan Italcementi Grubu yine İtalyan Cementir Grubu ve Alman Heidelberg Grubu sayılabilir. Türkiye öyle ünlü ki Yunanistan’dan Brezilya’ya kadar başka ülkelerden şirketler de Türkiye’de bulunuyor.
Yani düşük çevre standardı düşük çevre standardını seven şirketleri çekermiş. İklim değişikliğini hızlandıran beton politikaları nasıl çimentocuları ülkeye çekiyorsa, VW gibi otomobil üreticilerini de çekiyor. Nitekim konumuz Almanya’da kapatılan fabrikanın Türkiye’ye taşınması! 2025’de Hamburg’un otomobillerin kentlere girişini yasaklayacağını daha geçenlerde sosyal medyada paylaşmamış mıydık? 2030’da akaryakıt ile çalışan araçların satışının sonlandıracağına dair hükümetlerin tartışmalarını ne çabuk unuttuk? Umarım “2030’a daha 11 yıl var” diyenlerden değilsinizdir.
Ama bunlar bile buzdağının görünen sevimli yüzü. Yatırıma dair skandallar yenilir yutulur gibi değil. Devletin şehir hastanesi mantığı ile 40 binlik araç alım garantisi vermesi zaten bir skandal.
VOLKSWAGEN EMİSYON SKANDALI
Volkswagen’ın dizel araçlarının testlerinde bir cihazın sonuçları değiştirmesi ile standartları “sağladığı", ortaya çıkınca olay 8,5 milyonu Avrupa’da 600 bin kadarı ise ABD’de bulunan 10 milyondan fazla aracı ilgilendiren bir emisyon skandalına dönüştü. Soruşturmalar başladı. Şirket 2017 yılı başında ABD’de 4,3 milyar dolar ceza ödemek zorunda kaldı. Almanya’da 1 milyar euro’luk bir cezaya çarptırıldı. Soruşturmalar başka ülkelere, markalara da sıçradı. Audi, Porsche gibi markalar da benzer durumdan dolayı ceza ödedi. Ayrıca Mercedes-Benz, Fiat Chrysler, Opel gibi markalarda da benzer durumlar ortaya çıktı.
VW ödediği cezalar, satılan araçları geri alması gibi bir dizi kalemle toplamda 30 milyar Euro’luk bir faturayı ödedi. Diğerleri ise yüzlerce milyon dolarlık cezalar ile süreci atlattı. Hapse giren yöneticiler bile oldu.
Şunu belirtelim, “dünyanın en kirletici devleti” dediğimiz ABD’nin emisyon standartları Avrupa’dan daha yüksek. Avrupa’nın bu konuda politikasının bizden de çok yüksek olduğunu söylemeye gerek yok. Ama bu olaya göz yumanlar da o ülkenin yöneticileri. Burada CAFEE’den bahsetmemiz gerekiyor. CAFEE Batı Virginia Üniversitesi içinde yakıtlar ve emisyonlar üstüne çalışan bir merkez. Onların araçları gerçek yaşamda test ederek ortaya çıkan farkı sorgulaması ile her şey başlıyor.
YATIRIM YALANI!
Bu süreçte Türkiye hiçbir inceleme yapmadı ve hatta bu yatırım ile şirkete kucak açtı diyebiliriz. İşin aslı, şirket mevcut fabrikasını taşıyacak ve yatırımı Türk halkı yapacak. Doğru duydunuz. Öncelikle şirket aldığı teşviklerle pek bir vergi ödemeyecek. Onlar vergi ödemezse o vergileri kim ödeyecek? Teşviklerle o kadar çok şey buradan karşılanıyor ki şirket şımarmış. Sosyal konut, lojman ve eğitim binalarının bile belediye tarafından yapılmasını istemiş! Yani anahtar teslimi fabrikayı Türkiye halkın parası ile verecek. Üstüne 40 bin araçlık alım garantisi verildiğini duyuyoruz. Ayrıca gümrüksüz araba ithalatına da izin veriyor. Evet yanlış duymadınız, üretiminin yüzde 15’i kadar aracı gümrüksüz ithal edebilecek. Bu durumda ABD piyasasından çekilen ya da banttan çıktıktan sonra satılmayan ve şu an Kaliforniya Çölü'nde, Baltimore Limanı’nda, Detroit’teki Silverdome Stadyumu'nda ve Seattle yakınlarındaki bir nükleer santralin yanındaki bir tarlada bulunan 102 bin yeni Volkswagen otomobil için Türkiye yeni adres olabilir.
Yani dünya insan sağlığına zararlı gazları aşırı miktarda verdiğini saklayan şirketi cezalandırdı. Türkiye ise dokunmadı ve üstüne teşvik verdi. Yetmedi, üstüne 40 bin araçlık alım garantisi ekledi. O da yetmedi, gümrüksüz olarak araç getirme imkanı ile Amerika’da geri alınan araçları almanın yolunu açtı.
Burada emisyon skandalı nedeniyle geri alınan araçların Türkiye’ye satılma ihtimaline şüphe ile yaklaşabilirsiniz. Hatta 2017’de geri alınan bir araç nasıl sıfır diye getirilebilir ki? Türkiye’nin düşük standartları, zayıf denetleme araçları varken ve VW’nin testlerde yanıltıcı cihaz kullanma referansları varken bu durum imkansız gibi görünmüyor.
BİZİM SKANDAL 3,5 MİLYAR DOLARLIK!
ABD’de firmanın dizel araçları yaklaşık 25 bin dolardan satılıyor. Buradan hesaplarsak, devletimiz 40 bin araç alarak şirkete yaklaşık 1 milyar dolar kazandıracak. Nükleer tesise komşu ya da çölde bekleyen 102 bin aracı da sokarsa 2,5 milyar dolar daha kazandıracak. Yani halkın cebinden 3,5 milyar dolar şirkete gidecek. Tabii Türkiye’de satılan araçlardan devlet bir o kadar MTV, ÖTV alacak, yakıttan alacağı KDV, ÖTV ile de bütçeye gelir yazacak.
Demek ki bu yatırım bir ekonomik yatırım değil, skandalmış. Bu yatırım koca bir yolsuzlukla boğuşan bir şirketi kurtarma operasyonu imiş. Demek ki bu yatırım ekonomik olarak halkımızın, ekolojik olarak gezegenimizin ödeyeceği bir yatırımmış. Demek ki egzoz emisyon standartlarımız yok kadar azmış. Demek ki dünyayı en çok kirleten ülke dediğimiz ABD bile insan sağlığına zorla ve iki yüzlü de olsa sahip çıkarken bizde hiçbir şey yapılmıyor, hatta ödül bile veriliyormuş.
Türkiye batan çimento ve dizel skandallarının adresi. Şimdi Suriye operasyonu ile firma kararını askıya almış. Aslında seviniyorum. Çimentoda yaşadığımız felaket ortada, bu da eksik kalsa daha iyi olmaz mı? Ama üzülüyorum da. Çünkü firma operasyonu bahane edip kararını askıya alınca Bulgaristan teşviklerini yükselterek görüşmek istiyor. Bizden ya da bizim kadar kötü ne verecek? Düşündükçe üzülüyorum.
DOĞA VE TOPLUM TEŞVİK EDİLSE
Bu arada, bu teşvikle ülkedeki bütün ulaşım hem iklim dostu yapılır hem de ücretsiz. Biz Ankara’da bir zamanlar bazı saatlerde ücretsiz toplu taşıma programına sahiptik. O gün paramız o kadardı. O zamanki paramız buna yetiyordu, şimdilerde ise bırakın paramızı, boşa giden bu paralar ile daha fazlasını yapabiliriz.
Özetle, hesabı gördünüz. Konuya bize anlatıldığı gibi bir ya da iki eksenle bakmak yerine üç hatta dördüncü eksenlerine de bakarsanız ortada bir yatırım değil, koca bir skandal görürsünüz. Bu skandalın adı ise Türkiye’nin VW skandalıdır.
Kaynaklar:
https://www.thelocal.de/20190924/five-things-to-know-about-germanys-dieselgate-scandel
https://techxplore.com/news/2019-09-vw-dieselgate-fraud-timeline-scandal.html
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/volkswageni-cezbedecek-tesvik-41296648
https://www.caranddriver.com/news/a15352518/how-volkswagen-got-busted-for-gaming-epa-diesel-emissions-standards/
https://t24.com.tr/haber/iddia-volkswagen-in-yasaklanan-yuzbinlerce-dizel-araci-turkiye-ye-gumruksuz-gelecek,834207