2006 yılında Apple, iPhone için AppStore’u başlattığında, bu
uygulama yazılımlarının pek çok endüstriyi ve iş yapma biçimini
kökten dönüştürmesini sanırım beklemiyordu. Ama bu uygulamalardan
bazıları, teknolojinin desteğiyle bugün önemli dönüşümlere neden
oluyorlar ve geleneksel endüstrilerin bu dönüşümlere karşı
direnişinin uzun vadede sonuçsuz olduğunu herkes biliyor. Çünkü bu
dönüşümler aynı zamanda o endüstrideki iş yapma biçimini,
emek-sermaye ilişkilerini, o endüstrinin ürettiğini tüketenleri,
kısacası endüstrinin dayandığı rasyoneli değiştiriyorlar.
Bu dönüşüm yaratan uygulamalardan tek bir taksiye sahip değilken
dünyanın en büyük taksi şirketi haline gelen Uber’in yarattığı
dönüşüm ve bu dönüşüme karşı geleneksel endüstrinin direnişi ise
bugünlerde Türkiye’de gözlemleniyor.
FİKİR BASİT - UYGULAMA MUAZZAM
Uber, kendi tarihini Paris’ten başlatıyor. Bu romantik hikayeye
göre uygulamanın başlatıcısı ve şirketin kurucusu olan Travis
Kalanick ve Garrett Camp 2008 yılında karlı bir Paris akşamında
taksi bulamayınca, bu fikri buldular. Garrett Camp San Fransisko’ya
dönünce UberCab.com alan adını alarak bir prototip üzerine
çalışmaya başladı. Sonra Kalanick’i projeye çağırdı. 2010 yılının
başında uygulama New York’ta üç araba kullanılarak denendi. Birkaç
ay sonra da San Fransisko’da kullanıma açıldı.
Fikir basitti. Daha önce başka örnekleri de denenen, araç
paylaşımının ticarileştirilmesi fikrin temeliydi. Mesele insanların
doğru zamanda ve doğru yerde onları gitmek istedikleri yere
götürecek bir araç bulmalarıydı. Yani belli bir anda araca ihtiyacı
olan ile aracı boş olan sürücüyü en kısa zamanda eşleştirmek
üzerine kurulu bir fikirdi. Araçları olan sürücüler sisteme
kaydoluyor, araca ihtiyacı olan kullanıcılar, akıllı telefona
yüklenen bir uygulama yazılımı ile en yakınında bulunan sürücüye
ulaşıyordu. Uygulama GPS aracılığı ile kayıtlı araçların yerlerini
biliyor, sürücü bilgilerini kullanıcı ile paylaşabiliyor, sürücüye
gidilecek yer için yol ve trafik durumu verilerini sağlıyor, tahmin
edilen mesafeye ilişkin bir ücret hesaplıyor, bunu müşteriden kredi
kartı ya da diğer elektronik ödeme yöntemleri aracılığı ile tahsil
ediyordu. Kullanıcı yolculuğu ya da sürücü hakkında değerlendirme
yapıyor, böylece daha sonra uygulamayı kullanacaklar için de veri
oluşturuyordu.
İşte bu basit fikirle 2010 yılında piyasaya giren Uber, 2016
yılının sonunda 68 milyar dolar değerinde bir şirket haline geldi.
2017 yılında atlattığı badireler nedeniyle değeri 54 milyar dolara
düşmüş olsa da dünyanın 500’e yakın şehrinde iş yapan ve sadece
ABD’de değil tüm dünyada taksi taşımacılığının yeni tanımını
yaratan bir şirketten bahsediyoruz. Bu şirket Ar-Ge çalışmaları
yapıyor, sürücüsüz araçlar gibi yenilikleri deniyor ve geleneksel
taksiciliği geri dönüşsüz bir biçimde ortadan kaldırıyor.
UBERLEŞMİŞ EKONOMİ
Elbette bu denli basit bir fikir daha önceden farklı biçimlerde
uygulanmaya çalışılmış ve bölgesel olarak aynı yöndeki işlerine
giderken araçlarını paylaşan ya da uzun yolculuklar için yolculuğun
masrafını paylaşarak birlikte seyahat edenler olmuştu. Uber’in tüm
bunlardan farkı bir uygulama yazılımı ve GPS gibi bazı
teknolojileri devreye sokması oldu. Ama bu teknolojik fark sadece
müşteriler ile sürücüleri eşleştirme ve ihtiyacı olana bir aracın
tahsis edilmesini değil, aynı zamanda ödemeleri, mesafeleri, ücret
oranlarını ve Uber ile sürücüler arasındaki ilişkileri de yönetiyor
olduğundan, yeni bir endüstriyel kavrayışa, ekonomik modele neden
oldu.
Bu yeni ekonomik model romantik biçimde paylaşım ekonomisi,
katılım ekonomisi gibi isimlerle anılmaya çalışılıyor. Bunların
varolan biçimi tam adlandırdıkları düşüncesinde değilim. Ama bu
yeni ekonomik modelde teknolojinin sadece emeğin yerine geçen ve
üretim sürecinde emek tasarrufu sağlayan bir öge değil, aynı
zamanda bütün üretim ilişkilerini, bütün üretim ilişkileri derken
şirketler, çalışanlar ve tüketenler arasındaki bütün ilişkileri
yöneten bir öge olduğunun farkına varmak gerekiyor. Ayrıca daha
önceden üretim aracı diye tanımlayabileceğimiz araçları, emek
aracına dönüştüren, işçiliği “talep üzerine işçilik” olarak yeniden
tanımlayan, iş pratiklerini ters yüz eden bir dönüşümden
bahsediyoruz. Ve aslında bu dönüşüm toplum yanlı bir teknoloji ve
iş modelinin de ipuçlarını, belirtilerini içinde taşıyor.
UBER'İN KRİZLERİ
Ancak Uber yeni olanı temsil ederken bir yandan da ciddi
krizlerle karşı karşıya. Bunların bir kısmı elbette ki eskinin
direnişinden kaynaklanıyor. Uber neredeyse girdiği her yeni ülkede
bir yandan devletin düzenleme ve vergilendirmeden kaynaklı
suçlamalarına ve zaman zaman yasaklamaya varan yaptırımlarına maruz
kalıyor, bir yandan da geleneksel taksi taşımacılığı endüstrisinin
aktörlerinin tepkisini çekiyor. Ama son zamanlara dek toplamda
bakıldığında hem geleneksel taksi taşımacılığından daha ucuz
olması, hem de sağladığı güvenlik ve konfor sayesinde tüketicilerin
büyük ölçüde desteğini alıyor.
Bu krizlerin son bir yılda sıklaştığı ve kurucusu olan
Kalanick’in yöneticilikten istifasına uzandığı ise belirtilmeli. En
görünür kriz, 2017’nin ocak ayında Trump hükümetinin mülteci
girişlerine getirdiği geçici yasaklamayı protesto için taksiler
greve gittiğinde Uber’in çalışmayı sürdürmesi ve hatta JFK
Havaalanı'na gidişlerde katlı ücretlendirmeyi kapatması sonrasında
grev kırıcı ilan edilmesi ve başlayan #DeleteUber kampanyası oldu.
New York’ta 2 milyon kişinin katıldığı kampanya sonrasında firma
geri adım attı ve Kalanick Donald Trump’ın ekonomik danışmanlık
konseyinden ayrıldığını açıkladı.
Bu olay 2017 başında, bir ay gibi kısa bir süre içerisinde
Uber’in ABD’deki pazar payının yüzde 6 gerilemesi ile aynı döneme
denk gelen politik bir tepkiydi. Bu gerileme, daha küçük bir şirket
olan Lyft’in pazar payının artması anlamına geliyordu. Aynı zamanda
da Uber’in Çin’de ve Güney Doğu Asya’da son derece güçlü rakiplerle
giriştiği küresel rekabet için milyarlar harcadığı bir zamandı.
Bütün bunlar bir tehlike sinyali olarak algılanınca şirketin borsa
değeri düşüş yaşadı.
2017 yılı içerisinde Avrupa Adalet Divanı’nın Uber’i bir dijital
hizmet değil bir taşıma şirketi olarak gören kararı ise Uber’in
Avrupa ülkelerindeki operasyonları için lisanslama, sigorta ve
güvenlik kurallarını uygulaması, vergi vermesi gibi maliyetleri
arttıran bir dizi süreci hızlandırdı. Uber sürücülerinin Uber
tarafından istihdam edilen işçiler olarak görülmesi ve
sendikalaşabilmeleri doğrultusunda ABD’de çıkan mahkeme kararının
diğer ülkelere yaygınlaşması an meselesiyken, İngiltere’de Uber’in
yasaklanması da tüm bunlara eklendi.
Bu arada da Uber bir süredir üzerinde çalıştığı sürücüsüz araç
denemelerini askıya almak zorunda kaldı. Bu süreç Uber’in 2013
yılından itibaren zaman zaman gündeme gelen kazalar, Uber
sürücüleri tarafından işlenen suçlar, cinsel taciz vakaları ve
rekabete aykırı uygulamalar ile ilgili suçlamalarını da yeniden
gündeme taşıdı. Sonuç olarak Kalanick “Uber’i dünyadaki her şeyden
daha çok seviyorum” dediği bir mesajla 2017 yılının Haziran ayında
istifasını verdi. Bütün bunların Uber’in finansal gerilemesini
durdurup durduramayacağı ise hâlâ belli değil.
UBER'E KARŞI KADINLAR
Bu krizli sürecin bir diğer yanı ise Uber’in bir şirket olarak
cinsiyetçi olduğunun görünür hale gelmesiydi. 2013 yılından
itibaren Uber sürücüleri tarafından saldırıya ve cinsel tacize
uğrayan kadınların şikayetleri hep olmuştu. Ancak bunlar kumsaldaki
kum taneleri misali pek de medya tarafından önemsenmemişti. Uber
ise her seferinde en yetkili ağızlardan bunları yalanlamıştı. Bu
arada bir takım yeni geliştirilen hizmetlere verilen isimlerin
oldukça cinsiyetçi imalar taşıması, Kalanick’in bir erkek dergisine
verdiği röportajda kadınlara ilişkin sarf ettiği aşağılayıcı
sözler, hep bu tür yenilikçi şirketlerin “genius” yöneticilerine
has zıpırlıklar olarak değerlendirilmiş ve üzerinden
atlanmıştı.
2014 yılının sonlarında bir kadın gazeteci Uber’in kadınlara
yaklaşımını ele alan bir makale yazdı ve makalesini “Uber
kullanırken kendimi güvende hissetmiyorum ve sonuç olarak
uygulamayı telefonumdan siliyorum” diyerek bitirdi. Bu makaleden
birkaç hafta sonra ise Uber’in üst düzey yöneticileri ile
gazetecilerin katıldığı özel bir akşam yemeğinde, bir yöneticinin,
Uber’e muhalif gazetecilere karşı kullanılabilecek bilgileri açığa
çıkartmak için bir grup araştırmacı ve gazeteciye milyonlarca dolar
ödediklerini söylemesi basına yansıdı. Sözler doğrudan Uber’in
mizojenik olduğunu yazan kadın gazeteciye odaklı olarak
söylenmişti.
Hindistan’da bir Uber sürücüsünün bir müşteriye tecavüzünü
gizlemekle suçlanan Uber, daha sonra da iki kez cinsel saldırı
suçundan hüküm giymiş bir Uber sürücüsü nedeniyle, özellikle cinsel
suçlara dair yeterince önlem almamakla suçlandı. Uber müşteri
servisinden bir sızıntıyla ortaya çıkan Uber sürücülerinin
karıştığı çok sayıda tecavüz, saldırı ve cinsel taciz vakalarını
listeleyen bir raporu ise anında yalanlamış, ama sızıntıya neden
olan kişinin peşine düşmüştü. Bütün bunlar şirketin güvenlik
konusunda da cinsiyetçi tavrını ortaya koyan bir belirti olarak
değerlendirildi.
En sonuncu olay ise Uber’de yazılım mühendisi olarak çalışan bir
kadın mühendisin açıklamaları oldu. Susan Fowler isimli bu kadın
mühendisin açıklamaları, sonrasında da adını açıklayan ya da
açıklamayan başka kadın çalışanların ifadeleri, Uber’in cinsel
tacizi kültür haline getirmiş bir şirket olduğunu ispatlar
nitelikteydi.
Sonuçta tüm bunların sadece Uber’e dair olmadığını, özellikle
yeni teknoloji şirketlerinin görünür ya da görünmez bir
cinsiyetçilikten muzdarip olduğunu ekleyeyim. Bunu eklememin nedeni
ise tahmin edilebileceği gibi tam da Uber’in bizim memlekette
“toplumsal bir mesele” halini almış olması.
SARI TAKSİ UBER'E KARŞI
Evet sarı taksiye karşı Uber, hizmet sadece İstanbul’da ve
Bodrum’da veriliyor olsa da bir memleket meselesi halini aldı.
Uber’in yukarıda anlattığım krizleri onu küçülmeye, Türkiye’den
çekilmeye zorlar mı bilinmez. Ama bilinmeli ki hem teknolojik hem
de örgütsel bir yenilik olarak taksi taşımacılığını geri dönülmez
biçimde değiştirdi. Hem sürücüler hem müşteriler açısından yeni
sorumluluklar, yeni beklentiler, her şeyin ötesinde yeni bir
rasyonelin varlığına neden oldu.
Artık bir yerden bir yere giderken nasıl bir araç, nasıl bir
sürücü istediğimizi biliyoruz. Yani herkesin şikayetçi olduğu sarı
taksilerin zorunluluk olmadığını, işlerin nasıl farklı
olabileceğini biliyoruz. Bugün sarı taksi-Uber ikileminde, açık ara
Uber desteğinin bir anlamı var. O halde sanırım bu anlamı, yani
ulaşıma dair toplumsal talepleri açığa çıkarmanın ve Uber’i
savunduğumuz kadar hararetle savunmanın zamanıdır.