Çoğu insan şöyle bir vahvahlanarak geçti haberi. Haliyle unuttu. Şöyle bir bakıp geçen kimse suçlu değil elbette. Birileri suçlu mu? Ona bakalım.
Haber şu: “Sakarya’nın Hendek ilçesinde, römorkunda bahçeye giden fındık işçilerini taşıyan traktör, sürücüsünün direksiyon kontrolünü yitirmesi sonucu devrildi. Kazada yedi kişi öldü, dokuz kişi yaralandı.”
Kaza, sabah 07.45 civarında oluyor 18 Ağustos 2017 Cuma günü. Hendek’in Çamlıca Mahallesi'nde meydana geliyor. Fındık bahçelerine çalışmaya gelen işçileri taşıyan araç kontrolden çıkıyor ve dere yatağına devriliyor. Sürücünün kimliği (haber yazıldığı sırada) belirsiz. 112 Acil ekipleri, beşi kadın yedi kişinin olay yerinde öldüğünü belirliyor. Yaralanan dokuz kişi de hastaneye kaldırılıyor. Yaralananların isimlerini sayıyor haber: Veysel Akman, Mehmet Boz, Yusuf Akman, Gizem Boz, Yusuf Çapak, Aleyna Boz, Uğur Boz, Gülistan Boz ve Baver Çağatay. Son isimde tashih var ama konumuz bu değil.
Vali (İrfan Balkanlıoğlu) olay yerine gidiyor akabinde (haber devam ediyor) ve şunları söylüyor: “Bu insanların bazen böyle trafik kazalarında ekmeğinin peşinde hayatlarını kaybetmeleri milletçe bizleri de üzüyor. Geçmişte bulundukları şehirlerden buralara gelirken de kamyonlarla insan taşımaya mahsus olmayan araçlarla taşınırdı. Bakanlığımız sıkı önlemler aldı, bunun önüne geçildi.
Ancak, bulundukları yerden tarlalara giderken bazen tarım araçları ile bazen traktörlerle de böyle gidiyorlar. Patpat denen tarım aletlerini ulaşım aracı da olarak kullanıyorlar bazı bölgelerimizde. Bunu kullanırken de çok dikkatli olmak lazım tabii, aslında yolcu taşımaya mahsus değil ama zarureten böyle yakın tarlalar arası, bulundukları yerden yakın tarlaya giderken ellerindeki materyallerle beraber traktörle gidiyorlar. Burada da bu sabah traktörü kullanan vatandaşın herhalde kendisi de rahmetli olmuş, Allah hepsine gani gani rahmet eylesin. Beş hanım kardeşimiz var, 17 yaşında çocuk var. Yedi kaybımız var.”
Şimdi haberin sonrasına gidiyoruz. Hendek’ten 1293 kilometre uzaklıkta taziye çadırları. Günlük 60 lira yevmiye almak için çıkılan yolda yedi ölüm. Taziye çadırlarından biri Mardin’in Kızıltepe ilçesinde. Atatürk Mahallesi, 826'ncı Sokak’ta oturan Boz ailesi ev alma hayaliyle yola çıkmış. Kazada hayatını kaybeden Faruk Boz’un halasının oğlu Abdullah Kabak konuşuyor: “15 gün önce ailesi ile birlikte Sakarya Adapazarı’na çalışmak için gitmişti. Bugün kendisinin vefat ettiğini öğrendik. Eşi ve çocukları da Faruk ile birlikteymiş. 20’ye yakın yaralı olduğu bilgisini aldık. Çocukları da yaralı, hastanede, babası Mehmet Boz ve yakınları Sakarya’ya gitti. Annesi ve babası ile yaşıyordu, babası buğday pazarında esnaf ve kendisi de burada boyacılık yapıyordu. Çok zor geçim şartları vardı ve ev almak için ilk defa fındık işçisi olarak gitmişti. Altı çocuğu vardı. İki kızı ve bir oğlu kazada yaralanmış ve hastaneye kaldırılmış. Diğer çocuklarından haber bekliyoruz.”
Burada bir es verelim. Mardin’in Kızıltepe ilçesinden, ismi benden mahfuz bir yakınımın başına gelenlerdir: Belediyede temizlik işçisi olarak çalışıyor bahsi geçen yakınım. Yıllarca hiçbir sorun yaşamadan, işini aksatmadan sabah akşam işini yapıyor. Biri Konya’da, biri Amasya’da iki kız okutuyor üniversitede. Küçük dört çocuğu daha var. En küçüğü müstesna, öteki bütün çocuklar okulda. Aralarda eşinin de küçük el işi yardımlarıyla geçiniyorlar zor bela. Nihayetinde belediyelere kayyım atamaları başlıyor, Kızıltepe de vareste tutulmuyor. Başkanlar hapsediliyor, çalışanların önemli bir bölümü, açıklanmayan bir kıstasla işten atılıyor. Bahsini ettiğim yakınım da işten atılanlar arasında. Hiçbir şey söylenmiyor tabii. İlk iki ay belki bir şeyler değişir diye bekleniyor, birilerine haber ediliyor ama sonuç yok. İşsiz. Belli ki işsiz kalmaya devam edecek. Çocuklardan biri okulu bitiriyor o sırada. Sinema-Televizyon okuyan kız, annesinin yardımına yetişiyor ve el işi ile ev ekonomisine katkı yapıyorlar. İşten atılan baba da ne yapıyor? Fındığa gidiyor. Komşuları, hısımlarıyla fındık toplamaya gidiyor. İşte bu aile, belki o yakınımın beraber gittiği ailelerden biri.
Burada da küçük bir es verelim. Kızıltepe Belediyesi’nden atılan işçilerden birinden daha bahsetmeliyiz: Makbule Kaymaz. Makbule Kaymaz kim? Ahmet Kaymaz’ın eşi, Uğur Kaymaz’ın annesi. Uğur Kaymaz 21 Kasım 2004’te babasını uğurlamak için kapının önüne çıktı ve bir daha o kapıdan giremedi. 12 yaşındaki bedenine 13 kurşun isabet etmişti, babasıyla beraber öldürülmüştü ve olayla alakalı dört polis için açılan dava “meşru müdafaa sınırları içinde hareket ettikleri” hükmüyle sonuçlanmıştı. Eşi ve oğlu katledilen Makbule Kaymaz da aynı belediyenin çalışanlarından biriydi ve Kasım 2016’da çıkan KHK ile o da ihraç edildi. Ocak 2017’de çıkan Evrensel haberine göre, Makbule Kaymaz hukuki yollara başvurmuştu. KHK’nın tarihî bir durumu daha vardı: Makbule Kaymaz, eşinin ve oğlunun ölüm yıl dönümünde işsiz kalmıştı. Sembol sembol üstüne. Ama bununla bitmiyor.
11 Haziran 2017’de bir heykel yıkıldı Kızıltepe’de. Heykel, 4 Ağustos 2009’da oraya konmuştu. Kâmuran Aydoğan tarafından yapılan heykelin altında, özetle “Biz Mezopotamya çocuğuyuz/ Barış güvercinleriyiz” yazıyordu. Avuçlarında güvercin olan bu iki çocuk heykelinin altında “Uğur Kaymaz Bulvarı” yazıyordu. Artık orada öyle bir bulvar yok. Kayyım yıkılmasını emretti.
Kaza, ihraç, yıkım, ölüm. Kızıltepe’den mahsus selamlar.