6 Şubat’ta yıkılan şehirlerimizin hali nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor, bilim insanları tekrar tekrar şehirlerimizin üzerindeki riskler için uyarıyor. Hepsinden de önce 6 Şubat’tan beri dört bir yanda yaşanan ‘küçük’ depremler soruyor: Hazır mısınız? 31 Mart’ta sandık başına giderken her seçmenin kendisine en çok sorması gereken soru herhalde bu…
Birincisi Adıyaman, bir yıl önce depremle yıkılan şehir…
6 Şubat depremlerinin yıldönümünde yayınladığımız, “İki Taşın Arası: Enkaz... Kayıp... Yas...” belgeselinin yönetmeni Eren Güvendik’in Adıyaman'da eğitim ve sağlık hâlâ eksik haberinden anlıyoruz ki şehirde on binlerce konut yıkılmasına rağmen henüz depremzedelere yeterli sayıda ev teslim edilmemiş. Yeni evi bir yana bırakalım, enkaz kaldırma çalışmaları bile tamamlanamamış. “Yıkılan hane sayımız 68 bin 700. Bu yıl teslim edilecek olsa bile -ki daha teslim edilmedi- bin tane teslim edecekler. Bir yılda bin tane teslim edilirse, 68 yıl gibi bir zamanımızı alır” diyor Adıyamanlı…
***
İkincisi Çanakkale, daha dört gün önce 4,6’lık depremle sarsılan şehir…
Oturdukları kafede yerden gelen sarsıntıyla ayağa fırlayıp –herhalde anneleri olacak- bir kadına doğru yürüyor panikle iki kız çocuk deprem anında… O da onlara doğru yürüyor aynı endişeyle…
Bina çökse ne olacak?
Şükür çöken, yıkılan yok Çanakkale’de. Yetkililerin demesiyle ‘olumsuz bir durum’ yok… Olumsuz durum yok, olmasın da ama ya olursa?
Adıyaman’dan, Maraş’tan, Hatay’dan bir farkı olacak mı Çanakkale’nin?
Onu da Seçkin Sağlam’ın Prof. Bekler, Çanakkale depremini değerlendirdi: Riskimiz var başlıklı haberinden öğreniyoruz. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tolga Bekler diyor ki: “Biz Türkiye’de çeşitli sebeplerle, yerleşim alanlarını ovalara kurmuşuz. Ova kentler de, genellikle tarıma elverişli kentlerdir. Çanakkale de, Kepez Ovası’ndan başlıyor, Çanakkale, Karacaören, Özbek ovalarına sahip bir kent. Vakti zamanında buraların yerleşime açılması için gerekli mevzuatlar uygulanmış. Tabii şimdi, günümüzde olduğu gibi o zamanlar bu tehlikelerin farkında değildiler. En büyük tehlikemiz deprem, fay, en büyük riskimiz zemin!”
Ve Çanakkale gibi deprem konusunda görece iyi bir merkezde dahi yapılması gerekenler olduğunu anlatıyor…
***
Üçüncü şehir Antalya, Adana’nın, Hatay’ın bölgedaşı… Ve yıllardır il il, ilçe ilçe uyarılarını tekrarlayan Naci Görür yine uyarıyor.
Ceren Deniz’in "Naci Görür: Antalya Körfezi'nin doğusu sulara gömülür, evler ters döner" başlıklı haberinden okuyoruz: “Siz yakında bir belediye başkanı seçeceksiniz. Kim ‘Seni yönetmeye talibim’ diyorsa ona Antalya’yı deprem dirençli bir kent yapıp yapmayacağını sorun ve bunun için tarih isteyin. Şehri depreme hazırlamak, yapı stokunu artırarak olmaz. Antalyalılar rant hastalığına yakalanmış. Olur olmaz her yerde binalar yükseliyor. Yol boyu sıra sıra gökdelenleri gördüm, dehşete düştüm. Ev alırken, bina yaptırırken özellikle gökdelen gibi büyük binalardan uzak durun. Zeminin yapısına uygun, esnekliği yüksek malzemeler kullanılmalı.”
***
6 Şubat’ta yıkılan şehirlerimizin hali nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor, bilim insanları tekrar tekrar şehirlerimizin üzerindeki riskler için uyarıyor, biz de bunları aktararak üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz. Peki ya halihazırdaki ‘yetkililer’ ya da 31 Mart’ta sizden oy isteyecek adaylar?
Ekonomik dertler ve bunlara ilişkin bol keseden vaatler seçim meydanına hakim olmuş görünüyor. En tepeden başlayarak mikrofon başına geçen herkes ne ‘vereceğini’ ya da hatta 'veremeyeceğini' anlatarak oy istiyor.
Ancak depremi en sarsıcı şekilde yaşamış Adıyaman da, bu defa ‘olumsuz bir durum olmadan’ atlatmış Çanakkale de, Naci Görür’ü ‘dehşete düşüren’ Antalya da aslında aynı şeyi anlatıyor. Bu üç şehir için de, İç Anadolu ve Karadeniz’in belli merkezleri dışında aslında bütün şehirlerimiz için de aynı ‘uyarı' kendisini tekrarlayıp duruyor.
Hepsinden de önce 6 Şubat’tan beri dört bir yanda yaşanan ‘küçük’ depremler soruyor: Hazır mısınız?
31 Mart’ta sandık başına giderken her seçmenin kendisine en çok sorması gereken soru herhalde bu…
En yeni İstanbul anketine göre son durum!
Madem yine ve yeniden ‘seçim’ denince ilk önce anketler akla geliyor, en çok onlarda yer alan sonuçlar konuşuluyor, öyleyse en yenilerinden birinin sonucunu da biz aktaralım…
Saha çalışması daha birkaç gün önce biten ve Girişim Araştırma tarafından 2 bin kişi ile (kadın-erkek katılımcı oranı eşit) yapılan anketin sonuçları geçen hafta boyu açıklanan farklı anketlerle paralel görünüyor: Ekrem İmamoğlu önde! Üstelik bu araştırmaya göre fark da 5 puan civarında. İmamoğlu ve Kurum’u sırasıyla DEM Parti, Zafer Partisi, Yeniden Refah, İYİ Parti ve SAADET adayları izliyor.
Zaten şu ana kadar açıklanan anketlerde Kurum’un önde göründüğü sonuçlara ulaşanlar çok fazla değil. Evet, geçmiş seçimlerde, özellikle de muhalif seçmenin anketlerden çok dili yandı biliyoruz. Ancak yine de künyesi, verileri açık ifade edilmiş her araştırmanın işaret ettiği bazı noktalar var. Girişim Araştırma’nın çalışmasında en çok dikkatimizi çekense kararsız/fikir belirtmeyen seçmen oranının yüzde 15 gibi yüksek denebilecek bir seviyede olması. Bu veriyi dikkate alarak söyleyecek olursak şu anda kim önde görünüyor olursa olsun, İstanbul seçiminin kaderini adayların/partilerin son bir aydaki performansı belirleyecek gibi görünüyor…